12.12.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:
Brüksel'de yapılan AB Dışişleri Bakanları Toplantısı'nda, AB Komisyonu'nun 29 Kasım'daki tavsiyesi doğrultusunda, Ankara Protokolü kapsamında hava ve deniz limanlarını Rumlar'a açmayan Türkiye ile müzakerelerin 8 başlıkta kısmen askıya alınması kararlaştırıldı. Türkiye'ye destek veren ülkelerle sürecin zorlaştırılmasından yana tavır koyan ülkelerin karşılıklı olarak geri adım atmaları sonucu ortaya çıkan karar, tarafları asgari düzeyde tatmin eden bir niteliğe sahip olmasıyla dikkat çekiyor. Türkiye ile müzakerelerin nasıl sürdürüleceği konusunda uzun süredir ortak bir tavır takınmaya çalışan ve derin görüş ayrılıkları yaşayan Avrupa Birliği (AB), sonunda uzlaşmaya vardı. Kararda AB'nin, Türkiye'nin Rum Kesimi'yle ilişkilerini normalleştirmesine ve tanımanın üyelik sürecinde önemli bir unsur oluşturduğuna vurgu yapan 21 Eylül 2005 tarihli karşı deklarasyonuna atıf yer aldı. Karara göre, askıya alınan 8 başlık dışında kalan başlıklar açılabilecek, ancak kapatılamayacak.Toplantıda en fazla tartışılan konuların başında "gözden geçirme tarihi" yer aldı. Almanya ve Fransa'nın beklenenin aksine yumuşak bir yaklaşım sergiledikleri bu konuda, oldukça karmaşık ve herkesin iç kamuoyuna yönelik olarak kullanabileceği bir dil tercih edildi. Kararda, Komisyon'un özellikle 2007, 2008 ve 2009'daki yıllık raporlarında ve gerekli gördüğü yöntemle, 21 Eylül 2005'te yayımlanan AB deklarasyonunun kapsamına giren konularda değerlendirme yapması isteniyor. AB Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehn, bunun bir ültimatom ya da son tarih olarak algılanmaması gerektiğini söyledi. Bununla birlikte bu 3 tarihin metne yansıtılmasının Almanya-Fransa zirvesinden çıkan tarihlerle paralellik içermesi ve 2009'un belirleyici bir niteliğe sahip bulunması, net olmasa da bir tarih verilmesi olarak algılanıyor.Kararda yapılan en olumlu vurguyu da "teknik çalışmaları tamamlanan başlıkların Müzakere Çerçevesi'yle uyumlu olarak açılacağı" oluşturdu. Konsey, bu alandaki gelişmenin "hızlı" olmasını umduğunu da metne yansıttı. Olli Rehn, toplantı sonrasında basına yaptığı açıklamada, "Alınan karar, bir yandan hukuki yükümlülüklerin yerine getirilmemesinin sonuçlarını ortaya koyuyor, diğer yandan müzakere sürecinin devamını sağlıyor" dedi. Rehn, AB'nin demokratik ve istikrarlı bir Türkiye'ye ihtiyaç duyduğunu vurgulayarak, "Türkiye, dünyanın en istikrarsız bölgesinde bir istikrar unsuru ve geniş Ortadoğu'da demokrasi açısından bir eşik" dedi. AB Dönem Başkanı Finlandiya'nın Dışişleri Bakanı Erkki Tuomioja da "Tartışmaların en önemli unsuru kimsenin Türkiye'nin üye olma olasılığını tartışmaya açmamasıdır" ifadelerini kullandı. Almanya ve Fransa ılımlı AB dışişleri bakanlarının, AB Komisyonu'nun tavsiyesine uyarak Türkiye ile kısmi olarak askıya alınmasını istediği 8 müzakere başlığı şöyle: Malların serbest dolaşımı, iş kurma hakkı ve hizmet sunumu serbestisi, mali hizmetler, tarım ve kırsal kalkınma, balıkçılık, ulaştırma politikası, gümrük birliği ve dış ilişkiler olarak sıralandı. Avrupa Birliği'nin aldığı bu kararla Türkiye, 14-15 Aralık'taki Brüksel Zirvesi'nin gündeminden düşmüş oldu. İşte 8 madde AB, KKTC için sözler verdiğini kabul etti ama 'önce ek protokol' dedi 'BUNLAR FARKLI KONULAR' AB dışişleri bakanları bir yandan Türkiye'ye yaptırım uygulama çabası içine girerken, diğer yandan alınacak olumsuz bir karar nedeniyle sürecin kapsamlı düzeyde zarar görmesini engellemenin yollarını aradılar. Toplantı, Türkiye'ye destek veren ülkelerle sürecin zorlaştırılmasını isteyen ülkeler arasındaki tartışmaların etrafında şekillendi.Almanya-Fransa ikilisinin beklenenden daha "yumuşak" bir tutum izledikleri toplantıda, en sert çıkışlar Yunanistan, Rum