Pazar Rahim kanserinden ölen bir erkeğin hikayesi

Rahim kanserinden ölen bir erkeğin hikayesi

26.01.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:

Ali Arıkan, Ayşegül olarak doğdu; önce Aligül oldu, sonra Ali... Lezbiyen bir aktivist olarak yaşadı ve rahim kanserinden öldü. Geçtiğimiz hafta Pembe Hayat KuirFest etkinliğinde gösterilen bir belgesel ona ithaf edildi

Rahim kanserinden ölen bir erkeğin hikayesi

Pembe Hayat KuirFest’in üçüncüsü 16-23 Ocak tarihleri arasında Ankara’da yapıldı. LGBTİ (lezbiyen, gey, biseksüel, transseksüel ve interseks) bireylerin mücadelesine sanatla katkıda bulunmayı amaçlayan etkinlik kapsamında “Voltrans” ilk kez izleyiciyle buluştu. Türkiye’nin ilk trans erkek örgütlenmesinin bu belgeseli
25 Eylül’de yaşamını yitiren, Voltrans’ın kurucularından Ali Arıkan’a ithaf edilmişti. Etkinlik boyunca tüm aktivistlerin andığı Arıkan’ı merak ettik ve inanılmaz bir hikaye ile karşılaştık.
Ayşegül Arıkan feminist hareketin yakından tanıdığı bir isimdi. Aynı zamanda LGBTİ hakları için mücadele eden lezbiyen bir aktivist. Hayatı hep mücadeleyle geçti. Sonunda, “Yanlış bedende olduğumu biliyorum” diyerek erkek olmaya karar verdi. O vakit anladı daha fazla savaşması gerektiğini. Trans erkekliğe geçiş zor bir süreçti ve onu özetleyen bir isim buldu kendine: Aligül...
Erkek olmanın ilk aşaması göğüslerinden kurtulmaktı. Ameliyattan mutlu uyandı. Göğüssüz haline bayılmıştı! Yıllardır yok saydığı, hiç sevemediği rahmini aldırmaya gelmişti sıra. Hep kaçtığı jinekoloji muayenesine dostlarıyla gitti. O odada, o masada yalnız kalmaya korkuyordu.

Odasına “Diren Ali Bey!” afişi asıldı
Muayene masasına yattı. Doktordan ameliyat tarihi duymayı beklerken kalbini bıçak saplanmışçasına sızlatan şu cümleyi işitti: “Rahimde kocaman bir kitle var, hemen alınması lâzım!” 40 yaşına kadar nefret ettiği, artık alın
onu oradan diye hastaneye koştuğu rahmi kanserliydi! Göğüslerini alan doktor nedense genel bir taramaya ihtiyaç duymamıştı. Oysa kanser bedenine yayılmıştı.
Dostları tedavisi boyunca yanında nöbet tuttu. O ise hep yazdı. En mahrem sırlarından ölüm korkusuna kadar... Hikayeci. livejournal.com adlı blog’undan paylaştı hepsini. Eli kalem tutamaz hale geldiğinde kendisi gibi trans erkek olan dostu Ulaş’a, “Katibim sen olacaksın!” dedi, yazılar devam etti. “Cinsel istismardan hayatta kaldım” adlı blog yazılarını da sürdürdü, kurucularından olduğu Türkiye’nin ilk trans erkek oluşumu Voltrans için aktif biçimde çalışmayı da...
Aligül isminden vazgeçip artık Ali olmaya karar verdiğini 83 yaşındaki babasına nasıl anlattığını da yazdı, kemoterapinin saçsız bıraktığı başını gören babasının, “Güreşçi Kel Aliço’ya benzemişsin” sözünün kendisini ne kadar mutluğu ettiğini de... Ona, “Ayşegül Hanım” diye hitap eden hastane personelini her defasında “Ali Bey!” diyerek uyaran dostları, Gezi direnişi sırasında hastane odasına “Diren Ali Bey” afişi bile astılar keyfini yerine getirmek için. Doğum günü olan 11 Eylül için bir video hazırlayıp ona hastanede izlettiler.

