Pazar Bu sakalların kesilmesi Adalet Bakanı’na bağlı

Bu sakalların kesilmesi Adalet Bakanı’na bağlı

27.11.2011 - 02:30 | Son Güncellenme:

İbrahim Betil bankacılık yıllarında da, eğitim ve toplum gönüllüsü olarak çalışırken de hep pırıl pırıl tıraşlıydı. Ama...

Bu sakalların kesilmesi Adalet Bakanı’na bağlı

İbrahim Betil bankacılık yıllarında da, eğitim ve toplum gönüllüsü olarak çalışırken de hep pırıl pırıl tıraşlıydı. Ama üç aydır onu görenler “Ne oldu?” diye soruyor. Çünkü bembeyaz sakalları var artık. Canı sıkılıp da bırakmış değil o sakalları; bir amacı var. “Sakalım yok, anlatamıyorum” deriz ya; artık İbrahim Betil’in derdini anlatacak sakalları var. Derdi ne derseniz, söyleşide cevabını bulacaksınız.

Haberin Devamı

* 35 yıl sonra ne oldu da sakal bıraktınız?

Dikkat çekmek için. İnsanlar beni yıllardır çok hassas bir şekilde tıraşlı görüyorlar. Sakalımı görünce mutlaka durup “Hayrola, ne oldu?” diye soruyorlar. Ben de cebimden kartvizit çıkarıp “İşte sebebi bu” diyorum.

* Ne yazıyor o kartvizitte?

“Daha hızlı adalet için çağrı. Çağrıma katılın, siz de çevrenize yayın”. Ben adalet sisteminin Türkiye’de çok yavaş çalıştığını düşünüyorum. Tutukluluk sürelerinin çok uzayabildiğini görüyoruz. Herhangi bir görüşü dile getirmiyorum. Sadece insan onuru ve insan hakları açısından daha adil bir yargı olmasından yanayım.

* Talepleriniz neler?

Kartın arkasında dört madde yazıyor: “Tutukluluk süresi en fazla 90 gün olsun. Dava süreçleri kısalsın. Hakim ve savcı açıkları giderilsin, atamalar yapılsın. Adalet Bakanlığı bütçesi artırılsın.”

Haberin Devamı

“Bu sakalları çok uzatırsın, hatta ayağına bile dolarsın”

* Sakal olmadan söyleyince insanların ilgisini çekmiyor mu?

O zaman biraz daha zor olacağını düşündüm. Böylesi daha etkili. Beni uzaktan görenlerin de dikkatini çekiyorum.

* Yeni görüntünüz aile içinde nasıl karşılandı?

Biraz şaşırdılar ama alıştılar. İnsanların bir kısmı estetik yönden değerlendiriyor, çok fazla uzatma diyorlar.

*Bugüne kadar kaç kart dağıttınız?

Üç ayda 300’den fazla kart dağıttım.

* Kartı uzattıktan sonra nasıl bir diyalog gelişiyor?

Mesela emekli bir savcı aldı, okudu ve dedi ki: “Biliyor musun ki benim savcılığım sırasında insanlar üç-dört sene tutuklu kaldıklarında, sonunda suçsuz bile olsalar hakim onlara tutuklu kaldıkları süreye denk gelecek bir ceza verirdi.”

* Bu diyaloglarda sizi hayal kırıklığına uğratanlar oldu mu?

Oldu. Umutsuzluklar beni hayal kırıklığına uğrattı. “Sen bu sakalları daha çok bırakırsın, ayağına bile dolarsın” diyenler oldu.

* Yargı reformu netameli konulardan. Çekinen olmuyor mu?

Bazıları “Ne yapıyorsun, başına dert açacaksın” diyor. Ancak bir ideolojinin savunuculuğunu yapmıyorum. Herkes için eşit ve hızlı bir adalet sistemini savunuyorum. Oluşturduğumuz platformla Adalet Bakanı’na somut öneriler sunacağız.

“Adalet Bakanlığı’na öneriler sunacağız”

* Nedir bu platform?

Yaklaşık üç ay önce Facebook’ta “Yargıda Reform” isimli bir sayfa açtık. Üç binden fazla takipçisi var şu anda; avukatlar, yargıçlar, savcılar, hukuk dünyasının dışında gençler... Bir kere birbirini hiç tanımayan insanlar bir araya geldik, 20 kişi bir toplantı yaptık. Twitter’da da Yargıda Reform adresimiz var. Yargıda reform yapılmasının bir ihtiyaç haline geldiğini bu devleti yönetenlere duyurmak gibi bir kaygım var. Bakanlığa öneriler sunacağız.

* Sizce Adalet Bakanlığı bu ihtiyaçlardan bihaber mi?

Değildir. Eminim Bakan Ergin’in kendisinden başlayarak bakanlıkta çalışanlar da birtakım mekanizmaların yavaş gittiğinin farkındadırlar. Bu farkındalığı sivil bir talep haline getirmek niyetimiz. Sesimizi duyurabilmek istiyoruz. Yoksa bizden öğrenecek değiller bu önerileri.

* Üç ay önce ne oldu da bu işe başladınız?

