Siyaset Seçmenin sağı solu birbirine karıştı

Seçmenin sağı solu birbirine karıştı

16.11.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

Bütün partiler bir çocuğun yetişmesinde, büyüklere karşı saygılı olmasını, çalışkan ve hoşgörülü olmasına tercih ediyor. Ancak bu oran AKPde CHPye göre daha yüksek

Seçmenin sağı solu birbirine karıştı

Eleştirilerde haklılık payı bulunmakla birlikte, sol ve sağ kavramlarının seçmen davranışını anlamamıza çok yardımcı oldukları da kesin. Zira seçmen kitlesinin önemli bir kesimi, kendisini de, siyasal partileri de sol - sağ boyutunda anlamlı bir şekilde tanımlayabiliyor. Üstelik bu tanımlar fevkalade tutarlı. Kendilerini sağda görenlerin, solda olarak algıladıkları bir partiye oy vermeleri olasılığı çok düşük. Kuşkusuz aynı durum sol seçmen için de geçerli. AKP ve CHPnin seçmenlerinin kendilerini sol - sağ yelpazesinin neresinde konumlandırdıklarını gösteren grafik her şeyi anlatıyor. CHPnin seçmeni grafiğin soluna, AKPnin seçmeni ise sağına yığılmış durumda. Tam ortada ise bir ortak alan var. Zaten galiba seçim sonuçlarını belirleyen de, bu ortayı kimin daha çok cezbedebildiği. Gerek Türkiyede, gerek Batıda hâlâ çok sık kullanılan "sol" ve "sağ" kavramları o ölçüde de eleştiriliyor. Bunların artık klasik anlamlarını yitirdikleri, içlerinin boşaldığı, siyaseti tanımlamakta çok yetersiz kaldıkları söyleniyor. Bu eleştirilerin özü, günümüzde sağın ve solun birbirine karıştığı, dolayısıyla da artık yararlı birer analiz aracı olmaktan çıktıkları şeklinde ifade edilebilir. Nasıl sıralanıyor? a. Seçmen gözünde büyük ölçüde etnik bir parti olarak görülen DEHAPın yelpazenin en soluna yerleştirilmesi ilginç. Etnik milliyetçiliğin "sol" olarak tanımlandığını görenler, "artık bu kavramın bir anlamı kalmadı" demekte haksız sayılabilir mi? Ama öyle anlaşılıyor ki, kamuoyu sistemin ve yerleşik değerlerin en fazla dışında gördüğü partiyi en sola yerleştirme eğiliminde.b. Şimdiye kadarki araştırmalarda hep CHP, DSPnin solunda tanımlanırdı. Son araştırmada ise bu iki partinin konumları birbirine son derece yakın. (Burun farkıyla DSP, CHPnin solunda gözükse de, bu kadar küçük farkların örneklem hatası sonucu ortaya çıkabileceğini unutmamak gerekir.) Acaba seçmen gözündeki bu küçük sağa kayış "Derviş faktörü"nün bir sonucu mu? Düşük puanların solu temsil ettiği bir cetvelde, 1999dan 2002ye CHPnin ortalama puanı 1.85ten 2.35e çıkmış. Yani CHP, üç buçuk yıl öncesine göre (eğer ölçüm hatası yoksa) bir miktar daha sağda algılanıyor.c. Halkın sağda mı, yoksa solda mı olduğunu tanımlamakta en fazla güçlük çektiği partiler YTP ve GP. Seçmenlerin yüzde 30a yakın bir kesimi, bu partileri sol - sağ yelpazesine yerleştiremiyor.d. AKPnin yelpazenin en sağına yerleştirilmesi de ilginç. Bunun anlamı da "ben sağdayım, sağ iyi bir şey ve ben AKPye oy vereceğim; öyleyse AKP de en sağda" şeklinde bir fikir yürütme olabilir. Ancak AKPnin seçmen gözünde bir "merkez sağ" partisi olduğunu söyleyebilmek hayli güç. Genel seçmen kitlesi, partileri soldan sağa doğru (ortalama puanlar olarak) şöyle sıralıyor: DEHAP, DSP, CHP, YTP, GP, ANAP, DYP, SP, MHP VE AKP. İlk bakışta, bu sıralamada birkaç nokta dikkati çekiyor: Sola ve CHPye ne oldu? Nisan 1999da, kendilerini merkezin solunda (çok solda, biraz solda, azıcık solda, ama sonuç olarak merkezin solunda) tanımlayanların oranı yüzde 23 imiş. Kasım 2002de bu oranı hemen hemen aynı (yüzde 22) bulduk. Yani CHP, kendisini merkezin solunda gören tüm seçmenlerin oyunu alsa (ki bu elbette mümkün olamaz) durum bu. Aslında grafiğimizde de görüldüğü gibi, CHP kendisini merkezde, hatta merkezin biraz sağında görenlerden de bir miktar oy almış. Rakamlarla