Pazar "Zor yazıyorum, okuyanlar da biraz zorlansın"

"Zor yazıyorum, okuyanlar da biraz zorlansın"

16.07.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

Soner Yalçın son kitabı "Beyaz Müslümanların Büyük Sırrı Efendi 2"yi eve kapanarak, günde en az beş saat süren bir tempoyla iki yılda tamamladı. Çalışma sırasında 490 kitap, 36 dergi ve 20 gazeteden yararlandı. Kitabın zor okunduğunu kabul eden Yalçın bu duruma hiç içerlemiyor

Zor yazıyorum, okuyanlar da biraz zorlansın

axpaz021.jpg "Beyaz Müslümanların Büyük Sırrı-Efendi 2" için...Yalçın "Efendi 2"de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Bu ülkede Müslümanlar zenci" sözüne atıfta bulunurcasına, İslami çevrelerdeki kimi ailelerin zenci değil "beyaz" olduklarını söylüyor. İyi okullarda okumuş, milli gelirden hatırı sayılır paylar alan, elit Müslümanlarla Sabetayistlerin ilişkisini inceliyor. Bu kez Yahudi şeyh Harun Hoca'nın (Aaron Kandiyoti) izini süren Soner Yalçın, "Efendi"den sonra gelen Sabetayist düşmanlığı, cadı avcılığı, antisemitlik gibi suçlamaları çok umursamıyor olsa gerek, "Efendi 2"de de yine yüzlerce ailenin akrabalık bağlarını kalem kalem açıklıyor; okuru yeni Sabetayistlerle tanıştırıyor. Ki bir yere bağlanmayan kimi tanışmalarda, insan, ister istemez "Şimdi bunu bilsem ne olacak bilmesem ne olacak?" diye düşünmekten hatta rahatsız olmaktan kendini alamıyor. Bugüne dek 'İslamcıların tekelinde' olan Sabetayizm konusuna, sol mahalleden çıkma bir gazeteci, analitik düşünen bir aydın gözüyle baktım" diyor gazeteci Soner Yalçın; hem 2004'te yayımladığı "Efendi-Beyaz Türklerin Büyük Sırrı" hem de son kitabı Kabaca, İzmir'in seçkin ailelerinden Evliyazadelerin hikayesini anlatan "Efendi"de, söz konusu ailenin kökleri üzerinden Türkiye'nin geçmişini mercek altına alan Yalçın'ın bu kitabı iki yılda 63 baskı yapıp 100 binin üzerinde sattı. 620 sayfalık çalışmada, çok sayıda Sabetayist bağlantıyı vurgulayan Yalçın "Efendi 2"de de tutumunu değiştirmiyor.Peki niye? Bunun kime ne faydası var?Tam bu noktada "İyi de" diyor "Yahudi tarihinin en büyük mesih hareketi bu topraklardan çıkmış ve konuyla ilgili hiçbir çalışma yapılmamış. Oysa Sabetayistler, Osmanlı'nın ekonomik ve siyasi hayatını kökten değiştirmiş. Bunu bilmeden derin devleti nasıl anlarsınız?"Ve devam ediyor: "Ben 'Efendi' kitabımda da 'derin devlet'i yazdım! Şimdi de, bu nedenle 'derin devletin dinini' yani 'Beyaz Müslümanların büyük sırrını merak ediyorum! Yoksa kul ile Tanrı arasına niye gireyim? Öyle ya! Konsept danışmanlığını yaptığım 'Kurtlar Vadisi' dizisinin perde arkasını yazarım; hem ünlü olurum hem de bolca para kazanırım! Niye bu zahmetli yükü omuzlayayım ki?" Zenci değil beyaz! Soner Yalçın kitabında, isimler arasında atılmış ilmekler üzerinden ilerlerken Türkiye'de ilk radyo ve televizyon reklamını kullananların İslamcı çevreler olduğuna, taşra sermayesinin bunu anlayamayacağına dikkat çekiyor. Sadece Selanik'ten gelenlerin Sabetayist görülmesine karşı çıkıyor, Kafkasya'dan örnekler veriyor. Tekstil dünyasındaki İbranice kelimeleri art arda sıralıyor. Sonra dönüp sözü bugün tekstil sektöründeki İslami ağırlığa getiriyor.506 sayfa boyunca, açık ve net bir sonuç önermesinde bulunmuyor ama yüzlerce soru soruyor. En sık sorduğu sorulardan biri de "Sabetayistlerin, İslami bazı tarikatlara gitme nedenleri sadece 'kamufle olmak' değildi. Peki neydi? Yoksa, Yahudi tasavvufuna (Kabala'ya) yakın buldukları için mi, bazı Müslüman sufi dergahlarına gidiyorlardı?" Bir başka soru: "Türkiye'nin en çok tartışılan din adamı Said Nursi'nin Kabala'dan etkilendiğini söyleyebilir miyiz?"Araştırmacılara bu ve benzeri soruları