Siyaset e-muhtıra soruşturması raftan çok dosya indirecek

e-muhtıra soruşturması raftan çok dosya indirecek

03.02.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:

27 Nisan 2007’de dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt tarafından kaleme alınan e-muhtıra ile ilgili soruşturma başlatması, o dönemde yaşanan olayları yeniden gündeme getirdi Suçduyurusunda e-muhtıranın “367 krizi” ile gölgelenen cumhurbaşkanlığı seçimi döneminde verildiği anımsatılarak, Ergenekon davasında bu konuda ortaya çıkan belgelere atıf yapıldı ANAP ve DYP’nin Meclis’e gitmemeleri konusunda asker tarafından baskıya maruz kaldığı iddia edilen belgeler doğrultusunda, Başbuğ, Koşaner ve Karadayı’nın yargılanması talep edildi

e-muhtıra soruşturması raftan çok dosya indirecek

Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcıvekilliği’nin, 27 Nisan 2007’de dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt tarafından kaleme alınan e-muhtıra ile ilgili soruşturma başlatması, o dönemde yaşanan olayları yeniden gündeme getirdi. 12 Eylül darbesini yapan Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya hakkında açtığı dava ile gündeme gelen Savcı Kemal Çetin tarafından başlatılan soruşturmaya, Adalet Platformu Başkanı Adem Çevik’in 2 Mart 2011’de İstanbul’dan bulunduğu suç duyurusu dayanak oluşturdu. Ankara’ya gönderilen dilekçede, Ergenekon davasında ele geçirilen belgede askerin e-muhtıranın yayınlandığı dönemde, cumhurbaşkanı seçimine yönelik etkilerin yer aldığı anımsatıldı ve muhtarıya kaleme aldığını söyleyen dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, kuvvet komutanları eski Genelkurmay Başkanları İlker Başbuğ, Işık Koşaner ile İsmail Hakkı Karadayı hakkında işlem yapılması istenildi. Dilekçede, olaylarda ismi geçen sivil ve askerler hakkında da soruşturma başlatılması talep edildi.

Çok sayıda kişi ifade verebilir
Dilekçeyi işleme koyan ve aynı konudaki diğer dilekçelerle birleştiren Savcı Çetin, henüz kimsenin ifadeye çağrılmadığını belirterek, “Yasa gereği suç duyuruları işleme alınır ve numaralandırılır. Bu, iddiaya ilişkin kişi veya kurumlar hakkında dava açılacağı anlamına gelmez” dedi. Savcılığın 2007’de, resen 29 Ağustos 2011’de Genelkurmay’ın sitesinden kaldırılan muhtıra konusunda inceleme başlattığı ancak sonuca bağlanmadığı da anlaşıldı.
Savcılığın soruşturmayı derinleştirmesi durumunda Nisan 2007’de yaşanan ve bugüne kadar soruşturulmayan dönemle ilgili birçok kişinin ifadesi alınacak. Bu dönemde yaşanan ve siyasi tarihe “e-muhtıra” ve “367 krizi” olarak geçen iki ayrı olay, 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in görev süresinin bitimine yaklaşılmasıyla yaşandı. 2007’de 352 milletvekiline sahip olan Ak Parti, istediğini tek başına rahatlıkla cumhurbaşkanı seçtirebileceğini düşünürken, Onursal Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, Cumhuriyet gazetesine yazdığı makalede, seçimin yapılabilmesi için, seçimin ilk turunda TBMM Genel Kurulu’nda 367 vekilin bulunması gerektiğini öne sürdü.

Herkes birbirini arıyor
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Ak Parti’nin Cumhurbaşkanı adayının Abdullah Gül olduğunu 24 Nisan’da açıklamasının ardından, kulisler hareketlendi. 367 formülünün hukuki olmadığını savunan Ak Parti, üçüncü turda salt çoğunlukla cumhurbaşkanını seçebileceğini düşünerek hareket etti. Ak Parti’nin 352 vekiline karşılık, CHP’den 151, ANAP’tan 20, DYP’den 5 vekilin bulunduğu TBMM’de 11 de bağımsız milletvekili yer alıyordu. CHP’nin tutumu bilindiğinden DYP ile ittifak görüşmeleri yapan ANAP‘ın TBMM’ye oylama için gelmesi 367 krizinin aşılması için yetecekti.

Son dakikaya kadar beklediler
Ancak hem Mehmet Ağar liderliğindeki DYP, hem Erkan Mumcu liderliğindeki ANAP, Meclis’e gelmeme kararı aldı. TBMM’deki ilk tur oylama 27 Nisan 2007’de gerçekleştirildi. 357 vekilin katıldığı oturumda, 354 kişi Gül için oy kullandı. CHP aynı gün Kanadoğlu formülünü esas alarak, Anayasa Mahkemesi’ne seçimin iptali istemiyle başvurdu. Ancak aynı akşam, tarihe geçecek bir gelişme yaşandı.

