Siyaset Derviş ve Öztürk sınıfı geçemedi...

Derviş ve Öztürk sınıfı geçemedi...

15.11.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

Derviş ve Öztürk sınıfı geçemedi...

Derviş ve Öztürk sınıfı geçemedi...



Derviş ve Öztürk sınıfı geçemedi...




Seçim araştırmalarının ana temalarından biri, parti yandaşlarının demografik özellikleridir. "Seçmen profili" başlığı altında, parti tabanlarının yaşa, cinsiyete, gelire, eğitime göre farklılıkları ortaya konur. Örneğin Türkiye’de orta solun eğitimli seçmenlerden, orta ve üst sınıflardan ve kentlilerden daha çok oy aldığını biliyoruz. Buna karşılık, 1950’lerden itibaren merkez sağ, dinci sağ ve milliyetçi sağ kırsal alanların, düşük eğitimlilerin ve işçinin, çiftçinin birinci tercihi oldu.
3 Kasım seçimleri de bu açıdan bir değişiklik getirmedi. Örneğin üniversite mezunu seçmenlerin yüzde 43’ünün oyunu almayı başaran CHP, ilkokul mezunlarından ancak yüzde 13, ortaokul mezunlarından ise yüzde 16 oranlarında destek bulabildi. AKP ise bunun tam tersi bir grafik çizdi. Sadece üniversite mezunlarının oy kullandığı bir seçimde AKP’nin oyları 14 dolayında kalacaktı. Eğitim düzeyinin Türk seçmeninin tercihleri üzerindeki etkisi gerçekten dramatik.
Parti tabanlarını yaşa, cinsiyete göre incelediğimizde de bilmediğimiz, şaşırtıcı bir durum yok. Geçen hafta da (Milliyet, 7 Kasım) belirttiğimiz gibi, CHP orta yaşın üzerindekilere daha cazip geliyor. 55 yaşını aşmış "akil" seçmenler arasında oy oranı yüzde 28 civarında. Yani kendi ortalamasının oldukça üzerinde. Oysa, genelde yüzde 34 oy alan AKP’nin bu yaş grubundaki desteği yüzde 27.
Ama bizim bu bölümde asıl bakmak istediğimiz seçmenlerin profili değil, seçmenlerin gözünde liderlerin ve siyasetçilerin profili.

Kaç puan aldılar?
Parti liderlerini ve adları onlar kadar sık geçen Kemal Derviş, Necmettin Erbakan, Hüsamettin Özkan, Yaşar Nuri Öztürk gibi ünlüleri ne kadar beğenirsiniz? Artılarıyla, eksileriyle bir değerlendirme yapıp, 10 üzerinden bir not verseniz mesela...
Bildiğiniz gibi, eskiden sınıf geçme notu 10 üzerinden 5’ti. Genel seçmen kitlesine baktığımızda, beğenilme puanı ortalaması 5’in üzerinde olan, yani sınıfı geçen, tek bir lider var: Recep Tayyip Erdoğan. Erdoğan’ı hayli geriden Baykal izliyor. Onun arkasından da Bahçeli geliyor. Bahçeli’den sonraki isim biraz sürpriz. Sadettin Tantan’ın not ortalaması Bahçeli’ye hayli yakın. Bizim listemizdeki isimler arasında (kuşkusuz her ismi sorabilmemiz mümkün değildi) en düşük not ortalamalarını ise Mehmet Ali Bayar ile Hüsamettin Özkan almışlar. Ancak deneklerimizin dörtte biri Bayar, yüzde 18 kadarı da Özkan hakkında değerlendirme yapabilecek kadar bir fikirlerinin bulunmadığını söylemişler.

