Siyaset Eroğlu, 'Gölgeler ve Suretler' filmini herkese tavsiye etti

Eroğlu, 'Gölgeler ve Suretler' filmini herkese tavsiye etti

05.03.2011 - 10:31 | Son Güncellenme:

KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Kıbrıs’ta 1963 yılında bir köyde Türk ve Rumların yaşadığı olayları anlatan "Gölgeler ve Suretler" filmini, o günleri yaşamayanların izlemesi gerektiğini belirterek, filmi Kıbrıs Rum yönetimi lideri Dimitris Hristofyas’a da tavsiye edeceğini söyledi.

Eroğlu, Gölgeler ve Suretler filmini herkese tavsiye etti

Yönetmenliğini Kıbrıslı Türk yönetmen Derviş Zaim’in yaptığı, oyuncularının çoğunluğunu da Kıbrıslı Türk ve Rumların oluşturduğu, Kıbrıs’ta 1963 olaylarından bir hikayeyi anlatan "Gölgeler ve Suretler" filminin KKTC galası, Lefkoşa’da yapıldı.

Gala gösterimini, KKTC Cumhurbaşkanı Eroğlu, KKTC’nin 2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, KKTC Turizm, Çevre ve Kültür Bakanı Kemal Dürüst, Maliye Bakanı Ersin Tatar, Türkiye’nin Lefkoşa Büyükelçiliği yetkilileri, TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP) Genel Başkanı Mehmet Çakıcı, eski mücahitler ve davetliler izledi.

Cumhurbaşkanı Eroğlu, filmi izledikten sonra yaptığı açıklamada, "O günleri yaşamayanlar, o günleri görmeyenler için bu filmi görmelerini tavsiye ederim. Çünkü bu sadece bir bölgede olan bir olayı canlandırmakta ama Kıbrıs’ın tüm bölgelerinde yaşanan bir olaydır" dedi.

Filmin birçok mesaj verdiğini belirten Eroğlu, "Hem geçmişten mesajlar var hem bugün için verilen mesajlar var hem yarınları güvence altına almak için de yine mesajlar var" diye konuştu.

Filme emek veren herkesi kutlayan Eroğlu, "Filmin uluslararası festivallerde gösterilmesi için girişimde bulunacak mısınız" sorusu üzerine, "Bunu şu anda söyleyemiyorum ama mutlaka bazı çalışmalar yapılıyor bu konuda" dedi.

Eroğlu, filmin uluslararası festivallerde gösterilmesinin, Kıbrıs Türkünün geçmişte neler yaşadığı ve nerelerden bu günlere geldiğinin dünyaya aktarılması bakımından önemli olduğunu vurguladı.

Filmin Kıbrıs Rum kesiminde gösterilmesine nasıl bir tepki verileceğine ilişkin soru üzerine ise Eroğlu, "Herhalde hoş karşılamazlar" dedi. Filmde politika yapılmamaya çalışıldığına işaret eden Eroğlu, filmin Rum tarafında gösterilmesiyle "böyle günler yaşanmıştı" diyeceklerini düşündüğünü dile getirdi.

Kıbrıs Rum yönetimi lideri Dimitris Hristofyas’a, filmi birlikte izlemeyi önerip önermeyeceğinin sorulması üzerine de Eroğlu, 9 Mart Çarşamba günü Hristofyas’la görüşeceğini anımsatarak, "Böyle bir film çekilmiştir, tavsiye ederim diyebilirim ama göreceğini zannetmem" dedi.

İLK BÖLÜNME

Filmin Yönetmeni Derviş Zaim, Kıbrıs’ta 1963’te iki toplum arasında ilk fiziki bölünmenin yaşandığına işaret ederek, filmde, bu bölünme sırasında babasından ayrı düşen bir kızın tekrar babasına kavuşmasının anlatıldığını söyledi.