E-muhtıra açıklandı
27 Nisan akşamı, geç saatlerde, Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesine, hükümetin, irticai faaliyetlere karşı uyarıldığı sert bir açıklama konuldu. Dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın “Bizzat kaleme aldığını” söylediği metin, “e-muhtıra” olarak tarihe geçti. Anayasa Mahkemesi, ikinci tur yapılmadan tarihi kararını açıklayarak, 2’ye karşı 9 oyla, seçimin ilk turunun 367 vekilin oturuma katılmaması nedeniyle iptal edildiğini bildirdi. 6 Mayıs 2007’de toplanan TBMM’de Ak Parti, iki kez daha 367 sayısına ulaşmayı denedi, ancak ANAP, DYP ve bağımsızların destek vermemesi nedeniyle, başarısız oldu. Gül, cumhurbaşkanlığı adaylığından çekildi. 22 Temmuz’da genel seçim yapılması kararlaştırıldı. Seçimde büyük başarı elde eden Ak Parti, Gül’ü, 28 Ağustos 2007’de yapılan seçimle Köşk’e gönderdi. 27 Nisan e-muhtırası ile ilgili olarak başta Diyarbakır Barosu olmak üzere çok sayıda kişi ve kurum suç duyurusunda bulundu. Ancak kendisini yetkisiz gören savcılıklar, bu dilekçeleri Genelkurmay Başkanlığı’na gönderdi. Genelkurmay Başkanlığı ya da askeri savcılıklar ise bugüne kadar karar açıklamadı.

‘Basın açıklaması’
Ankara Barosu avukatlarından Kemal Vuraldoğan da bu süreçte, Ankara 5. İdare Mahkemesi’ne başvurarak, e-muhtıra nedeniyle 1 TL’lik manevi tazminat talebinde bulundu. Muhtıranın idari bir işlem olması nedeniyle idare mahkemesine başvurduğunu söyleyen Vuraldoğan’ın açtığı davada, mahkeme, “Açıklamanın idari eylem niteliğinde bir basın açıklaması olarak kabulü gerekmektedir” gerekçesiyle davayı reddetti.

Ergenekon’dan çıkan DVD
2009’da gözaltına alınan Ergenekon sanığı emekli Albay Levent Göktaş’ın ofisinde ele geçirildiği öne sürülen 51 Nolu DVD’den bu dönemi aydınlatabilecek iddialar çıktı. DVD’de yer aldığı iddia edilen, dönemin Genelkurmay İstihbarat Şube Müdürü Albay Turgut Ak imzalı, “İlker Başbuğ’un gayri resmi iletişim ve imaj danışmanı olarak görev yapan Doç. Dr. Nuran Yıldız’ın faaliyetleri” isimli 2 sayfalık belgede, Başbuğ’nun görevlendirdiği Yıldız’ın, DYP ve ANAP liderlerini Meclis’e gitmemeleri konusunda uyardığı, sadece Ak Parti’nin istediği bir isim seçilirse TSK’nın müdahale edeceği bilgisini verdiği iddiaları yer aldı. Belgede, Yıldız’ın, ANAP lideri Mumcu’ya, “Anayasa Mahkemesi’yle konuştuk, AKP’yi kapatacaklar. Erdoğan, Gül ya da Arınç’tan biri seçilirse TSK müdahale edecek. Yeni oluşum sözü veriyoruz” mesajı gönderdiği iddia edildi. Belgede, Anayasa Mahkemesi ile görüşüldüğü, Ak Parti’nin kapatılarak Gül, Erdoğan ve Bülent Arınç’a siyaset yasağı konulacağı, yerlerine Rifat Hisarcıklıoğlu, Sinan Aygün, Abdüllatif Şener, Cemil Çiçek gibi isimlerden yeni bir oluşum kurulacağı, ANAP ve DYP’nin bu oluşuma katılacağı gibi bilgilerin de yer aldığı öne sürüldü.

Genelkurmay yalanladı ama...
Genelkurmay Başkanlığı, belgeye ilişkin haberden sonra, “YAPILAN inceleme sonucunda iddia edilen bilgi notuna ilişkin herhangi bir bilgi, belge veya kayda rastlanmamıştır” açıklamasını yaptı. Ancak Zaman gazetesi, Genelkurmay’ın, İstanbul Başsavcılığı’na gönderdiği yazıda, belgenin doğruluğunu teyit ettiğini belirten yeni bir habere imza attı.

