Pazar Dostluğun dokuz günü

Dostluğun dokuz günü

28.08.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

Helsinki Yurttaşlar Derneği'nin Antakya'da gerçekleştirdiği "Gamats Gamats / Yavaş Yavaş" adlı organizasyonda 12 Türk genci Ermeni 12 gençle bir araya geldi. Kısa sürede birbiriyle kaynaşan gençler dokuz günün sonunda gözyaşlarıyla vedalaştılar

Dostluğun dokuz günü

paktas@milliyet.com.tr Kurulduğu 1992'den beri çatışmalara barışçıl yaklaşımlar üretmeyi hedefleyen Helsinki Yurttaşlar Derneği, Ermeni sorunuyla ilgili farklı bir bakış açısı yakalayabilmek için bu 24 genci bir araya getirdi. Amaç her iki ülke insanının birbirini dinleyebilmesi, meselenin maç havasından çıkarılması, kısacası normalleştirilmesiydi. Hem Ermenistan'da hem de Türkiye'de katılımcı gençler seçildi. Yer olarak Antakya, tarih olarak ise 9-18 Ağustos belirlendi. Yerin ve tarihin önemi ise Antakya Samandağ'da bulunan Türkiye'nin tek Ermeni köyü Vakıflı'da kutlanacak olan Aziz Meryem Ana Yortusu'ydu. Antakya, geçtiğimiz günlerde Ermeni ve Türk gençlerini ağırladı. Helsinki Yurttaşlar Derneği'nin düzenlediği, Ermenice adı "Gamats Gamats", Türkçe adı ise "Yavaş Yavaş" olan organizasyonda Ermenistan ve Türkiye'den toplam 24 genç, dokuz günde dost oldu. Birbirlerinden ayrılırken gözyaşları da sel oldu. Yaz okulu iki temel unsurdan oluştu. Birincisi Murat Belge, Sevan Nişanyan gibi isimlerin verdiği derslerdi. Gençler bu derslerde; milliyetçilik, küreselleşme ve altkimlikler, öteki ile karşılaşma gibi konularda bilgi aldılar. İkinci bölümde ise dört çalışma grubunda halk oyunlarından tiyatroya kadar ortak bir yaratıcılık oluşturuldu. Birlikte geçirilen dokuz günün özeti ise çalışma gruplarından birer kişinin katıldığı editoryal ekibin çıkardığı günlük gazetede yer aldı. Gençler bu dokuz günü dolu dolu yaşadı. Şimdi oluşturdukları e-posta grubunda her gün onlarca mesaj atıyorlar birbirlerine. Türk gençler de en kısa zamanda Ermenistan'a gitmeyi planlıyor.Proje Koordinatörü Sinan Gökçen, yaz okulunu şöyle özetliyor: "Biz bir kaynaşma bekliyorduk. Ama bu kadar hızlı ve derinden olmasını beklemiyorduk. Şimdi Ermenistan'dan birkaç arkadaş Türkiye'de mastır yapmak için imkanlar arıyor. Türkiye'de başka hangi etkinliklere katılabileceklerine bakıyorlar. Buradaki arkadaşları kendi ülkelerine çağırıyorlar. Biz de mali kaynak bulunursa her yıl değişik gençlerle bu organizasyonu yapmayı planlıyoruz." Artık her gün birbirlerine e-posta atıyorlar "Yemeklerin kimden çıktığı konusunda tartıştık" Daha önce Türk Ermeni arkadaşım da olmadığı için daha çok sarışın, mavi gözlü, bize benzemeyen birilerini bekledim. Önce bu konuda şok yaşadım. Bize o kadar çok benziyorlar ki. Vakıflı'da keşkek yapmışlardı. Keşkek babaannemin yaptığı bir yemektir. Tek farkı, et koymaları. Ona çok şaşırdım. Onlar "haritsa" diyorlar. Akşam yemeklerde zaten çok tartışıyorduk. Mesela imambayıldı geliyordu. Onlar da kendi dillerinde ona imambayıldı diyormuş. Dolma onlarda da dolma. Başka bir yemek geliyor. Adını söylüyoruz, "A bu bizde de var" diyorlar. "Hayır, bizim yemeğimiz" diyor, "Sizden çıktı, bizden çıktı" tartışması yapıyorduk. "Üç dilde 'Lorke' söyledik" "Onlar bizi çok sevmiyorlar" diye düşünmüştüm önceden. Bu anlamda sivil diyaloğun önemli olduğuna inanıyorum. Önyargılarım vardı ama büyük bir kısmından kurtuldum. Otobüste sürekli şarkılar söyledik. Ortak bir şarkımız olsun istedik. "Sarı Gelin"i söyleyelim diye düşündük ama onlardan sadece biri biliyordu. "Herkesin bildiği bir şarkı bulalım" dedik. Sonra "Lorke"yi bulduk. Türkçe, Kürtçe ve Ermenice "Lorke"yi söyledik. "Lorke" onlarda da varmış. "Lorke"nin onlarda "halay" demek olduğunu söylediler. "Soykırım tartışması için gitmedik" Benim kafamdaki soykırım kelimesinin anlamına uygun bir soykırım olmadığını düşünüyorum. Tarihte iki taraflı hataların olduğunu kabul ediyorum. Kendi tarihimi kabulleniyorum. Fakat karşılıklı yapılan hatalardan ben sorumlu değilim. Ben bu yaz okulunun sonunda buna inandım. Benim kafamdaki soykırım bir Hitler politikasıdır, bir Bolşeviklerin Tatarlar politikasıdır. Ermenilerin sürülmesini soykırım olarak nitelendirmiyordum. Döndükten sonra da çok fazla değişmedi. Çünkü orada bu fikri değiştirmeyi amaçladık, tartışmak için gitmedik. "'Türk erkeği 4 eş alır' diyenler vardı" Türk erkeklerinin hâlâ dört kadınla evlenebildiğini düşünüyorlardı. Böyle bir şeyin olmadığını öğrendiler. Kapı komşusu iki devletin insanlarının nasıl bu kadar kısa süreçte kopup birbirinden uzaklaştığına şaşırdım. Ermenilerin nasıl bize sürekli planlar kurup köşeden bucaktan bizi ayırmaya çalışan insanlar olmadığını gördüysek, onlar da bizim sürekli Ermeni düşmanlığı yapan insanlar olmadığımızı gördüler. Ben başından beri iki devlet arasında sorun olsa da bunun halklar arasında bir şey yaratmaması gerektiğini düşünüyorum. "Tarkan'ı hepsi biliyor" Ermeni katılımcılardan Gevorg ilk gün "Ermeni sorunu var mıdır, yok mudur?" diye sormuştu. Ama benim Gevorg'la sıcak bir dostluğum oldu. Birbirimize toleransla yaklaşabildik. Beraber bir tiyatro oyunu hazırladık. Limonini bizim uyuşmazlık çözümü dersinin jenerik ülkesiydi. Biz de Dikran'ı Limonini ülkesinin kralı yaptık. George Bush'la falan konuştu. Ben Tarkan oldum. Tarkan'ı hepsi biliyor.

Yazarlar