Filmi, adada Kıbrıslı Türkler ve Rumlarla birlikte yaptıklarını belirten Zaim, "Bunun ayrı bir sembolik önemi olduğunu düşünüyorum" dedi. Zaim, filmin, "aradaki meselelerin konuşulmasına küçük bir katkıda bulunacağını" umduğunu ifade etti.

HRİSTOFYAS ARA BÖLGEDEKİ GALAYA DAVET EDİLDİ

Filmin iki toplumlu galasının ara bölgede yapılacağını bildiren Zaim, bir soru üzerine, Rum lider Hristofyas’ın da galaya davet edildiğini, ancak "başka bir programının" olduğunu öğrendiklerini söyledi. Zaim, "Başka programı olduğunu duyduk, herhalde katılamayacak" dedi.

Filmde "Veli" karakterini canlandıran Osman Alkaş da AA muhabirine açıklamasında, filmin kendisi için heyecan ve gurur verici olduğunu belirterek, "Ülkesinde önemli bir sinema filmi çekilmesinden, Kıbrıslı Türk ve Rumların bunda rol almasından, Kıbrıs’ın gerçeklerinin birinci elden doğru bir şekilde anlatılmasından heyecan duyduğunu" söyledi.

"TÜRKİYE’DE İYİ TANINMIYORUZ"

Sadece geçmişin yargılanmadığı, gelecekte de barış içinde yaşamanın önerildiği büyük bir projede rol almaktan gurur duyduğunu belirten Alkaş, Türkiye’deki yönetmenlere, sadece Kıbrıs’ın yaşadığı savaş dönemlerini değil, savaş sonrası travmaları ve insanların yaşadığı çok özel durumları senaryolaştırarak Kıbrıs insanı ile yeni projelere imza atmalarını önerdi.

"Kıbrıs’ın Türkiye’de belli bir bakış açısıyla görüldüğünü" dile getiren Osman Alkaş, şunları söyledi.

"Çok iyi tanınmıyor Kıbrıs. Sanatımızın, kültürümüzün, varlığımızın, kimliğimizin pek farkında değil, Türkiye’deki sıradan vatandaş da, politikacılar da. Son zamanlarda yaşanan ufak tefek bazı gerginlikleri de ben ona yoruyorum. Onun için birbirimizi anlamamız gerekir, birbirimizi daha iyi, daha yakından tanımamız gerekiyor. Bunu da en iyi kültür sanat, sinema, tiyatro yapar. Türkiye’deki yapımcılara, yönetmenlere çağrıda bulunuyorum; Kıbrıs’ta büyük bir maden var, o madeni birlikte işletelim."

Filmde "Ahmet" karakterini oynayan Buğra Gülsoy, AA muhabirine, Kıbrıs’ta yaşayanların adadaki mücadeleyi bildiğini, Türkiye’de yaşayanların ise daha çok 1974 olaylarına ilişkin bilgi sahibi olduğunu ve 1963 olaylarıyla ilgili pek bilgisi olmadığını söyledi. Filmde evrensel bir hikaye anlatıldığını ifade eden Gülsoy, 1963 yılında aynı köyde dost olarak yaşayan Türk ve Rumların birbirine karşı nasıl "paranoyaklaştıkları ve güvensizleştiklerinin" anlatıldığını belirtti.

Filmi izleyen gazeteci Nezire Gürkan da "Her şeyin bizden olduğu tek film; konu bizden, hayatımızdan, oyuncular Kıbrıslı, kendi dilimizde. Birtakım eksiklikleri olsa da bizi bize, Türkiye’ye ve dünyaya anlatması bakımından çok önemli olduğuna inanıyorum, bu filmin" dedi. Filmin alanında bir ilk olduğunu ve başarılı bulduğunu belirten Gürkan, filmde rol da alan yönetmen Derviş Zaim’e teşekkür etti.

