Kültür Sanat Küskünler ayini

Küskünler ayini

09.10.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

Adıyamanlı 'Küstüm Amca'

Küskünler ayini






İbrahim Tatlıses, Mahsun Kırmızıgül, Özcan Deniz, İzzet Yıldızhan, Davut Güloğlu gibi pop-arabesk ve fantezi müziğin önde gelen isimleri, Anadolu'nun bağrından çıktıklarını her fırsatta dile getiriyorlar. Onlar ülkenin her tarafında olduğu gibi, bağrından çıktıkları topraklarda da hâlâ büyük bir ilgi ve beğeniyle dinlenmekte ve izlenmekteler.

Yerel star süperstara karşı!
Ancak araştırmalar, bir başka gerçeği daha ortaya seriyor. Müzik piyasasındaki canlılık, hareketlilik ve renklilik gözleri kamaştırıp kulakları doldursa da Anadolu, kendisini terk etmeyen 'yöresel' sanatçıları da ilgi ve sevgisinden mahrum bırakmıyor. Anadolu'nun değişik yörelerinde yaptıkları müzikle öne çıkan isimler, ülkedeki dinleyici kitlesinin çoğunluğuna tanıdık gelmiyor. Ama yine de kasetleri yüz binler satıyor! Ulusal değilse de yerel radyoların en çok istek alan, yerel televizyonların en çok izlenen isimlerinin başında onlar geliyor.

Kalbimiz Latif'te!..
Adıyamanlı arabesk şarkıcısı 'Latif Doğan', bunların en başta gelenlerinden biri. Adıyaman-Adana hattında oldukça popüler bir isim olan Doğan, son kasedi Küstüm'le Adana'da en çok dinlenenler listesinde Yıldız Tilbe, Sezen Aksu, Davut Güloğlu ve İbrahim Tatlıses'in üstünde 'bir numara'ydı.
Çıktığından beri 320 bin satan Küstüm'le zirveye yerleşen Doğan'ın Adanalı hayranları şarkıcıya ilgilerini şöyle açıklıyorlar: "Bizim dertlerimizi anlatan şarkılarla meşhur olanlar artık pop-arabesk okuyorlar. Para bulunca bozuldular. Latif Doğan bizim gibi. Biz hâlâ hayata küskünüz. Latif de şarkısında 'Küstüm' diyor."
Öte yandan Doğan, yakınlarda ulusal kanallarda da görünmeye başladı ve artık ünlendiği bölgenin dışına taşarak tüm Türkiye'ye hitap eden bir isim olma yolunda ilerliyor.

Tunceli'den Doğan 'Ay'
Anadolu'nun kucak açtığı bir diğer 'star' olan Tuncelili 'Seyfi Doğanay' da başta kendi yöresi olmak üzere Sivas, Elazığ dolaylarında en çok dinlenenler arasında. 300'ün üzerinde bestesi bulunan Doğanay'ın kasetlerini yapan firma, kendisinin televizyonlarda görünmediği halde kasetlerinin 50 binin üzerinde sattığına işaret ediyor.
Doğanay'ın Ankara'da tekstil atölyesinde işçi olarak çalışan bir hayranı, "O'nu dinlerken yaptığım işi fark etmiyorum. En çok Vursaydın Keşke şarkısını seviyorum" diyor.

Karadeniz'in sesi
Durum 'Karadeniz'de de farklı değil. Orada da 'Gökhan Birben', özellikle gençlerin tercihini oluşturuyor. Rize'de 'en çok dinlenen' şarkıcı olan Gökhan Birben, Hey Gidi Karadeniz adlı albümüyle fırtınalar estiriyor.
Rize, Sinop, Giresun, Artvin ve İstanbul konserlerini 100 bin kişinin izlediği şarkıcı, 'sahilden dağlara kadar', yörede yaşayan insanların türkülerini 'otantik' biçimde söylediğinin altını çiziyor.
Görünen o ki 'büyük medya'da adı sık duyulan isimlerin yerel, otantik veya arabesk motifleri 'pop'a yakınlaştıran tarzları karşısında, bu motiflerin 'ağırlığı'nı taşıyan eserler Anadolu'da hâlâ etkili olmaya devam ediyor. Tabii bu tarzı şimdi benimseyen 'Anadolu starları'nın da bir zamanlar onu sahiplenip şimdi 'ünlü' olanların izinden 'Unkapanı'na doğru yol alma konusunda bir hayli istekli oldukları da gözden kaçmıyor.

