Siyaset Çankaya tutanakları - 2Yazıcıoğlu parmak izini sakladı

Çankaya tutanakları - 2Yazıcıoğlu parmak izini sakladı

31.12.1996 - 00:00 | Son Güncellenme:

Liderler zirvesinde Başbakan Necmettin Erbakan, Abdullah Çatlı'nın parmak izini sakladığı gerekçesiyle Kemal Yazıcıoğlu'na imalı suçlamada bulunurken, Cumhurbaşkanı ve Başbakan'a verdiği bilgilerdeki tutarsızlığı da "çelişkili ve ikiyüzlü" bir tavır olarak nitelendirdi.

Çankaya tutanakları - 2Yazıcıoğlu parmak izini sakladı

SUSURLUK kazasıyla ilgili olarak Çankaya'da toplanan liderler zirvesinin tutanaklarının dün yayınladığımız kısmı dışındaki tartışmalarda Başbakan Erbakan'ın MİT raporu ve İstanbul Emniyet Müdürü Yazıcıoğlu'na ilişkin değerlendirmeleri dikkat çekiyor. Erbakan, MİT raporunda `Susurluk'ta izahı zor ve savunulmayacak bir beraberlik ortaya çıkmıştır' görüşünü vurguluyor. Erbakan ayrıca Çatlı'nın Topal cinayetinde kullanılan silahta bulunan parmak izinin Yazıcıoğlu'nun görev başında bulunduğu 5 ay boyunca ortaya çıkarılmadığını ancak Yazıcıoğlu gittikten sonra ortaya çıktığına dikkat çekiyor. Erbakan, ima yoluyla Yazıcıoğlu'nu Çatlı'nın parmak izini saklamakla suçlarken, Cumhurbaşkanı ve Başbakan'a verdiği bilgilerdeki tutarsızlığı da "çelişkili ve ikiyüzlü" bir tavır olarak nitelendiriyor.

Liderlerin tartışmaları şöyle:
Deniz Baykal: Beni rahatsız eden bu olayın bireysel bir nitelik taşımadığının artık anlaşılmaya başlandığıdır. İstanbul Emniyet Müdürü görevinden alındı. Niye görevinden alındı? Resmi açıklama şudur; İstanbul Emniyet Müdürü diyor ki, Ömer Lütfü Topal'ın öldürülmesi olayına özel tim mensubu üç polisin karıştığı bizim İstanbul'da yaptığımız soruşturmada kendi itiraflarıyla, ifadeleriyle ortaya çıkmıştır. Bu itiraf ve ifade ortaya çıktıktan sonra Ankara'dan özel timden bir müdahale ile, özel harekat dairesinden bir müdahale ile bunlar istenmiştir. Tutanak karşılığı biz bunları iade etmişizdir ve bu insanlar salıverilmiştir...
Çiller: Sayın Cumhurbaşkanı iki tarafın üzerine de bu toplantıda gidelim diyorum. Birincisi bu adli mekanizmalarda ve idari mekanizmalarda ne aksağımız varsa koyalım. İş nereye kadar gidiyorsa götürelim. Ama ikinci boyutu da var bu işin. Bu ikinci boyutu da belgeler kimin elinde varsa o ortaya çıkaracak ki, devlet töhmet altında kalmasın.
Sayın Yılmaz 13 Aralık Milliyet'te, Susurluk olayı ve Topal cinayetiyle Sarıyer Savcılığı'na ve Devlet Güvenlik Mahkemesi'ne bilgi vereceğim diyor. 16 Aralık'ta delillerin hemen hepsi ortaya çıkıyor. Bunu kim çıkardı. Bizim atandığımız yeni İçişleri Bakanı çıkardı. Şimdi bunu da Yazıcıoğlu çıkarmadı. Bunun da altını çizmek istiyorum. Bu Çatlı'nın parmak izi vesaire davası da Yazıcıoğlu'nun elinde değil.
Şimdi önerilerede çok kısa girmek istiyorum. Bazı öneriler geldi; dokunulmazlık kalksın, bu dokunulmazlığın kalkmasını ilk önce gündeme getiren benim, ilk önce. Hükümetin kurulmasından sonra, seçim öncesi hep beraber söyledik, hatırlayacaktır, Anayol hükümeti döneminde Sayın Erbakan'a ilk önce götürdüm, Meclis çalışmaya başladı "buyrun" dedim, biz dokunulmazlık kalksın istiyoruz. Bakın TEDAŞ'lar, TOFAŞ'lar vs. burda siyasi bir takım şeyler olabilir bunu kaldıralım, bağımsız adelete götürelim. Devlet Denetleme Kurulu Sayın Cumhurbaşkanının yetkisinde olan birşey. Ama hükümet içinde hükümet, devlet içinde devlet gerekliyse yaratalım.
Necmettin Erbakan: MİT uzmanlarımızın görüşüne göre Susurluk'ta izahı zor ve savunulamayacak bir beraberlik açıkça ortaya çıkmıştır. söyledikleri bu. Silahlar ve belgeler suç amaçlı bir faaliyeti gösterir. Geçmişe ait bir çok iddia var. Ama bunlar için maddi kanıt bulmak zordur. Olayda medya ve herkesin konuşması ve konuşturulması olayı, saptırmak isteyenlere fırsat vermiştir. Bu işin aslında sessizce ve gizli yapılması gerekirdi. Birçok şeyler ortaya atılınca, kanıtları yok etmek bakımından ve lüzumsuz yerlere araştırmacıları sevk etmek bakımından saptırmalar yapılmıştır, kanaatimiz budur diyor.

