Şansal Büyüka

Şansal Büyüka

sansal.buyuka@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ne goldü öyle... Gerçekten ne goldü öyle... Nasıl tanımlasak acaba... ”Süper“ desek az, “mükemmel“ desek yeter mi... Göz kamaştıran olağanüstü bir goldü... Mariano’nun maçın ve belki de şampiyonluk yarışının kaderini değiştirecek bu golünü, FIFA şimdiden “yılın golü“ adayları için bir kenara yazsın... Mariano’nun kendi sahasından hızla çıkıp gelişi, önünü açışı, içeriye kaçışı ve sol ayağı ile topu doksana takışı kolay unutulmaz... Aslantepe tarihi yazılırken elbette çok gol yazılır ama bu gol başka türlü yazılır...
Benim anlamadığım Mariano maç boyu kopup kopup gelirken ve neredeyse her dakika içinde bir orta yaparken, Elia kendisini bir kez kovalamadı, hatta yalandan “refakat koşusu“ bile yapmadı... Abdullah Avcı gibi bir teknik taktik ustası Mariano’nun bu gelişlerine nasıl önlem almadı, inanılır gibi değil...
Aslında birinci dakikadan son dakikaya kadar Galatasaray’ın hak ettiği bir oyundu... Bir Fatih Terim klasiği olan “baskılı başlangıç“ ilk onbeş dakikadan sonra hızını ve etkisini azaltmış olsa bile maçın egemen tarafı Galatasaray‘dı... Mariano‘nun golüyle başladık ama, sol kenarda Nagatomo da mükemmel işler yaptı. Donk başlangıçta süpriz olarak yorumlandı ancak maçta gördük ki, orta alanda hem iyi bastı, hem de özellikle ilk yarıda sıkışan oyunu uzun toplarla kenarlara iyi açtı.
Galatasaray baskısı, Başakşehir’e çok alışık olduğu “pas oyununu“ bile yaptırmadı... Öyle ki, Başakşehir hücuma çıkarken kaybettiği toplarla, savunmasından uzaklaştırmakta zorluk çektiği pozisyonlarla “kendine güveni olmayan bir takım“ gibiydi. Bu baskı dakikalarında kaleci Volkan Babacan savunmasına nefes aldıran adam oldu. Galatasaray savunması ve taraftarı Maicon‘a alışkındı ama Fatih Hoca böyle sıkıntılı bir maça Denayer ile başladı. Başakşehir‘in maçın büyük bir bölümünde Galatasaray kalesinde görünmeyişi Denayer‘in işini kolaylaştırdı. Serdar Aziz‘in de Adebayor gibi bir dev ile son derece iyi boğuştuğunu söylemeliyiz...
Abdullah Avcı maç öncesi “bu kırılma maçı değil, şampiyonluk maçı değil“ demişti. Ben buna katılmıyorum. Şampiyonluk maçı değil ama şampiyonluk yarışında müthiş bir “kırılma“ maçı... Öyle ki, bu sonuç Başakşehir’i liderlikten üçüncülüğe indirdi. Galatasaray çok hakkı olan bir maçı kazandı. Önümüzdeki hafta Galatasaray için deplasman haftası. Ne yapsa acaba. Deplasman takımları için tanınan yüzde 5‘lik kontenjanı aşıp, Aslantepe’yi Alanya’ya mı taşısa. Bu işin şakası tabii. Ancak kendi sahasında oyuna ve sonuca bu kadar egemen olan bir takımın, deplasman maçlarında “kabuğuna çekilip“ kalmasını anlamakta zorlanıyorum. Şampiyonluk için deplasman galibiyeti şart... Hedefe varmanın başka yolu yok...