Pazar Onlar da böyle direndi...

Onlar da böyle direndi...

23.06.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:

Hafta başında Erdem Gündüz’ün başlattığı ve kısa sürede direniş noktalarına yayılan “duran adam” eylemi dünyadaki diğer pasif direniş örneklerini akla getirdi

Onlar da böyle direndi...

Bu haftanın en çok konuşulan konusu şüphesiz duran adamdı. Pazartesi günü saatler 18.00’i gösterdiğinde beyaz gömlekli, sırt çantalı bir adam gördük Taksim Meydanı’na. İki gün önce Gezi direnişçilerini park ve çevresinden uzaklaştırmak için polisin müdahaleye başladığı ve bir savaş alanını andıran meydanda... O günün sabahında, iki günlük aradan sonra meydan yeniden yaya trafiğine açılmıştı. Sonradan isminin Erdem Gündüz olduğunu öğrendiğimiz dansçı meydana çıktı ve durdu. Ne trafiği engelledi, ne herhangi bir kanunu çiğnedi, ne de toplum huzurunu ya da ahlakını bozacak bir şey yaptı. Olsa olsa üzerinde durduğu iki kaldırım taşını işgal etti.
Twitter sağolsun, duran adam fenomeni çok kısa zamanda direnişin yayıldığı her yere sıçradı. Her yerden duran adam ve kadınların fotoğrafları gelmeye başladı. Aslında çok basit ama bir o kadar da orijinal ve etkili bir protesto şekli olan duran adam pasif direniş tarihindeki yerini aldı. Biz de bu vesile ile dünyadaki ikonlaşmış diğer pasif direniş örneklerine göz atmak istedik.

Haberin Devamı

Onlar da böyle direndi...

Koltuğuna sahip çıktı

Her şey Rosa Parks isimli bir Afrika kökenli Amerikalı kadının 1955 yılının bir kış gününde otoriteye baş kaldırması ile başlar. O yıllar henüz Amerikalı siyahlar bugün sahip oldukları eşitlik ve insan haklarından yoksundur ne yazık ki. Her alanda kanun eliyle sağlanan ayrımcılığa maruz kalırlar. Toplu taşıma da bunlardan biridir. Parks’ın yaşadığı Montgomery şehrinde siyah ve beyaz yolcular otobüsün şoförü tarafından koltukların arasına konan bir tabela ile ayrılır. Ön taraf beyazlara aitken, siyahlar ancak arka tarafta oturabilirler. Ayakta kalan bir beyaz olması durumunda şoför siyah-beyaz ayrımını gösteren tabelayı biraz daha arkaya asar; bu durumda orada oturan siyahlar koltuğunu beyazlara bırakmak ile yükümlüdür. Yine böyle bir günde Parks’tan koltuğunu vermesi istenir. İşte ne olduysa o an olur, Parks yerinden kalkmayı reddeder. Ancak bu itaatsizlik ona pahalıya patlar ve tutuklanır. Bu olay Amerika’daki siyahların haklarını aramak için aradığı kıvılcım olur ve 40 bin zenci otobüsleri boykot etmeye karar verir. Tam 381 gün sürer bu direniş ve amacına ulaşır.

Haberin Devamı

Bir çadır nelere kadir

Birçoğumuzun hayatına bestseller kitap “Bir Çift Yürek” ile giren Avustralyalı Aborjinler de haklarını savunmak için ilginç bir pasif direniş örneği sergilemiştir. 1972 yılında dört Aborjin parlamento binasının önündeki çimlere bir şemsiye diker ve burayı Aborjin büyükelçiliği ilan eder. Kısa bir süre sonra şemsiyenin yerine çadırlar kurulur ve ülkenin dört bir yanından Aborjinler ve destekçileri bu eyleme katılır. Göstericiler taleplerini meclise iletir ancak hepsi reddedilir.
Bu olaydan birkaç ay sonra mahkeme kararı ile polis çadırları toplar ve sekiz kişiyi tutuklar. Ertesi yıl daha kalabalık bir grup meclis merdivenlerinde oturma eylemi yapar ve aynı noktaya “büyükelçilik” çadırını yeniden kurar. Bu eylem hükümetin göstericilerle görüşmeye karar vermesi ile son bulur ve yeşilliğin üzerine kurulan bir çadırın nelere kadir olabileceğini anlatan güzel bir örnek olarak tarihteki yerini alır.

Haberin Devamı

Onlar da böyle direndi...

Gandhi ile uzun, tuzlu yollar

Pasif direnişin ağa babası hiç şüphesiz Gandhi’nin “tuz yürüyüşü”. Sene 1930, Hindistan’ın İngiliz sömürgesinde olduğu yıllar... Ardı ardına Hindistan aleyhinde yeni gelişmeler ortaya çıkıyor. Tuza gelen ağır vergi ise bardağı taşıran son damla olur ve Gandhi 12 Mart’ta yanında
78 pasif direnişçi ile birlikte Sabarmati Aşram’dan Dandi’ye doğru yola çıkar. 24 gün süren yürüyüşün sonunda
390 kilometrelik yol katedilir ve yaklaşık 50 bin kişilik bir grup Dandi’ye varır. New York Times bu yürüyüşü her gün sayfalarına taşır. Gandhi yürüyüşün sonunda denizden tuz elde ederek, o günün şartlarında illegal bir eylem yapmış olur. Hindistan’ın bağımsızlık mücadelesinde önemli noktalardan biri olarak tarihe kazınır yürüyüş.