Devletin içinde kontrolsüz güçlerin var olduğunu açıkça ortaya çıktığı kanaatindeyiz. MİT'in raporu budur. Görevleri bir iç müdahale içinde bulundukları kanaatindedir. Söyledikleri budur. İstihbaratta çok başlık acı bir gerçektir ve varittir diyorlar. Önerileri de şudur; güvenlik güçlerinde merkezi bir kontrolün sağlanması şarttır, bu hiziplerin kaldırılması lazım gelir. İstihbaratta da merkezi bir kontrolün sağlanması gerektir. Ve güvenlik kuruluşlarındaki güçlerindeki hizipleşmenin en kısa zamanda kurtarılması gerekir. Geçici göy koruculuğunun biran evvel kaldırılmasının zamanı gelmiştir. Şimdi ve kendisi diğer kurulşların da yapmış olduğu incelemelere göre bize neyi araştırılması hususunda bilgi verirse biz bu raporlardan sonra yeni talimatınızı bekliyoruz demektir.

Diğer kuruluşların verdikleri raporlara gelince, önce bir defa bu adli takipler bunların bütün dosyaları incelenmiş ve içinde ne var bize önemli noktalar itibariyle raporlar getirilmiştir. Dört tane mahkemede yapılmış olan incelemede iki de şimdi yeniden açıldı, altı tane mahkeme konuyu kendilerine ait yönlerde inceliyor. Önce bir defa tabii Susurluk mahkemesinde şoför tutukludur, kamyonun şoförü gelip çarpan. Ceza davasının ilk duruşması yapılmıştır, dava devam etmektedir. Özet rapor budur. Ankara Cumhuriyet Savcılığı'ndaki tahkikat, Susurluk kazasındaki Ahmet (Abdullah) Çatlı'nın üzerinde bulunan Mehmet Özbay adına düzenlenen ve eski Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar tarafından imzalandığı iddia edilen sahte belge, silah taşıma müsadesi olan bu sahte belge nedeniyle İçişleri Bakanı Mehmet Ağar hakkındaki fezlekeli dosya münderecatındaki eksiklerin tamamlanarak iade edilmesi için Ceza İşleri Genel Müdürü tarafından Ankara Cumhuriyet Başsavcısına gönderilmiştir, ikmal edilerek iade edilmesi beklenmektedir. İstanbul DGM Başsavcılığındaki tahkikat, olaydan hemen sonra siyaset - mafya - polis ilişkisi yönüyle hazırlık tahkikatı başlatan DGM Başsavcılığı şu anda Türk Ceza Kanununun 311, 296, 6136 sayılı kanuna göre kanuna muhalefetten Şanlıurfa Milletvekili Sedat Bucak hakkında fezleke düzenleyerek, 5 koruma hakkında ise dava açılması hususundaki incelemelerini tamamlayacak noktadır...

