Kültür Sanat Ne para kaygısı ne yasa saygısı

Ne para kaygısı ne yasa saygısı

07.11.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

Ustasından pratik fanzin hazırlama teknikleri

Ne para kaygısı ne yasa saygısı






Büyük şehirlerdeki sahaf çarşılarına yolunuz düşerse eğer, eski kitaplar ve dergiler arasında, onlardan epeyce farklı fotokopi dergilerle karşılaşabilirsiniz. Dış görünüşleri, bakılmaktan eprimiş sayfaları, sloganvari yazıları dikkatinizi çekecektir. İlk bakışta, fotokopiyle çoğaltıldıkları düşünülmediği için derginin baskısının kötü olduğu sanılabilir. Oysa bu dergiler, belki sadece o sahafta satılan, 50 ya da bilemediniz 100 nüsha çoğaltılmış yayınlardır. Nerdeyse tamamı, popüler yayın organlarında yer bulamayan veya özellikle yer almak istemeyen 'gençler' tarafından hazırlanan fanzinler, okurundan önce üreticilerine heyecan veren ürünlerdir.

Magazinde fanatizm
Fanzinler, İngilizce'siyle 'fanatik magazin'ler, Türkiye'de seksenli yılların ikinci yarısında çoğaldılar. Yayılma nedenlerini globalleşmeyle ve metropollerde ucuzlaşıp bollaşan fotokopi imkanlarıyla açıklamak mümkün. Batı'da, önce Amerika'da, dağıtım tekellerinin maddi ve yasal kısıtlamalarından kurtulabilmeye yönelik bir yayım biçimi olarak ortaya çıktı.
Bir türün veya konunun meraklıları/fanları tarafından hazırlanmaları, genellikle A4 veya B5 fotokopi kağıdı boyutlarında olmaları ve genel geçer toplumsal değerlere yönelik alaycı (sarkastik) duruşları, tipik özellikleri olmuş. Fanzinlerin şehrin 'yeraltı' mekânlarında yer bulabilmesi, okuyucuya el altından verilmesi, dolayısıyla az satması onların bir parça gizemli ve muhalif sayılmalarına da sebep olmuş.
Türkiye'de de buna benzer bir süreç yaşandı; büyük şehirlerde heavy metal ve punk kültürünün etkili olduğu grupların öncülüğünde (ve bir ölçüde Alamancı' desteğiyle), içeriği müzik ağırlıklı olan ilk fanzinler, kasetçi ve plakçılarda satılmaya başladı. Özellikle metropolleşen İstanbul'un mali kontrolünün giderek imkânsızlaşması, fanzinlerin sayı ve çeşit olarak yaygınlaşmasını hızlandırdı. Böylelikle müzik temasının dışına çıkılarak çizgi roman, mizah, bilim kurgu, fantastik sinema, pornografi veya anarşizm temelli fanzinler yayımlandı. Bugün internette hazırlanan web sayfaları (webzine, e-zine) nedeniyle eski hızını yitirse de fanzin 'tür' olarak varlığını sürdürüyor.
Memleket fanzinlerinin bütününe bakarak bir değerlendirme yapmak, bu çeşitliliğe ulaşmanın imkansızlığını hesap ederek çok zor, ama genel bir izlenimden söz edebilmek mümkün. Fanzinler çıkartmış bir arkadaşım, yaptığı işi "Resmiyetten duyulan bıkkınlığın dışavurumu" diye özetleyerek, eklemişti: "Mevcut değerlerin reddiyesini yaptım."
Bu iddialı sözlerin haklılık payını özellikle bir kenara koyarak, 'ben' vurgusunun altını çizmek istiyorum. Fanzinler genellikle genç işidir; çoğunlukla yeniyetme lafazanlığı ve sıkıntısı, lakaydi bir özgürlük söylemiyle tanımlanabilecek bir anlatım dili taşırlar. Tekdüze ve silik bir Türkiye fotoğrafının karşısında bağırarak konuşurlar. Öte yandan yaşları itibarıyla kırılgan bir egoyu dış dünyaya karşı koruyan pasif–ve belki nihilist-ama mutlaka içe dönük bir tepki verdikleri de söylenebilir. Çünkü bu tür yayınlarda toplumsal eylemlere mesafeli olmak, politika ve politikacılardan nefret etmek–ya da kayıtsız kalmak sık görülen bir tepkidir.
Toplumsal sorunları düzeltmeye yetecek bir güç olmadığına ilişkin inanç, sorunları görünür kılmayı gereksizleştirmektedir. Bir kaç Troçkist imge dışında Marksizmin fanzinler içerisinde özellikli bir yeri olmaması, 'bencilik' ve resmiyet karşıtlığı ile ilintili olarak düşünülebilir. Gençleri toplumsal sorumluluk taşımaya iten öğretmen tavrı alaycı bir tavırla ele alınmaktadır. Bir başka deyişle hazza engel olan her türlü siyasi ya da kültürel 'duruş' onlar için sıkıcı ve konformisttir.

