Siyaset Ağzından çıkanı kulağın duysun

Ağzından çıkanı kulağın duysun

15.04.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:

TÜSİAD’ı ekonomiyle ilgili hassas davranmamakla itham eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, HDP’nin Ağrı ile ilgili iddialarına “Külliyen yalan” yanıtını verdi. Erdoğan, Papa’yı da kınadı.

Ağzından çıkanı kulağın duysun

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ağrı’da yaşanan çatışmaya ilişkin olarak, “Bir provokasyon varsa bu, devletin değil, terör örgütünün güdümündeki partinin kurguladığı bir provokasyondur” dedi.
Erdoğan, dün Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mehmet Büyükekşi ve beraberindeki heyeti kabulünde şunları kaydetti:

TÜSİAD’A ELEŞTİRİ: Gerek ihracat noktasında gerek ekonomiyle ilgili konularda en hassas olması gereken kurumların içinde TÜSİAD geliyor ancak TÜSİAD Başkanı yaptığı açıklamalarla istikrar ve güveni baltalamaya çalışan, iş dünyasını tedirgin eden bir tavır içinde. Bu üslup yanlış. TÜSİAD’ın mensuplarını yatırın masaya, hepsi güçlerini bire beş katladılar. Bire beş katlıyorsun ve ondan sonra hala istikrarsızlıktan bahsediyorsun, böyle bir şey olabilir mi? Bu ülkede bir istikrarsızlık olursa, bu yanlışın bedelini ödeyecek olan şahsen TÜSİAD’ın başkanı değil, tüm iş dünyası, tüm Türkiye’dir. Onun için TÜSİAD gibi kurumun başında olan insanların, ağızlarından çıkanı kulaklarının duyması gerekir.

NE TÜR BEDELLER ÖDETTİ:
TÜSİAD Başkanı’nın geçmişte Türkiye’ye ne tür bedeller ödettiğini gayet iyi bilen birisiyim. Hangi işle iştigal etmişse o iş sebebiyle yaptıkları ve ödettikleri bedeller ortadadır. Hangi denetim kurumunda ne gibi görevler yaptılar ve oralardan ne tür bedeller ödettiler, üzerinde durulması lazım. Bundan sonra bu tür yeni bedellere fırsat vermeyeceğiz. Türkiye’nin büyümesinden, güçlenmesinden, kalkınmasından milletimiz ve dostlarımız ne kadar memnunsa içimizdeki birtakım gafillerle dışarıdaki birtakım odaklar o kadar huzursuzdur, mutsuzdur. Düşünebiliyor musunuz bu ülkede büyüme oranı beklenenden düşük çıktı, enflasyon ve işsizlik azıcık kıpırdadı diye adeta sevinç naraları atanlar var.

İSTİSMARIN ÖNLENMESİNE YÖNELİK TEDBİR: Diyadin ilçesinin köyünde ağaç dikme adı altında etkinlik yapılacağı bilgisi ilgili kurumlara ulaşıyor. Daha önce benzer adlar altında yapılan etkinliklerde vatandaşlara seçimlerdeki tercihleri konusunda baskı yapıldığı haberleri alındığı için valiliğimiz etkinliğe izin vermiyor. Buna rağmen hem etkinlik alanına gelmesi muhtemel katılımcıların güvenliğini sağlamak hem de bölücü terör örgütü mensuplarının istismarına izin vermemek için güvenlik kuvvetlerimiz bölgede tedbir alıyorlar. Bu çerçevede görev yapan jandarma birimlerimizden birinin üzerine Tendürek Dağı tarafından geldiği anlaşılan bölücü terör örgütü mensupları tarafından ateş açılıyor. Etkinliğe katılan vatandaşlara yönelik herhangi bir zor kullanma veya özel olarak planlanmış bir operasyon söz konusu değil. Sadece bölgeye gelen vatandaşların güvenliklerinin sağlanmasına ve bölücü örgüt mensuplarının etkinliği istismarının önlenmesine yönelik bir tedbir alınıyor.

ÖRGÜTÜN GÜDÜMÜNDEKİ PARTİNİN PROVOKASYONU Bir provokasyon varsa bu devletin değil, terör örgütünün güdümündeki partinin kurguladığı bir provokasyondur. Yaralanan jandarma personelimizin kendi haline terk edildiği, böyle bir iddia var ya, güya orada jandarma yaralı halde bırakılmış, onları siviller, kendi mensupları oradan gelip almış. Bunların hepsi kayıtlarla, resimlerle zaten elimizde mevcut. Bunların tümü, külliyen yalandır. Yaralıları almak üzere bölgeye giden helikopterlere ateş açıldığı için askerler hastaneye zor şartlarda ulaştırıldı. Askerlerin taşınmasına yardımcı olan siviller bunu kendi istekleriyle yaptılar. Bölgede bulunan HDP mensupları bahane edilerek bu meselenin istismarının vicdana ve ahlaka sığan bir davranış olmadığı, hadise açık ve net bir şekilde ortadayken birileri meseleyi kendi meşreplerine göre başka taraflara çekme çabası içine girdi.

