Kültür Sanat Dersim isyanı film olacak

Dersim isyanı film olacak

14.08.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Dersim isyanı film olacak

Dersim isyanı film olacak

       NEREDEYSE unutulmuş bir ad Dersim. Tarihin kanlı sayfaları çevrilmedikçe anılmıyor. Doğu'nun en fazla sorun yaşanan, ambargo altındaki ilinin, Tunceli'nin orijinal adı Dersim. Tarihe Dersim isyanı olarak geçen olay, 1937 - 38 yıllarında yöre halkını oluşturan Alevi Kürt aşiretlerin Cumhuriyet yönetimini tanımak istemeyişleri üzerine çıkan isyanın kanlı biçimde bastırılması.
       Tiyatrocu ve ozan Bilgesu Erenus, Bülent Ecevit'in "Pülümer'in Yaşsız Kadını" adlı şiirinden esinlenerek, uzun bir araştırma sonucu, kenti simgeleyen Dersimli bir kadının yaşamı çerçevesinde, gerçek olaylara dayanan, gerçek kişilerin yer aldığı "Dersim '38" adlı senaryoyu yazdı. Yapımcı Nimet Erenler - Eren Film ve yönetmen Mehmet Ali Gündoğdu, dokuz aydır bu senaryonun çekim hazırlıklarını sürdürüyorlar. Konusu itibarıyla önemli ve iddialı bir film olan "Dersim '38" öngörülen 550 milyarlık bütçe oluşturulabilirse maliyeti itibarıyla da aynı sıfatları hak edecek. Erenler ve Gündoğdu, projelerine destek vermeyen politikacı ve sermaye sahiplerine kırgın olsalar da sponsor bulacaklarından emin görünüyorlar. Erenler, projeye tutkuyla sarılıyor:
       "O yörenin insanları, Alevi inancına sahip olduklarından, korktuklarından, ibadetlerimizi yapmakta acaba nelerle karşılaşacağız diye düşündüklerinden, Yavuz Sultan Selim zamanında bir Alevi katliamı yaşanmıştı, bütün bunların etkisinde kalarak korkarak Cumhuriyet yönetimini kabul etmemişler. Böyle olunca da devlet ile dedeler arasına sıkışmış bir halk kitlesi var. Ben Tunceliliyim onun için daha net konuşabiliyorum; Tunceli'deki Kürtler ile Güneydoğudaki Kürtler arasına biraz ayrımcılık vardır. Şeyh Sait isyanında Aleviler onlarla birlik olamamışlardır. Mezhep farklılıkları vardır. Ama bunun sonucunda binlarce kayıp vermişlerdir, 26000. Bunlar kesin rakamlar.
       "Ezilmiş bir halk, göçlere zorlanmış, köyleri yakılmış yıkılmış, evlerindeki mal varlıkları, ziynet eşyaları alınmış. Bunlar tarihi gerçekler. Biz ne yapmak istiyoruz? Bu tarihe sahip çıkıp görselliğe aktarmak istiyoruz.
       "Bizim bir tarihimiz yok, Kürtlerin bir tarihi yok. Bugüne kadar yazılı tarihleri yok. Ancak seksenli yıllardan sonra kendi tarihlerini araştırmaya başladılar. Dilllerini bile konuşamıyorlardı. Dolayısıyla buradaki amacımız herhangi bir örgüte dayanmadan yanlış uygulanmış bir politikayı eleştirmek. Bu insanlar ölmemeliydi, öldürülmemeliydi, eğitilebilirdi bu insanlar, tecrit edilmemeliydi. Bir yıl içerisinde fırtınalar kopuyor orada. Düşünebiliyor musunuz bir kadının dört beş çocuğuyla dul bırakılmasını? Yaşam çok zor, iklim çok zor. Baskılar var... O çocukları büyütmesi, doyurması... Bunlardan bir tanesi de benim babaannnem. O da yaşamış bunları. Babam çok büyük bir sefalet içinde büyümş, ailesinin geçimini zağlamak için hep dışarılara gidip çalışmış.
       "Günümüze baktığımız zaman dün uygulanan politikayla bugün uygulanan politika arasında hiçbir fark yok. Bugün Tunceli halkı yine kendi yaşadığı topraklar girememe durumunda. Orada bölücü var, PKK var deniliyor. Biraz da, bence, gündem kendisi yaratıyor böyle bir olayı. Kendi çıkarları var. Çifte maaş alıyorlar. Savaşın sürmesi onların yararına. Meclisteki insanlar da söylüyor bu gerçeği. Biz, şimdi, dünü ele alarak geleceğe ışık tutmak istedik. Halkların kardeş olduğunu işlemek istiyoruz. 'İnsanlar ölmesin, savaşlar olmasın, çocuklar savaşları görmeden büyüsün,' diyoruz senaryomuzda".