Yaşasın nefret ve iğrençlik!
Sorumluluk sahibi insanların 'mutlu son'lu hikaye ve meselleriyle ilgilenmemek, bu mutlak iyimserliği ciddiye almamanın ifadesi. Siyasetin, siyasetle ilgilenenin misyonu vardır. Oysa genel olarak fanzinlerin siyasetle ilişkileri komplo teorilerine olan inanışlarıyla sınırlıdır.
Çoğu fanzinde vaaz veren konuşmalar, öğretmen ve ebeveyn kalıpları özellikle kullanılır. Yeşilçam'ın porno yıldızlarına veya kötü adamlarına yönelik sempati de daha çok buradan, 'alternatif' olarak görülmelerinden çıkmaktadır. Anti rasyonalizmden beslendikleri için gizemli, egzotik ve gerçek-dışı olana karşı aşırı bir hayranlık söz konusudur.
Ayrıca burjuva romantizmi ve erotizmine duyulan husumet nedeniyle, nefret ve iğrenme hislerini ifade eden öğeler de sahiplenilmiştir. Behçet Nacar, Nuri Alço, Cevat Prekazi veya Cüneyt Arkın'a duyulan aşırı hayranlıkta, birer idol haline getirilmelerinin katkısı vardır. Bu oyuncular, fanzinlerde ne kendileri ne de rolleriyle uyuşan bir biçimdedirler. Edebiyatın/resmiyetin kadın yüzüyle (dudaklar ve gözlerle) ilgili edepli hislerini tersine çeviren yaklaşımlarında, aşkı ve romantizmi, sekse ikame eden, bu yüzden de herkesten daha sahici bulunan bir Yeşilçam yıldızını öne çıkartabilmektedirler.
Bugün, fanzinlerin denetim dışı olmalarını muhalefetle özdeşleştiren, onları herkesten çok dürüst sayan romantik yaklaşımlar mevcut. Bu tür iddiaları fanzinlerin genel olarak ciddiye almadığı siyasal grupların yapması ise ilginç. Ayrıca fanzinleri bir azınlık duruşu olarak görmek ne kadar doğru olur bilinmez, medya ve reklamcılar tarafından kullanılmış, espri, vurgu ve yaklaşımları popüler dergilere ve hatta gazetelere taşınmış bir anlayıştan söz ediyoruz çünkü.

İ.A. kendini 'çizer' olarak tanımlayan bir fanzinci. Ona uzun yıllar uğraştığı fanzincilik hakkında birkaç soru sorduk.

Onlarda belli bir klişe var. Piyasa kaygıları var. Kanunlar karşısında zorunlu oldukları şeyler var. Bense, artık şu noktadayım: Eğer yapacaksam sadece kendim için, kendi kaygılarımdan yola çıkarak bir şeyler yapmayı istiyorum.


