Siyaset İçimize sindiremiyoruz ama...

İçimize sindiremiyoruz ama...

17.05.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

İçimize sindiremiyoruz ama...

İçimize sindiremiyoruz ama...


DSP grubu MHP ve ANAP'lı hükümet için olumlu görüş bildirdi. Ecevit, 'MHP'ye içime sindiremiyoruz. Kaygılarımız geçmişten geliyor. Ama hayırılı da olabilir' dedi


DSP Genel Başkanı ve Başbakan Bülent Ecevit, "MHP'li bir hükümete katılmayı DSP içinde hemen hiç kimsenin içine kolay sindiremediğini" belirterek, "Uygun görülmesi durumunda MHP ve ANAP'la bir hükümet kurulabileceğini düşünüyor ve bunu temenni ediyorum" dedi.
Ecevit, partisinin TBMM Grubu'nun, DSP'nin başkanlığında MHP ve ANAP'ın katılımıyla oluşturulacak koalisyon hükümetine olumlu görüş bildirdiğini de açıkladı.
Başbakan, parti meclisinin kendisine yetki vermesi halinde, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'den randevu isteyeceğini de belirtti.
Ecevit, parti grubundaki konuşmasında ise "Geçmişin üzücü olaylarını çağrıştırmayacak bir uyum sağlanması için hükümette elimizden gelen çabayı gösteririz" dedi. Ecevit şöyle konuştu:
"Bunu denemeye değer bir hükümet biçimi olarak değerlendiriyorum. Zaman zaman tartışmalar, kırgınlıklar partiler arasında, koalisyon ortakları arasında, hatta partilerin kendi içinde olabilir. Bu tartışmaları, kırgınlıkları hükümet sorunundan ayırmalıyız, ayrı tutmalıyız ve Türkiye'yi bir an önce uyumlu bir hükümete kavuşturmak için elimizden gelen çabayı göstemeliyiz."
Ecevit, partisinin dünkü olağanüstü grup toplantısında milletvekillerince sık sık alkışlarla kesilen konuşmasında, hükümet konusunda son yaşanan tartışmaları değerlendirdi.

'Hayırlı da olabilir'

"Her ne kadar ciddi kaygılar varsa da böyle bir hükümet ülke için hayırlı da olabilir" diyen Ecevit şu görüşleri dile getirdi:
"Geçmişte ben ve partim çok ciddi saldırılara uğradık, ama bu saldırılara uğradık diye kimseden bizden özür dilemesini istemedik. DSP'lilerin ciddi kaygıları, bugünkü MHP yönetiminden değil, daha çok geçmişten kaynaklanıyor. Bazı MHP yöneticilerinin 'Biz değişmedik' ifadesini kullanması bu kaygıları derinleştirdi.
Pekçok arkadaşımız, MHP'nin lise ve üniversitelerdeki doğrudan veya dolaylı örgütlenmesinin geçmişteki bazı acı olayları çağrıştırdığını ileri sürdü, bu konudaki tedirginliklerini belirtti. Dolaylıdan kastım, MHP'yle ilişkisi olan bazı ülkücü derneklerin örgütlenmeleridir."

Rahşan Ecevit'in açıklamaları

Ecevit, DSP Genel Başkanı Yardımcısı Rahşan Ecevit'in kaygılarını dile getirdiğini, kendisinin de MHP'li yöneticilerle yaptığı baş başa görüşmelerde aynı kaygıları biraz daha üstü kapalı ifade ettiğini söyledi.
Rahşan Ecevit'in bu kaygıları daha açıktan dile getirdiğini kaydeden Ecevit, bunun aslında geçmişte yaşanmış acıların yine yaşanmaması için bir anımsatmadan ibaret olduğunu bildirdi.
"Bu hatırlatmayı yapmak onun hakkıdır" diyen Ecevit, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Rahşan Ecevit'in DSP'ye benden daha çok emeği geçmiştir. Bu partiyi ve Türkiye'yi olası tehlikelerden esirgemeye çalışması da doğaldır ve onun görevidir. Geçmişte ben de Rahşan Ecevit de partili arkadaşlarımız da çok ağır saldırılara uğradık. Bugünkü genç kuşaklar bilmezler, Niksar'da, Şiran'da, Nevşehir'de, Erzincan'da ve daha birçok yerde çok ağır saldırılara uğradık, ama bu saldırılara uğradık diye kimseden bizden özür dilemesini istemedik."
Dünkü gazetelerde MHP'li bir yöneticinin "Biz de 12 Eylül öncesinin hesabını Ecevitler'den soralım" açıklamasının çıktığını anımsatan Ecevit şunları söyledi:
"Bu, herhalde çok genç bir arkadaş olacak. Çünkü o hesap soruldu. 12 Eylül döneminde MHP'liler, yaklaşık 200 maddelik bir iddianameyle beni ve CHP'yi itham etti, bunun üzerine aylarca çalışan Savcılar Kurulu, bizleri aklamanın ötesinde övgüyle andı. O dönemde sadece sağ kuruluşlardan değil, bazı solcu fraksiyonlardan da çok ağır fiili saldırılara uğradık."

