Pazar "Dansözlüğe büyük bir saygınlık getirdim"

"Dansözlüğe büyük bir saygınlık getirdim"

19.12.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

Televizyon programında Asenanın yerine dans etmeye başlayan oryantal Tanyeli "Türkiyede dansözlük cesaret isteyen bir iş. Ben bunu yapabildim. Ayrıca iki çocuklu, evliliği devam eden bir aile insanının da bu işi yapabileceğini herkese gösterdim" diyor

Dansözlüğe büyük bir saygınlık getirdim

axpaz011.jpg Tanyeli Kıral, bildiğimiz adıyla oryantal Tanyeli, gece hayatının, şen kahkahaların, eğlencenin göbeğinde yer alan bir isim. Ona göre sahne güçlü olduğu, başkaldırdığı, hayata savaş açtığı, hikayesini cesurca anlattığı tek yer. Hikayesi ne mi? Her ne kadar başta anlatmak istemese de kelimeler ağzından bir bir döküldü ve yaşadığı acılar ortaya çıktı. Şimdilerde kötü geçen çocukluğunu geride bırakmış, iki çocuğunu büyütüyor. Dansla, müzikle ilgileniyor. Meslektaşı Asenanın yollarını ayırdığı İbrahim Tatlısesle birlikte televizyon programına çıkıyor. "İnsanların önüne acıların kadını gibi çıkmak istemiyorum" Aslında kimse kimsenin yerini almadı. Türkiyede oryantalde iki büyük isim var. Bunlardan biri Asena diğeri de benim. Bugün ben çalışırım yarın o çalışır. Profesyonel bakmak gerekiyor. Ben ekmek parama bakıyorum. Şimdi "İbo Show"da Asenanın yerini aldınız. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Nesrin Topkapı çok saygı duyduğum ve izinde yürüdüğüm, idol olarak aldığım bir kişidir. Asena benim jenerasyonumdan. Ama ikimizin tarzı çok farklı. O modern dans ediyor, daha ritmik olan dansı yapıyor. Benimki Hint motifleriyle süslü klasik bir dans. Asena veya Nesrin Topkapı ile stil olarak bir farkınız vardır, değil mi? Evet, oldukça heyecanlıydım. Ama daha önce de aynı programdan tecrübem olduğu için kısa sürede o heyecanı atlattım. İlk programda heyecan var mıydı? Babaannem 1940lı yılların önemli oryantallerinden biriymiş. Kız kardeşim Seda Avustralyada aerobik ile oryantali harmanlayıp yeni bir akım başlattı. O da orada çok popüler oldu. Ailenizde bu mesleği yapan kimse var mı? Önce düğün salonları ve çay bahçelerinde, ardından kadınların matinelerinde dans etmeye başladım. ayşegül Nadirin yurtdışından gelen konukları için sahne alanlardan biri de bendim. Ertesi gün bütün gazetelerde manşet oldum. Sonra sahne; benim tek güçlü olduğum, kendimi bulduğum, başkaldırdığım, hayata savaş açtığım, hikayemi cesurca anlattığım yer oldu. Her şeyi beden dilimle anlatmaya başladım. Siz nasıl buralara geldiniz? Benim dansım öyle şakkadak şukkadak bir dans değildir. Her dansımın müziğinde bir hikaye vardır. Her hikaye benim hayatımdaki acıları, güzellikleri, doğumumdan bu yana yaşadıklarımı yaşatır bana sahnede. Zaten ancak o duyguları hissedersem dans edebilirim. "Arabine yallah" diye bir müzikle dans edemem. Yani dans ederken sırf göbek atmıyorsunuz. Birçok şey oldu ama bunları gerçekten anlatmak istemiyorum. İnsanların önüne acıların kadını gibi çıkmak istemiyorum. Sizin hikayenizde neler var? Hiçbir zaman geçmişinden utanan bir insan olmadım. Ben iki yaşındayken annem ve babam ayrılmış. Üç kardeşiz. İzmirde kısa bir süre Çocuk Esirgeme Kurumunda kaldım. Orada tüberküloza yakalandım. Kötü bir çocukluk geçirdim. Peki. Bu arada çocukluğunuz nasıl geçti? Onlar kendi hayatlarındaydı. Annem, babamdan ayrılınca bizim, onun yanında rahat edeceğimizi düşünmüş. Babam ise bizimle pek ilgili değildi. Çocuk bedeninin kaldıramayacağı şekilde dayaklar yedim. Nişantaşında Merhaba diye bir kafenin merdivenlerinin altında yattığımı bilirim. Çünkü gidecek kimsem yoktu. Dört-beş apartmanı kollardım, "Keşke birisi girse de, onun arkasından ben de içeri girip sığınsam" diye düşünürdüm. 11 yaşındaydım. 