Pazar Katolik inancına mensup kitle kan kaybediyor

Katolik inancına mensup kitle kan kaybediyor

31.12.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

Kuvvetli görünen bütün kurumlar gibi Katolik Kilisesi'nin de zaafları vardır. Dünyamızdaki bu yaygın inancın ve güçlü kurumun her yönünü bilmek ve gözlemek lazım

Katolik inancına mensup kitle kan kaybediyor

Oysa yerkürenin her tarafına dağılan Roma-Katolik mezhebine bağlı olanların, Hıristiyanlığın belli bir yorumu ve ruhani liderliği altında bir bütün teşkil ettikleri açıktır; hepsi Roma'daki papaya bağlıdır ve bu papa Tanrının yeryüzündeki naibi sayılır. Bağlılık şekli değildir, her yerdeki rahipler belirli bir hiyerarşi içinde oradan tayin edilir ve dinin yorumu da kilisenin idaresi de, dünyevi sorunlar da oradan yönlendirilir. Kilisenin inançtan doğan sorunlarının çözümü kadar mülklerinin ve bankalardaki mevduatın idaresi de Roma'nın elindedir. Ruhbanın içinde kendini kilisesine adamış güçlü hukukçu ve işletmeciler vardır. Ara sıra Fransa'daki kardinal veya Güney Amerika'daki bazı rahip ve piskoposların Roma'ya aykırı fikirler öne sürüp gerilim yarattıkları gerçektir ama uzun vadede Roma'nın yorum ve hakimiyeti geçerlidir ve hep öyle olmuştur. Roma Katolik Kilisesi bugün bir milyarı aşkın kişi veya ruhla en kalabalık dini grup sayılıyor. Dikkat edelim, inananlarının sayısı itibarıyla bazı dinler bu rakamın önünde görülür fakat bu dinlerin mensupları arasında birlik yoktur. Mezhep ayrılıkları vardır; bir ruhani otorite veya mürşidin öncülüğünde birleşememişlerdir. Papalık, Roma İmparatorluğu yıkılınca İtalya'nın merkezi bölümünde ve o zaman Protestanlar olmadığı için bütün Avrupa'da ruhani, hatta siyasi egemenliğini kurdu. Bilhassa Şarlman (Büyük Karl), Roma tacını papanın elinden giyince kilisenin dünya üzerindeki ruhani hakimiyeti taçlandı. İşte bu noktada Konstantinopolis ile yani Doğu'daki Roma İmparatorluğu ile gerilim de tırmandı. Yoksa İmparator Konstantin başlangıçta, 4'üncü yüzyılda, Roma'daki piskoposu Saint Pierre'i halefi olarak benimsemişti ve bu keyfiyet sonra Thedosius zamanında da böyle kabul ettirildi. Hatta 6'ncı yüzyılda bütün Roma'nın hakimi sayılan İmparator Justinyanus; Konstantinopolis, Kudüs, Antakya ve İskenderiye patriklerine rağmen Roma'daki papayı eşitler arasında birinci ve Hıristiyan kilisesinin reisi olarak görmüştür. Doğu kilisesi ile çatışma Roma Katolikliğininin aldığı ilk yaradır, buna rağmen 15-16'ncı yüzyılların Protestanlığı Roma Katolikliği için en büyük darbeyi teşkil eder. Kilise en verimli toprakları, en müreffeh, kalkınan ve eğitimi yükselen memleketleri kaybetmiştir. Protestanlık sadece Roma Katolik Kilisesi'nin değil, genelde Hıristiyanlığın son beş yüzyılda içine düştüğü krizin nedenidir. Buna rağmen bugün dahi en kalabalık cemaat ve Roma'nın yorumlarının hemen kabul edildiği en yaygın Hıristiyanlık Roma Kilisesine tabi olan toplumlardır. Kilisenin dili Latinceydi; 1960'larda Papa XXIII. Joannis'ten beri milli diller Latincenin yerini aldı. Katolik kilisesinin merkezi Roma'daki Vatikan; zenginlik, anane, kültür ve bilimin insanların gözünü kamaştırdığı bir beldedir. Yeryüzünün nüfus ve alan bakımından en küçük devleti, adeta büyük devletler arasında sayılsa yeridir. Papanın İsviçreli muhafızlarını Stalin "Papanın kaç askeri var?" diye küçümsemişti ama netice ortadadır; kilisenin 1970'lerdeki politikası Doğu Avrupa sosyalizminin çöküşünü hızlandırdı. En büyük darbe Katolik Kilisesi, İtalya birleşip Giueseppe Garibaldi'nin kıtaları Roma'yı alana kadar devletti. O tarihte Birleşik İtalya Krallığı Tanrının yeryüzündeki devletini siyaseten ortadan kaldırınca, papa küstü ve şehirdeki asıl kendi piskoposluk kilisesi olan San Giorgi di Laterani'ye çekildi ve Katolik alemini buradan yönetti. Devlet içinde devletti.Halkı kazanma konusunda bazen başarılı politikalar izleyen Benitto Mussolini bu devletin adını koydu. Yeryüzündeki kutsal devlet denen Vatikan, kilise ile faşist devlet arasında imzalan Lateran anlaşmasıyla doğdu. Roma'da her devletin iki büyük elçisi vardı. Vatikan'a akredite olan Roma büyükelçisi pek azdır.