Siyaset Şiilerin kavgası iç savaşa yol açar mı?

Şiilerin kavgası iç savaşa yol açar mı?

12.05.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

Irak Şiileri arasında siyasal bölünme kendini belli ediyor. Seçim zamanı işaret Şii dünyasının Vatikan'ı Necef'ten bekleniyor. Kapalı kapılar ardında İran'ı da ilgilendiren müthiş bir iktidar savaşı hâkim

Şiilerin kavgası iç  savaşa yol açar mı

Artık alıştık, Yasser daha gaza basarken kaseti koyuyor. Önce Türkçe, sonra Kürtçe devam eden bir şarkı: Gözümün gördüğüne Yüreğim inanmadı!İstikamet, Sia'nın kutsal toprakları.Kerbela'ya, Şiiliğin 'zulme karşı başkaldırı ruhu'nu aramaya gidiyoruz. Oradan Şii dünyasının 'Vatikan'ı Necef'e ineceğiz.Niye mi?Hem Şiiliği biraz anlamak, hem Şiiliğin kendi arasındaki iktidar kavgasına kafa yormak için... Bir Şii iç savaşı çıkabilir mi sorusunun karşılığını düşünmek için...Buralara gelirken başka sorular da var zihnime takılan: Şiiliğin başkaldırı ruhu acaba Amerika'ya karşı bir isyana dönüşebilir mi? Irak'ta İslamcı rejim derken ülke bir kaosa sürüklenebilir mi?Fırat muhteşem akıyor.İki yanında orman gibi uzayıp giden hurma ağaçlarının yeşilliğine çölün sarı tozu vurmuş. Ulu ağaçların rüzgarda bir tuhaf dalgalanışı, deve kervanlarının çöldeki ağır aksak yürüyüşünü andırıyor.Kardeş Türküleri dinliyorum.Yine Türkçe başlıyor, Kürtçe derken Arapça sürüyor. Tok bir erkek sesi, tane tane:"Günde üç kez güneşe döner dua ederler. Her güneşin karşısına geçen, içinden ne geçiyorsa güneşe söyler. Belki de insan soyunun bugüne kadar söylediği en güzel dualar bunlardır. Belki de en güzel türküler, en güzel şiirler bu dualardan çıkmıştır. Belki de Mezopotamya'nın bütün destanlarının temelinde bu dualar vardır."Bereketli Mezopotamya topraklarında yol alıyoruz. Bağdat'tan güneye doğru indikçe yoksulluk büyüyor. Dicle'yi Bağdat'ta bıraktık, Fırat'ı Kerbela'da yakaladık. Sabah erken yola çıktık Bağdat'tan. Bombalanmış, yerle bir olmuş, yağmaya uğramış, yanmış binalar... Vurulmuş tanklar, zırhlı araçlar, askeri konvoylar... Sanki film seti! Kerbela ruhu Peygamber Hz. Ali'nin oğlu İmam Hüseyin'i Kerbela'da kuşatmışlar, Fırat'ın suyunu kesip bütün şehri susuzluktan kavurmuşlar. Sonra da başını kesip mızrağın ucunda dolaştırmışlar. Kerbela ruhu, yani Şiilerin zulme, baskıya karşı isyancı tavrı, başkaldırı ruhu böyle doğmuş...Altın sarısı kubbesiyle Hz. Hüseyin'in türbesi, Meshed - ül Hüseyin adını taşıyor. İğne atsan yere düşmez. Türbenin kubbesi kesik kesik aynalardan oluşuyor. Fazla süslü, cafcaflı. Aynaların üstüne inci gibi siyah Arap harfleriyle Sia'nın 12 imamının isimleri yazılmış.Aval aval kubbeyi incelerken, sert bir el darbesi iniyor omzuma. Atik davranmasam bu defa tabutun köşesi kafama inecek. Bir cenaze Lailahe illallah sesleriyle çabuk çabuk yanımdan geçiyor, türbenin çevresindeki turlarına başlıyor. 1323 yıl önce... 