ifade edecek olursak CHP oylarının dörtte bir kadarı kendilerini sağ ve solun ortasında, siyasal yelpazenin merkezinde görenlerden gelmiş. Oysa AKP oylarının beşte birinden biraz azı bu gruptan geliyor.O halde sosyal demokratlar ne yapabilir? Bu sorunun iki cevabı olabilir. Kolay cevap, merkeze yaklaşmak, politikalarını merkezi de kapsayacak şekilde genişletmeye çalışmak ve böylece merkezden daha fazla oy almak. Bu seçenek "partinin kendisini değiştirmesi" ya da çok sevilen deyimle "yenilemesi" anlamına geliyor. Ama bir seçenek daha var: Merkezdeki ve merkez sağdaki seçmeni sola (partiye değil, sola) çekmek. Yani partiyi biraz biraz merkezci veya merkez sağcı yapmak yerine, seçmeni sosyal demokrat yapmak... Türkiye koşullarında bir ülkede bunun imkânsız olduğu söylenebilir mi? Bendeniz de dahil pek çok yorumcu, geleneksel olarak yüzde 30ların pek altına düşmeyen "merkez sol" oyun sadece üçte ikisini alabildiği için CHPyi başarısız saydık. Bulgulara bakınca, bu yargıda ancak kısmen haklı olduğumuz kanısına vardım. Çünkü 1999 seçimlerinden bu yana soldaki değil ama, ortadaki seçmenimiz biraz daha sağa kaymış gibi gözüküyor. Kendi tabanlarında partiler Bunlar "0"ın en solu, "10"un ise en sağı temsil ettiği bir cetveldeki ortalama puanlar. Kısaca ifade edersek, CHP seçmeni kendi partisini aynen genel seçmen kitlesi gibi konumlandırıyor. Oysa AKP, DYP, DEHAP ve MHP seçmenlerinin hepsi, kendi partilerini genel kitlenin algıladığından biraz daha sağda görüyorlar. Genel seçmen kitlesinin partileri sol - sağ boyutunda nasıl algıladığını gördük. Acaba partilerin kendi tabanları bu konuda ne düşünür? Örneğin AKPye, CHPye ya da bir başka partiye oy verenler kendi partileri konusunda genel seçmen kitlesinden farklı mı düşünürler? Bu sorunun cevabı özetle şu rakamlarda: Ortak değer nedir? Sol - sağ etiketleri bir yana bırakılacak olursa, başka temel değerler açısından bu iki partinin tabanlarını incelemek de ilginç olacak. Örneğin, şöyle bir mönü sunsak:a. Milli değerlerb. Dini değerlerc. Gelenekler ve ahlaki değerlerd. İnsan hakları ve demokrasie. LaiklikAKPliler ve CHPliler bu mönüden önce neyi seçerlerdi? Ya da birinci ve ikinci seçimleri neler olurdu? AKPli seçmenin yarısından biraz çoğunun seçtiği iki değerden biri insan hakları ve demokrasi. CHPliler için insan hakları ve demokrasi daha da önemli gibi gözüküyor. CHPye oy verenlerin neredeyse beşte dördü önemli bulduğu iki değerden birinin insan hakları ve demokrasi olduğunu söylemiş. Ancak iki partinin seçmenleri arasındaki benzerlik burada bitiyor. Sol - sağ ekseni açısından bakıldığında, AKP ve CHP tabanlarının birbirinden çok uzak noktalarda olduğunu gördük. Evet, merkezde iki parti tabanının kesiştiği bir seçmen grubu var ama, onlar azınlık. Ana kitleler birbirlerini çok mesafeli olarak konumlandırıyor. AKPli ve dini değer Oysa CHP seçmeni laiklik konusunda son derece hassas. Onlar için insan haklarının hemen arkasından gelen değer laiklik. Dini değerler ise, beşli listenin sonuna konuluyor CHP seçmeni tarafından.İnsan hakları ve demokrasi ile ilgili değerlere önem vermek konusunda DEHAP seçmeninin özel bir konumu var. DEHAPa oy verenlerin yüzde 70i insan haklarını birinci sıraya yerleştirmiş. İkinci sırada dini değerler var ama, en önemli olarak dini değerleri gören DEHAPlıların oranı sadece yüzde 19.AKP liderleri, sık sık partilerinin muhafazakâr, geleneklere ve ahlaki değerlere bağlı, ama çağdaş bir parti olduğunu söylüyorlar. Çağdaş gibi, Türkçede artık kullanıla kullanıla içi boşaltılmış, ne anlama geldiği tam da belli olmayan bir kavramı bir yana bırakalım ve AKP seçmeninin ne ölçüde muhafakâr olduğunu anlamaya çalışalım. Doğrusu bu yaklaşım