Vasiyeti “er kişi” diye uğurlanmaktı
Bir an önce iyileşip hormon tedavisine başlamak, kalan ameliyatları olmak için heyecan duyuyordu. Aylarca bu hayalle yaşadı ama iyice zayıflayan bedeni artık bitkindi. 25 Eylül gecesi, hastanede dostlarının kollarında son nefesini verdi.
“Seçilmiş ailem” dediği dostlarına vasiyet bırakmıştı. Cenazesini trans dostlarının yıkamasını, “er kişi” diye uğurlanmayı istemişti. Öyle de oldu! İlk günlerde ailesinin “ucube” olarak gördüğü yüzlerce trans, eşcinsel, travesti, biseksüel, interseks oradaydı. Cenaze namazında yüzlerce insan saf tuttu. Kadınlar erkeklerin gerisinde dursun uyarısının hiçbir anlamının kalmadığı bir kalabalıktı. İmam da vasiyete uyacağına söz verdi. LGBTİ hareketinin bayrağı olan gökkuşağı renkleriyle sarmalanan tabutuna “Ali (Aligül) Arıkan” isimliği iliştirildi.

Haberin Devamı

“Ali’nin ölümü dolaylı bir cinayettir”

Ulaş Sona (Voltrans Trans Erkek İnisiyatifi üyesi, “Voltrans” belgeselinin yönetmenlerinden)
Ali filmin sonunu sonra izlerim demişti ama maalesef göremedi! Yaşarken olduğu gibi vedasında da bize öğretti. Hiçbirimizin bilmediği konularda çeviriler yapan bir aktivist nasıl olur da jinekoloğa gitmeye çekinir diye sormayın. Bir trans erkek olarak ben de korkuyorum. Sokakta yürürken üzerimize dikilen gözler, sözlü tacizler, homofobiyle, transfobiyle savaşarak geçen hayatlarımız... Eline döviz alıp en mahremini ilan etmek kolay mı sanıyorsunuz? Ali’nin ölümü dolaylı bir cinayettir.
Eczacısından doktoruna, hastabakıcısından hemşiresine, tedavi sürecinin her aşamasında kanserin yanı sıra transfobi ile mücadele etmek zorunda kaldı. Bunu parasıyla tedavi olduğu özel hastanede yaşadı. Ya devlet hastanesinde olsaydı? Bana “Sağlık çalışanlarını eğitmenin bir yolunu bulmalıyız” diyordu. Keşke bir yolu olsa!

Haberin Devamı

“Doktorları da eğitmeliyiz”

Yasemin Öz (Uluslararası Gey ve Lezbiyen İnsan Hakları Komisyonu’ndan 2013 yılı Felipa de Souza ödülünü alan feminist avukat)
Ali hastaneye yatınca kendiliğinden Ali destek grubu adıyla bir e-posta grubu oluştu. Refakatçi listeleri yapıldı. İnanılmaz bir dayanışmaydı. Biz LGBTİ’lerin yıllardır yaşadığı kolektif dayanışma, Gezi’de milyonlarca insana yayıldı. Gezi direnişi, Ali’nin hastane sürecine denk gelmişti. Bitkindi ama geldi Taksim’e. Gezi sürecinde LGBTİ’lerin öne çıkması tesadüf değildi. O bölgenin kentsel dönüşüme uğrayarak soylulaştırılmak istenmesi LGBTİ’lerin açık kimliğiyle yaşayabildiği tek yerden kovulacakları anlamına geliyordu.
Ali’nin blog’unda şöyle yazıyor: “Farklılıkları yok eden ikili cinsiyet (kadın-erkek) sistemine hayır!”
Onu doktora gitmekten alıkoyan,
bir ömür yaşadığı o korkuyu düşünün! Dünyayı sadece “kadın ile erkek”ten ibaret sanan doktorları, sağlık çalışanlarını! Ali haklıydı. Toplumun tüm kesimleri gibi sağlık çalışanlarının toplumsal cinsiyet konusunda farkındalık geliştirmesine ihtiyaç var.