Siyaset ‘Ergenekon değil Ergenakon’

‘Ergenekon değil Ergenakon’

08.08.2009 - 02:00 | Son Güncellenme:

Üçüncü Ergenekon iddianamesindeki sanıklardan emekli Albay Hüseyin Vural’ın arşivinden, 9 Mart 1971’de kurulmuş “Ergenakon” adlı örgütle ilgili kartların çıktığı belirtildi.

‘Ergenekon değil Ergenakon’

Vural’ın, bu kartlar için, “Bugünkü soruşturmaya konu terör örgütü ile ilgisi yok. 1971’de TSK bünyesinde yapılan bir soruşturma ile ilgili. Bu örgütün tam ismi de Ergenakon” dediğinin anlatıldığı iddianamede, kartların üzerinde şu ifadenin yer aldığı vurgulandı: “Büyük Atatürk’ün Türk yurdunu kavuşturmak istediği çağdaş düzeye yükselmesini engelleyen bütün unsurları kaldırmak ve onun devrimciliğini yeniden hâkim kılarak artık değiştirilmez şekilde perçinlemek ve devamını sağlamak maksadı ile hiçbir kişisel menfaat düşüncesine kapılmayarak memleketin yararını her şeyin üstünde tutacağıma, teşkilat prensip ve kararlarına kayıtsız şartsız uyacağıma, teşkilat ve arkadaşlarımın emanetini, hayatım pahasına da olsa koruyacağıma namusum ve şerefim üzerine ant içerim.”

Suikasta uğrayacaklar

Vural’dan, İsmail Selen, Eşref Bitlis, Bahtiyar Aydın, Rıdvan Özden gibi isimlerin suikast sonucu öldürüldüğü ifadesinin yer aldığı belgelerin çıktığının anlatıldığı iddianamede, belgeler arasından, eski CHP Milletvekili Esat Canan’a fiili eylem yapılacağını bildiren “Özel Büro İstihbarat Grubu” adlı notun da çıktığı kaydedildi. İddianamede, Vural’ın notları arasında, Türkiye’yi dolaşarak benzinci, market çalışanı gibi isimleri öldüren iki seri katilin, eski BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nu öldürmeyi planladığını ancak jandarma tarafından yakalanmaları nedeniyle bu eylemi yapamadıklarını gösteren belgelerin de olduğu belirtildi.

Ziyaretçi defteri delil

Üçüncü iddianamenin, sanıkların hukuki durumunun tartışıldığı bölümlerinde çarpıcı bilgiler yer aldı. Emekli Orgeneral Kemal Yavuz’la ilgili bölümde, Yavuz’un, hastanede ziyaretine gittiği emekli Orgeneral Şener Eruygur için açılan ziyaretçi defterine, “Çok güç bir dönemden geçtik ve geçiyoruz. Bu mücadelede bazı zayiatlar vermemiz kaçınılmazdı.
Şener Paşa onlardan biridir. Tarih yanılmaz. Çok zaman geç kalır fakat yanılmaz. Her mücadeleden onurla çıkanlar da olacaktır, onursuzlukla da. Derin takdir ve saygı ile” ifadelerini yazarak, örgütsel irtibat halindeki arkadaşına manevi destek vermeyi amaçladığı belirtildi.

Kanal kurdu

İddianamede, darbeye zemin hazırlama çalışmaları kapsamında Tuncay Özkan’ın televizyon kanalı kurmasını sağlamak için çalıştığı öne sürülen Yavuz’un, Hilmi Özkök’ün yıpratılarak Genelkurmay Başkanlığı’ndan istifasının sağlanması için Özkan’ı yönlendirdiği iddia edildi. İddianamede, ATO Başkanı Sinan Aygün’ün, kanal satıldıktan sonra kanalın yeni sahibine, “Sen bu kanalın nasıl kurulduğunu bilseydin almaya cesaret edemezdin” dediği, böylece kanalın Özkan’ın sermayesi ve şahsi gayretleriyle kurulmadığının anlaşıldığı ifade edildi.

Encümen-i Daniş

İddianamenin, eski MGK Genel Sekreteri Tuncer Kılınç’la ilgili bölümünde, Kılınç’ın, Ergenekon sanıklarından Sevgi Erenerol’un dedesine madalya verilmesi için çaba gösterdiği, Türk Ortodoks Kilisesi’ndeki illegal toplantılara katıldığı ifade edildi. Kılınç’ın kilise için, “Hıristiyan olmaları sebebiyle bir eziklik hisseden ancak Türklükleriyle gurur duyan bir cemaat” tanımını yaptığının anlatıldığı iddianamede, Kılınç’a “Encümen-i Daniş” adlı oluşumu bilip bilmediğinin sorulduğu belirtildi.
Savcılık böylece eski Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’nın da içinde bulunduğu yapılanmayı soruşturmaya dahil ettiğini ortaya koydu.

Gözaltı listesi çıktı

Kılınç’ın evinde, Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınacak isimlerin listesinin “doğru” bir biçimde bulunduğunun vurgulandığı iddianamede, Atatürkçü Düşünce Derneği’nin, Cumhuriyet Çalışma Grubu’nun talimatları doğrultusunda hareket ettiği suçlaması yer aldı.
İddianamede, Kılınç’ın MGK Genel Sekreterliği döneminde makamını hiçe sayarak Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök aleyhine yıpratıcı yayınlar yapan Tuncay Özkan’a açıkça destek olduğu, darbe faaliyetleri öncesinde dezenformasyon ve yıpratma çalışmalarına iştirak ettiği de belirtildi. Kılınç’ın, eski Başbakan Bülent Ecevit’ten DSP’nin askerlere teslim edilmesini istediği de kaydedildi.