adres gösteriyor. "Efendi"de söylediğini "Efendi 2"de de tekrarlıyor: "Sabetayizm bizim gerçeğimizdir; onu yok sayarak tarih yazamayız!"Ve kitabı Erasmus'un "Deliliğe Övgü"sünden yaptığı bir alıntıyla noktalıyor: "Madem ki söyleyeceklerim doğru, ne diye susayım ki..." Tekstil dünyasındaki İslami ağırlık Kitapla ilgili söyleşi yapmayacağını, TV röportajı vermeyeceğini söyleyen Soner Yalçın, "Efendi 2"yi nasıl yazdı? Çalışma sistemi neydi? Onu en çok neler şaşırttı? Soner Yalçın kitabı yazarken kastratların en bilineni olan 18'inci yüzyılın büyülü sesi Farinelli ve 20'nci yüzyılın ünlü kontrtenoru Alfred Deller'ı dinledi. "Efendi 2" altı bölümden oluşuyor. Eve kapanarak, ara verilmeksizin sürdürülen ve günde beş saatin altına inmeyen bir tempoyla yazıldı. Bu süreçte telefonlara çıkmayan Soner Yalçın ile arkadaşları bile doğru düzgün görüşemedi.Yazarken duygusallaşıyor Soner Yalçın. Kitabın 252'nci sayfasında yer alan Azra Erhat'ın çoğunlukla Sabetayistlerin gömüldüğü Bülbülderesi Mezarlığı'na defnedilişiyle sonlanan bölümde de bunu yaşamış. Kitapta, Erhat için "Sakladı işte, tıpkı ninesi gibi... Neden bahsetmedi; yazsa bizdeki değeri mi azalacaktı?" diyor. Sonradan yazdıklarını gözden geçirip gerekli düzeltmeleri yapan Yalçın işine duygularını karıştırmıyor. Kitabı yazmaya karar verdikten sonra kaynak araştırması yapıyor, okuyor ve notlar çıkarıyor. Kitap yazmayı inşaat yapmaya benzetiyor. Önce kaba inşaat olarak adlandırabileceğimiz "bölüm başlıkları"na karar veriyor. Sonra onları kendi içinde altbaşlıklara ayırıyor. Ardından sıra ince işlere geliyor.Yazarken içki içmiyor. Ara sıra bir sigara yakayım, uzaklara dalıp düşüneyim; o da yok. 2 bin 133 isim geçiyor Kitap çıkmadan mutlaka güvendiği isimlere okutuyor.Basına konuşmama kararının altında yazdıklarından rahatsız olan çevrelere karşı kendini korumak ve ünlü olma tehlikesi yatıyor. "Kitaplarım ve ismim ünlü, yüzüm değil" diyor. Gerçekten de aklınızda kalan son resminden hareketle bir gün yolda karşılaştığınızda onu tanıyacağınızı sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. Kitabın ithaf sayfasında adı geçenler; Asaf Koçak, Metin Altıok, Behçet Aysan, Uğur Kaynar, Mahmut Öncel ve "Hasan Ağabey", Ankara'daki Kardelen kafenin müdavimleri. İlk dördünü Sivas katliamında kaybetmiştik.Yazarken, bir aileyle başka bir ailenin bugüne kadar hiç duyulmamış bir bağlantısını ya da anlattığı bölümle ilgili son derece kilit bir ismi, bilgiyi bulduğunda çok heyecanlanıyor, keyif alıyor; sevincinden zıpladığı bile oluyor. Tabii mutsuzluğu da bir o kadar keskin. "Yüzüm ünlü değil" Yazar, yazdığına şaşırır mı? Evet. Peki kitapta, Soner Yalçın'ı şaşırtan bölümler hangileri? İşte birkaç örnek: Türkiye'de siyaset, ticaret deyince adını sık duyduğunuz Topbaş ailesinin sosyete mensubu gelinleri ve kızları; Turgut Özal'dan Necmettin Erbakan'a, Recep Tayyip Erdoğan'dan Kemal Unakıtan'a kadar birçok ismin bağlı bulunduğu Nakşibendi Gümüşhanevi Dergahı'nın müritlerinden birinin de Nâzım Hikmet'in anneannesi oluşu; devletin resmi belgelerinde Nihal Atsız'ın "dönme" olarak geçmesi; bilinen siyasal İslamcıların bazılarının mason çıkması; Şeyh Mustafa Aziz Çınar'ın sağ kolunun Türkçü Alparslan Türkeş, sol kolunun Kürtçü Abdurrahman (Abdürrahim) Zapsu oluşu...Dokuz kitapta imzası bulunan Yalçın, "Efendi 2"yi yazarken 490 kitap, 38 tez / ansiklopedi, 36 dergi, 20 gazete, 88 internet sitesinden yararlanmış. Aile ilişkilerinin yoğun olduğu kitapta tam 2 bin 133 kişinin ismi geçiyor. Kitabın zor okunduğunu kabul ediyor ama buna hiç içerlemiyor: "Ben çok zor yazıyorum, okurken siz de biraz zorlanacaksınız!" Mason İslamcılar