Ah bir ünlü olsam!
Böyle bir arzuyu açık biçimde dillendirenlerden biri, Adanalı 'Yetim Ali'. Memleketinde herkesin tanıdığı ve sevdiği 25 yıllık sanatçı, kasetlerindeki adıyla Ali Turaç, ünlenememenin sancısını derinden hissedenlerden. Kasetlerinin 'korsan'ları Adana'da yok satan Yetim Ali, "İstanbul'da bir dayım olmadığı için ünlenemedim" derken, son kasedine sponsor olan kebapçı Hasan Usta ile şalgamcı Ali Kurt'a minnettarlığını ifade ediyor.
Tabii 'yerel'den 'ulusal'a uzanan yolu kat etmesi 'Yetim Ali'den bile güç olanlar da var. Diyarbakırlı Kürt sanatçı 'Zülfikar Yumruk' böyle biri. Yalnız Diyarbakır'ın değil, tüm Güneydoğu'nun en 'ünlü' seslerinden biri olan Zülfikar Yumruk, namı diğer 'Xale Hacı Zülfikar' (Hacı Zülfikar Dayı), Diyarbakır'ın yerel televizyon kanalında haftada bir gün Kürtçe okuduğunda yöre halkı TV'ye kilitleniyor.
Ancak o, yöre sınırlarını aşıp tüm Türkiye'yi sesinin güzelliyle etkileyebileceği konusunda 'Yetim Ali' kadar ümitvar değil. Bunun nedeni Kürtçe şarkı okumaya yönelik ülke çapında hâlâ mevcut çekingenlik ve ürküntü.
O, bunun tümüyle ortadan kalkmayacağına, bu nedenle de kendi evinde Kürtçe okumakla yetinmek durumunda kalacağına inanıyor.

Sıradakiler gelsin!
Belki günümüzün 'Anadolu starları' da bir gün kendilerine öncülük eden, şimdinin 'Türkiye starları' gibi İstanbul'un yolunu tutup bağrından çıktıkları Anadolu'ya kulak ve ses vermek yerine, daha 'şen şakrak' bir hayatın şarkısını söylemeye başlayacaklar. Ama anlaşılan o ki, Anadolu, onların yerine bağrından yeni starlar doğurmakta pek gecikmeyecek.
Zor ve 'acılı' bir hayatın içinde, onun 'sesi' olarak sevilen, yükselen ve 'yırtanlar' değişse de 'o hayat' aynı kaldıkça, kendisini seslendirecekleri her daim içinden çıkarmaya devam edecek gibi görünüyor.

Latif Doğan'ın geçtiğimiz pazar gecesi Adana Mimar Sinan Açıkhava Tiyatrosu'nda verdiği konser, hem alana toplanan kalabalığın coşkusuyla, hem de bir önceki hafta gerçekleştirilen konserde çıkan olayların yarattığı tedirgin havayı gideren sakinliğiyle dikkat çekiciydi. Geçen haftaki konserde çıkan kavga, yaralanmalara yol açmış, Doğan olayları yatıştırmak için çok gayret sarf etmiş, sahneye dönerek en popüler şarkısı Küstüm'ü defalarca sazsız olarak hayranlarıyla söylemişti. Hem başkalarını hem de kendilerini yaralayan gençler, bazılarının kafasında Doğan için yeni bir 'Müslüm' mü oluyor sorularını akla getirmişti.
Latif Doğan bu düşünceleri silme yolunda bir konuşmayla başladı programına. Önleyemediği istenmeyen olaylardan dolayı, Adanalılardan özür diledi ve dostça, kardeşçe beraber olma isteğini iletti. Konser, temenniyi haklı çıkarırcasına neşeli bir havada geçti.