‘Muhatabımız ülkücüler değil’

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin kendisine ve Rahşan Ecevit'e tepki göstermesinin kendi takdiri olduğunu ifade eden Ecevit, şöyle konuştu:
"Bahçeli'nin MHP adına değil de milliyetçi, ülkücü camia adın özür dilenmesini istemesi çok ilginçtir. Bizim muhatabımız milliyetçi ülkücü camia değil, MHP'dir. Milliyetçilik de herhangi bir camianın tekelinde değildir. Siyasi Partiler Yasası'na göre kurulmuş bir partinin, parti dışı bir örgütle eş kimliğe bürünme izlenimi vermesi ciddi sakıncalar yaratabilir.
Yalnız ülke için, demokrasimiz için değil, o parti için de sıkıntılar yaratabilir. Biz hükümet görüşmelerini ülkücü camiayla değil, MHP'yle yapmak durumundayız. Gerek MHP yöneticilerinin ve üyelerinin, gerek o ülkücü camianın bunu anlayışla karşılamalarını bekleriz."

İşte Ecevit'in unutamadıkları

DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit'in partisinin dünkü olağanüstü grup toplantısında, "geçmişte çok ağır saldırılara uğradık" diyerek örneklediği Niksar, Şiran, Erzincan ve Nevşehir olayları, o dönemde siyaset gündemini uzun süre meşgul etti.
Ecevit, seçim konuşması yapmak için gittiği Niksar, Şiran ve Erzincan'da 'ülkücü komandoların' silahlı ve taşlı saldırısına uğradı, bu saldırıların ardından Avrupa Konseyi Genel Kurulu'nda konuşan CHP İstanbul Senatörü Besim Üstünel, "Öldürme kampanyasını faşist eğilimli bir parti yürütüyor" dedi.
İşte Ecevit'in sözünü ettiği saldırıların 'tarih kaydı':
* Niksar (26 Nisan 1977): CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit ve yanındakiler Tokat'ın Niksar ilçesinde açıkhava toplantısı yaparken, MHP'li bir grup komando, seçim otobüsüne ateş etti. Ecevit alandan ayrılıp otele giderken iki saldırıya daha uğradı.
Ecevit saldırı sonrasında; "Bu Adalet Partisi'yle (AP) MHP'nin birlikte hazırladıkları bir oyun. Niksar'da beni, sizi kurşunlayan ve taşlayanlar, iktidardaki haydutların uşaklarıdır" dedi.
* Şiran (27 Nisan 1977): Ecevit'in seçim otobüsü, Gümüşhane'nin Şiran ilçesinde de "Milliyetçi Türkiye", "Başbuğ Türkeş" sloganları atan 300 ülkücü komandonun silahlı ve taşlı saldırısına uğradı.
Saldırıda sekiz kişi ağır yaralandı. Ecevit, saldırı sırasında güvenlik güçlerine seslenerek, "Bir avuç eşkıyanın kurşun sıkmasını önleyemezseniz cezasını çekersiniz. Ben buradayım, öldürürlerse beni de öldürsünler" dedi. CHP Genel Sekreteri Orhan Eyüboğlu, "Şiran olayları Niksar'ı bastırmıştır" açıklamasını yaptı.
* Erzincan (28 Nisan 1977): Ecevit, Şiran'daki saldırının ardından Erzincan'daki açıkhava toplantısını iptal ettiğini açıkladı. Ancak halkın ısrarı üzerine, konuşma yapmak için alana giderken, yine taşlı saldırıya uğradı. Konvoy ilerlerken, cadde üzerindeki Ülkü Ocakları Derneği'nin çatısından silahla ateş açıldı.
Olaylar sonucunda 20 kişi yaralandı, 22 kişi gözaltına alındı. Miting alanına güçlükle giden Ecevit şöyle konuştu:
"Devlet varlığı Erzincan'da üçbuçuk eşkıyaya ezdirilmez. AP, MHP'nin eşkıyası ile açıktan işbirliğiyle seçime gidiyor. Korkak Demirel, tabanca namlusundan çıkmak istiyor."
* Nevşehir (18 Haziran 1980): Öldürülen CHP İl Başkanı Zeki Tekiner'in cenaze törenine katılmak için kente gelen Ecevit ve diğer CHP'lilere bir inşaattan otomatik tüfekle ateş açıldı, dört parlamenter yaralandı.
Silahlı çatışma 20 dakika sürdü. Ecevit, "Geçmişte elimize silah değmeden faşizmi engelledik. Bir kez daha elimiz silaha değmeden faşizmi altedeceğiz. Türkiye'de faşizmi yaşatmayacağız" dedi. Almanya'nın Sesi Radyosu ise saldırıyı "Ecevit suikasttan kurtuldu" diye duyurdu.