Başsavcı, Sayın Mesut Yılmaz'ın kendilerine gelip ifade vermesini beklemekte olduklarını ifade ediyor. Bu arada da tabii Yılmaz'ın DGM Başsavcısına perşembe günü telefon ederek "ifademi kim alacak?" diye sorduğunu, oradaki hakim Engin Bey'in ise "özel görüşelim" dediğini, "kimi isterseniz o alır" dediğini DGM Başsavcısının muvaffakatıyla dünkü cumartesi günü saat 17.15'te savcılıkta buluştuklarını, Mesut Yılmaz Bey'in pazar günü zirveden çıkacak sonuca göre hareket edeceğini belgeleri ya zirvede Cumhurbaşkanı'na ya zirvenin oluşturacağı komisyona veya gelip size teslim ederim demiş olduğu ifade ediliyor ve ancak ifadelerinden delil dediği şeylerin gazete kupürleri olduğu intibaının hakim olduğu da rapor ediliyor bize.

Şimdi Sarıyer Cumhuriyet Savcılığı'nda ise Ömer Topal cinayeti bütün heryönüyle tahkik edilmektedir. Her yönüyle tahkik edilirken tabii burda önemli olan konu bu üç tane koruma polisi bu cinayet yerinde miydi, değil miydi? Bu üç tane koruma polisinin İçişleri Bakanlığı'ndaki ifadesinde şahitler gösteriliyor. Ben şu lokantadaydım onlarda burdaydı, işte iki tane şahitle ben lokantada olduğuma göre demek ki ben orda değildim. Öbürü ben şunun yanındaydım, işte şahitlerim. İki gün içinde bu şahitlerden bu ifadeler alınıyor ve kendileri de serbest bırakılıyor. Tabii, iki günde bütün bunların toparlanıp, ifadelerinin alınıp serbest bırakılması fevkalade dikkat çekici bir olay olduğu için bu ara raporların bize geldiği zaman biz İçişleri Bakanlığı'mızdan rica ettik ki, bunu lütfen tekrar bütün inceliğiyle inceleyin, bu bir düzmece olabilir. Bunlar olay yerinde olabilirler, filanca kimselerin söylemesiyle hemen bu işi kapatamazsınız. İçişleri Bakanlığı'mız bu olayı şimdi derinleştirerek, yani o lokanta sahibi, onun şahidi vs. ile durumu tahkik ediyor ki acaba bu ifadeler düzmece bir ifade midir? Bu tahkikat orda yürüyor. Ancak dün yine getirilen bilgiye göre, İstanbul DGM Başsavcılığı bu ifadenin düzmece olup olmadığını tetkik etmek için o lokantacıyı getirmiş, lokantacı buradaki ifadesinde "evet bizdeydi" dediği halde, orada vermiş olduğu ifade de "ben bunları tanımam" diyor ve ordaki DGM Savcılığı'nda şimdi yeni bir ifade ortaya çıkmış. Şimdi bunlar orda mıydı, değil miydi? Onun için tabii İstanbul Emniyet Müdürü kendisi, bunlar bir takım olayları yaptıklarını bana itiraf ettiler diye Sayın Cumhurbaşkanı'na bildirmiş. Benimle yapmış olduğu konuşmasında da kendisi "bana yetki ve imkan verilecek olursa ben bu koruma görevlilerinin o Sarıyer'deki cinayette olay yerinde olduklarını ispat edebilirim" dedi bana. Demiş olduğu için ben de bunu Sayın Cumhurbaşkanımıza da söyledim. Ve kendisi görevden el çektirilmiş olduğu için şimdi kendisine böyle bir görevi vermemiz şu anda hukuken mümkün gözükmüyor, ancak bunun nasıl tespit edilebileceği hususunda tavsiyeleri ne ise bizim Başbakanlık Teftiş Kurulu onun söylediği herşeyi yerine getirmeye hazır vaziyette kendisiyle işbirliği için beklemektedir. Yalnız kendisine bir görev verip de sen git bunları incele demek şu an yapmış olduğumuz inceleme hukuken mümkün değil, fakat bildiği birşey varsa ispat edilebilmesi için görevliler onun söylediği herşeyi yerine getirmeye hazırdır...