Duymaz olur muyum? Ne güzel, çiziyorsun, hem de para kazanıyorsun. Kim istemez ki bunu? Ama olmadı. İstediğim biçimde çalışmama izin vermediler. Onların istediği gibi çalışsaydım da zevk alamazdım. Oysa şimdi tiplemelerim var, gerçek dünyada asla yaşayamayacak olan tiplemeler. Diyaloglar hiçbir zaman mümkün olmayan diyaloglar. Şimdi, bir ayrım yapmak lazım. Bazıları ticari oluşumlar içine girmeliler. Mutlaka gerekli bu. Ama birilerinin de başka tür bir zekaya hitap etmesi gerekiyor.


Bu dergilerin çok satması demek, aynı türden çok sayıda insana hitap etmesi demektir. Zaten çok da satmıyor. Sıradanlığın dışına çıkmak isteyenler vardır. Bunlar da hiçbir zaman çok olmazlar. Ortada egemen bir kültür var, buna karşı alternatif kültürlerin olması gerekiyor.

1. Fanzin içinde ağırlık vereceğiniz konuyu belirleyin.
2. "Bu dergiler her türlü yasanın üzerindedir" sözünü yüksek sesle, sıkça tekrarlayın. Kopya çekebilir, çalabilir, taklit edebilir, küfredebilirsiniz.
3. Birlikte çalışacağınız arkadaşları dikkatle seçin. Sizi yarı yolda bırakmayacak bir ekip kurun. Hepsi de kaliteli çocuklar olsun, ki kavga edip dağılırken, (mitoz bölünme) seviyeli münakaşalar yapın.
4. El yazısı, daktilo veya bilgisayar ile yazılmış yazılarınızı kafanıza göre, resimler/fotoğraflar eşliğinde A4 kağıtlara yapıştırın.
5. A4'lerdeki bu malzemeyi daha sonra A3'e geçirmeniz gerekecek. Bunu yapmadan evvel, dikkat edeceğiniz nokta sayfa numaralarını karıştırmamaktır. (Şşşt satır atlamadan oku!!)
6. Ucuzcu bir fotokopici bulup A3'leri arkalı önlü fotokopi çektirin. Kaç adet çoğaltmak isterseniz o kadar kopya çıkardıktan sonra sayfaları katlayıp zımbalayın.
7. Bundan sonra yapacağınız ilk şey, bir kitapçı ya da sahafa gidip, derginizi gösterip, satışta belli bir yüzde üzerinden anlaşmak olacaktır. Adamlardan peşin ödeme beklemeyin. Armut değil dergi satıyorsunuz.
8. Satıcıyla fatura meselesini mutlaka konuşun. Sonra, "Faturayı getir parayı al, fatura yoksa para da yok" diyebilirler.
9. Bu arada illegal bir dergi çıkararak suç işlediğinizin farkında mısınız?
10. Artık mutlusunuz. Şimdi bırakın, "Keşke daha kaliteli bi şiy yapsaydık daha iyi olurdu di mi abi?" virüsü kanınıza işlesin.



POPULER KÜLTÜR


Hangi Atatürk?
Pala tutuklanmış
Atatürk ticareti düşüşte
Ally Mc Beal'e karşı Yunus Emre
Türk gençliği Eminem'i neden seviyor?
Yeni çağın dini: Matrix
Herkes iftar sofrasında...
Erkekler baştan yeniktir
Mahsun'un acıyla imtihanı
Neye niyet, neye kısmet
Hayırdır inşallah!
Fast-food da imana geldi!
Fanatik magazinler
Dile dolanan "keyif"
Bir dehşet tasavvuru
Şimdi de pornostar
POPUN YARIM ASRI / 1956
Kadınlar artık 'gün'de değil kahvede!..
TÜRKİYE'NİN NABZI
Geçen hafta seçilenler