Adıyaman'ın gururu
Genelde 15-25 yaş arası gençlerin alandaki çoğunluğu dikkat çekerken, çoluklu çocuklu aileler, yaşlılar, annesinin kucağında veya babasının omuzlarında küçük hayranlar da göze çarpıyordu. Gençler hem kız erkek ayrı, hem de kızlı erkekli bir arada halay çektiler. Ritme kendini kaptırmış halde sallanan türbanlı kızlar da şarkılara şevkle katıldılar.
Aralarına karışıp konuştuğumuz izleyicilerin çoğunluğunun Adıyamanlı olması beklenmedik değil. Adıyaman ilk defa Türkiye çapında ün kazanmaya aday bir 'Doğulu'yu yetiştirmiş olmanın gurur ve heyecanını duymakta. Adeta Doğan'ın yükselişiyle memleketlerinin de ülke bazında yükselip ünleneceğini hissediyor gibi Adıyamanlılar. Zaten konseri de Adıyamanlılar Kültür ve Dayanışma Derneği düzenlemişti.

Burjuva imparator, halkçı prens
Tabii Latif'ten konuşulduğunda hemen herkes bir karşılaştırma yolunda 'İbo'dan da söz etmeden duramıyor. Şurası bir gerçek ki İbrahim Tatlıses artık bir kült şahsiyet. Pek çok izleyici Latif Doğan'ı İbrahim Tatlıses'le kıyaslarken 'İbo'nun hayranı olduğunu da vurgulamadan edemiyor. Latif'e olan sevgilerini dile getirirken İbo'nun büyüklüğünü tartışmıyorlar. "İbo imparator, Latif'se daha yeni çıktı" diye gerçekçi bir değerlendirmede bulunuyorlar.
Ancak bazı bakımlardan eleştirel olmaktan da kaçınmıyorlar. 'İbo'nun artık kendilerine yüzünden çok sırtını döndüğünü sitemkâr biçimde dile getiriyor kimi. Hatta eleştirisini sosyoekonomik çözümlemeye vardıranlar da var. Bir Doğan hayranı, "İbo artık burjuvalaştı, üst sınıfa hitap ediyor. Eski şarkıları tamam ama yeni şarkıları bize uzak" diyor ve ekliyor: "Biz halk şarkıları istiyoruz; onları da Latif söylüyor." Bununla birlikte, şimdilerde kendilerini sesinde buldukları sanatçıya da 'dost acı söyler' misali mesaj göndermekten geri durmuyorlar: "Latif bozulmasın, halkın içinde olmaya devam etsin. O da ünlenince yukarıdakilere hitap etmeye başlarsa millet kendisine bir sanatçı her zaman bulur."


Latif Doğan, 'Küstüm' adlı şarkısıyla tüm Türkiye'ye sesini duyurdu. Ancak şarkının ünü Doğan'ın ününü aşmış durumda. Onun adını duymayanlar, 'Küstüm'ü okuyan sanatçı' deyince onu tanıyorlar. Şarkısını dillerinden düşürmeyen minik hayranları için de Latif Doğan, onların 'Küstüm Amca'sı. Türkiye'nin dört bir yanında insanlara 'Küstüm' dedirten sanatçı ile Adana'daki konseri öncesinde konuştuk.


Biraz sitem taşıyor. 13 yıllık müzik hayatım var. Özel ekibimle beraber Türkiye'nin her tarafında extralara gittim, iki yıldır albümler çıkarıyorum. Bu albümlerle ilgili basın bültenleri ulusal çaptaki tüm basın kuruluşlarına gönderildi ama yeterli ilgiyi görmedi. Albüm satışları 350-400 binlere ulaştı. Halk Sizi neden ulusal medya'da göremiyoruz diyor. Medyanın belli bir çerçevesi var. Onun dışını görmüyor. Anadolu'dan daha çok bilgi alabilir. Bu anlamda bir sitem ama kahraman olmak gibi bir durum yok. Ben sadece işimi yapıyorum.