Şimdi tabii burada asıl konu Sayın Mesut Yılmaz Bey'e geliyor. Mesut Yılmaz Beyde bant var mı yok mu? Elinde ne delil var? Böyle delil var deyip, duramazsınız. Bugün müddetiniz bitmiştir. Varsa deliliniz yarın bunu kime isterseniz, ya DGM Başsavcılığına, bak on tane merci var, hangisini istiyorsanız götürüp vermeniz gerekir, kanunen yoksa siz suçlu duruma düşersiniz. Bir insanın soruşturmaya yardımcı olmak mecburiyeti vardır. Ben de delil var der de delilleri saklarsak bu olayı örtbas etmek olur. Ondan dolayıdır ki, neyiniz varsa bunu en kısa zamanda götürüp vermeniz lazım. Bu savcının verdiği ifadeye göre bu toplantının arkasından vereceğinizi beyan etmişsiniz, bunları veriniz lütfen ki gerçek ne ise ortaya çıksın. Bunu böyle var deyip saklayamayız, bunları orta yere koymaya mecburuz.

Şimdi dolayısıyla bunlar araştırılırken, tabii bu araştırmalarda hergün yeni birşey çıkıyor, sürekli olarak. Şimdi bakınız İstanbul DGM'ye İbrahim Şahin beyin imzasıyla gönderilen bir yazı metninde İçişleri Bakanı'nın şifai onayıyla ifadesi yer almıyor. İlk önce bir yazı göndermiş nasıl bu üç kişinin İstanbul'dan teslim alındığı hakkında, o yazıda şifai onayıyla tabiri yok. Fakat bir müddet sonra başka bir münasebetle tekrar aynı yazının gönderilmesi söz konusu olmuş, bu yeni yazıda ise diğer kelimeler aynı, İçişleri Bakanı'nın şifai onayıyla diye birşey ilave edilmiş. Şimdi bu belgenin aslı nedir? onun için İstanbul DGM şimdi bunun aslını araştırmaktadır, hangisinde tahrip vardır?

Diğer yandan dört gün önce bir valiz dolusu uyuşturucu parasıyla Türkiye'ye giriş yapan Dilek Örnek İspanya'dan gelmiş ve bu iki kişiyle beraber yakalanmış, BMW aracıyla İbrahim Şahin'in koruması Ayhan Akça bunu gelmiş havaalanından o alıyor. Şimdi İbrahim Şahin Bey Özel Daire'nin Başkanı olan bir insan. Özel Harekat Dairesi Başkanlığı koruması bir BMW aracıyla meşhur bir uyuşturucu kaçakçısını havaalanından almaya geliyor. Ve bu arabayı bu BMW arabayı bu Ayhan Akça denilen koruma polisi dört aydır kullanıyormuş, bu yakalanan hanım iki senede 52 defa Türkiye'ye giriş - çıkış yapmış, şu güne kadar bu sefer getirdiği bavuldaki 28 milyar Türk lirasına tekabül eden döviz şimdi yakalanmış dört gün önce, ancak 52 giriş - çıkış esnasında 1,5 trilyon yurda sokmuş ve bu hanıma her seferinde 1000 Mark ücret veriyorlarmış. Kendisinin aldığı da 1000 mark, "Ben sadece bir taşıyıcıyım, veriyorlar götürüyorum" demiş. Şimdi tabii İbrahim Şahin'le ilgili görüldüğü için bu olayda bütün bu incelemeler yapılıyor. Bütün ayrıntılarıyla, bağlantılarıyla ne var ne yok belli olması için. Dolayısıyla şimdi bu dört gün önce oluyor. Olay tüm yönleriyle araştırılıyor. "Adalet mekanizması işlemiyor" ya da "Adalet gecikiyor" denmemesi gerekir.

