16.11.2008 - 00:09 | Son Güncellenme:
ELİF BERKÖZ ÜNYAY
Benim de çalıştığım binada (Doğan Medya Center) tanışmış ve birbirlerine aşık olmuşlar. Çiftin imza attığı yapılar arasında İstanbul Modern, Kanyon, Levent Loft var. Çiftin son dönemdeki projeleri ise İstanbul Sapphire ve Arolat Mimarlık’la ortaklaşa gerçekleştirecekleri Zincirlikuyu’daki eski karayolları arazisinde yapılacak Zorlu Center.
Murat Tabanlıoğlu 20 yıldır, Melkan Gürsel Tabanlıoğlu 18 yıldır mimarlık yapıyor. İkisi de pek çok ödülün sahibi. 14 yıldır işte, 13 yıldır evde birlikteler. Dördüncü Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’in torunu olan Melkan Gürsel Tabanlıoğlu şakacı ve komik. Kocasıyla ve kendisiyle ilgili espriler yapıyor. Fotoğraf çektirmeyi seviyor. Bıraksak saatlerce poz verebilir.
Murat Tabanlıoğlu ise çok sakin biri. Pek çok erkek gibi sevmiyor “bu tip fotoğraf işlerini”. Daha samimi bir poz istediğimizde Melkan Tabanlıoğlu, “Ben işte Murat’la öyle çok samimi olmayı sevmem” diyor.
Tabanlıoğlu çifti Nişantaşı’nda eski bir apartmanda oturuyor. Melkan hanım “Neden projesini kendi yaptığınız daha modern bir konutta değil de Nişantaşı’nda eski bir dairede yaşıyorsunuz?” sorusunu “Aşçılar kendi yaptıkları yemeği yemezler” esprisiyle cevaplıyor.
Karı-koca, birine özel bir ev yapmayı çok kişisel olarak nitelendirdikleri için bugüne kadar uzak durmuşlar genelde.. Ancak şimdi Dubai’de bir ev yapıyorlar. Melkan Tabanlıoğlu “Abu Dabi şeyhinin oğlu mimarlık ofisimizden çok modern bir ev istedi. Bu proje, ilk ciddi kişisel ev projemiz olacak” diyor. Yeni bir projenin daha haberini veriyor: “Gerçekleştirdiğimiz projelerden 17’si, 20 Kasım-22 Aralık tarihleri arasında Londra’da RIBA (İngiliz Kraliyet Mimar Birliği) galerisinde üç boyutlu olarak sergilenecek.”
İkinizin de mimarlığı seçmesinde babalarınızın etkisi olmuş. “Çocuğum büyüyünce mimar olacak” diye mi büyütüldünüz?
Murat Tabanlıoğlu: Hayır. Çocukluğumla ilgili ilk hatırladığım anılar Gümüşsuyu’ndan. Orada oturmamızın sebebi babamın mimarlığını yaptığı AKM’ye yakın olma isteğiydi. O dönemde evimize mimarlar ve proje danışmanları geliyordu. Muhabbet hep mimarlık üzerindeydi. Daha sonra babamın havalimanı serüveni var. Türkiye’deki ilk dış hatlar terminalini Yeşilköy’de yaptı. Tabii ben tüm bunlardan etkilendim. 1970’li yılların sonunda Türkiye’de politik olaylar yaşanıyordu. 1978’de yurtdışında okumama karar verildi. Mimarlık okumak istedim ve Viyana’ya gittim.
Melkan Gürsel Tabanlıoğlu: Ailemizde mimar yoktu. Bizim evde büyükbabamdan dolayı genelde devlet işleri konuşulurdu. Ancak babam inşaatı severdi. Yaşadığımız iki evin mimarı da babamdı. Üniversite tercihlerime mimarlığı da yazdım. Sonra İstanbul Teknik Üniversitesi’ni kazandım. Barselona’ya mastır yapmaya gittim. Arada Türkiye’ye gelip iş yapıyordum. Mimarlığı yaptıkça sevdim.