Haberin Devamı

‘Evet, baskı vardı’
Dönemin tanıklarından eski DYP milletvekili Ümmet Kandoğan, şöyle konuştu:
“25 Nisan’da GİK toplantımız vardı. ANAP ta aynı saatlerde toplantı yapıyordu. Ağar’ın yanında oturuyordum. O sırada ekranlara YÖK Başkanı Erdoğan Teziç’e suikast düzenlendiği haberi düştü. Ağar panik havası içine girdi. Olay, seçime 2 gün kala belirli yerlere mesaj mahiyetindeydi. Ağar’da Meclis’e girmeme görüşü oluşmaya başlamıştı. Başlangıçta ise tersini savunuyordu. Gitmeme görüşünü Teziç olayı pekiştirdi. GİK’ten sonra eve gittim. Beni aradı, Mumcu ile ortak basın toplantısı yapılacağını, gelmemi söyledi. Mumcu arıyor Ağar’ı ve iki parti lideri birlikte basın toplantısı yapma kararı alıyor. Siyasi tarihte örneği yok. 23 Nisan’da Ağar’la Celal Bayar Köşkü’ne geldik. Demirel aradı. Konu cumhurbaşkanlığı seçimiydi. DYP’nin Meclis’e girmemesi konusunda yoğun baskısı oldu. Saat 17.00’de hızını alamayıp evinde randevu verdi. GİK üyelerinin Demirel’e görüşmeleri var. Bir ANAP’lı vekil Mumcu’nun, ‘Seni de götürürler, beni de götürürler’ dediğini anlattı.”

İki telefon
Eski ANAP MKYK üyesi Hüseyin Kocabıyık da daha önce konuyla yaptığı açıklamada, “GİK toplantısı vardı. Meclis’e gidilmesi iradesi oluştu. O sırada telefon geldi, dışarı çıktı. Sonra ikinci kez tekrar telefon geldi. Telaşlı bir şekilde, ‘Artık Türkiye’de yeniden düşünmek lazım. YÖK Başkanı’na suikast düzenlenmiş ve Ağar ile bir basın toplantısı düzenleyeceğim’ dedi. Mumcu ve Ağar, Türkiye’de Ak Parti’ye karşı bir darbe yapılacağına inandırılmıştı” demişti.

Karadayı faktörü
Aynı dönemde internete sızan 28 Şubat’ın Genelkurmay Başkanı Karadayı’ya ait olduğu öne sürülen ses kaydında, Mumcu’yu Meclis’e gitmemeye kendisinin ikna ettiği belirtildi. Mumcu’ya hakaret edilen kayıtta, baskı sonucu seçimin bu şekilde sonuçlandığı ifadeleri yer aldı.

‘Hepsi yalan’
İddiaların odağındaki isimlerden Doç. Dr. Nuran Yıldız, daha önce yaptığı yazılı açıklamada, “Başbuğ’a danışmanlık yapmadığımı açıklamıştım. Siyasileri tanımam son derece doğaldır. Ancak Sayın İlker Başbuğ’un mesajını Erkan Mumcu’ya ya da başka siyasetçilere ulaştırdığıma dair bilgi tamamıyla gerçek dışıdır” ifadelerini kullanmıştı.

Haberin Devamı

‘Karadayı’ya söylemiştim’
Erkan Mumcu, soruşturmayı şöyle yorumladı:
“Ben kesinlikle bu yönde bir baskı görmedim. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini istiyordum ve bu konuda iktidarın sözünü tutmamasına rağmen bir taktik mücadeleye giriştim ve sonuçta da kazandım. Gitmeme kararı aldım. Ak Parti kendi istediği ismi seçebilecek çoğunluktaydı. 367 formülünü hukuksuz bulduğumu da hep açıkladım. Milletvekillerini de serbest bıraktım. Meclis’e girmeme görüşümü değiştirecek bir faktör çıkmadı. Ama muhtıradan sonra, ikinci oylamaya katılma kararı aldım. Bunu açıklayacak imkanı vermedi Ak Parti. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi görüşümüze destek verdi. İlk tavrımdan vazgeçmek tutarsızlık olacaktı. O gün Ak Parti neden bizi ikinci oylamaya çağırmayıp bu açıklamayı yaptı. Bana göre mağduriyet aracını kullanmak istediler. Bence o seçimin yarıda kalmasını Ak Parti hükümeti de istiyordu. Ses kaydı yayınlandı. Konuşmaya bakarsanız, bana baskı yapıldığı tezinin yanlışlandığı görülüyor. Karadayı’ya ait olduğu söylenen. Beni kendisi Demokrat Parti ittifakı nedeniyle tebrik için aramıştı. 367 konusunda da destek vereceğimizi umduğunu söyledi. Ben bu teze inanmadığımı ve destek vermeyeceğimi söyledim. Kayıt doğruysa sanırım o öfkeden dolayı bana hakaret ediyor zaten. ANAP’lı Kocabıyık’ın anlattıkları da yalan. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi konusundaki mektubu birlikte yazdık. Ağar’la da bu konuda hiçbir değerlendirmem olmadı. Nuran Yıldız’ın bana mesaj getirdiği de yalan.”