Hiçbir şey olmadı. Arkadaşlarımla konuşurken “Bu süreçleri hızlandırmak için bir şeyler yapmamız lazım” dedim. Yoksa benim başıma ya da bir yakınımın başına bir şey gelmiş değil. Bu senin işin mi derseniz, evet benim işim. Eğitim sisteminin düzelmesi, gençlerin güçlendirilmesi, kadınların baskıdan kurtarılması da... İnsanlar diyebilir ki “Senin ne çok meselen var.” E var.
“Sürecin başlaması çok önemli, bekleyeceğiz”

* Önerileriniz karşılık bulur mu?

Olumlu karşılanacağından eminim. Adalet Bakanımızın tepkisinin olumlu olacağından kuşkum yok.

* Sonuç alabilecek misiniz?

Bekleyeceğiz. Bakanın tek başına alacağı bir karar değil bu. Ben sürecin başlamasının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Sonuç bir ayda mı gelir, bir yılda mı gelir, bilemem. Gelmezse de takipçisi oluruz.

* Bu sakalları ne kadar muhafaza etmeyi düşünüyorsunuz?

Bakanlığa önerimizi bir verelim, bakarız. Belki insanlar bu halime alışır, bu sefer de kesince dikkat çekerim.

Haberin Devamı

“Telefonuma çıkmayan da oldu, yokum diyen de...”

* Siz iş dünyasının tepesinden sivil toplum kuruluşlarına geçtiniz. İstenen olmaktan çıkıp isteyen oldunuz. Kaynak bulmak daha mı kolay oldu?


İletişim kurmak kolay oldu çünkü iş çevrelerinde tanıdığınız insanlar var. Telefon ettiğinizde cevap alıyorsunuz. Ama kaynak bulmak konusunda o kadar kolay olmadı. Beni ne kadar iyi tanırlarsa tanısınlar, ne yapacağımı merak edip ona göre destek verdiler.
Bunu da doğru buluyorum, güvenmesinler bana. Yaptığım işe baksınlar.

* Siz para istemekte zorlandınız mı?

Hayır, hiç. Kendim için istemediğimi herkes biliyor. Tabii çok fazla istediğinizde bir süre sonra yıpranmaya başlıyorsunuz. “Yine mi, yine mi” diyorlar. Ben de onlara şu cevabı veriyorum: “Sen her sene yeniden paralar kazanıyorsun. Kimse sana yine mi diye sormuyor.”

* Bu “yine mi”ler arasında telefonunuza çıkmayanlar oldu mu hiç?

Telefona çıkmak istemeyenler de oldu, “Kusura bakma bu sene yokum” diyenler de oldu. Ne yapayım? “Ben de varım” diyenler de oluyor bir yandan. Önemli olan yaratıcı projelerle gitmek. Toplum Gönülleri 2010 boyunca
795 ayrı proje yaptı. Yılda 7 milyon TL topluyoruz.

* Son projeniz de 12 Mimar 12 Ev projesi.

Bunu da ortaya sağ olsun Mustafa Taviloğlu, Mudo, çıkarttı ortaya. Yıllardır bizim eğitim programlarımızın destekçisidir, bunların anlatılmasını istemez. 12 ünlü insan ve 12 mimar isimlerini koydular, Trump Towers’ta
12 yaratıcı daire var. İlk günde 300 kişi gezdi, 10 TL’den 3 bin. Mudo da 3 bin verdi. Gelirimiz 6 bin TL. Buradan toplanacak olan 30-40 bin TL, Ankara ve İzmir’de sokakta çalışan çocuklara eğitim için kullanılacak.

Haberin Devamı

“Bankacı olarak ölmek istemedim”

* Sizin boşver diyenlerden ne eksiğiniz ya da fazlanız var ki her şey sizin meseleniz?

Ben belki de huzursuz bir insanım. Mükemmeliyetçilikten yanayım. Olumsuzluklar, dengesizlikler beni rahatsız ediyor. Benim gelir düzeyim yüksek olabilir ama aynı mahallede oturup üniversite harcını ödeyemeyen bir komşum varsa gözümü kapayamıyorum. Psikolojik bozukluk diyebilirsiniz ya da aşırı duyarlılık diyebilirsiniz.

* Bu “bozukluk” ne zaman başladı?

Ben ilkokulda okurken, 1955’ten bahsediyorum, okula sefertasıyla giderdik. Hiç unutmuyorum, annem sefertasımın bir gözüne muz koymuş. Pahalı bir meyve, kolay bulunmuyor o zaman. Öğretmenim gördü ve bana dedi ki, “Bu muzu tek başına yersen mutsuz olursun. Arkadaşlarınla paylaşırsan daha mutlu olursun”. Ben paylaşmanın mutluluk getireceğini ilk kez orada duydum. Bankacıyken belki o yoğunlukta pek zaman ayıramıyordum ama hiçbir zaman bankacı olarak ölmek istemedim. Eğitime yönelmek istiyordum.

* Hiç eğitmenliği denediniz mi?

Evet denedim. Üniversitede ders verdim ama başarılı olamadım. Çok hazırlandım derslere, çok farklı kaynaklarla yaklaşmaya çalıştım ama bir şeyi eksik yaptım herhalde. 25 kişilik sınıfta hiçbir zaman 25 kişiyi bir arada bulamadım.