       Sinema, düşüncelerin, duyguların dile getirilmesinde en fazla teknik yetkinlik gerektiren sanat dalı. Daha önce "Dersim '38" çapında bir proje gerçekleştirmemiş olan Eren Film gerekli donanıma sahip mi acaba? reener ve Gündoğdu kendilerniden çok emin görünüyor.
       "Buna hazırız. Dokuz aydır mücadelesini veriyoruz. Altında bulunduğumuz yükün çok ağır olduğunun bilincindeyiz. Aman yanlışlık yapmayalım, diye çok araştırma yapıldı. Gerek yapım gerek senaryo aşamasında. Bu araştırmaların sonucunda senaryo oluşturuldu. Tarafsızdır, objektiftir. İhsan Sabri Çağlayangil'in anılarından, Genelkurmay Harp Tarihi'nin Dersim Bölümü'nden, Muzaffer Oruçoğlu'nun Dersim adlı romanından, Erenus'un Mustafa Düzgün ile yaptığı özel mülakattan yararlanıldı".
       Film "tarafsız, objektif" olabilir, ama devlet olamaz. Basının özgürce çalışamadığı Tunceli'de çekim yapılmasına izin verilmesi çok küçük bir olasılık. Bu yüzden, Sivas Divriği, Erzincan, Elazığ, Ankara mekan olaark belirlendi. Ancak Munzur Suyu'nda, aşiret reislerinin direnme kararını aldıkları önemli tarihi toplantının aynı yerode çekilmesi ellerinden geleni yapacaklar.
       Gerçekçilik, doğallık konusunda ısrarlı olan Mehmet Ali Gündoğdu'nun kafasındaki filmin maliyeti, Erenler'in hesabona göre Türkiye koşullarını kat kat aşıyor:
       "550 milyar gibi bir rakam. Artı bunun katma değeri ve stopaj verigisi. Bizce olağanüstü bir rakam değil. Çünkü bir futbolcunu transfer ücreti yüz milyarın üstünde. Neden bu fiyat? Ses Dolby sistem olacak, en gelişmiş kameralarla çekliecek. Uluslararası bir film yapmak istiyoruz. Cannes Film Festivali'ne, dünya sinemalarına girmek istiyoruz. Avrupa'ya girmek istiyorsak bu standarda uymak zorundayız".
       Erenler, bu olağanüstü bütçeyi oluşturabileceğinden emin:
       "Bulabiliriz. Türkiye'de korkak insanlar belki bu projeye para vermeye çekindiler. Arvupa'dan yardım almak istemezdik. Ama mecbur kaldık. On beş gün içinde yanıt alacağız. Olumlu sonuç alacağız. Bunun altındaki bir rakam Avrupalıya ciddi gelmiyor. Çünkü onların maliyetleri öyle.
       "Atatürk'ün Elazığ'a trenle geliş sahnesi var. O döneme ait bir tren kiralanacak. Trenin içinde ölmüş askerlerin cesetlerinin memleketlerine gönderilmesi sahnesi var. O dönemin uçaklarına ihtiyacımız var. Dolayısıyla bunlar maliyeti oldukça arttıyor. İki bin figüran var. Bu insanların oraya getirilmesi, otelde barındırılması, yemek verilmesi. Oyuncular var. Başrol statüsünde birçok oyuncu var. İnönü canlandırılacak, Seyit Rıza canlandırılacak, Alişer, Alişer'in karısı, Dersimli bir kadın var. Bu filmde kim başrol? Hemen hepsi eşit".
       Bu çapta bir proje sanki "Cumhuriyet"e alternatif olarak düşünüldü...
       "Alternatif Cumhuriyet, zaten bunu idida ediyoruz ve Cumhuriyet'in yetmiş beşinci yıl kutlamalarına bunu ithaf ediyoruz. Çünkü hep tek yönlü kutlamalar kutlama saylımaz. Cumhuriyet'in eksikleri de vardır. Her iki yönü de kutlayalım ki bu bir kutlama olsun. Biz de kutluyoruz Cumhuriyet'i. Ama Cumhuriyet'in bir başka yüzü de var. Neden kapatılsın?"

