Pazar "Basketbol takımı yerine orkestra kurmayı tercih ettim"

"Basketbol takımı yerine orkestra kurmayı tercih ettim"

18.06.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

Borusan 10 yıl boyunca İstanbul Müzik Festivali'nin sponsoru olacak. Holdingin yönetim kurulu başkanı Ahmet Kocabıyık: "Üniversiteyi bitirip Amerika'dan döndüğüm günlerde Türkiye'nin klasik müzikte geri kaldığını fark ettim. Bir basketbol takımı da kurabilirdim ama böyle bir katkı yapmayı seçtim"

Basketbol takımı yerine orkestra kurmayı tercih ettim

Bu yıldan itibaren, 10 yıl süreyle İstanbul Uluslararası Müzik Festivali'nin sponsorluğunu üstlenen Borusan'ın hedefini ise şöyle açıklıyor: "Festivali Avrupa'nın en iyi 10 festivalinden biri yapmak ve Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası'nı Avrupa Birliği üyelerinin orkestraları arasına sokmak..."Kocabıyık'ın kişisel hedeflerine gelince... Çok sevdiği yan flütü biraz daha geliştirmek, emekli olduğunda da Rahmi Koç gibi tekneyle dünya turu yapmak. En büyük hayali ise Borusan Konservatuvarı... Sosyal sorumluluk projeleri kapsamında Türkiye'de klasik müziğin gelişmesine katkıda bulunmak gibi önemli bir misyonu üstlenen Borusan'ın Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Kocabıyık, öyle uzun uzun konuşmayı sevmiyor. Cümleleri kısa ve net. Kocabıyık, adının önünde kullanılan "sanatsever" sıfatından hoşnut. Üstelik bunu çok da önemsiyor. Türkiye'nin doğruluk ve dürüstlük gibi hasletlere sahip işadamlarına ihtiyacı olduğunu söylerken, her iki kavramın da sanatın olmazsa olmazları arasında bulunduğuna dikkat çekiyor. Yoğun bir tempoda çalışıyorum: Seyahatler, bir uçaktan bir uçağa, bir toplantıdan bir toplantıya koşuşturma... Sizinle söyleşi yapmak için iki ay beklemem gerekti. Ajandanızın çok yoğun olduğu söylendi hep. Kendinize zaman ayırabiliyor musunuz? Flütü 15 yıldır çalmıyorum aşağı yukarı. İşlerle birlikte yürümüyor. Flütü iyi çalabilmek için her gün en az bir saat uğraşmak lazım ki benim şartlarımda bu mümkün değil. Yine de kendime zaman ayırmaya çalışıyorum. Peki o yoğun tempoda nasıl nefes alıyorsunuz? Mesela flütünüzü yanınıza alıp arada bir çaldığınız oluyor mu? Bir teknem var. Tekneye biniyorum. Motosiklet kullanmayı seviyorum. Yılda iki kere arkadaşlarla birlikte geziye çıkıyoruz. Bazen böyle kaçamaklar olabiliyor. Ne yapıyorsunuz mesela? Onlar arasında doğrudan bir sinerji yok. Ama ileride olacak. Şubat ayında Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası'nı bir parça için yönettiğim konser de bu düşüncemizden kaynaklandı zaten. Burs vermek için yola çıktık ve bu bursu da en iyi okullarda görülecek öğrenim için vermek istiyoruz. Mesela New York'taki müzik okulu Julliard'da... Okul ile kuracağımız burs ilişkisi, bizi yakınlaştırsın istiyoruz. Burada bir mastır programı yapalım, Julliard'ın desteğiyle, onların gönderdiği rehberlerle, hocalarla mastır programları zaman içinde küçük bir konservatuvar ünitesine dönüşsün... Eğer ileride bir konservatuvar açmayı başarabilirsek, orkestrayla ciddi bir sinerji yaratmış oluruz. Sosyal sorumluluk çalışmalarınızı üçe ayırıyorsunuz: Eğitim, sanat kitapları ve klasik müzik. Yapılandırmada önceliğin bunların arasında sinerji yaratmak olduğunu söylemiştiniz. Nasıl olacak bu? "Şimdilik sanatsever desinler, ileride hayırsever de olurum" Amerika'da üniversitedeyken, senfoni orkestralarının konserlerine giderdim. Sonra flüt öğrenmeyi istedim. Eşim bana flüt hediye etti. Çok amatörce çalmaya başladım. Türkiye'ye geldikten sonra da Türkiye'nin klasik müzik konusunda çok geride kaldığını fark ettim. Bir şey yapılması lazımdı. Bir basketbol