Pazar Hatırlanan saliseler

Hatırlanan saliseler

23.11.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

Amerikan televizyonları Kennedy suikastının 40'ıncı yıldönümü nedeniyle günlerdir özel belgeseller, programlar yayınlıyor. Temel soru şu: "Kennedy öldürüldüğünde neredeydin, ne yapıyordun?"

Hatırlanan saliseler





Hayatın irade dışı dönüm noktaları vardır; doğrudan bize bağlı olmayan, kendimizin ya da ailemizden birinin içinde bizzat yer almadığı ama dışında kalamayacağımız bir şekilde bizi de girdabına alacağını daha yaşarken hissettiğimiz olaylar. Öyle güçlü, öyle sarsıcı, öyle her şeyi bir anda kendine bağlı kılan olaylardır ki bunlar, annemizin son nefesini verdiği kış sabahı ile çocuğumuzun ilk nefesini aldığı bahar ikindisinin renkleri, sesleri, kokuları gibi derin kazınırlar belleğimize.
Mesela benim için, tank sesi ile değil ama, teyzemin "Kalkın, darbe yaptılar" diye bütün bir apartmanı ayağa diken sigara kokulu şafak sesiyle uyandığım bir İstanbul sabahıdır 12 Eylül. Bir ay sonra bizi bırakıp gideceğini henüz bilmesem de yarı çocuk aklımla bile kestirebildiğim dedemin, darbe olduğunu anlayıp anlamadığından emin olamadığımız bir anda, hasta yatağında birdenbire gözlerini açıp hiç doğrulmadan "Türkeş'i yakalamışlar mı?" diye soruşudur.
Ya da Berlin Duvarı'nın yıkıldığı gün, o gün de bugün gibi Berlin'de yaşayan eski eşim Cem'le Ankara'dan telefonla konuşurken sesinde duyduğum o tarife-tekrara gelmez hayret ile heyecan karışımıdır.
Ya da ikinci uçağın ikinci kuleye saplanışına baktığım televizyon ekranında, diğer kuleden yükselen dumanları görmezmiş gibi, yeni bir olay değil de, banttan görüntü tekrarı izlediğime kendimi inandırıverdiğim andır 11 Eylül.
Söyleyin, siz de şimdi bu satırları okurken, darbeyi, duvarı, kuleleri nerede, nasıl, kiminle yaşadığınızı düşünmüyor musunuz? Söyleyin, bir depremle ya da bir idamla sarsıldığınız o anı, salisesi salisesine hatırlamıyor musunuz?
"Evet" dediğinizi gayet iyi biliyorum da, bu dönüm noktalarını nasıl yaşadığımızın toplumsal dilimize, diskurumuza neden daha fazla pelesenk olmadığını bilmiyorum.
Amerikalılar farklı. Çok "where were you when..."ci (nokta nokta olduğunda neredeydinci) bir millet onlar; toplumsal dönüm anlarını bireysel düzeyde nasıl yaşadıklarını hatırlamayı ve paylaşmayı bir milli egzersiz haline getirmiş durumdalar. Neil Armstrong Ay'a ayak bastığında, Challenger havada patladığında ve evet, uçaklar kulelere saplandığında nerede olduklarını, ne yaptıklarını sorup duruyorlar birbirlerine.
Ama bu egzersizin bir miladı varsa eğer, o da John F. Kennedy'nin vurulduğu an, yani tam 40 yıl öncesi. 22 Kasım 1963'te, Dallas'ta, ABD'nin gelmiş geçmiş en sevilen liderlerinden birini ve tek Katolik başkanını efsaneye dönüştüren kurşunun ete saplandığı salise.
Bugünkü Amerikan nüfusunun üçte ikisi, 22 Kasım 1963'te henüz doğmamıştı. Ancak ABD'nin geri kalan üçte birini oluşturan herkesin, evet herkesin, Kennedy'nin öldürüldüğü gün nerede ne yaptığına ilişkin tekrarlana tekrarlana zenginleşmiş bir hikayesi var. "Kundaktaymışım, annem beni emzirirken hüngür hüngür ağlamış" türünden pasif mi pasif bir hikaye de olabilir bu; "Oradaydım, 50 metre ötelerinden Kennedy'lere el sallıyordum" canlılığında bir hıçkırık senfonisi de.
Kennedy suikastının 40'ıncı yıldönümü nedeniyle günlerdir özel belgeseller, programlar yayınlıyor Amerikan televizyonları. Bunlardan biri de, MSNBC'deki "J.F.K. Amerika'yı Değiştiren Gün" programıydı. Kanalın tanınmış kellelerinden Chris Matthews, siyasetçi, şarkıcı, işadamı, sporcu demedi; her yakaladığına "Kennedy öldürüldüğünde neredeydin, ne yapıyordun?" diye sordu ve sadece bu soruya verilen yanıtlarla bile, oracıkta, yarım saatlik bir televizyon programının daracık çerçevesi içinde, çehresi insan olan bir toplumsal tarih sayfası yazılıverdi.
Bu sayfanın başlığı ise 26 saniye süren 494 kareden ibaretti. Dallas'lı konfeksiyoncu Abraham Zapruder'in 22 Kasım 1963 sabahı, başkanın konvoyunu görmek için dükkanından çıktıktan sonra, "Daha biraz zamanım var" diyerek evine uğraması, uğramışken de, "Bakarsın başkanı çekebilirim" diye kamerasını yanına alması sayesinde bugüne ulaşan görüntülerdi bunlar. Suikast anını baştan sona belgeleyen, sekiz milimetrelik bir amatör kameradan çıkma ve orijinali, bugün Amerikan devlet arşivleri binasında, soğutuculu ve yangına dayanıklı bir kasanın içinde korunan filmdi. Tam 314'üncü karesinde, kurşunun Kennedy'nin kafasına girdiği anı yakalamıştı bu film; yaşı yeten her Amerikalının o sırada ne yaptığını bir çırpıda anlatabileceği uupppuzuuunn saliseyi sabitlemişti.