KENDİNİZİ NE SANIYORSUNUZ: Ağrı’da yaşanan hadisenin, devletin, çözüm süreci konusundaki duruşuyla bir ilgisi yok. Bu olay, bölücü terör örgütünün ve onunla aynı çizgideki siyasi partinin samimiyetsizliğinin bir defa daha ispatı mahiyetindedir. Neymiş efendim, bölücü örgüt mensupları da bu etkinliklere katılma hakkına sahipmiş. Siz kendinizi ne sanıyorsunuz, bu devleti, bu milleti ne sanıyorsunuz? Çözüm süreci askeri bir zorunluluğun değil siyasi bir kararın neticesinde başlatılmıştır.

PAPA’YI KINIYORUM: Geçen yıl 23 Nisan’da dünya liderlerine gönderdiğim açıklama herkes tarafından biliniyor. Biz aynı yerdeyiz. Asla acıları yarıştırmanın, acılar üzerinden bir siyasi rant elde etmenin çabası içinde değiliz. Bugün Ermeni meselesini tartışmak istiyorsak önce hadiseyi gerçek boyutları ile ortaya koymamız lazım. Bu da tarihçilerin işidir. Sadece siyasi lobilerle, parlamentoları dolaşarak oralardaki maalesef Ermeni diasporasının ilişkilerle meydana getirmiş olduğu bu ilişkiler neticesinde Türkiye aleyhinde netice almaya çalışacaksınız. Tarihçilerin işini siyasetçiler, din adamları aldığı zaman oradan hakikat değil, işte bugün olduğu gibi hezeyan çıkar. Bu vesileyle tekrar ortak komisyon çağrımızı yineliyor ve arşivlerimizi açmaya açık olduğumuzu vurgulamak istiyorum. Papa’yı da bu tür yanlışlara herhalde bir daha düşmez diye kınıyorum ve uyarmak istiyorum.

Haberin Devamı

Başa İngiliz firması geçmişti

TÜSİAD’da ocak ayının sonunda başkanlık koltuğunu Haluk Dinçer’den devralan Censen Başaran Symes, 2013 yılının Nisan ayına kadar uluslararası denetim ve danışmanlık firması PwC’nin (Pricewaterhouse Coopers) Kopenhag, Londra ve İstanbul ofislerinde çeşitli kademelerde görev üstlendi. Mart 2014 itibariyle Alman siforta devi Allianz’ın Türkiye operasyonlarının Yönetim Kurulu Başkanlığı görevine getirildi.
Ne demişti?
TÜSİAD Başkanı 10 Şubat tarihinde enflasyondaki artış ve bozulan güven ortamı söylemlerini kullanarak, bunları itibarı zedelenmiş Türkiye hikayesinin bir sonucu olarak gördüğünü ifade etmişti. Symes, “Türkiye’de enflasyon yükseldi maalesef. Düşürülmesi yönündeki politikalar başarıya ulaşamadı. Bugünkü enflasyon dinamiği büyümenin, rekabet gücünün potansiyel bir engeli olarak karşımızda duruyor. Üzülerek söylemeliyim ki bu potansiyel riski bizi oldukça tedirgin ediyor” ifadesini kullanmıştı. (EKONOMİ SERVİSİ)

Haberin Devamı

Lüksemburg Leaks yüzünden mi?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, TÜSİAD Başkanı Censen Başaran Symes’e yönelik ağır eleştirisinde, “Hangi denetim kurumunda ne gibi görevler yaptılar ve oralarda ne tür bedeller ödettiler, bunun üzerinde iyi durulması lazım...” ifadesine yer vermesi, akıllara geçen yılın sonunda patlayan “Lüksemburg Leaks” skandalını getirdi.
Dünyanın değişik ülkelerinden 40 gazete, Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu (ICIJ) ile işbirliği içinde yayınladığı belgelerle, Lüksemburg’un 340 küresel şirketle gizli vergi anlaşmalarını açığa çıkarmıştı. Toplam 28 bin sayfa olduğu söylenen gizli anlaşmaların, küresel şirketler adına dünyaca ünlü danışmanlık şirketi PricewaterhouseCoopers (PwC)tarafından Lüksemburg devletiyle tartışılarak kaleme alındığı öne sürülürken, Lüksemburg’un, yüzlerce küresel şirketin vergi kaçakçılığı yapmasına yasal yoldan yardımcı olduğu iddia edilmişti. Buna göre küresel şirketler, Lüksemburg’daki şube veya yan şirketler kurup, böylece kâr ettikleri ülkelere vergi ödemekten kurtuluyordu. PwC’den sızan bilgilerde, olaya, Türkiye’de bulunan 6 yabancı şirketin de karıştığı öne sürülüyordu.