Ben ilk albümümü yaptığımda İstanbul'a pek gitmedim. Şu bir gerçek ki İstanbul'da olmadan star olamazsınız. Ben iki buçuk ay İstanbul'da kaldım. Klip çekimleri ve medyadan arkadaşlarla görüşmeler yaptım. İki buçuk ay içerisinde Latif Doğan geldi, gündeme oturdu. Benim belli bir hayran kitlem vardı ama kilp çekilip gösterime girince daha geniş bir hayran kitlem oluştu. Anadolu'da herkes bizi bağrına bastı. Derken 'Küstüm' adlı albüm çıkardık ve herkes bizi tanımaya başladı.


Bu albümü yaparken yapımcım bana, 'bu tür eserler artık gitmiyor' dedi. Yedisekiz farklı isim sıraladı. 'Bunlar da bir sürü masraf yaptılar ama tutmadı' dedi. Ben yapımcıma 'Küstüm' albümünü yaparken şunu söyledim. Benim yüreğimde birikmiş bir şeyler var. Ben Anadolu'da insanlarla iç içe yaşıyorum. Onlarla beraber yaşadıklarımın sonucu ortaya çıkıyor bu besteler. Ben bu tarz bir müziğin tutacağını biliyordum. Yüzüm de kara çıkmadı.


Tabii. Siz işinizi doğru ve halkın anlayacağı şekilde yaparsanız başarılı olur. Artık tek bir şarkıyla şöhret olma dönemi kapandı. Kaliteli müzik isteniyor. Bu ekonomik şartlarda bir kaset almak bir seçicilik gerektiriyor. Bu parayı hak eden sanatçılara ödüyor insanlar.


Medya bilmiyor ama biz buralarda çok tanınıyoruz


Aile yaşantısı sağlam olan bir insanım. İçkim, kumarım yok. İstanbul'da ünlü olurken sansasyonel işlerle, magazinlerle değil. Türkülerimle, müziğimle tanınmak istiyorum. Onla bunla şurada görüldü gibi haberlerle tanınmak istemiyorum. İşim gereği televolelere çıkarım. Önemli olan halkın ilgisine layık olmak o sevgiyi korumak.


1967 Adıyaman Besni ilçesi doğumluyum. Evli ve üç çocuk sahibiyim. İlkokul mezunuyum. Ortaokulu dışarıdan bitirdim. Yıllarım Adıyaman'da geçti. Müzik dışında da çok işlere girdim. Ama müzik hayatımda daima vardı. Ailemden çok dayak yedim müzikle uğraştığım için. Eşimi istetirken ailesi vermedi ben bu işle uğraşıyorum diye. 18 kere istettim. 19'uncu da aldım.


80'li yıllarda burada oto tamirciliği işi için bulunmuştum. 90'lı yıllarda Adana'da restoran çalışmalarım oldu. Bir alt yapı oluştu. Burada belli başlı basın organlarıyla dostluğum gelişti. Onlar da bana sahip çıktılar. Kasetim çıkmadan evvel Adana'da tanınır olmuştum. Kaset bunun üzerine çıktı. Bu sevgi benim için büyük bir onurdur.


Çocukluğumdan beri İbrahim Tatlıses'i beğenirim. Mesleği ve sesiyle çok yakındır. Bir de Mustafa Yasav. Onun eğitimiyle bu yorumu kazandım. Benim ustamdı. Gittiğim tüm yerlerdeki amatör, yerel şarkıcıları, aşıkları dinlerim. Oradan malzemelerimi üretiyorum. Şu an elimde 6 000 şarkılık bir arşiv var.


