Pazar Dostum, bir şarap parası...

Dostum, bir şarap parası...

07.01.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

Caz şarkıcısı Madeleine Peyroux'nun aklı, gönlü halen akşama içeceği şarabın parasından başka bir şey düşünmeyen sokak müzisyenlerinde

Dostum, bir şarap parası...

MÜZİK Albümlerine eşlik eden müzisyen dostları basçı Matthew Penman ve klavyeci Sean Weyland ile birlikte, giydikleri en âlâ şey, halen lastik pabuç ve blue jean. Nasırlanmış ayaklarını, kılları uzamış bacaklarını güzellik salonlarıyla tanıştırmaya hacet bile görmüyor. 32 yaşındaki bu kadının, odasına astığı eski kabare yıldızlarının posterleri ve demode kahve fincanları, yaşamının bir parçası olarak dünya görüşünü iyi özetliyor. İçinde mutlulukla karışık melankoli ve geçmişe özlem var. Peyroux'nun albümleri bu münzevi ve biraz sinik yaşamından ürediği için, içindeki şarkılar da yarı felsefi monologlardan oluşuyor. Daha 16 yaşındayken Paris'in tarih küfünü bir parfüm gibi taşıyan sokaklarında şarkıcılık yapmış. Müziğe "iş" kafasıyla değil, duygu yoğunluğu ve heyecanı nedeniyle gönül vermiş; bu ruhu hiçbir zaman yitirmemeye gayret göstermiş. Onu ayakta tutan şey, yaşamlarını yoksulluğun pençesinde sürdürmeye çalışan bar şarkıcılarının yaşam hikayeleri. Başarılı iki albümü geride bırakarak şöhreti yakalamış, ama zaman manevi değerlerini alıp götürmemiş. Time, Newsweek ve Wall Street Journal'ın hayli takdirini almış ama ne oldum budalasına dönüşmemiş. Eşin dostun diz dize oturduğu minicik barlarda şarkı söylediği, sonra boş plastik bira bardağıyla bozuk para topladığı günler çok uzakta değil caz şarkıcısı Madeleine Peyroux için. Geçen zaman pek bir şey değiştirmemiş. Aklı, gönlü halen akşama içeceği şarabın parasından başka bir şey düşünmeyen sokak müzisyenlerinde. Peyroux zamanla değişmedi, sadece olgunlaştı. Verdiği en sulu elma, üçüncü albümü "Half the Perfect World".Şarkılarında daha aleni konuşuyor şimdi. Repertuvarının duygusal zekası tavanda. Açılıştaki bestesi "I'm All Right" tipik. 12 şarkıdan dördü kendine ait. Swing duygulu akustik gitarlar ve basit davullar eşliğindeki şarkılar, kusursuzluğu hedeflemiyor; "kusur"ları güzelliğe çeviriyor. Leonard Cohen bestesi "Blue Alert"te sesi baştan çıkarıcı. Sigaranın dumanını yüzümüze üflercesine söylerken, bir yandan şarap kadehinde ruj lekesi bırakıyor.Kırılgan güzelliğiyle aşk hakkında kimsenin itiraz edemeyeceği şeyleri söylerken kendinden hayli emin görünüyor. Joni Mitchell'ın "River"ını lezbiyen k.d. lang ile söylüyor; ağırca ve melankolisiyle yürek dağlayarak. Charlie Chaplin'den "Smile" ile Serge Gainsbourg'dan "La Javanaise" yorumları ise, mahzun ve umut dolu. Peyroux'nun sesini, söyleme tekniğini ve ruh halini Billie Holiday'den ödünç aldığı doğru. Zaten kendisi de gocunacak bir yan görmüyor bunda. Hatta övünç vesilesi olarak kabul ediyor. 80 yıl öncesinden esen rüzgarı arkasına alıyor böylece. Caz söyleme rutinine yeni bir nefes kazandırıyor. Moda dergilerine konu olan, but ve göğüs sergisi açan şarkıcılardan farklı Peyroux. Pahalı, ışıklı salonları değil; yoksul mahalleleri seviyor. Yaşama, yaşamına, yaşamı sevmeye inanıyor. Madeleine Peyroux şarkılarında yaşıyor; alabildiğine hür ve basit bir biçimde. Şayet örnek kabul edersek, belki biz de bir gün bize yedirilmeye çalışılan "özgür kız" teranesinin maskesini indiririz. "Kusur"ların güzelliği Balet Plak, Arif Mardin'in mezar taşının üzerine biraz geç de olsa güzel bir buket bıraktı. Buketin içinde Mardin tarafından insanoğlunun mutluluğuna ihsan edilmiş mülkiyeti var. Vasiyeti üzerine kimi Bee Gees, kimi Norah Jones adına; bazıları Aretha Franklin'e, Phil Collins'e, Bette Midler'a, Chaka Khan'a bırakılmış şeyler bunlar. "Arranged and Produced by Arif Mardin" adlı CD, bir plak şirketinin vefa borcu ile kâr amacı arasına sıkışmış. Hangisinin ağır bastığı zor bilmece. Ruh okşayan notaların ünlü emanetçileri, ödül kazanmış, ün getirmiş ticari şarkılarını şimdi bir mezar taşının soğukluğunu gidermek için söylüyor. CD iki işi birden yapıyor. Bir; mevtanın sevapları defterine işleniyor. İki; şirkete para kazandırıyor. Mezar taşındaki buket Babalarımızın annelerimize kur yaptığı zamanların Hollywood filmlerinden fırlamış Arielle Dombasle. Uslanmaz ruhu ona Fransa'da yaşaması gerektiğini öğütlediği için hayatını romantik bir göçmen olarak sürdürüyor. Aşk şarkılarının unutulmaz yorumcusu deniyor kendisine; aynı zamanda oyuncu.Aşkı en büyük macera ve gizem olarak gören bu tedavisiz aşk kadını, yeni albümü "C'est Si Bon"da 1950'lerin unutulmayan klasiklerini yorumluyor. Şarkıları romantik filmlere göbekten bağlı. Elektronik müdahalenin olmadığı, şarkıların eski ve çıplak mikrofona söylendiği albüm, dünü bugün yapmak için birebir. İlk rolünü Eric Rohmer'den almıştı Dombasle; bir filmde şarkı söylemek için. Bu ilk rol onun kaderiydi, hayatının sonuna kadar oynayacak. Romantik sarışın "Memleketin ekmeğini yiyen, suyunu içen, acısını tadan, kazığını yiyen rock'çı nasıl olur?" sorusuna yakın bir görüntü veriyor Kör Talih. İyi bir ses rengi ve çizgisi var bu topluluğun. İlk albümü "Nazar"ın vokal özgünlüğü ve neyin klasik rock çalgılarına uyumu başarılı. Yıllardır Akmar Pasajı'nda hizmet veren, arada prodüksiyon yapan Hammer Müzik dergahının en iyi çalışmalarından... Topluluk rock müziğine dönen semazenlerden oluşuyor. Mis gibi Edirnekapı, Draman ve Balat tütüyor. Tırışka dünyada ayakta kalmaya çalışan "değer sahibi" insanlar gibi kokuyor. Riyakar, korkak ve yalancı değil. Piyasada rock adına boy gösteren bir dolu topluluktan daha arabesk değil. Saza, ses ve nefese...