Siyaset Ankara'da bunlar konuşuluyor

Ankara'da bunlar konuşuluyor

01.07.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

Ankara'da bunlar konuşuluyor

Ankarada bunlar konuşuluyor





Başbakan’ın sağlığının yürümeye elvermemesi üzerine gündeme gelen "Başbakanlık’taki makama asansör" projesinin ortaya atılmasıyla gerçekleşmesi arasında neden bu kadar uzun zaman geçtiğini kimse anlayamamıştı. Meğer, Türkiye’de Ecevit’in özel koşulları için zorunlu hidrolik, yüksek kalitede asansör yokmuş. Dışarıdan getirmek de iki ay alıyormuş. Türkiye’deki büyük imar projelerinden birinden artan uygun bir asansör seçeneği de düşünülmüş. Sonunda Başbakanlık ihale için Bayındırlık Bakanlığı’na yazı yazmış. Şimdi sonuç bekleniyor. Başbakanlık Temmuz ortasında "Ecevit asansörüne" kavuşacak.

Başbakan Bülent Ecevit’in rahatsızlığıyla başlayan erken seçim süreci başta iktidar ortakları olmak üzere bütün partilerde yüzde 10’luk ülke barajı korkusunu depreştirdi. Yargı çemberine alınan AKP’nin seçime girememesi, ya da Recep Tayyip Erdoğan’sız girmek zorunda kalması halinde ortaya çıkacak tabloyla ilgili hesaplar şimdiden yapılıyor. Kamuoyuna yansıyan anketler CHP ve DYP’nin baraj sorunu yaşamayacağını gösteriyor ancak sandıktan çıkan dağılımın beş büyük partiyi de yüzde 10’un altında bırakması halinde ne olacağını kimse bilmiyor. Çünkü bu konuda yasal hiç bir hüküm bulunmuyor. Seçimler tekrarlanır mı? Sadece bir parti barajı aşarsa siyasi sonuçları ne olur? Şu sıralarda Başbakanlık’ta seçim yasasının "beyin fırtınası" yapılıyor.

MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin Çankaya Köşkü’ndeki AB zirvesinin ardından savurduğu "çekiliriz" tehdidi sadece Ecevit’le Yılmaz’ı etkilemedi. Bu açıklamayla birlikte belirsizlik süreçlerinin klasik krizi bürokrasiyi vurmuş görünüyor. Başbakanlık’ta yetkililer "bürokratlara" imza attıramamaktan yakınıyor. Kurul başkanları ve genel müdürler başta olmak üzere herkes "hükümet gitti gidecek, başıma ne gelir bilinmez" kaygısıyla dolma kalemlerini çekmecelere kitlemiş vaziyette. İş o kadar çığırından çıkmış ki, başta Kocaeli ve Düzce olmak üzere deprem bölgesinde boşa çıkan prefabrike evlerin, Çocuk Esirgeme Kurumu’na muhtaç talihsiz yavrulara tahsis edilmesi için gereken imzadan bile kaçanlar var.

AB Zirvesi için Sevilla’e giden Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in toplantılardan hafızalarda kalan görüntüsü Türkiye’nin Senegal’i altın golle eleyip yarı finale yükseldiği saatlerde eline verilen bir Türk bayrağını coşkuyla sallamasıydı. Ancak, bu ünlü bayrağın öyküsü bununla bitmedi. Anlatılanlara göre bayrak, Cumhurbaşkanlarının yurtdışı gezilerinde bir dışışleri mensubuna zimmetlenen bayraklardan biriymiş. Bayrak Sezer’in elinden çıkıp başka ellerde dolaşmış ve bir süreliğine kaybolmuş. Devlet bu; neyin hesabını soracağı belli olmaz. Dışişleri mensubunu bir telaş sarmış. Cumhurbaşkanlığı yetkilileri, dışişleri yetkilileri, basın mensupları derken kan ter içinde üzerine zimmetli bayrağı saatler boyunca aramış. Sonunda bayrağı bulmuş ama yarı final coşkusunu en son o yaşamış.

Futbola olan ilgisiyle bilinen Mesut Yılmaz, geçtiğimiz hafta Avrupa Konvansiyonu toplantıları ve TOBB’un düzenlediği konferansa katılmak için üç günlüğüne Brüksel’e gitmişti. Milli Takım’ın final ümidini henüz kaybetmediği günlerde yoğun bir programı olan Yılmaz bir fırsatını bulup TOBB heyetinde bulunan işadamlarıyla futbol sohbeti yapmış. Yılmaz, bu sohbette "Şenol Güneş’i Milli Takım’ın başına ben getirdim. Eğer, ilk turu geçemeselerdi herkes bana yüklenecekti. Şimdi herkes Hıncal Uluç’a yükleniyor" demiş.