Başkalarını eleştirmek istemem, ama ben halkın içinde her gün burada geziyorum tek başıma her an halkla iç içeyim. Berberde traş oluyorum. Kahveye gidip oyun oynuyorum. Benim çevrem burası, onların (İstanbul'dakilerin) çevresini bilmiyorum. Halkın sevgisinin nedeni bu. Bana rahatlıkla ulaşabilirler.


Burada nasıl yaşıyorsam İstanbul'da da aynı şekilde yaşayacağım. İstanbul'da değişiklikler olacak ama ben kendi çevremle ilişkilerimi değiştirmeyeceğim. Endişe etmesin insanlar Latif Doğan'ı kaybetmeyecekler.

İlk 'Küstüm' diyen, kızıydı
Latif Doğan'ı Adıyaman Adana hattından Türkiye sathına taşıyan 'Küstüm' adlı şarkının doğuş hikâyesi de hayli ilginç. Doğan, yöresel ilginin ötesine geçme çalışmaları için iki buçuk ay İstanbul'da kaldığında, eşi ve çocuklarını Adıyaman'da bırakmış. Bir gün evi telefonla aradığında daha yeni konuşmaya başlayan kızı, uzun zamandır göremediği babasına, 'Ben sana küstüm' demiş. Çok etkilenen Doğan'ın kalbinden zihnine açılan yolda 'Küstüm'ün dizeleri ortaya çıkmış.



Kürt müziğinin özünü oluşturan 'dengbej'ler, bir dönem unutulsa da günümüzde yine popüler hale gelmeye başladı. 'Sese renk kazandıran, canlı hale getiren' demek olan dengbej deyince günümüzde Diyarbakır'da akla gelen ilk isim, 65 yaşındaki 'Xale Hacı Zülfikar'. Yerel bir televizyonda Kürtçe program yapan, Kürtçe çıkardığı kasetleri yok satan, Hacı Zülfikar'ın en büyük hayali ise ulusal bir kanalda Kürtçe şarkı söylemek.
Diyarbakır'ın Ergani ilçesinde doğan Zülfikar Yumruk, gençlik yıllarında davetler üzerine köy meclislerinde, düğünlerde söylediği Kürtçe şarkılarla önce kendi yöresinde tanındı, daha sonra da 1970'li yıllarda İstanbul'dan gelen bir plak şirketi sahibi tarafından keşfedilip İstanbul'a götürüldü. O zamanlar da Kürtçe şarkı söylemenin yasak olması nedeniyle ancak Almanya'da plak yapılabilen parçaları yasadışı olarak Güneydoğu'da piyasaya sürüldüğünde yok sattı.
Ünü tüm Güneydoğu'yu kaplayan Yumuk şimdiye kadar 60'a yakın kaset çıkarmış. Kürtçe yasağının kalkmasından sonra Diyarbakır'da da kaset çıkaran Xale Zülfikar, siyasal içerikli olmayan kasetlerinde kendi yaptığı bestelere yer veriyor. Sanatçı geçtiğimiz yıllarda Diyarbakır'da meydana gelen ve 75 kişinin yaşamını yitirdiği uçak kazasına dair bir beste bile yapmış.

Polisler de dinliyor
Kasetleri yasak çıkarken de serbest bırakıldıktan sonra da devletin kendisine hiçbir engel çıkarmadığını söyleyen Xale Hacı Zülfikar, kendisini Kürtlerin dışında, bölgede bulunan polis, asker ve diğer memurların da severek dinlediğini belirtiyor. Ancak Kürtçenin önündeki yasağın da hiçbir zaman tam olarak kalkmayacağını düşünüyor. Devletin kendisini çok iyi tanıdığını, tek amacının halkına şarkılarıyla hizmet etmek olduğunu kaydeden sanatçı, "Ne zaman ki TRT ve diğer ulusal kanallarda Kürtçe şarkı söylersem, o zaman inanırım Kürtçe kasetlerin serbest olduğuna" diyor.