Deniz Baykal: Devlet Denetleme Kurulu'nu harekete geçirmek düşünülebilir, ama takdir Sayın Cumhurbaşkanınındır. Bu da harekete geçirilebilirse iyi olur. Ama bu dokunulmazlıkları kaldırmaya siyasi engel.
Mesut Yılmaz: ... siyasi... anlamında mı?
Deniz Baykal: O taahhüdü. Yani önce bir siyasi irade olarak o taahhüdü söyleyelim ve ona bağlı olarak ayrıca eğer dokunulmazlıkları kaldırma konusunda Anayasa'mızdaki dokunulmazlık maddesinin daraltılması konusunda Meclis'teki çalışmayı hızla sonuçlandırma isteğimizi hep birlikte söyleyebilirsek, ya da katılanlar söyleyebilirse zannediyorum bu toplantının boş bir toplantı olmadığı konusunda bir izlenimi kamuoyuna vermeyi başarabiliriz.
Necmettin Erbakan: Şimdi zat - ı alinize bir dakika sabrınızı rica edeceğim. Bir iki noktaya müsaade ederseniz toplamadan önce temas edeyim.
Bir yandan şunları duyurdunuz. Yani bir takım pasaportlar verilmiş, bir takım vakalar Bunlar için soruşturmalar zaten açıldı. İçişleri Bakanlığı bu pasaportu nasıl vermiş? Şimdi televizyonlarda naklettiler. Geliyor birisi muhtara, işte şurdaki karakol benim ikametgahım gösterilmek üzere ben polisim, burda ikamet kağıdı veriliyor diye zorluyor. Muhtar da ne yapayım beni böyle zorladığı için ben de mühürü bastım verdim diyor.
Görüldüğü gibi bütün noktalarda, mesela bu üç tane korumanın orda olup olmadığı hakkında tahkikat derinleştirilmiştir. DGM Savcısı bir yandan, İçişleri Bakanlığı bir yandan bu ifadelere itibar etmeyip yeniden soruşturuyor. Soruşturulması lazım dediğiniz soruşturuluyor. Diğer yandan bu insanın bir iddiası var İstanbul Emniyet Müdürünün. "Ben bunu ispat edebilirim," çok haklısınız, öyleyse nasıl ispat edeceksen et diyelim, onun bu potansiyel iddiasını mutlaka yasalar içersinde bir yol bulup kullanmamız gerekir.

Tabi dikkati çekecek nokta şudur; bakınız o zat vazifesinin başındayken bu parmek izi meselesi beş aydır ortaya çıkmadı. Şimdi o gitti, parmak izi meselesi ortaya çıktı. Yani bu zat böyle bizim istediğimiz gibi delilleri orta yere koyma gayreti içinde olan bir tavır sergilememiştir. Tam tersine resmi beyanında hiçbirşey yok, bu beyanların içinde. Bu tabii doğru bir davranış değil, ben itimat etmiyorum, hayır, bilakis itimat etmiyorsa bir insan bütün bu iddiaları vesikalara geçirmeye gayret etmesi lazım. Böyle iki türlü tavır içersinde olunmaz. Ama bizim için ben bunun mademki ne olduğunu ortaya çıkartabilirim diyor tamam, bu bir ip ucudur sonuna kadar giderek onu çıkartmaya çalışın, ne çıkartabilecekse çalışılsın. Bu potansiyeli mutlaka kullanmak mecburiyetimiz vardır.

Yazarlar