Siyaset Arınç Başbuğ'a saydı döktü

Arınç Başbuğ'a saydı döktü

18.01.2012 - 12:28 | Son Güncellenme:

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Sayın Başbuğ, aynı zamanda eline lav silahını alıp ona boru diyen bir insandı. Islak imza, bilmem ne imza tartışmalarına da ’kağıt parçası’ diyen birisiydi.

Arınç Başbuğa saydı döktü

Bırakınız onu söylemesini, benimle ilgili iddiaları, ’O gözetleme emrini ben verdim’ diyen kişiydi. Yani neyi, ne zamanda, ne kadar doğru söylediğini bilemiyorum. Herhalde yargı, bunların hepsini değerlendirecektir" dedi.

Arınç, TV8 kanalında katıldığı canlı yayında gündemdeki konuları değerlendirdi.

Bülent Arınç, "Zatıalinizle ilgili çok üzüntü duyduğumuz gelişmeler olmuştu. Suikast iddiaları ve hazırlığı üzerinde yakalanmıştı bir grup. Kozmik odalara girebilmek için mi yaptınız?" sorusu üzerine, "Ben girmedim kozmik odalara. Savcı ve hakim girdi, ne bulduklarını da bilmiyorum. Ama acele etmesinler. Allahım, kalmasın alemde hiçbir hakikat nihan. Her şey ortaya çıkar, her şey ortaya çıkar, bekleyelim" diye konuştu.

Arınç, "Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un savunmasının bir yerinde ’Hani nerede o iddialar, kim suikast yapıyormuş’ gibi sözlerin geçtiğinin belirtilmesi üzerine "Sayın Başbuğ, aynı zamanda eline lav silahını alıp ona boru diyen bir insandı. Islak imza, bilmem ne imza tartışmalarında da kağıt parçası diyen birisiydi. Bırakınız onu söylemesini, benimle ilgili iddiaları, ’O gözetleme emrini ben verdim’ diyen kişiydi. Yani neyi, ne zamanda, ne kadar doğru söylediğini bilemiyorum. Herhalde yargı, bunların hepsini değerlendirecektir" dedi.

"Terörle mücadele için kahraman, emirler veren genelkurmay başkanını terör örgütü lideri olarak içeri attırdıklarına ilişkin eleştirilerin" sorulması üzerine de Arınç, şunları kaydetti: "Türkiye’de güçlü bir yargı var ve bu yargı kendi görev alanı içinde soruşturma yapıyor. Bu soruşturma kapsamında da görüyoruz ki hiç kimse dokunulamaz, kendisi hakkında söz söylenemez, dava açılamaz değil. Bunların içinde muvazzaflar da olabilir emekliler de olabilir, bürokratlar da olabilir, siyasetçiler de olabilir. Yani Mehmet Ağar hakkında şu kadar yıl ağır hapis cezası vermiş olan bir yargı, bugün söz konusu edilmiyor da bir Genelkurmay eski başkanıyla ilgili bir iddiayı diline doluyorsa, bu çift taraflı davranmak olur.

Biz hepsinden şahsen üzüntü duyuyoruz. Yani bu makamlara gelmiş insanların böylesine ağır suçlarla itham edilmesini, tutuklanmalarını doğrusu üzüntüyle karşılarız. Bu bizim şahsi kanaatimizdir. Ama yargı bir şeyi araştırıyorsa, bir suç şüphesi üzerine, bir delil üzerine, işlenmiş bir olayı açığa çıkarmak istiyorsa bununla ilgili yapacağı yargısal işlemde hiç kimsenin gözünün yaşına bakmaz, bakmamalı. Dolayısıyla beni şununla itham ediyorlar.

Unutmasınlar bu ülkede başbakan ve iki bakanı da saçma sapan iddialarla idam edilmiştir. Biz neler gördük, neler yaşadık. Namazcı Rüştü Erdelhun dedikleri eski genelkurmay başkanı, darbeye karşı çıktığı için bütün rütbelerini sökerek, tokatlayarak, alaşağı edenler, şimdi darbecilik suçuyla mahkeme önüne çıkıyorlarsa tarihin tekerrür olduğunu da unutmasınlar."

Haberin Devamı

-"Elinden oyuncakları alınmış çocuklar hep böyle feryat ederler"-

Bülent Arınç, "yargıyı ele geçirdikleri iddialarına" ilişkin de "Yargıyı ele geçirdiler iddiası çok saçma bir iddia. Çok yanlış bir iddia. Çok siyasi, polemik gerektiren bir iddia" diye konuştu.

Kesinlikle böyle bir şeyin söz konusu olmadığını belirten Arınç, "Geçmişte yargıdan en çok şikayet eden, mağdur olan bir siyasi grubun, elinden siyasi hakları alınan, tazminatlara mahkum edilen, cezaevlerine gönderilen bir siyasi düşüncenin bugün yargıyı ele geçirdiğinden bahsetmek mümkün değil" dedi.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, şöyle devam etti: "Şunu söylemek istiyorlar, bütün hazmedemedikleri şey, anayasa referandumunun halk tarafından kabul edilmesidir. Çünkü referandumda kabul edilen konular içerisinde HSYK’nın düzenlenmesi vardır. Eskiden 5 kişinin bütün yüksek yargıya hakim olabildiği bir yer, şimdi 22 kişi tarafından temsil ediliyor ve bunların yüzde 70’i de birinci sınıf hakimlerin içinden seçimle geliyor. Tabii 5 kişinin elinde bulunmasıyla, 22 kişinin, farklı kanallardan seçilmiş, tabanı genişlemiş bir yönetim tarafından tayin edilmesi, seçilmesi, bir kısım kişilerin işine gelmiyor. Dolayısıyla HSYK’nın yeni aldığı bu 22 kişilik, genişlemiş tabanı ve bütün görüşlerin ortaya çıkmasıyla meydana gelen şey, birilerini rahatsız ediyor.