Kesimi ve Avusturya'dan geldi. Bazı bakanların Türkiye lehine yaptıkları sert çıkışlar toplantıya damgasını vurdu. Belçika Dışişleri Bakanı Karel de Gucht, Ankara'ya tam destek veren bir konuşma yaptı ve Rum Kesimi'ni yaşananların en önemli sorumlusu olarak gösterdi. İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt de verilmiş olan hukuki ve siyasi sözler bulunduğunu hatırlatarak, AB'nin de belli konularda Türkiye'ye karşı yükümlülüklerini yerine getirmesi gerektiğini hatırlattı. AB Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehn'in de Kıbrıs Rum Kesimi'ne yönelik sert yaklaşımı gözlerden kaçmadı. Rehn, Kıbrıs sorununun 40 yıldır sürdüğünü ve artık bir çözüm gerektiğini vurguladı. Türkiye'nin yaptığı "liman" önerisi ise bakanlar tarafından ele alınmadı. Dönem Başkanı Finlandiya, toplantının başında konuya değinip genel bir bilgi verdi. Ancak bunun ötesine geçen bir tartışma yaşanmadı. Bakanların öneriyi ele almamalarının en önemli nedenini bu önerinin net ve yazılı olmaması oluşturdu. AB Dönem Başkanı Finlandiya'nın Dışişleri Bakanı Erkki Tuomioja, Türkiye'nin adım atması halinde bunun olumlu olarak değerlendirileceğini, ancak esas olanın Ek Protokol'ün tam olarak uygulanması olduğunu söyledi. KKTC üzerindeki izolasyonların hafifletileceği mesajını da veren Tuomioja, AB Konseyi'nin 2004 yılında bu yönde aldığı kararların "tamamlanmamış iş" olarak görüldüğünü ve yaşama geçirileceğini dile getirdi. Ancak Tuomioja, Türkiye'nin Ek Protokol yükümlülükleriyle AB'nin KKTC'ye doğrudan ticaret yükümlülüğünün "birbirinden bağımsız olduğunu" savundu. Öneri tartışılmadı AB, KKTC'yi hatırladı! Avrupa Birliği, Ek Protokol'ü uygulamaması nedeniyle Türkiye'ye yaptırım uygulama kararı alırken kendisini KKTC'ye verdiği sözleri hatırlamak zorunda hissetti. AB Komisyonu'nun ve Türkiye'ye destek veren ülkelerin baskısıyla KKTC'ye yönelik izolasyonların kaldırılması konusunda "kararlılık" vurgusunun yapılacağı bir metin hazırlanmasına karar verildi. AB, metnin içeriği üzerinde anlaşsa da belge ocak ayındaki dışişleri bakanları toplantısında açıklanacak.AB, bu metinde 24 Nisan 2004'te yapılan referandum sonuçlarını not edip birleşmiş bir Kıbrıs'ın AB üyesi olamamasından duyduğu üzüntüyü dile getirecek. Sözümüzü tutmadık Avrupa Birliği (AB) Dönem Başkanı Finlandiya'nın Başbakanı Matti Vanhanen, AB'nin Türkiye'ye verdiği sözleri yerine getirmediğinin doğru olduğunu söyledi. CNN Türk ve NTV'nin haberlerine göre Vanhanen, Helsinki'de gazetecilerin sorularını yanıtlarken, AB'nin Türk tarafına karşı taahhütlerini yerine getirmediği eleştirilerinin anımsatılması üzerine, "Evet, doğru. AB yükümlülüklerini yerine getirmedi. Fakat, Türkiye yükümlülüklerini yerine getirmeli" dedi. Vanhanen, "Söylediğinizden 'İki taraf da yükümlülüklerini yerine getirmedi. Ama öncelikle Türkiye yükümlülüğünü yerine getirmeli, ilk adımı o atmalı' dediğiniz mi çıkıyor? Bu sizce adil mi?" sorusu üzerine de, "Anlıyorum, ama bu eski bir mesele..." yanıtını verdi. Ankara karardan memnun olmadı AB'nin dünkü kararı Ankara'da hayal kırıklığı yarattı. Toplantının sonucunu Milliyet'e değerlendiren Dışişleri kaynakları, "Bu karar 14 Aralık'ta onaylanırsa, AB Türkiye'nin stratejik önemini bir kenara bırakarak, Rumların elinde esir haline geldiğini tescil etmiş olacak. Buna tepkisiz kalmamız beklenemez. Tepkinin ne olacağı konusu siyasi bir karardır, hükümet belirleyici olacaktır" yorumunda bulundular. Hükümetin nasıl bir tutum sergileyeceği de bugün Dışişleri Bakanlığı'nın yapacağı açıklamayla ortaya konacak. Diplomatik kaynaklar, Türkiye'nin müzakerelerden tek taraflı çekilmesi olasılığının gündemde olmadığını, ancak AB'ye ne kadar dar görüşlü karar olduğunu gösterecek güçlü bir tepki verilebileceğini belirttiler.