Seçmenin notu acımasız
Medyamızın çok sevdiği "çarpıcı" sözünü kullanmamaya özel gayret gösteriyorum ama, notların ortalamalarını incelerken bir sonuç bana gerçekten "çarpıcı" geldi. Kemal Derviş’in ortalama beğenilme notu (2.14), Yaşar Nuri Öztürk’ün (2.35) altında.
Genel seçmen kitlesinin, politikacılara not verirken çok acımasız bir hoca olduğu anlaşılıyor. Yalnız burada dikkat edilmesi gereken husus, her politikacının kendi tabanı tarafından nasıl değerlendirildiği. Zira bizde, mesela Fenerlilerin Galatasaraylı bir futbolcuyu "çok iyi" olarak değerlendirmeleri pek beklenmez. Politikada da, rakip partinin önde gelenine düşük not vermek yadırganmamalı.
Meseleye bir de bu açıdan bakar ve AKP, CHP, DYP, MHP ve GP tabanlarını liderlerine duydukları sevgi açısından karşılaştırırsak, ortaya çıkan manzara şöyle.
İlk söylenecek şey, AKP’lilerin liderlerine tam anlamıyla hayran oldukları. Bu partiye oy verenlerin, Tayyip Erdoğan’ı beğenme notları ortalaması 10 üzerinden 9.42! Bunun siyasal gözlemci ve analistlerin üzerinde durması gereken bir husus olduğu açık. CHP, MHP ve GP tabanları, Baykal, Bahçeli ve Uzan’a birbirine çok yakın puanlar vermişler.
Bu seçimin sıkça sorulan sorularından biri de, Deniz Baykal’ın CHP oyları üzerindeki etkisi idi. Baykal’ın CHP’ye oy kaybettirip ettirmediğini bu sorudan anlayabilmek mümkün değil. Yalnız bu bulgular "Baykal’a rağmen" CHP’ye oy verenlerin oranının düşünüldüğü kadar yüksek olmadığını işaret ediyor.
Öte yandan, CHP seçmeni Derviş’e de, Öztürk’e de geçer not verememiş. Zaten "Derviş CHP oylarını nasıl etkiledi?" sorusu doğrudan sorulduğunda da, "artırdı" diyenlerle "azalttı" diyen CHP’lilerin oranı birbirine hayli yakın (artırdı: % 41; azalttı: % 36; fark ettirmedi: % 24). Ele aldığımız partiler arasında kendi seçmeninden en düşük notu alan lider Tansu Çiller. Daha da ilginç olanı, DYP’lilerin Erdoğan’la Çiller’e aynı notu vermesi. DYP tabanı, Mehmet Ali Bayar konusunda ise iyice acımasız davranmış ve bu yeni politikacımızın ortalama notunu 1.59 olarak belirlemiş.

Partilerini beğeniyorlar mı?
Liderlerle tabanları arasındaki "duygusal" ilişkileri yorumlarken, partileri de ihmal etmememiz gerekir. Seçmenlerin oy verdikleri partiyi ne kadar beğendikleri de önemli bir soru. "Falanca partinin gerçekten çok iyi olduğunu, ülkeye yararlı işler yapacağını düşündüğünüz için mi, yoksa kötülerin arasında iyisi olduğunu düşündüğünüz için mi ona oy verdiniz?" sorusunu cevaplandıran deneklerimizin yüzde 62’si, birinci şıkkı seçmişler. Başka bir deyişle çoğunluk oy verdiği partiyi "ehven - i şer" olarak görmemiş. Peki, herkes partisini ne kadar beğenip, seviyor? Bu soruya verilen cevaplar gerçekten ilginç.
AKP, ANAP, CHP, DEHAP, DSP, DYP, GP, MHP ve SP... Bu partiler arasında, genel seçmen kitlesi içinde, beğenilme notu en düşük olanı - sizi bilemem ama - bendeniz kesinlikle tahmin edemezdim. Hiç değilse bizim örneklemimizde en düşük puan DSP’nin. Onu SP ve DEHAP izliyor. ANAP ile DEHAP’ın puanları da birbirine çok yakın.
Partilerin kendi tabanlarına bakarak bir analiz yaptığımızda, bir kez daha, seçmenlerinden en yüksek beğenilme puanı alan partinin AKP olduğunu görüyoruz. Sonra DEHAP’lılar ve ondan sonra da CHP’liler geliyor. Baktığımız partiler arasında kendi seçmenleri tarafından en az beğenileni ise ANAP. Anlaşılan yüzde beşe düşen ANAP, bu küçük oranı bile tatmin edemiyor.