takımı da kurabilirdim. Ama ben topluma klasik müzik açısından katkı yapmayı daha önemli gördüm. Bu düşünce beni bir orkestra fikrine yöneltti. Önce oda orkestramızı oluşturduk; sonra da Borusan Filarmoni'yi.... Klasik müziğe ilginiz nasıl başladı? Teklif bize İKSV'den geldi. Biz de olur dedik. Ama kısa dönem yerine daha uzun soluklu bir ilişkiye girmeyi tercih ettiğimizi ve 10 yıl sponsor olacağımızı belirttik. Onlar da kabul ettiler. Festivali Avrupa'nın en iyi 10 festivalinden biri yapmak ve orkestrayı da Avrupa Birliği üyelerinin orkestraları arasına sokmak istiyoruz. İstanbul Uluslararası Müzik Festivali'ne İKSV'nin kuruluşundan bu yana destek veriyordunuz. Ama bu yıl, festivalin 10 yıllık sponsorluğunu üstlendiniz. Nasıl verdiniz bu kararı? Açılış konserini izledim. "Saraydan Kız Kaçırma"yı izlemek istiyorum. Cecilia Bartoli'yi, Andras Schiff'i, bir de Tekfen Filarmoni Orkestrası'nı... Peki Müzik Festivali'nde kimleri izleyeceksiniz? İkisi de. Daha gencim. Belki ileride "hayırsever" de derler. Şimdi sanatsever olarak anılmaktan memnunum. Babanız Asım Kocabıyık'ın adının önüne konan sıfatlardan belki de en sık kullanılanı "hayırsever". Sizin adınızın önünde ise daha çok "sanatsever" geçiyor. Hangisi daha "hayırlı"? "En büyük hedefim Rahmi Koç gibi teknemle dünyayı dolaşmak" Bence çok önemli. Sanatsever insanın belirli meziyetleri vardır. Sanatı seven bir insanın doğru ve dürüst olması lazım. Türkiye'de dürüst sanayicilere ve dürüst işadamalarına ihtiyaç var. Ayrıca vizyon açısından da önemli. Sanat sayesinde ileriye bakıyorsunuz. Bir işadamı için çok önemli bu. Sanayi dünyasında bir işadamının "sanatsever" olarak anılması ne kadar önemli? Belki paranın değeri daha da ortaya çıkıyor. Yani belli bir para verip bir konsere gidiyorsunuz. Bazen memnun oluyorsunuz bazen olmuyorsunuz. Ama genelde normalden yüksek bir ücret ödediğiniz konserler güzel oluyor. Sanatla bu kadar yakın olmak parayla kurulan ilişkiyi etkiliyor mu? Bizim şirkette 60 yaşında emekli oluyor, 60'tan 65 yaşa kadar yönetim kurulunda kalabiliyorsunuz. 65'te de işi bırakıyorsunuz. Bugün 51 yaşındayım. Dokuz sene sonra yarı emekli, 14 sene sonra da tam emekli oluyorum. Kopyacı diyeceksiniz belki ama benim de en büyük hedefim Rahmi Koç gibi teknemle dünyayı dolaşmak. Ama ben biraz daha uzun tutarım geziyi. Çünkü o devamlı gidip geliyor. İşle ilgisi var demektir bu. Ben emekli olunca tam olacağım. 65 yaşında iş hayatını bırakmayı hedeflediğinizi okumuştum. Neler yapmayı planlıyorsunuz o günler için? Eşim belki arada sırada katılır. Çünkü teknede çok duramıyor. Bir haftadan sonra karaya çıkması gerekiyor. Ben öyle değilim. İki ay hiç inmeden teknede kalabilirim. Bu tekne planında eşiniz de olacak mı? "Çocuklarımla ilişkim babamla ilişkimden daha yakın" Oğlum 21, kızım 16 yaşında. Ben 21 yaşındayken babam yok gibiydi. O kadar çalışıyordu, o kadar işle meşguldü ki, bir tek hafta sonu Boğaz'a giderdik, o bizim için anormal bir farklılıktı. Oğlumun ya da kızımın benim için aynı şeyi düşüneceğini sanmıyorum. Oğlum Boston'da okuyor, sık sık ziyaretine gidiyorum. Onda kalıyorum. Çocuklarımla ilişkim babamla ilişkimden daha yakın. Onlara daha çok zaman ayırabiliyorum. Bir baba olarak babanıza benziyor musunuz? Babam beni günün birinde işin başına geçirmek üzere yetiştirdi. Ama ben çocuklarımı öyle yetiştirmiyorum. Dolayısıyla o baskıyı yapmıyorum. Oğlum makine mühendisliğinde okuyor. Çocuklarınızı Borusan'da çalışmaya yönlendiriyor musunuz? Ama kendi seçti. Benim makine okumama ise babam karar vermişti. Yine de oğlum mezun olunca Borusan'da çalışmayayım, başka bir şirkette çalışayım