14.03.2010 - 01:00 | Son Güncellenme:
Annesi Hikmet Selçuk’un anılarından
Babası veya ben kulaklarını çekiştirdiğimiz zaman kızar, “Kaçarım, bir daha gelmem, böyle mi bir çocuk yola getirilir?” diye bağırır, “Tatlılıkla neler olmaz, haksızlığa kimse boyun eğmez...” İthamlarına kızıp ona: “Anne, baba çocuğunu terbiye etmek mecburiyetindedir” derim. “Terbiye böyle mi edilir?... Bağırmakla iyi şeyler olur mu? Ben bu kadar çabaladım, sizin yüzünüzü ak çıkarmak için var kuvvetimle çalıştım, sınıfın birincisiyim...
Benim gibi çocuğa böyle mi yaparlar?...
Eşkiya, eşkiya gibi...”
Şaşkın bağırıyorum: “Yarın büyüdüğünde anlarsın. Şimdi bütün şeytanların tepende...” “Şeytan da neymiş? Öyle şey yok, hepiniz uyduruyorsunuz...”
“Bu çocuk hep kendi kafasına göre mi hareket edecek?...” diye düşünüyorum. Allaha şükür ki, kafası
fena değil...
Turhan Selçuk’un Yaşar Kemal’e armağanı
Yaşar Kemal yazıyor...
Turhan Selçuk’la kırk yılı aşan arkadaşlığımız benim mutluluğumdur.
Ha, size bir şey daha söyleyeyim mi, benim bir mutluluğum daha var: O da benim evimde Turhan’ın bir karikatürü asılı. Hani, herkesin bildiği o zeytin dalı var ya, yani barışın timsali zeytin dalı. İşte Turhan bu zeytin dalını upuzun resmetmiş, dibine bir de insanı oturtmuş, insancık da, ne yapsın, daldaki zeytini koparmış yiyor. Alın size bir dünya. Binlerce insan macerası...