13 yaşında da annem beni yanına aldı. Anne veya babanızdan biri sizi ve kardeşlerinizi neden yanına almadı? Hayır, görüşmüyorum. Belki çocukluğum dayaklı, işkenceli geçtiği için oryantal oldum. İlerde sokak çocukları için, anılarımı bir kitapta toplamak istiyorum. Çünkü birçok kez umutsuzluğa kapıldım, hayatla mücadele edemeyeceğimi düşündüm. Hayat benim için anlamını yitirmişti. Cahilce ve aptalca şeyler yaptım. İntihar girişiminde bulunmuştum. Babanızla hâlâ görüşüyor musunuz? "Para takılmasına, çiçek atılmasına izin vermiyorum. İşimin ücretini sahne arkasında zaten alıyorum" Bu yolun başında, 16 yaşındayken sahneye çıktığımda ünlü, kendi kurallarını koyan bir göbek dansı ustası değildim. O dönemlerde çalıştığım insanların kurallarına uydum. O zaman para takabiliyorlardı. "Bana para takmayın" demeye gücüm yoktu. Beylere kibar kibar "Hanımlarınıza verin, hanımlarınız taksın" derdim. Sonra ismimi, sanatımı kabul ettirdim. Sekiz-dokuz yıl önce kibarca yasağımı koydum. Ben bundan hoşlanmıyorum, mesleğimi ucuzlattığını düşünüyorum. Bunu yapanları da kınamıyorum. Orada bir iş yapıyorum ve işimin hakkını sahne arkasında anlaştığım ücretle alıyorum. Böyle şeylere ihtiyacım yok. Sadece Tanyeliyi ve gerçekten göbek sanatının inceliklerini görmek isteyen beni çağırır. Para takılmasından, çiçek atılmasından hoşlanmıyorum. Benim için en büyük mutluluk insanların alkışları. Selma Türkeş size sahnedeyken para takmak istemişti, siz de bunu kabul etmemiştiniz. Bu konuda prensipleriniz var galiba. "Burada göbek dansı eğitimi veriyorum. Avustralyada da bir dans okulu açtım" Dansöz diyorum. Çünkü dansöz olmaktan hiç gocunmadım. Tekrar dünyaya gelsem yine de dansöz olmak isterim. Kişinin üzerindekini nasıl taşıdığı önemli. Ben dansözlüğe çok büyük bir saygınlık getirdim. Ben sokağa çıktığımda kadınlar, çocuklar yanıma geliyor. Kadınlara göbek dansı eğitimi veriyorum. Haldır huldur göbek dansı öğretmek değil benimki. Onlara aynı zamanda hayatta güçlü olmalarını da öğretiyorum. Negatif enerjilerini göbek dansıyla atmalarını sağlıyorum. 1,5 ay önce Japonya ve Korede Türk göbek dansının bütün inceliklerini gösteren bir workshop yaptım. Avustralyada bir dans okulu açtım ve yakın zamanda da Atinada açıyorum. Size işiniz sorulduğunda ne diyorsunuz? "Ben de bir yılbaşı gecesi evimde oturmak isterim" Evet isterim ama bu mesleğe bunca yıl vermeme rağmen şu an böyle bir lüksüm yok. Çünkü bir dairem bile yok. Şu anda yılbaşları para kazanmam gereken bir zaman. Her yılbaşı dansözler bir yerden bir yere gider. Bir kereliğine de olsa bir yılbaşı ben de evde ailemle birlikte kalayım, eğleneyim demez misiniz? "İki kostüm alıp dansöz olayım diyenlere gıcık oluyorum" İki erkek evladım var. İkisi de yaptığım işle gurur duyuyor. Alınları ak bir şekilde çevrelerine "Annem dansöz Tanyeli" diyorlar. Ben zamanında çok savaştım. Bir hemşire işini bırakıp dansöz olmuştu. Ben eleştirmiştim. İki kostüm alıp dansöz olayım diyenlere gıcık oluyorum. Dansözlük insanın kanında olur. Sonradan bu dansı edebilirsiniz, bütün figürleri yapabilirsiniz ama onun duygusunu ve sorumluluğunu taşıyabilir misiniz? Dansözlüğün erkeklerin dünyasında olumsuz bir anlamı yok mudur? Bence var. Türkiyede dansözlük bir delinin yapabileceği iştir. Çünkü çok cesaret istiyor. Ben bunu yaptım. Ayrıca iki çocuklu, evliliği devam eden bir aile insanının da bu işi yapabileceğini gösterdim. Çok mu ağır sorumluluğu var? Ben hiçbir zaman bırakamayacağım. Evlendiğimde kocam benim dans etmeme izin vermemişti. Kabul ettim. Kocam şu anda Avustralyada otelcilik yapıyor. 2000 Sidney Olimpiyatlarında yeni doğum yapmıştım. Hem de fil gibiyken orada dans ettim. Oryantal dans yaptığım için bana ve aileme oturma ve çalışma izni verdiler. Bu olaydan sonra devam kararı aldım. Bırakma kararıyla kendi kendimi kandırdığımı anladım. Bir dansöz ne zaman mesleği bırakır? "Kirayı ödeyemediğim zamanlar oldu" Ben kazanmıyorum. Belki bazı insanlar hava atmak için söylüyordur, bazıları da alıyordur, bilmiyorum. Bu kadar talep görmeme rağmen büyük paralar kazanmadım. Normal ücretlere çıktım. Bir sahne kostümü, aksesuvarlar, makyözüm, çocukların bakımı, kira derken param bitiyor. Kirayı ödeyemediğim zamanlar oldu. Şu anda durumum iyi. Bir arabam var. Taksitleri bu ay bitiyor. Dansözler çok para kazanırlar mı?