İtiraf etmek gerekir, laik ilkelerimiz yüzünden bir müddet iltifat etmediğimiz bu devleti II. Dünya Savaşı'ndan sonra biz de tanıdık. Ama Vatikan'la hâlâ ne ölçüde ve ne yönde ilişki yürüteceğimizi, sorunları nasıl çözeceğimizi pek bildiğimiz söylenemez. Kısacası biz Vatikan denen camiayı iyi tanımıyoruz. Vatikan dünyanın en mükemmel müzelerine sahiptir; diğer Avrupa ve Amerika müzelerinin aksine yağmacı değildir ve hırsızlık malına itibar etmez. Uzun asırlar satın alma ve bağışlarla zenginleşmiştir. Katolik rahiplerin içinde birinci sınıf arkeologlar vardır ama kaçak kazı yapmazlar. Bu müzelerde teşhir düzeni ve müzecilik eğitimi yüksek düzeydedir.Yeryüzünün en eski düzenli arşivi Papalığınkidir. Daha evvelki yüzyıllara ait belge tomarları olmakla beraber; Papalığın 1135'ten itibaren düzenli ve sürekli belge fonları vardır. Bu raporlar ve yazışmalar ön planda Eski Dünya'nın ve keşiften sonra Amerikaların tarihini aydınlatır. Ama aydınlatacağı asıl saha bizim erken Türkiye tarihimizdir, yani Selçuklular ve ilk Osmanlılar devri... Vatikan arşivlerini Türk araştırmacılar okumadıkça bu sorun çözülemez. Devlet içinde devlet Papalık devletinin tarihi, etkin ve bilgili diplomasinin tarihidir. Rahiplerin, bilhassa yüksek rütbelilerin davranışı ve bilgisi hayranlık uyandıracak düzeydedir. Bu iyi bir eğitimin köylü çocuğundan dahi alim ve aristokrat yaratabileceğinin ispatıdır. Bir eşi ancak, Osmanlı İmparatorluğu'nun saraydaki Enderun Mektebi olabilir.Devletin rahip yetiştiren akademisine Gregoriana denir. Bu akademinin laik din bilgini yetiştiren bölümü de ünlüdür. Rum-Ortodoks Patriği Bartholomeos burada eğitim gören galiba ilk Ortodoks rahiptir.Kuşkusuz, Papalık arazisi olan Vatikan gibi büyük uygarlık merkezinin ve Katolik alemin de zaafları vardır. Sözünü ettiğimiz gibi, Hıristiyan alemin parçalanması dışında, Katolik inançlı kitle kan kaybetmektedir. Aslında Protestanlık gürültü çıkarmadan önce dinde reform sorununu Papalığın kardinalleri tartışıyordu. Uygulamada geç kalmışlardır. Buna karşılık 19'uncu yüzyılın ikinci yarısında ortaya atılan "Papanın yanılmazlığı" doktrini modern dünyanın kiliseye muhalif akımlarını güçlendirmekle kalmamış, bazı değerli rahipler ve gruplar Katolik Kilisesi'nden ayrılmıştır. Bizzat Osmanlı İmparatorluğu'nun ünlü bilgili ve yetkili Ermeni Patriği Ormanyan Efendi de Katolik Kilisesi'nden ayrılıp Ermeni Gregoryan Kilisesi'ne geçen rahiplerdendi. Bugün birçok Katolik kiliseye devam etmiyor, çocuklarını vaftiz ettirmiyor.Yakın zamanlara kadar Katolik tarih anlayışı Avrupa dünyasının zihinlerini meşgul etmişken, şimdi ona tepki mahiyetinde olan görüşler revaçtadır. Bunların bazıları ise maalesef sadece slogan düzeyindedir. Bazı küçük gruplar din değiştiriyor. İspanya'da Kurtuba'da katedrale çevrilen ünlü mescitte namaz kılmak için mücadele verenler Kuzey Afrika'dan göç edenler değil, Katolisizmden ihtida eden yerli İspanyol Müslüman gruplardır.Güney Amerika'da ve Afrika'da Ortodoksluğa dönenlerin sayısı artmaktadır. Kuvvetli görünen bütün kurumlar gibi Katolik Kilisesi'nin de zaafları vardır. Dünyamızdaki bu yaygın inancın ve güçlü kurumun her yönünü bilmek ve gözlemek lazım. Kullandığımız bu takvim de papalardan Gregor'un düzenlemesidir. Hepinize iyi yıllar, Kurban Bayramı'nız kutlu olsun. Kiliseden ayrılanlar