Tank adam; isimsiz bir kahraman

Çin’in Pekin kentinde yaşanan bu pasif direniş geçtiğimiz yüzyılın kolektif hafızasındaki en güçlü görsellerden biri. Tiananmen Meydanı’nda gerçekleşen öğrenci ayaklanmasını şiddetle bastıran Çin hükümeti, yüzlerce sivilin ölümüne neden olur. 4 Haziran 1989’da gerçekleşen bu olayın ertesi günü yeni bir müdahale için meydana ilerleyen bir dizi tank bir anda durur. Çünkü ellerindeki torbalardan anlaşıldığı üzere alışverişten dönen bir sade vatandaş tankların önüne geçer. Tanklar adamın etrafından dolaşmaya çalışır, ancak adam her seferinde tekrar tankların önüne geçer. Bir süre sonra motorlarını durduran tanklar hareket etmeyi keser. Bu sırada isimsiz kahramanımız en öndeki tankın üzerine çıkarak içerdeki askerle kısa bir konuşma gerçekleştirir. Daha sonra tanktan inerek, iki mavi üniformalı adam onu alıp uzaklaştırana kadar tankların önünde durmaya devam eder. Bu dakikaları Assosicated Press’ten Jeff Widener fotoğraflayarak dünya tarihine kazandırır.

Haberin Devamı

Onlar da böyle direndi...

Yumruklar eşitlik için kalktı

1968 Olimpiyatları’nda Amerikalı siyah atlet Tommie Smith 200 metre yarışında dünya rekoru kırarak birinci gelir. İkinci sırada Avustralyalı atlet Peter Norman vardır. Bir başka Amerikalı siyahi atlet olan John Carlos ise üçüncü sırayı almıştır. Madalyalarını almak için podyumdayken siyah eldivenli yumruklarını havaya kaldırırlar.
İki atlet tüm dünyanın gözlerinin üzerinde olduğu bu dakikaları harika bir şekilde değerlendirir ve ülkelerinde maruz kaldıkları ırkçılığı bu şekilde protesto ederler. Ayakları çıplaktır atletlerin çünkü siyahi halkın yaşadığı yoksulluğa dikkat çekmek isterler. Norman
ise göğsüne taktığı “İnsan Hakları İçin Olimpiyat Projesi” rozetiyle arkadaşlarına destek verir. Bu gösteri üç atletin de kariyerine
mal olurken, siyahi atletler ölüm tehditleri dahi alır. Ama bu gösteri bu üç isim için sağlam bir dostluğun temellerini de atmış olmalı ki
2006 yılında ölen Norman’ın cenazesini iki siyahi arkadaşı omuzlarında taşır.

Haberin Devamı

Onlar da böyle direndi...

“Ömrümden bir gün geçip gitti lakin hayatımın en özgür geçen 24 saatiydi, ruhumu özgürleştirdim”

Duran adam eylemini geçekleştiren Erdem Gündüz aynı zamanda bir performans sanatçısı. Bu durumda bu eylemi bir performans olarak görmek mümkün. Türkiye’de ve dünyada bu tarz sokak sanatçıları var ama biz onları genelde tüm vücutlarını gümüş ya da bronza boyanmış olarak görürüz genelde.

Bir gün boyunca durdu
Bir heykel gibi hareketsiz ve sessiz duran canlı heykelleri seyredenler önlerinde duran kutuya, gönüllerinden ne koparsa bırakır.
Bu sokak sanatçılarından bir tanesi var ki bu haftaki performansı ile gönüllere taht kurdu. İzmirli sokak sanatçısı Erdal Çoban tam
bir gün boyunca durdu. Telefonla görüştüğümüz Çoban, hâlâ bu performansın yorgunluğunu üzerinden atamamış, dinlenmeye çalışıyordu: “24 saat 34 dakika
6 saniye sürdü performansım. İzmir Gündoğdu Meydanı direnişinden İstanbul ve Ankara’ya selam olsun diye bu süreyi belirledim. Ölen, yaralanan ve sokaklarda özgürlük için demokrasi için mücadele eden arkadaşlarımıza umut olsun istedim.”
Hafta içi gazetelerde gümüş efe olarak gördüğümüz Çoban, 2008 yılında İzmir’de kurulan Sokak Sanatları Atölyesi’nin genel sanat yönetmeni, eğitimler ise ücretsiz ve herkese açık. Çoban canlı heykel sanatı için temel olarak oyunculuk, sokağı tanıma, fizyoloji ve konsantrasyon üzerine üç yıl süren bir eğitim verildiğini söylüyor. Performans öncesi uyguladıkları makyaj malzemesi bu iş için özel üretilen, yurt dışından getirdikleri bir ürün: “Maliyetli bir iş ve sadece İzmir halkının kutularımıza attıkları bozuk paralarla yapıyoruz bu işi.”

Dünya rekorunu geçti
Salı günkü performansını ise şöyle anlatıyor: “Normalde 4-6 saat arasında sürüyor performans. Salı günü bir amaç uğruna dünya rekorunun üzerinde bir süre durdum. Bu süre boyunca yemek yemedim, tuvalete gitmedim ve aralıksız devam ettim. Az miktarda içecek tükettim. Zaten günlerdir yaşananan üzüntülü olayların yarattığı ruh hali
ile ihtiyaç da duymadım. Ben bir sanatçıyım ve halk zordayken kendi ihtiyaçlarımın bir önemi yoktur. Umarım mesajım halkın karakterinde inat ve mücadele olarak biçimlenir. Hayatımın en özgür geçen 24 saatiydi. Bir gün geçip gitti ömrümden lakin bir ömür ruhumu özgürleştirdim.”