Pazar Bayram tatili

Bayram tatili

23.01.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

Uzun bayram tatilleri bizim gibi üretme zorunluluğunda olan toplumlara uygun değildir. Dokuz-on gün boyu sadece okullarda, devlet dairelerinde değil, hastanelerde bile hayat belirtisi görülmüyor

Bayram tatili

Çok mu çalışıyoruz? Bütün dünya tatil meraklısı. Eskiden Hıristiyanların Noeli ne kadar sadıkane ve huşu ile evlerinde üç nesil bir arada kutladıklarını söylerdik. Son tsunami faciasında okyanus adalarında ve kıyılarında bulunan İsveçli, Alman, Avusturyalı kalabalığına bakınca gerçeğin hiç de öyle olmadığı anlaşılıyor. Onlar da evden kaçmaya başlamış. "En iyi bayram kendi başına kutlanandır" düsturu yayılıyor. Beşeriyet bir tuhaftır. Ananeden sıkılırlar, törenden kaçarlar, sonra boşlukta kalıp eskiye dönerler. Hıristiyanlığın ilk asırlarında, ne kadar pagan ayini, bayram ve festival varsa, ilk Hıristiyanlar onlardan adeta nefret ediyordu. Ama yavanlıktan sıkılmak için iki asır bile çok geldi. Çok tanrılı dinlerden uzaklaşıp yeni dine girenlerin sayısı arttıkça Hıristiyanlık içinde yortu ve kitlevi eylemlerin adedi artmaya başladı. Eski Rusya birtakım Slav ilahlarını yeni dinin azizlerine çevirdi. Yeni Hıristiyan yortularında eskilerin nehre attıkları insan kurbanları yerine, cansız bir kukla suya atılmaya başlandı ve asıl önemlisi bu vesileyle tertiplenen eğlencelere dönüldü.İnsanlık için en mühim ihtiyaç ekmektir, sonra da eğlence gelir. Medeniyetler eğlencenin sadece ismini değiştirir. Nesillerden nesillere intikal eden en önemli miras törendir. Hıristiyanlık, Batı Avrupanın kasavetli ormanlarına Roma İmparatorluğu İtalyasının renkli törenlerini getirdi. O törenler de İtalyadan çok eski Mısırın, Babilin, Suriyenin ve Anadolunun kültleriydi. Eski Romadaki en azgın dini eğlenceler Anadolu tanrıçası Kibelenin kültüne aittir. Romada Vatikan tepeleri bilhassa İmparator Neron zamanında, o dönemin toplumunda bile ayıplanacak açıklıktaki Kibele ayinleri ve artık Romadan kalkan insan kurban etme törenleriyle sarsılırdı. Hıristiyanlığın ilk asırlarında Vatikan o dönemi dehşetle hatırlayan mutaassıp bir hayat sürdü. Ama kısa zamanda Hıristiyan Roma da eski Romanın şaşaalı törenlerini ve gösterişini benimsedi. Çünkü kitle bayram ister. Kilise de o kitlenin kilisesi olarak bu yeni törenlerin mühendisliğini üstlendi ve şaşaanın alasını yarattı. Türkiye İslamının masraftan çok ruhu etkileyen törenlerle dolu bayramları bu sıralarda kaybolmuş çünkü bayram sayfiye ve mevsim müsaitse kıyı kentlerdeki diskotek kültürüne davetiye çıkartmak olarak yorumlanıyor. Ama değişim her zaman mümkündür. Toplumlar hep değişiklik ister. Uzun bayram tatilleri bizim gibi üretme zorunluluğunda olan toplumlara uygun adetler değildir. Dokuz-on gün boyu sadece okullarda, devlet ofislerinde değil, hastanelerde bile hayat emaresi kalmıyor. Böyle bir Noel ve Paskalya hiçbir Batı toplumunda yoktur. Doğu toplumunda da yoktur. Çünkü toplumların böyle bir meskenet çılgınlığını kaldırması mümkün değildir. Dini bayramların üç veya dört gün olmasını farz diye düşünmemelidir. Zaten İran gibi ülkelerde bu kadar uzun Müslüman bayramı yok. Ama şaşılacak şey oradaki meskenet çılgınlığı, İranın eski çağlardan kalma bahar bayramını, yani Nevruzu kapsıyor. Nevruz iki haftayı geçiyor. İslam öncesi İranda şehinşah bütün tebasını kabul eder ve en yüksek mahkeme görevini görür, birçok davayı temyiz edermiş. Belki aynı adeti bugünküler de uygulamaya başlar. Yılbaşı gecesini meydanlarda kutlamaya başladığımıza göre yeni bayram arayışlarında olduğumuz açıktır. Ama geleneksel bayramların dayanışma yönü ihmal edilmektedir. Parası olan eğlenir, gezer, olmayandan bize ne... Bu anlayışla beşeriyet olsa olsa fakirlerle zenginlerin birbirlerine uzaktan baktıkları kokuşmuş bayramlar dönemine girer. Çünkü bayramların önemi bütün sınıfların aynı duygu ve neşe etrafında toplanmasıdır. Tüketimdeki farklılıklar adetin ortaklığını örtmemelidir. Bir bayramı daha geçirdik. Daha iyi ve nice bayramlara... Bu yıl ve gelecek yıl, dini tatiller doğrusu tatilseverlere iyi oyun oynadı. Yılbaşı tatilinden tatillik bir zaman edinilemese de gene herkes bir yerlere gitmeye kalktı. Kuşkusuz St. Sylvester gecesinin en candan kutlandığı ülke Türkiyedir. Biz Türkler bunu bir yeni yıl kutlamasından çok, Faşing eğlencesine çevirmek üzereyiz. Kurban Bayramı da boş zaman açısından istenen neticeyi sağlamadı. Ama gene yollara döküldük. Artık hac seferleri de kolaylaştı. Hacı adayları bir hafta-on günde gidip geliyorlar. Aylar öncesinden yollara çıkan, Anadoluyu aşan, Şamdan Medineye demiryoluyla, ordan öteye tekrar çöl yolculuğuyla hedefe ulaşan hacı kafilelerinin tarihe karıştığı açık. İnsanlar her yıl gidip geldiklerinden olacak, el-Hac unvanı bile kullanılmıyor.