Pazar İlk mezunlar yuvadan uçtu

İlk mezunlar yuvadan uçtu

28.07.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

İlk mezunlar yuvadan uçtu

İlk mezunlar yuvadan uçtu



Onlar dört yıl önce Sabancı Üniversitesi’ne geldiklerinde ortada bir üniversite kampusu yoktu. Bazı binaların inşaatı devam ediyordu. Evet; rektör vardı, dekanlar vardı, programlar hazırdı. Yine de onlara vaat edilen her şey sanaldı. Çünkü önlerinde bir örnek yoktu.
Dört yıl önce Sabancı Üniversitesi’ne giren bu 48 öğrenci geçtiğimiz günlerde mezun oldu. Bunlardan 28’i iş hayatına atılmaya hazırlanıyor. Geri kalan 20 öğrenci ise dünyanın önde gelen üniversitelerinden mastır bursu kazandı.

"Fıskiyeli süs havuzunda yüzme yarışı yapardık"
Princeton, Cambridge, Stanford gibi üniversitelerden mastır bursu almak şüphesiz hem Sabancı Üniversitesi hem de öğrenciler adına çok büyük bir başarı. Ama bu 48 öğrencinin asıl büyük başarısı birtakım binaların bulunduğu bir alanı bir üniversite kampusuna dönüştürmeyi başarmış olmaları.
Sabancı Üniversitesi’nin ilk mezunları hep bir ağızdan yurttaki koridor partilerini, hocalarla yaptıkları kartopu savaşlarını, yemekhaneden aldıkları tepsilerle buzlanan yokuştan kaymalarını anlatıyorlar. Havalar biraz ısınınca küçük süs havuzunun ortasına masa koyup ayakları suyun içinde yemek yediklerini, hatta bu havuzda yüzme yarışı yaptıklarını...
Üretim Sistemleri Mühendisliği mezunu İsmail Onur Filiz "Biz burada hep beraber bir üniversite kültürü inşa ettik. Buraya ilk hareketi biz verdik" diyor.
Dağcılıktan sualtı sporlarına, fotoğrafçılıktan folklora kurdukları kulüpler ve yaptıkları organizasyonlar bunun kanıtı.
İlk mezunların okuldaki son organizasyonu mezuniyet balosu oldu. Müzik kulübünün orkestrası müzik yaptı, öğrenciler şarkı söyleyip dans etti. Proje 102 dersi öğrencilerinin yaptığı şaraplar içildi. Üniversitenin ilk konukları yuvadan uçtu. Ama sırada daha çok öğrenci var.
"Biz bir fabrika yaparız. Onun bir açılış töreni olur ve biter. Ondan sonra bir daha fabrikaya açılış yapılmaz" diyor Güler Sabancı. "Üniversitenin güzelliği her yıl yeni öğrencilerin gelmesi, her yıl yeni mezunlar vermesi..." n

Sabancı Vakfı vardı zaten, biliyorsunuz. Bu vakıf Türkiye’nin her yerinde 100 küsur eser yaptırdı. Okullar, kültür merkezleri, yurtlar... Artık öyle bir aşamaya geldi ki, bütün bu yapılanları taçlandıracak daha büyük bir eser arzu edildi. 1995’te Sabancı kardeşler üniversite kurma kararı aldılar. "Dünya çapında bir üniversite yapmak istiyoruz" dediler.
Rahmetli Hacı Sabancı bey vakfın başkanıydı. "Üniversite geleceğe yönelik bir yerdir. Ben başkan olmayayım, yeni jenerasyondan biri başkan olsun" dedi ve beni önerdi.
Bundan korkmamak lazım. Türkiye’nin eğitim sorunlarının arkasında, özellikle yüksek öğrenimde rekabete açılmakta gecikmemiz yatıyor. Kimse kaygılanmasın. Gençler hangi üniversitenin nereye oturduğunu anlar, öyle tercih yaparlar.
Ben işletme okudum çünkü ailem iş dünyasının içindeydi ve benden işletme okumam bekleniyordu. O zaman bunu çok fazla irdelemedim. Fakat şimdi burada şunu görüyorum: Bu çocukların hepsinin kendini daha iyi tanıma şansı oldu. Akademik kariyerlerini kendileri belirlediler. Benim böyle bir şansım olsaydı, hangi bölümü seçerdim, bilmiyorum. Çünkü bizim zamanımızda kariyer testleri yoktu. Nelere yatkınlığımız var, nelerde daha iyi olabiliriz... İki yıl burada özel olarak tasarlanmış bir programa dahil olanlar, neleri daha çok sevdiklerini anlıyor ve bu tercihi yapma şansına sahip oluyorlar.
Ben iş hayatından geliyorum. Birtakım alışkanlıklarım var. Bazı şeyleri "Bu böyle yapılır" diye öğrenmiş, öyle alışmışım. Onlar bana "Neden?" diye soruyorlar. "Başka türlü olmaz mı?" diyorlar. Hiç düşünmediğim şeyleri düşünmemi sağlıyorlar. Özgür düşünceleri ve cesaretleri beni etkiliyor.
Çok üzüldü. En büyük tesellisi bunun tek seferlik bir şey olmaması. Ben de Sakıp beye onu söyledim. "Bu diğer açılışlara benzemiyor" dedim. Biz bir fabrika yaparız, onun bir açılışı olur ve biter. "Bunun güzelliği efendim, bu gelecek sene de var. Her sene olacak. Hiçbir şey kaçırmadınız" dedim.

"Doğru mesleği seçmemi sağladı"
Mikroelektronik Müh.’den Özlem Kalkan, Sabancı Üniversitesi’nde Sanayi Liderleri Programı’na devam edecek. "Hayalim Boğaziçi’nde endüstri okumaktı. Burada burslu okuma fırsatı önüme çıktığında çok düşündüm. Doğru bir tercih yapmışım. İki yıllık disiplinlerarası eğitim sırasında gördüm ki asıl istediğim endüstri değil, mikroelektronikmiş."

"Burada hocalık yapmak isterim"
Üretim Sistemleri Müh. mezunu İsmail Onur Filiz, California Berkeley’de doktora yapacak. "Okula geldiğimde başka planlarım vardı. Ama şimdi ibre, akademisyenlikten yana. Ayrılık hüznü var üstümde, ondan mı bilmiyorum ama Türkiye’ye ancak bu okulda hocalık yapmaya dönerim herhalde. Buradaki ortamı başka bir üniversitede bulacağımı sanmıyorum."

"Hocalar bizim arkadaşlarımızdı"
Siyaset ve Toplum Bilimi mezunu Özge İskit Tofaş’ta part-time çalışıyor. "Hocalarla ne kadar yakın olursanız, o kadar saygı duyuyorsunuz. Biz arkadaş gibiydik. Zaten ilk sene, hocalara verdikleri bölümde odaların kapısı yoktu. Sınav öncesi hocanın odasına kamp kurardık. Yerlere oturur; sınava, o dersin hocasından ek ders alarak hazırlanırdık."

Yazarlar