Rize'de doğdum. Çocukluk yıllarım İstanbul'da geçti. Sonra Rize'ye döndüm. Bir radyo kurduk ve şarkı söylemeye başladım. O dönemlerde Karadeniz müziği otantik boyutuyla bu kadar revaçta değildi. Derken Karadeniz müziği yapma fikri ortaya çıktı ve İstanbul'a geldim. İstanbul'da İsmail Ocak ve Kazım Koyuncu ile beraber bir demo kayıt yaptık.


Bu yıl Rize'nin her yerinde konser verdim. Rize'den Artvin'e kadar, konserlerde yoğun ilgi vardı. Burada satış rakamlarım çok iyi.


Bu yörenin ve bu insanların türkülerini söylüyorum. Sahilde yaşayan, dağlarda yaşayan insanların türküleri. Eski otantik türküleri derliyorum ve iyi bir aranje çalışması yapıyoruz.


Elimden geldiği kadar Karadeniz'in eski kültürünü yaşatmaya, korumaya çalışacağım. İnsanlar ölünce eski türkülerimiz onlarla beraber gidiyordu. Bu türküleri derleyip yaşatmak istiyorum.


Güloğlu gibi isimler Karadeniz kültürünü sömürüyorlar. Tek dertleri ceplerini doldurmak. Karadeniz'de bir yangın var ve bu gibi isimler bu yangından mal kaçırıyorlar. Ben ve benim gibiler ise bu yangını söndürmek için ne yapabiliriz diye düşünüyoruz. Davut Güloğlu'nun Karadeniz insanına hiçbir katkısı yoktur. Karadeniz kendi müziğine ve kültürüne sahip çıkan çocuklarını biliyor. Ben bu kültürü yaşatmaya çabalıyorum, cebimi doldurmaya değil.



Ah, bir ünlenebilsem abi! Kimseye tepeden bakmayacağım vallahi. Herkese yardım eli uzatıp, bedava konserler vereceğim."
Adana'da hemen herkesin tanıdığı sanatçı Ali Turaç, namı diğer 'Yetim Ali', yalnızca Adana'da ünlü olmanın kendisine yetmediğini bu sözlerle dile getiriyor.
Altı yaşında babasını kaybettiği için 'Yetim Ali' lakabını alan, elime aldığı mikrofonu 25 yıldır hiç bırakmayan 32 yaşındaki sanatçı şimdiye kadar dört kaset yapmış. Her biri 10 bin civarında satmış kasetlerinin yanında, sayısını bilmediği kadar çok korsan kasedi de var.

Elimden tutmadılar
Adana'da aranan bir sanatçı olmaktan gurur duymakla birlikte halen Türkiye genelinde tanınamamış olmak, Yetim Ali'nin en büyük derdi. Yerel olarak herkes tarafından tanınıp sevilse de İstanbul'da bir 'dayısı' olmadığı için ünlenemediğini belirten sanatçı, bir gün zirveye çıkacağı inancını yitirmiyor: "Benim kadar müzik bilgisi olmayan, sesi ve diksiyonu kulakları tırmalayan birçok kişi ünlendi. Ya fiziğini kullandı ya da arkaları sağlam. Bense kasedimi bazen tablada kendi elimle sattım. Son kasedime kebapçı Hasan Usta'yla şalgamcı Ali Kurt sponsorluk etti. İlhan Şeşen gibi "dede" bile deseler bir gün zirveye çıkacağım. "Yetim Ali" adını ülkemin insanlarına bir gün mutlaka ezberleteceğim."



POPULER KÜLTÜR


CHP'ye ikinci adam geliyor
İki futbol kültürü karşı karşıya
Futbol sevmeyenler, birleşin!
Zirvede yapayalnız
ANADOLU STARLARI
New York'ta seks
"Meltem, elini Tony'nin elinden hemen çek!"
Halıcılık 'Zerda'yla dirildi
Köyümüzde sigara içmek yasaktır!
Suç, gençlerin değil!
Artık her şey pop
Yeni beyaz Türk gençliği
POPUN YARIM ASRI
Kısa kısa...

Yazarlar