İkincisi Anayasa Mahkemesindeki üye sayısı değişti. Yargıtayda, Danıştayda yeni üyeler seçildi. Bunlar oradaki tabu sayılabilecek konuları, geçmişte yargıyı arka bahçesi gibi gören siyasi zihniyetleri fevkalade rahatsız etti. Yani CHP için geçmişte söylenen bir şey, CHP artı ordu, eşittir iktidar. O gitti, hamdolsun ki ebediyen gitti. Şimdi CHP artı yüksek yargı, eşittir iktidara dönüşmüştü. O da gitti. Elinden oyuncakları alınmış çocuklar hep böyle feryat ederler ve bunları sanki bir başkası ele geçirdi gibi. Yani 17 kişi olursa Anayasa Mahkemesinin üye sayısı bundan AK Parti ne kazanmış olacak? Yüksek yargı kazanmış olacak. Hem elindeki iş yüküyle hem bireysel başvuruyla hem de mümkünse farklı düşüncelerin, görüşlerin özgürlük alanında birleşmesiyle Anayasa Mahkemesi güçlenmiş olacak. Yargının yükü fazla diyorsunuz, o zaman üyelerini arttırın. Biz bunu istediğimiz zaman artırmadılar. ’Burası daha iyi, bu kadarla kalsın’ dediler. Şimdi yine birinci sınıf hakimlerden seçilen Yargıtay ve Danıştay üyeleriyle zenginleşti, yeni daireler kuruldu. Yargıtay Başkanının kendi ifadesi, ’Bir yıl içinde hukuk dairelerinde biriken bütün dosyaları temizleyeceğiz’ diyor.

Zaman aşımından düşen on binlerce dosya vardı. Bunların sorumlusu yüksek yargı değil miydi? Şimdi onlar çözülüyor. Bundan şikayet edeceklerine sevinmeleri lazımken, AK Parti yargıyı ele geçirdi deniliyor. Bu saçma sapan bir iddia." -KCK operasyonları- Arınç, "KCK operasyonlarıyla, hak arayan Kürt kökenli vatandaşların hapse atıldığı iddialarına" yönelik soruya da şu yanıtı verdi: "Benim meclisteki konuşmam, grubum adına yaptığım konuşmamdır. Sıfatım bellidir. Biz buna inanıyoruz, gönülden inanıyoruz. Bu ülkede etnik kökeni ne olursa olsun, bütün yurttaşlarımızı kendi öz kardeşlerimiz, birinci sınıf vatandaşlarımız olarak görüyoruz ve bu etnik kökenleri itibarıyla kendilerini bu şekilde ifade eden herkese, anayasanın tanıdığı bütün hakları, insan haklarını, kesemizden değil, anayasanın teamül hükümleri olduğu için elbette tanıyacağız, tanıyoruz, tanımaya devam ediyoruz. Bu ayrı bir konu, bugüne kadar yaptıklarımızı tek tek sayabiliriz. Bundan sonra yapacaklarımız da var. Ama bu KCK operasyonları ve bu operasyonlar içerisinde gözetim altına alınan, tutuklu olan kişilerle hiç bağlantısı olmayan bir konu.

Türkiye’de suç örgütleri varsa, suç işleyenler varsa, bunlarla yasal yoldan mücadele edilecektir. Biraz önce Hrant Dink davasını konuştuk. Burada da 18, 20, 25 kişilik bir suçlanan grup vardı. Bunlardan bir kısmı ceza aldı, büyük bir kısmı beraat etti ve biz bunu kendi aklımıza göre eleştirmeye çalışıyoruz.

KCK denen, yani PKK’nın şehir örgütlenmesi ve birbirine bağlı bir hiyerarşik yapıda kanun dışı örgüt haline gelmiş bir oluşumu deşifre eden bir yargı kararı varsa, buna karşı söylenecek tek şey, yargının bu konuda bütün soruşturmaları yapması, kovuşturmayı yapması ve yargı kararıyla bu insanların hukuki vasıflarının ortaya konmasıdır. Elbette bunlar yapılacak, bunun gibi başka operasyonlar da yapılacak. Bu yargının işidir. Bizim söylemek istediğimiz, 74 milyon içinde kendi kimliği içinde huzur, refah ve mutlulukla yaşamayı, kendisini layık biçimde temsil etmeyi düşünen herkese, anayasanın ve insan haklarının tamamının herkes gibi eşit olarak tanınmasıdır. Biz bunu yapacağız. Bu sözlerin içinde suç örgütleri yok." "Hükümete muhalefet edecek gazetecilerin kalmadığı, hepsinin cezaevinde bulunduğuna yönelik eleştirilerle" ilgili soru üzerine ise Arınç, "Baksınlar köşe yazılarına, gazetelerin eklerine, söylediklerine. Çok şükür ben basından sorumlu bir başbakan yardımcısı olarak, içeride olanların da suçlamalarının karşılığını söylüyorum ama bunun dışında gazeteleriyle, televizyonlarıyla, dergileriyle, sosyal medyasıyla müthiş bir eleştiri hakkının da gümbür gümbür kullanıldığını görüyorum. Hiçbir sıkıntı yok, herkes istediğini yazıyor. Hem de fazlasıyla" diye konuştu.