Siyaset Bilgi çağına ne kadar yakınız?

Bilgi çağına ne kadar yakınız?

13.03.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Bilgi çağına ne kadar yakınız?

Bilgi çağına ne kadar yakınız


SİYASET KÜRSÜSÜ


       Tarih boyunca, bölgesinde ve o günün dünyasında güçlü ve tarihe yön veren uluslar, o çağın bilgi ve teknoloji üretiminde ve kullanımında önde olanlar olagelmiştir. Bu durum, içinde bulunduğumuz çağın da gerçeğidir.
       Yaşadığımız çağda bilgi üretimi, binlerce üniversite ve on binlerce işyeri laboratuvarlarında çok yüksek ivmeye ulaşmıştır. Doğal olarak, bilginin yaşlanma ve eskime sürecini de hızlandırmıştır. Bir örnek vermek gerekirse, insanlık videoya erişmek için binlerce yıl beklemişken, videonun DVD'ye ulaşması 50 yılı bile bulmamıştır. DVD'nin ömrünün video kadar uzun olmayacağı kesindir. Benzeri örnekleri tıptan, sanayiden, büro hizmetlerine değin birçok alanda bulmak mümkündür.
       Artık, uluslar arasındaki yarış, sadece bilgiyi üretme olmayıp, aynı zamanda bilgiyi en hızlı biçimde kullanıma koyup kısa ömrü süresince en yüksek katma değeri kendi ülkesine ve insanlarına kazandırabilme kimliğine bürünmüştür.
       Böyle bir yarış ortamında, ülkemiz ne yapmaktadır? Boş durmadığı gerçek. Ülkemiz bilim adamlarının, uluslararası referans verilen bilimsel endeksteki yerinde küçümsenmeyecek gelişmeler yer almış durumda. Üniversitelerimiz bu alanda yoğun bir yarış içindedir. Umutlanmalıyız, ancak asla asla yeterli görmemeliyiz. Zira, ülkemizde 1981 - 1995 aralığında AR - GE'de çalışan bilim adamı ve mühendis sayısı bir milyonda ortalama 209'dur(1) ve 1996 yılında ileri teknoloji ürünlerinin imalat sanayii ürünleri ihracatı içindeki payı sadece yüzde 8'dir. Aynı veriler, Avrupa Birliği'nin bekleme odasında bizimle birlikte olan Macaristan ve Polonya'da sırasıyla şöyledir: AR - GE bazında 1.157 ve 1.083 ve ileri teknoloji ürünlerinin payı bazında yüzde 19 ve 11'dir.
       Yukarıdaki verilerin sergilediği görüntü aynı zamanda, ülkemiz ile diğer ülkelerin uluslararası bilgiye erişim boyutunda da paralellik göstermektedir. Ülkemizde 1996'da(2) her bin kişiden 13.8'inde kişisel bilgisayar varken, bu sayı Macaristan'da 44.1 ve Polonya'da 36.2 kişidir. İnternete erişim ise üç ülkede sırasıyla on bin kişide 3.6, 33.3 ve 11.2'dir. Sovyet İmparatorluğu'nun çöküşünü izleyen süreç içinde olan ve pazar ekonomisine uyumda sorunlar yaşayan bu ülkeler dahi ülkemizin önünde yer almaktadırlar. Bu veriler kadar çarpıcı diğer bir veri de, 1995 yılında patent almak için o ülke vatandaşlarının yaptığı başvuru sayılarıdır: Ülkemizde bu sayı 206 iken, Macaristan'da 1.117 ve Polonya'da 2.598'dir. Bu sayısal farklar, bizi karamsarlığa itmek yerine kamçılamalıdır.
       Gelişme sürecindeki diğer bir gösterge de, kişi başına ticari amaçlı enerji kullanımı göstergesidir. Bu ölçekte de üç ülkenin sıralamasına ait veriler kilogram petrol eşdeğeri olarak şöyledir: Türkiye 1.009, Macaristan 2.454 ve Polonya 2.448(3).
       Bu yazımda karşılaştırmaya dahil ettiğim iki eski Doğu Bloku ülkenin içinde bulundukları çok köklü değişim süreci içinde dahi elde ettikleri bu önemli başarıların gerisinde, elektronik bilgi paylaşım ortamına girmeden önce yazılı bilginin paylaşımı konusunda yaptıkları önemli yatırımların payı çok büyüktür. Bu bağlamda vereceğim bazı göstergeler bunu kanıtlayacaktır. Türkiye, Macaristan ve Polonya'daki halka açık kütüphanelerde bin kişi başına düşen kitap sayıları 1995 tarihinde sırasıyla şöyledir(4): 184 (evet 200'den az), 4.479 ve 3545'tir.
       Ülkemiz için 1995 yılı için yukarıda yer alan halka açık kütüphanelerdeki bin kişiye 184 kitap sayısı ne kadar küçük kaldı ise bunun gerisinde bulunan kütüphane sayılarının 1960 - 62 ve 1995 döneminde gösterdiği gelişmeler de çok ilginçtir(5): Halka açık kütüphane sayısı 1961'de 180 ve çocuk kütüphanesi 132 iken bu sayılar 1995'te sırasıyla şu düzeylerdedir, halk kütüphanesi 1.086 ve çocuk kütüphanesi 85'tir.
       Bu yazı bir bilgi paylaşımı yazısı değildir. Bu bir davetiye yazısıdır. Ülkemizde ekonomik gücü olan her kişi kendi adının bir kütüphanede yaşamasını istiyor ise halka açık bir kütüphane kurmalı veya bir yatılı ilköğretim bölge okulunun kütüphanesini donatmak yükümlülüğünü üstlenmelidir. Hatta onun ötesine geçerek, bir teknopark kurmak için sanayici ve işadamı arkadaşları ile işbirliği yapmalıdır. Bu sadece kendi iş geleceği için değil, çocuğuna miras bırakacağı işyerinin de kaderini belirleyecektir. Ulusça el ele olmak veya kader birliği yapmanın günümüzdeki anlamı budur.
       --------
       (1) Knowledge for Development, World Development Report 1998/99, sayfa 226 - 7.
       (2) A.g.e. aynı sayfalar.
       (3) A.g.e. sayfa 208 - 9.
       (4) World Education Report, Unesco Publishing 1998, sayfa 126 - 127.
       (5) DİE, İstatistik Yıllığı 1960 - 62 ve 1996.


       E-mail: hikmet.ulugbay@sim.net.tr