diyebilir. Ben destek veririm ona. Ne istiyorsa onu yapar. Baskıya gerek yok o zaman; zaten babasının okuduğu bölüme devam ediyor... Aslında şimdi ikisi de Borusan'da çalışma hedefine doğru gidiyor, özellikle kızım istiyor bunu. Oğlum da diyor ki "Herhalde bu patron olacak"... Bugün eğilimleri ne yönde? Hediyeleri eşim Zeynep alır. Amerika'dayken babamın hediyesi alındı. Babama hediye bulmak zor aslında. Hırka giymekten hoşlanıyor evde; onun sevdiği gibi bir hırka aldık. Babalar Günü de geldi. Babanıza hediye aldınız mı? "Yan flüt romantiktir, ben de bir romantiğim" Evet. Bir de yan flüt romantiktir. Siz yan flüt çalıyorsunuz. Derler ki, yan flüt etkileyici melodiler çıkaran, içinde karamsarlık olmayan bir müzik aletidir. Bu yönlerden benzeşiyor musunuz? Evet, olabilir. Siz de romantik misiniz? Hayır. Ben her şeye iyi tarafından bakmayı tercih ederim. İş hayatımda da böyle, özel hayatımda da... Karamsar da değilsiniz... Bundan sonra müziğe konsantre olacağız. Kültür sanat merkezimizde bir kütüphanemiz var. Kapalı şu an. İçini yeniliyoruz. Galeri vardı giriş katında, orayı da müzik kütüphanesi olarak yapılandıracağız. Şirket büyüdükçe bizim de müzikle ilgili konulara ayıracağımız bütçe büyüyecek. Başta da dediğim gibi amacım orkestrayı Avrupa'da belli bir yere getirmek. Onun için de Avrupa'da konserler vermemiz, Avrupalıların gelip buradaki festivalde konserleri izlemesi gerekiyor. Bütün bunlar için bu bütçelere çok ihtiyaç var. Belki beş-altı yıl sonra bir de Borusan Konservatuvarı açarız. Mart ayında Borusan'ın 2010 iş hedefi açıklandı. Bugüne oranla yüzde 150'lik bir büyüme hedefleniyor. Bunun sosyal projelere yansıması nasıl olacak? "Orkestra şefliğini Güler Sabancı'ya teklif edeceğim" Yok. Ama biraz nota bilgim vardı, eskiden flüt çaldığım için. Gerçi bu işe soyunduktan sonra nota bilgimi de unuttuğumu fark ettim. Dolayısıyla yeniden başladık. Üç ay içinde 40 saatten fazla çalıştım. Borusan Filarmoni gibi bir orkestrayı yönetirken korkmadınız mı hiç? Bildiğim kadarıyla daha önce böyle bir deneyiminiz yoktu... Orkestranın daimi şefi Gürer Aykal ile 10 saat kadar çalıştık, sonra orkestrayla altı-yedi prova yaptık, geri kalan zamanda da ben kendi başıma çalıştım. Kim çalıştırdı sizi? Notayı takip ederek yönettim orkestrayı. Ayrıca dediğim gibi 50 saate yakın çalıştım. Ama bu arada orkestraya da güvendiğim için o kadar fazla korkmadım ve sonuçta iyi bir performans çıktı ortaya. Gürer Aykal da İdil Biret de performansınızı çok beğendiklerini söylediler. Gerçekten o kadar iyi hissettiniz mi kendinizi, yoksa biraz da nezaketen mi övdüler sizi? Eğitim alacak kişiyi eylülde okula göndermek için büyük bir çaba içindeyiz. Henüz nereye göndereceğimizi bilmiyoruz ama Londra'da bir okul olabilir. Aykal'ın batonunu alıp orkestrayı yönetmek için 25 bin avro bağışta bulundunuz. Gelenekselleşmesini düşündüğünüz bu bağışla üstün yetenekli bir çocuk yurtdışında müzik eğitimi alacak. Çalışmalar hangi aşamada? Öncelikle önümüzdeki günlerde duyurularını yapacağız. Başvuruda bulunmak için müzik eğitimini tamamlamış olma şartı aranacak. Bu arada bir jüri kuruyoruz. O jüri, yönetim kuruluna beş aday önerecek ve kurul da içlerinden yurtdışına gidecek olanı seçecek. Peki öğrenci seçimi nasıl yapılacak? Valla benim kulağıma gelen bir dedikodu yok. Konseri aralıkta yapacağımız için, batonun kime verileceğinin konserden en az üç ay önce tespit edilmesi lazım. Büyük bir ihtimalle ben gidip bazı kişilerle konuşacağım. Bundan sonraki bağış konseri için batona talip olanlar var mı? Benim aklımdan geçenlerden biri Güler Sabancı. Gayet güzel olurdu... Aklınızdan geçen kim?