Gazeteci Cenk Mutluyakalı da filmin yönetmeni ve oyuncularıyla gurur duyduğunu ifade ederek, filmin, Kıbrıs’ta belki yüzlercesi çekilecek bir öyküyü, çok içten ve çok dengeli ele aldığını belirtti. Kıbrıs’ın nasıl savaştığının anlatıldığını ifade eden Mutluyakalı, "Gölgeler ve Suretler böyle, biz ne gölge olalım ne suret olalım ne de birileri bizi arkadan oynatsın. Biz perdenin önünde kendi rolümüzü oynayalım. Çok güzel bir filmdi" diye konuştu.

ZAİM’İN 6. FİLMİ

11 Martta vizyona girecek filmin iki toplumlu galası, yarın akşam Lefkoşa ara bölgedeki Ledra Palace’da yapılacak.

Yönetmen Derviş Zaim, "Tabutta Rövaşata", "Filler ve Çimen", "Çamur", "Cenneti Beklerken" ve "Nokta"dan sonra 6. filmi olan "Gölgeler ve Suretler"de, 1963 yılında patlayan Kıbrıs olaylarını, ergenliğe geçiş sürecindeki bir genç kızın gözünden beyaz perdeye aktardı.

Görüntü yönetmenliğini Emre Erkmen, sanat yönetmenliğini de Elif Taşçıoğlu’nun yaptığı filmde, Osman Alkaş, Settar Tanrıöğen, Erol Refikoğlu, Buğra Gülsoy, Hazar Ergüçlü, Popi Avraam, Ahmet Karabiber, Nadi Güler, Ekrem Yücelten, Cihan Tarıman, Cem Yardımcı, Konstantinos Gavriel, Pantelis Antonas gibi Türk ve Rum oyuncular rol alıyor.

FİLMİN HİKAYESİ

KKTC’nin Büyükkonuk bölgesinde çekilen ve Kıbrıs’ın bir köyündeki Rum ve Türk iki ailenin 1963 yılında yaşadığı olayları anlatan filmin hikayesi şöyle.

"Karagözcü Salih ve kızı Ruhsar, Rum polislerinin saldırısı sonucunda göçmen düşmüş ve akrabaları Veli’nin köyüne sığınmışlardır. Karagözcü Salih bu köyden şehre gitmek isterken yolda kaybolur. Kızı, amcası Veli ile yaşamak zorunda kalmıştır. Köydeki Türklerin lideri konumunda bulunan Veli, azınlık olarak yaşadıkları köyde bir çatışmanın çıkması durumunda sayı ve güç üstünlüğüne sahip olan Rumlar tarafından ezileceklerinin bilincindedir. Dolayısıyla Rum komşusu Anna’ya ve öteki Rumlara, şiddet olaylarına karışmak istemediklerini belirtir. Bu girişimi dolayısıyla Rum komşuları ile aralarında, köyde birbirlerine saldırmayacaklarına dair bir tür ’centilmenlik’ anlaşması dahi yapılır.

Ancak Veli, köydeki gençlerle beraber tesadüfen Rum komşuları Anna’nın oğlu Hristo’nun köyde silah depoladığını fark eder. Bunun üzerine Türk gençleri de Veli’den habersiz olası bir Rum saldırısına karşı silah arayışı ve temkinli bir hazırlık içine girerler. Ancak Türklerin silah arayışı ve atış talimleri Rumlar tarafından fark edilir. Bu gelişmeler, iki taraf arasındaki güvensizlik ve paranoya duygusunu daha da artırır. Sonuçta, bir Türk çoban, Rum aşırılar tarafından katledilir. Köyün Türk gençleri intikam almaya karar verirler. Bu esnada, suçlu olduğuna inanılan birkaç Rum’un yanı sıra Anna da olayların büyümesi üzerine hayatlarını kaybederler. Dolayısıyla intikam amacıyla girişilen eylem, Rumların karşı yöndeki eylemlerini tetikler. Olaylar şiddet sarmalı içinde doruğa tırmanır. Sayı ve ateş gücü üstünlüğüne sahip olan Rumlar, Türk azınlığı köyden zorla göç ettirirler."