Pazar “Kategorilerle kafayı bozmuş durumdayız”

“Kategorilerle kafayı bozmuş durumdayız”

16.03.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:

Kenan Ece ve Selen Öztürk, “Bakarsın Bulutlar Gider”de muhafazakar dünyadan iki karakteri canlandırıyor. Ece: “Kategorilerle kafayı bozmuş durumdayız. Hayatı isimler üzerinden götürüyoruz. Hepimizin çok basit yerlerde birleştiğini unutmuşuz”

“Kategorilerle kafayı bozmuş durumdayız”

Betül eşinin beklenmedik ölümünün soru işaretleriyle mücadele ederken bir gün kapı çalıyor. Gelen, ona eşinden bir emanet getiren Kaya. Tuhaf biçimde karşı karşıya gelen Betül ve Kaya birbirlerine sorular sormaya başlıyor, yanıtlar onlardan çok, biz izleyenleri şaşırtıyor.
Bu aralar “Ne izlesek?” diye soran herkese verdiğim yanıt; “Bakarsın Bulutlar Gider”. Özen Yula’nın yeni oyunu Cihangir’de Bo Sahne’de oynanıyor. Tek perdelik, 70 dakikalık bu oyunun üzerinizde bıraktığı etki ise bundan çok daha uzun sürüyor. “Bakarsın Bulutlar Gider”i, oyunun yıldızları Kenan Ece ve Selen Öztürk’le konuştuk.

Saçma belki ama bu oyun hakkında hiçbir şey bilmeseydim de sırf adı bu kadar güzel diye izleyebilirdim...

Kenan Ece: Özen’in (Yula) kalemi malum... Oyunun ismi bile “Bu bir Özen Yula oyunudur” diyor ve insanı yakalıyor, haklısınız.

Canlandırdığınız karakterler çok etkileyici...

Selen Öztürk: Her oyuncunun heves edeceği iki rol. Çok tanımadığımız bir dünyaya girmek
içimizdeki macera ruhunu da körüklüyor. Oyunculuk anlamında mücadele isteyen bir işin içindeyiz.

Haberin Devamı

“Kılıklara göre düşünmeye yöneltiliyoruz”

“Çok tanımadığımız bir dünya” dediniz. Muhafazakar dünyadan iki insanı oynuyorsunuz. Neler biliyorsunuz bu dünyaya dair?


Selen Ö.: Tanımadığımız demem biraz yanlış oldu. Tanıdığımız ama içinde büyümediğimiz bir dünya demeliydim. İçinde büyümemiş
olsak da çok yakından görüyoruz çünkü.
Zaten çok da farklı değiliz. Herkes farklı yollardan
gitse de aynı şeyi yaşıyor.
Kenan E.: Şekiller değişiyor ama hayat aynı. Oyunun vermek istediği de bu zaten. Muhafazakar çevre benim de içinde yetişmediğim bir çevre.
O yüzden benim de keşfetmem gereken şeyler vardı bu rol için. Ama bunun için öyle özel bir çalışma yapmam falan gerekmedi. Çünkü zaten çevremizde gördüğümüz hayat tarzları bunlar.

Haberin Devamı

Tespih çekmeyi, başörtüsü örtmeyi biliyor muydunuz mesela?

Kenan E.: Evet, tespih çekmeyi biliyordum ben.
Selen Ö.: Başörtüsü konusunda ben arkadaşlarımdan yardım aldım.

Alıştı mı gözünüz kendinizi başörtülü görmeye?

Selen Ö.: Evet. Mesleğimiz gereği çok kostüm giyip çıkarıyoruz, benim için hepsi aynı. Zevkli bir şey onları giyip çıkarmak, başkaları olmak...

Çok çarpıcı bir hikaye bu oyunda anlatılan...

Kenan E.: Var böyle hikayeler bizde ama pek anlatılmıyor.
Selen Ö.: Bu önyargıları kıracak bir oyun. Şu anda yaşadığımız dönemi de düşünecek olursak; hayatımız boyunca kılıflara, kılıklara göre düşünmeye yöneltiliyoruz. Oysa dünyaya çok kısa bir süre için geliyoruz ve bir şey yaşayıp gidiyoruz. Ne gerek var birbirimize zulüm etmeye, aşağılamaya?
Kenan E.: “Mühim olan isimsiz, şeksiz, şüphesiz hayattır” diyor metin... Hakikaten de öyle. Şekillerle, kategorilerle kafayı bozmuş durumdayız. Hayatı algılayışımızı o kadar isimler üzerinden götürür olmuşuz ki... Hepimizin çok basit yerlerde birleştiğini unutmuşuz.