MHP, ‘masaya oturmam’ demedi

İdil Tütüncü Ankara
Seçimlerin ardından DSP ve ANAP'la koalisyon öngörüsünde bulunarak "FP ve DYP istirahat etsin" açıklamasını yapan MHP, Rahşan Ecevit'in çıkışının ardından manevra mesajı da vermeye başladı.
Devlet Bahçeli başkanlığında MHP'de yapılan yönetim toplantısında "Yanlışa yanlışla cevap vermeyelim" görüşü de dile getirilirken, Genel Başkan Yardımcısı Sadi Somuncuoğlu, TBMM'de hükümet için birden fazla seçenek bulunduğunu vurguladı.
Rahşan Ecevit'in MHP'nin geçmişine yönelik eleştirilerinin ardından "özür dilenmesini" isteyen MHP yönetimi, Başbakan Bülent Ecevit'in dünkü görüşlerini de tepki gösterdi.
Somuncuoğlu, Ecevit'in TBMM Grubu'nda dile getirdiği, "Devlet Bahçeli'nin MHP adına değil de, ülkücü camia adına özür dilenmesini istemesi çok ilginçtir. Bizim muhatabımız ülkücü camia değil, MHP'dir" sözlerine, "Ecevit saptırmış. Bunları söyleme ihtiyacı nereden doğdu bilemiyoruz. Ülkücü; milliyetçilik idealini benimseyen kişidir. Camia örgüt mü demek?" yanıtını verdi.
Somuncuoğlu, Milliyet'in sorularını yanıtlarken, MHP'yle koalisyon konusunda sakıncalar dile getiren DSP'nin tutumuna karşı, "TBMM'nin hükümetin kurulması konusunda birden çok alternatifi bulunduğunu" vurguladı.
DSP Grubu'nun ardından MHP'de Bahçeli başkanlığında Genel Sekreter Koray Aydın, Genel Başkan yardımcıları Sadi Somuncuoğlu, Enis Öksüz, Sabahattin Çakmakoğlu ve Tunca Toskay'ın katıldığı bir toplantı yapıldı.
Koalisyon için "DSP'den özür beklediklerini" açıklayan Bahçeli'nin, bugün yapılması beklenen görüşme öncesinde ikinci bir yanıt yerine beklemeyi tercih ettiği öğrenildi.
Bahçeli'nin, "Yanlışa yanlışla cevap vermeyelim. MHP'yi henüz tanımıyorlar" dediği, ancak toplantıda partinin DSP'nin eleştirileri altında bırakılmaması gerektiğinin de dile getirildiği öğrenildi.
Bahçeli'nin uyarısı üzerine demeç vermeyen MHP kurmayları, partilerinin DSP - MHP ve ANAP dışında da koalisyon seçeneği bulunduğu belirtirlerken, "Rahşan Ecevit'in açıklamasına verilen cevap yeterlidir. MHP'yi tanımadan, geçmişle hareket ederek bir yere varamazlar" diye konuştu.
MHP'de hükümeti kurma görevinin Bahçeli'ye bırakılması olasılığı da konuşuldu. Bu durumda "MHP - ANAP - DYP" formülü için çalışılabileceğini belirten MHP temsilcileri, "Anamuhalefet partisi olarak kenara çekilmek bizim için üçüncü alternatif" değerlendirmesini yaptı.

'Kursak bile anlaşamayız'

Kemal CAN
Rahşan Ecevit'in çıkışı ve önceki gün günboyu süren resmi demeç trafiğinin ardından MHP cephesinde iki gündür süren yoğun telefon trafiği camianını ilk şaşkınlığını giderek kararlılığa doğru yöneltti. Son bir ışık diye bakılan DSP'nin dünkü grup toplantısında da, Ecevit beklenen esnemeyi göstermedi. Hatta geçmişe dönük endişelere kendi deneyimlerinden örnekler ekledi.
"Gizli protokol"ün basına sızmasından bu yana yaşananlar, MHP'liler açısından koalisyon kurulsa bile, "uyumluluğunu" ciddi biçimde etkileyecek.
MHP'liler, Kutan'ın "Meclis'te başka hükümet formülleri de var" sözleriyle ima ettiği seçeneklere de şimdilik çok hevesli yaklaşmıyorlar. "Muhalefette kalma" fikri şimdilik daha yakın durulan bir seçenek.
Bahçeli'nin basın toplantısında DSP'ye ve Ecevit'e yönelik çıkışları yumuşatarak, "özür şartı" sınırında kalması da, koalisyon kapısını aralık bırakmaktan çok, şimdiye kadar "uyumlu" davranışların artı puanını kendi hanesine kaydettirmekle ilgili.