Murat T.: “Bağcılar’daki Milliyet, babamın yaptığı son bina, benimse ilk binamdı”
Nasıl tanıştınız? Ortak bir proje sırasında mı?
Melkan G.T.: Barselona’da okurken eski çalıştığım mimarlık ofisi Bağcılar’daki Milliyet’in içindeki bar, konferans salonu gibi mekanları düzenleyecekti. Projeye beni de dahil ettiler.
Murat T.: Milliyet binasını babamla birlikte yapmıştık. Babamın yaptığı son binaydı, benimse ilk binamdı. Bina ve ofisler tamamdı ama bina içindeki sosyal mekanlar tamamlanmamıştı. Onları yapmak için taze bir kan ararken 1994’te Melkan çıktı karşıma.
Melkan G.T.: Milliyet gazetesi bizim gözbebeğimizdir. Murat’la babasının birlikte yaptığı son proje, benimle Murat’ın birlikte çalıştığı ilk projedir.
Aranızdaki aşk nasıl başladı? Uzun çalışma saatleri mi yakınlaştırdı sizi?
Melkan G.T.: Yoo. Murat bana hemen aşık oldu. Çok peşimden koştu açıkçası.
Murat T.: Doğru, koştum. Melkan Barselona’ya döndükten sonra ben de her hafta sonu Barselona’ya gittim.
Bir defasında Barselona havalimanında kaldım. Melkan’la aramızda bir cam vardı. Benim vizem tek giriş olduğu için içeri almadılar. Melkan’ı beş dakika görüp dönmek zorunda kaldım.
Melkan G.T.: Ben Barselona’da yaşarken Murat’la birlikte mimariyi yaşamaya ve keşfetmeye başladık. Hafta sonları birlikte farklı ülkelere seyahat edip mimari yapıları geziyorduk.
Murat T.: Babamın başlattığı mimari ilkeleri Melkan’la biz birlikte yaşayarak, birlikte paylaşarak, üzerine bir şeyler daha ekleyerek ama hiçbir zaman yolumuzu değiştirmeyerek sürdürdük.
Birbirinizin projelerine müdahale eder, birbirinizi eleştirir misiniz?
Murat T.: En kötü ortaklık, ortağının her şeyi kabullenmesidir. En büyük tehlike mimarın üstat diye adlandırılmasıdır. Aramızda kavgalar çıkıyor, tartışıyoruz. Böyle de olmalı bence.
Melkan G.T.: Hem iyi anlaşmanın hem de anlaşamamanın bir arada yürütülmesi başarıyı körüklüyor. Hepimizin birleştiği mimari bir tarz vardır ama mimari tartışmalar çok çıkar ofiste.
Melkan G.T.: “Büyükbabama çekmişim. Eve iş getirmek bizim aile hastalığımızdır”
Ofisteki kavgalar eve taşınıyor mu? Eve iş götürüyor musunuz?
Murat T.: İlk yıllarda taşınıyordu. Yıllar içinde öğrendik kavgaları eve taşımamayı. Evde iş konuşursak 7 yaşındaki kızımız Mina bizi ikaz ediyor, “Yeter” artık diyor.
Melkan G.T.: Ben babama ve büyükbabama çekmişim. Bu bizim aile hastalığı; bizde iş bitmez, eve taşınır. Büyükbabam Cemal Gürsel’e “Sen neden İnönü gibi yapamıyorsun?” derlermiş. İnönü kapıdan içeri girdiği zaman işi dışarıda bırakırmış, ülke problemlerini eve sokmazmış.
Babam anlatırdı, evlerinde ışık sabaha kadar sönmezmiş. Gece yarısı, sabaha karşı büyükbabam ya da babaannem yataktan kalkar, mutfağa iner konuşurlarmış. Büyükbabam cumhurbaşkanlığı yaptığı dönemde sabaha kadar notlar alırmış, yaverler sabah tüm notları toplayıp önüne getirirlermiş.