Muhafazakarlar ne diyecek sizce?

Kenan E.: Kutuplaşılmış yerlerin her iki tarafı da bu oyunu yanlış şekillerde algılamaya müsait olabilir. Muhafazakar olmayan kesimden biri bu oyundakilere yukarıdan bakar, “Bunlar
böyle işte” diyebilir veya muhafazakar biri çıkıp
“Biz böyle değiliz” diyebilir.
Selen Ö.: Bu, kalpten izlenmesi gereken bir oyun. İdeolojiyle, önyargıyla değil, hisle izlenmeli. O zaman etkisi herkeste aynı olacaktır. n

Haberin Devamı

SELEN ÖZTÜRK: “Muhteşem Yüzyıl keşke bir ömür devam etse...”

“Muhteşem Yüzyıl”ın bitmesine az kaldı. “Dizi bitince şunu yapacağım” dediğiniz bir şey var mı? Saçlarınızı kestirmek gibi...

Hiç yok. Keşke bir ömür devam etse dizi...

O zaman siz tükenmişlik sendromu yaşamadınız?

Yaşamadım, bu işte tükenmem ben. Bir de şu var; bir süredir canlandırdığımız karakterlerin yaşlılık hallerini oynuyoruz.
O yüzden de sıkılmamış olabilirim. Yaşlıyı oynamak bambaşka bir tecrübe çünkü. Tepkilerin, ifaden, duruşun, her şeyin değişiyor. 33 yaşındayım, 60 yaşında birini oynuyorum. Apayrı bir zevk...

Nasıl buluyorsunuz yaşlı halinizi?

Yaşlanmaktan son derece keyif aldım. Herkes kabul etmez ama Nur’la (Fettahoğlu) biz çok sevdik. Çirkin oluyorum o ayrı...

Haberin Devamı

Oyun ve dizi dışında neler yapıyorsunuz?

Disney Channel’da, “Violetta” diye bir dizi var, orada Violetta’yı seslendiriyorum. Kardeşim müzisyen, bir stüdyomuz var. Ben de çocukken piyano ve gitar dersi aldım. Şimdi de oyun müzikleri yapıyorum, bestelerim var.

KENAN ECE: “Magazincilere alıştım, sorgulamıyorum”

Siz Amerika’da tiyatro okudunuz değil mi?

Evet, ekonomi ve tiyatro... Sonra İrlanda’da yaşadım dört sene. Önce bir dizide oynadım orada. Sonra devlet tiyatrosunda çalıştım.

Burada daha çok dizilerde gördük sizi.
Sonra kendi tiyatronuzu kurdunuz...


Evet, Mustafa Üstündağ ile kurduk.

Zor muymuş tiyatro kurmak?

Zor. Belki de bir deli cesaretiyle boyumuzdan büyük bir işe kalkıştık. Ama güzel bir sezondu.

Yeniden yurt dışına gider misiniz bir gün?

Çok isterim. Bu işi yurt dışında yapmak için gerekli donanıma sahip olduğumu düşünüyorum. Ama ne zaman olur bilmem. Çünkü burada da yapacağım işler var. Yine de hayat bu... İrlanda’da yaşayacağım da 40 yıl düşünsem aklıma gelmezdi.

Haberin Devamı

Buraya adapte olmakta zorlanmış mıydınız?

Evet, son bir senede rahatladım.

Magazincilere de alıştınız mı?

Alıştım, sorgulamıyorum artık ama hâlâ anlayamadığım bir şey var: Selen’le fotoğrafımızı çekiyor mesela, altına “İki oyuncu provalardan çıkmış bir şeyler içiyor” değil de gidip bambaşka bir şey yazıyor. Bir de nasıl aktarıldığı önemli. Onu da siyasi ortam belirliyor. “Ahlaksız bunlar” anlamına gelecek şeyler yazılıyor: “Yakalandılar!” gibi. Böyle olmak zorunda mı?