Dünyanın bütün demokratik ülkelerinde ve Türkiye’de, seçimler siyasal araştırmaların yoğunlaştığı bir dönem. 3 Kasım seçimlerinden önce de çeşitli kuruluşlar tarafından pek çok kamuoyu araştırması yayımlandı. Daha çok seçim sonuçlarını tahmine yönelik olarak yapılan bu anketlerin genelde başarılı olduklarını söyleyebiliriz. Tahmin ile kesin sonucun farklı şeyler olduğunu hatırda tutarsak, bu seçimlerde ciddi araştırma şirketleri yaygın suçlamalar karşısında bir bakıma kendilerini aklamış oldular. Görebildiğimiz kadarıyla, birinci ve ikinci partilerin hangileri olacağı konusunda kimse yanılmadı.
Bunlar seçim öncesi araştırmaları... Bir de, 1950’li yıllarda Birleşik Amerika’da başlayan ve giderek diğer ülkelere yayılan seçim sonrası araştırmaları var. Sonuçlar açıklandıktan ve kimin saçının ak, kiminkinin kara olduğu belli olduktan hemen sonra yapılan araştırmalar... Seçim sonrası araştırmalarına daha çok üniversiteler önem veriyor. Çünkü seçimlerde ne olup bittiğinin ayrıntılı analizi ancak seçimlerden hemen sonra toplanan verilerle mümkün oluyor. Kuşkusuz bu bulgular, sandıkta ne olup bittiğini anlamak isteyen ve bir sonraki seçimleri düşünen parti ve adaylar açısından da adeta bir hazine gibi görülüyor.
Bilebildiğimiz kadarıyla, Türkiye’de bu tür ilk araştırmalar Nisan 1999 seçimleri sonrasında yapıldı. O sırada yürüttüğümüz araştırmanın sonuçları 2 - 6 Mayıs 1999 tarihlerinde Milliyet’te yayımlanmıştı.
3 Kasım 2002 seçimlerine ilişkin olarak, Milliyet, CNN - Türk ve Boğaziçi Üniversitesi’nin destekleri ile, daha geniş kapsamlı ve üç aşamalı bir araştırma gerçekleştirdik. Birinci aşamada, sandıkların açılmasından itibaren birkaç saat içinde başlayarak, 600 seçmenle telefon görüşmesi yaptık ve seçmen gözündeki ana temaların neler olduğunu gördük. Telefon araştırması ile ilgili yorumlarımız Milliyet ve CNN - Türk’te 7 Kasım günü özetlenmişti.
Bugünden itibaren, 1212 seçmenden yüz yüze görüşme yoluyla toplanmış verilerden derlenen sonuçları özetlemeye çalışacağız. Bu denekler Adana, Ankara, Antalya, Bursa, Diyarbakır, Gaziantep, Isparta, İçel, İstanbul, İzmir, Konya, Manisa, Tokat, Trabzon, Şanlıurfa ve Van illerine bağlı 64 ilçenin kentsel ve kırsal yerleşim birimlerinden seçildi. Araştırmaya destek olan kuruluşlara, veri toplamayı üstlenen Birim Araştırma Şirketi’nin değerli yöneticisi Ziya Güveli’ye ve uzman çalışma arkadaşlarına, anketörlerimize ve tabii bizlerle görüşmeyi kabul eden deneklerimize yürekten teşekkür ederim.

Bu seçimlerin çok konuşulan konularından biri de yolsuzluklardı. Halkın hırsızlıktan, uğursuzluktan bıktığı, artık dürüst insanları işbaşına getirmek istediği ileri sürülüyordu. Acaba bazı liderler dürüstlük açısından halkın gözünde nasıl sıralanıyordu? Deneklerimizden, bu kez bazı liderlere 10 üzerinden bir dürüstlük notu vermelerini istedik. Tayyip Erdoğan gene açık ara birinci oldu. Daha önce de söylediğimiz gibi, halkımız Erdoğan’ı seviyordu işte. Onun arkasından sıralama şöyle oldu: Baykal, Tantan, Bahçeli, Cem, Ecevit, Temizel, Çiller, Erbakan, Uzan.
Dürüstlük notu olarak Baykal’ın ardından üçüncü sırada yer alan Tantan’ın partisi yüzde birin altında oy aldı. Ortalama dürüstlük puanı 10 üzerinden 2.09 olarak bulunan Uzan ise sandıktan yüzde yedi oy ile çıktı. Liderlere verilen dürüstlük notu ile oy arasında doğrudan bir ilişki bulunmadığı anlaşılıyordu.
Genel beğenme notu gibi, dürüstlük notuna da parti tabanları açısından bakmakta yarar var. Örneğin AKP seçmeni, Erdoğan’ın ortalama dürüstlük notunu 9.18 olarak veriyor. CHP’liler ise, bunca yıldır adı hiçbir yolsuzluğa karışmamış, hakkında bu yolda dedikodu düzeyinde bile bir şey bulunmayan Baykal’a karşı o kadar cömert değil (7.91). Bu açıdan MHP tabanının Bahçeli’ye güveni biraz daha yüksek (8.36). Belki biraz şaşırtıcı ama, Genç Partililerin Uzan’a verdikleri dürüstlük notu, örneğin Tantan’a, Cem’e, Ecevit’e verdiklerinin çok üzerinde.
Daha da şaşırtıcı olan, DYP tabanının Çiller’e olan güvensizliği. Öyle görülüyor ki, DYP son seçimlere ciddi bir liderlik sorunu ile girmiş.

İDEOLOJİ VE PARTİ TABANLARI