       Henüz 34 yaşında olmasına karşın Yeşilçam'da uzun süre çalışan Mehmet Ali Gündoğdu, yönetmenlikte çok iddialı. "Dersim '38"i en iyi biçimde gerçekleştirmek rüyalarına giriyor.
       "Yönetmen nedir biliyor musunuz? Yönetmen hep aç olan insandır. Aç demem neden, her şeyi bilen insan hep aç kalmıştır benim ülkemde. İyi beyinler hep aç kalmıştır," diyecek kadar sinemadan ve siyasetten ağzı yanmış Gündoğdu'nun...
       "Ben altyapıdan geldim. Altıncı asistan olarak başladım. O zamanlar isteyen hemen sinemaya giremiyordu. Altıncı adam olarak başlayıp sırayla yükseldim. Işık asistanı oldum. En genç ışık şefi oldum. O zamanlar siyah beyaz filmler çekiliyordu daha. O kadar çok filmde çalıştım ki! Öyle her filme gidip de çalışmazdım".
       Sol hareketin içinde yer alması Gündoğdu'nun kariyerini sarsmış:
       "1980'den sonra bana uzun süre iş vermediler. Solcu sağcı ayrımı yaptılar. '84'e kadar çalışmadım. 'Su da Yanar' ile yeniden başladım. Ertunç Şenkay ile çok çalıştım. Yönetmen gibi görüntü yönetmenidir. Yönetmenlerden çok üstündür. Filmi o çeker yönetmen imza atar. Sonunda kendi şirketimi kurdum. Bir kısa metrajlı film çektim. Ödül kazandı".
       Yeşilçam'a emek veren herkes gibi ezilmekten, emeğinin tam karşılığnı alamamaktan yakınıyor Gündoğdu. Yönetmenlerle ilişkisinin olumlu anılara dayanmadığı oratad. İsim vermekten kaçınsa da birçoğunu takdir etmediğini belirtiyor.
       "Sinemada çok ezildim ben. Bayağı ezildim. 20 - 24 saat, on gün uyumadan çalışıyorduk. Paramızı alamadığımız bile oluyordu. Bunları yaşadığım için dedim ki kendi kendime bir yönetmen olursan ezmeyeceğim insanları. Kamera arkasına ben çok önem veririm. Dersim '38 zor bir iş. Herkesin çekeceği bir film değil. Hele yaşlı yönetmenlerin harcı değil.
       "Her şeyi doğal çekeceğim. Gerekirse dağa tırmanarak çıkarım kameramla. Ben de korkaklık yok. Bu film benim için çok önemli. Hiç kimsein yapamadğı şeyi yapmak istiyorum. Dersim 38'in ilk kez dokuz ay önce önerisi gelince heyecanlandım, yapabilir miyiz diye. Adını bile anmak çok zor Türkiye'de. Şu zamana kadar çok emek verdik. Uyurken bile film çekiyorum. 38'i çekiyorum. Eğer Mehmet Ali Gündoğdu olacakasam çok iyi şeyler yapmak isterim. Başbakanımız da var, Cumhurbaşkanımız da. Önemli olan koltukta oturmak değil halkın gözüyle olaya bakmak. Güzel şeyler yapmak çok önemlidir. Yeni bir şeyler üretmeli".
       Gündoğdu, teknik bilgisine çok güveniyor:
       "Ben resim çok iyi bilirim. Işık çok iyi bilirim. Yönetmen olarak da şunu yapacağım her şey doğal. Dersimli kadında makyaj olmayacak. Doğal. Benim filmi dünya sinemasına ait olmalı. Hollywood teknik altyapısıyla olur ancak. Dersim 38'i ilk çekecek yönetmen ben olduğum için, ilk kez ben ele aldığım için Dersim '38 bir daha çekilemeyecek. Benim bunu tekniğiyle oyuncusuyla dört dörtlük çekmem lazım. Basit, sıradan bir Türk filmi değil bu. Bir 'Mum Kokulu Kadınlar' değil. Bir Deniz Gezmiş değil. Dersim çok büyük bir proje. Hiçbir ticari kaygım olmadan çekeceğim. Ben hiçbir zaman tüccar olmadım sinemada. Ailem tüccar olduğu halde hiç uğraşmadım".
       Gündoğdu, sinemayı siyasetten bağımsız yorumlamıyor. Bugüne dek yapılan siyasi içerikli filmelri de kıyasıya eleştiriyor:
       "Türkiye'de doğru dürüst bir şey kalmadı. Haber programları bile kalmadı. Ben devrimciyim demiyorm. Bazı devrimci yönetmenler de var sinemada. Onlar devrimciyse ben faşistim. Çekerler bir aşk filmi, içine iki kelime eklerler: 'Sen devrimcisin,' o siyasi film olur. Onlar siyasi film değil.