MHP'yi sıkıştıran beş neden

* Kamuoyu önünde cereyan eden, "MHP'yi terbiye etme" seansları, MHP açısından artık tahammülü zor bir noktaya geldi. MHP'liler bunun özellikle yapıldığına inanıyor. Bu inanç, bu sürecin startının sadece Ecevit tarafından verilmediği düşüncesiyle de perçinleniyor.
MHP'liler, Rahşan Ecevit'in 80 öncesine ilişkin sözlerinden çok, Bülent Ecevit'in Köşk çıkışında söylediği "Bunlar sadece geçmişe dönük endişeler değil, bugüne gelen yönleri var" sözlerine dikkat çekiyorlar.
Bu noktada, iki yıl önce basına sızan "Milli Güvenlik siyaset Belgesi" de önem kazanıyor. Susurluk, ülkücü mafya, kadrolaşma gibi MHP'lileri son derece rahatsız eden göndermeleri içerdiğine ilişkin bir refleks devreye giriyor.
* Merve Kavakçı olayıyla patlayan "türban krizi", MHP için önemli daralma noktalarından ikincisini oluşturuyor. MHP Antalya Milletvekili Nesrin Ünal'ın türbanını çıkartmasıyla İslamcı yayınlarda başlatılan MHP karşıtı kampanya, özellikle taşrada önemli sorun yarattı.
Ünal ile yarım saatlik sohbetim sırasında gelen dört telefon da bunun açık bir göstergesi. "Erkek - ürkek" tartışmasının bugüne gelen uzantıları, MHP için göğüslenmesi kolay olmayan tepkileri çağırıyor. Üstelik, MHP'nin Kavakçı ile ilgili iddia ve yeni bilgiler eşliğinde durumu nötrolize etme ve hatta avantaja dönüştürme imkanı da son gelişmelerle engellenmiş oldu.
* Üçüncü önemli daralma noktası da "ülkücü camia"nın moral ihtiyaçları. Bunun en çarpıcı sonucu, Meclis Başkanlığı seçimi konusunda yaşandı. DSP'nin Uluç Gürkan'ı aday göstermesi karşısında, Murat Sökmenoğlu gibi bir seçenek yerine Sadi Somuncuoğlu'nun MHP adayı olması, bu daralmanın bir sonucuydu.
"Uyumluluğun" sınırları daha fazla zorlanamazdı. "Sıra bizde" sloganının somut sonuçları yerine, sürekli "geri adım" parti içindeki ve dışındaki "camia" açısından önemli bir tepki potansiyelini çağırıyor.
* Dördüncü nokta, Milli Eğitim Bakanlığı dolayısıyla doğdu. DSP'nin, "Milli Eğitim Bakanlığı'nı ANAP'a bile vermem" tavrı çok önemli bir kriz noktasıydı. MHP bu bakanlığı doğrudan almasa bile, kendi örgütsel yapısı içinde çok büyük ağırlığı olan bu bakanlık içindeki kadrolar konusunda tamamen devre dışında kalmayı açıklamakta ciddi zorluk çekecekti.
Üniversitelerde türbanın serbest kalması, sekiz yıllık eğitim konusundaki değişiklikleri seçim meydanlarında ifade eden MHP'nin, kendi tabanını yatıştıracak hiçbir şey almadan taviz vermesi önemli bir sıkıntıydı.
* Son ve en önemli nokta ise Ecevitler'in MHP'nin manevra alanını daraltmaya dönük çıkışlarının üslubuyla ilgili. Şimdiye kadarki gelişmeleri ya görmezden gelen ya da yumuşatma eğiliminde olan Bahçeli'nin sert çıkışı da bunun bir göstergesi.
İdeolojik omurgalı bir partide, hele moral motivasyonun çok önemli olduğu MHP'de, liderin ağzından çıkmış bir "şart", artık bir "dava" meselesi olarak algılanır. Bu noktadan geriye gitmek de hemen hemen imkansız. Görüştüğüm bir MHP yöneticisi şunları söylüyor:
"Alışmışlar ne dense sineye çeken liderlere, ertesi gün bir şey olmamış gibi davranan siyasilere. Biz bunu yapmayız." MHP için son derece hayati olan "gelenek" içinde zaten yerleşik olan "Ecevit karşıtlığı", MHP'liler tarafından son derece hakaretamiz bulunan son çıkışlardan sonra, kolay kolay yumuşatılamaz.