da sorunsuz olmayacak. Kimine göre muhafazakârlık geleneksel toplumsal yapıyı ve değerleri savunmak anlamına geliyor. Din, kırsal değerler, hemşerilik, ailenin önemi bu paketin parçaları. Bazıları ise bunlara pek önem vermiyor. Onlar için en muhafazakâr (burada tutucu deyimi maksadı daha iyi ifade ediyor) olanlar "derin CHPliler", yani devlete ağırlık verenler, seçkinci devlet anlayışını savunanlar, liberalleşmeye karşı çıkanlar, vs. AKPye oy verenler için dini değerler önemli. Yüzde 60a yaklaşan oranda AKPli, iki seçiminden bir tanesini dini değerler olarak yapıyor. Laiklik ise, AKP seçmeninin öncelikli değerleri arasında hiç yok. Listedeki beş değerden önemli ikisinin arasına laikliği koyan AKPlilerin oranı sadece yüzde 5 dolayında. Büyükler saygı bekliyor "Bir çocuğun yetişmesinde, şu sayacağım dört husustan hangisi daha önemlidir?a. Büyüklere karşı saygılı olmasıb. Çalışkan olmasıc. Başkalarına karşı hoşgörülü olmasıd. Kendi menfaatlerini korumasını bilmesi"Bu dört özellikten her biri, dört ayrı değerler sisteminin birer kaba göstergesi. Büyüklere saygı, geleneksel değerleri temsil ediyor. Çalışkanlık "Protestan ahlakı" olarak bilinen sendromun bir unsuru. Hoşgörü, modern - ama daha ziyade postmateryalist - toplumun bir özelliği. Kapitalist - liberal düzen ise, bireysel çıkarı ön plana çıkarır.AKP, CHP, DEHAP, DYP, GP, MHP... Bu partilerin seçmenlerin hepsi, sayılan dört husus arasında en önemlisinin "büyüklere karşı saygı" olduğunu söylüyor. Böyle bakıldığında, her parti geleneksel. Ama oranlar birbirinden çok farklı. En yüksek oran AKP seçmeninde. Bu partiye oy verenlerin üçte ikisi çocuk yetiştirmede, listedeki dört seçenek arasından en önemlisinin büyüklere saygı olduğunu söylemiş. Altı parti arasında en düşük oran ise CHPlilerde: yüzde 41. Biz şimdi bu dipsiz tartışmalara dalmayalım da, klasik "gelenekçi - modern" boyutunda AKP seçmenini anlamaya çalışalım. Araştırmada, deneklere şöyle bir soru yönelttik: İki partinin değer sistemi çok farklı... Hemşerilik ile siyasal yaşamın etkileşimi konusunda tez yazan bir öğrencim, İstanbulda tam 44 adet Rizeliler derneği bulmuş. Bu sayıya bir de vakıfları eklemek gerek. Gerçekten, hepimizin bildiği gibi, hemşerilik bizim toplumumuzda önemli bir geleneksel kurum. Hepimiz sık sık "memleket neresi?" sorusunu sorar veya bu soruya muhatap oluruz. Batı dillerinde "merhaba hemşerim" hitabının bir tercümesinin bulunduğunu sanmıyorum. AKPye oy verenlerin yüzde 57si "hemşeri"nin çok önemli olduğunu düşünüyor. CHPlilerde ise bu oran yüzde 40. Aradaki 17 puanlık fark küçümsenmemeli. Baktığımız altı parti arasında, hemşeriliği çok önemli bulanların oranının en düşük olduğu grup CHP seçmeni. Tabanlar farklı Başka bir geleneksellik göstergesi olarak, komşularla görüşmede de AKPliler (ve hemen bütün diğer partilerin seçmenleri) CHPlilerin önünde. "Kaç komşunuzla yakın olarak görüşüyor, karşılıklı olarak birbirinizin evine gidip geliyorsunuz?" sorusuna "beşten fazla" cevabını veren AKPlilerin oranı yüzde 52. Bu oran, CHPye oy verenlerden yaklaşık 15 puan daha fazla.Sonuç olarak, karşımızda sadece iki partili bir parlamento bulunmuyor. Tabanları açısından da birbirinden çok farklı iki partiyle, değerler bakımından adeta iki kutuplu bir durumla karşı karşıyayız. Bu farklılık, dindarlık, dincilik, laiklik gibi konulara daldığımızda daha da belirginleşecek. Gene hemşeriliğin önem derecesini ölçen bir gösterge, işe almada memleketlilerin kayırılması. "Eğer işsizlik varsa, işveren işe almada o ilin, o bölgenin insanını tercih etmelidir" görüşüne AKP seçmeninin üçte ikisi katılıyor. CHPde ise bu oran yarı yarıya. YARIN DİNİ DEĞERLER VE DİN-SİYASET İLİŞKİLERİ

Yazarlar