'Amerika yavaş gidiyor' Türbenin mermer avlusunda siyah çarşaflı, yaşlı bir kadınla sohbet ediyorum. Gözleri çakmak çakmak bağırarak konuşuyor:"Amerika'ya bir itirazım yok. Tirandan bizi kurtardılar. Ama şimdi bize güvenlik ve yiyecek sağlasınlar."Yaşlı bir adam araya giriyor. Öğretmen emeklisi, 60 yaşında. Adı, Bedir Ferhan.Dertlerini sıralıyor:"İslami demokrasi istiyorum. Amerika yavaş gidiyor. Doğru dürüst su akmıyor, elektrik yanmıyor. Yiyecek durumu iyi değil."Türbenin avlusu bir anda siyaset meydanına dönüşüyor. "27 yıllık devlet memuruydum" diye söze giriyor, "Şimdi emekliyim. Üç aydır emekli maaşı da yok. Amerika bizi Saddam'dan kurtardığı için memnunuz." Türbenin mermer duvarlarını öpenleri, kafasını demir parmaklıklara vuranları, Kuran okurken vecd içinde ağlayanları, namaz kılanları izliyorum. Asıl mesele aş ve iş "Amerika iyi yaptı bizi Saddam'dan kurtararak. Şimdi asıl meselemiz aş ve iş..."Dikkatimi çekiyor. Bağdat'ta olduğu gibi Kerbela'da da halkın arasında Amerika'yla ilgili daha az tepkisel, daha olumlu bir dille konuşanlara daha çok rastlanıyor.Adı, Rahim. 36 yasında.Bizi dinliyor.Beyaz başörtülü, siyah gözlü, kartal burunlu, siyah sakallı, siyah pelerinli bir Arap. Sia'nın kutsal merkezi Necef'in en yüksek dini otoritesi, okulu olan El Havza El İlmiyye'de öğrenci.Düzgün bir İngilizcesi var.Kendinden emin konuşuyor:"Amerika tarafından 35 yıllık Saddam diktasından kurtarıldıkları için hepsi memnun... Demokratik bir rejim değil istediğimiz. Kuran'a, Sünnet'e, 12 İmam'a dayalı bir düzen bizim arzumuz. Hangi parti mi? Günü gelince, Ayetullah Sistani ne derse o olur."Büyük Ayetullah Sistani.Irak'taki en nüfuzlu Şii otorite denebilir onun için. Ya da Şiiliğin merkezi olan Necef'deki El Havza El İlmiyye'nin en önde gelen ruhani kişisi... İran'daki mollalardan farklı olarak devleti doğrudan yönetmek gibi bir iddia sahibi olmadığı söylenebilir.Ancak bu demek değil ki siyasetle ilgisi yok. Ayetullah Sistani bugün sessiz ama, günü geldiğinde bir işaret vereceği belirtiliyor.Nitekim, Hz. Hüseyin'in türbesinde konuştuğum El Havza öğrencisi gibi, Bağdat'ta, Sadır City'de mülakat yaptığım molla da seçim zamanı gerekli işaretin Necef'ten geleceğini söylemişti. Bir genç, 24 yaşında, işsiz: Ilımlı bir islamcı Yasir Mahmut, 23 yaşında.Neden Humeyni ile Sistani'yi yan yana astığını soruyorum. Özel bir nedeni olmadığını söylüyor. Irak'ta nasıl bir rejim görmek istediğini sorunca şu yanıtı veriyor:"İslamcı ama ılımlı bir İslamcı rejim. Ne İran'daki ne de Türkiye'deki gibi..." Necef Çarşısı'nın sarı çöl tozuna bulanmış daracık sokaklarında dolaşırken gördüm. Humeyni'yle Sistani'nin posterlerini açık hava dükkanının tam girişine, tepeye asmış. Kendisi de yüksekçe bir tabureye tünemiş kitap okuyor. Önemli bir dini kişilik Ayetullah El - Hekim'in oğluyla konuşmaya gidiyoruz. İsmi, Muhammed Hüseyin El - Hekim. 43 yaşında. Hem babasının sözcüsü, hem de önemli bir dini kişilik.Daracık, tozlu, arka sokaklardan birinde, iki katlı küçük bir eve alelade tahta bir kapıdan girip, ancak tek kişinin yürüyebileceği merdiveni çıkıp ayakkabılarımızı çıkararak küçük bir odaya giriyoruz.Yerler halı ve minderle kaplı.Tepemizde küçük bir pervane dönüp sıcağı biraz olsun dağıtıyor, serinler gibi oluyoruz. Odada küçük, alçak bir kürsü var. Babası Ayetullah El - Hekim'in çerçeveli bir fotoğrafı kürsünün önüne getirilip konuyor. İlginç. Aynı yanıtı birkaç gün önce Bağdat'taki Teknoloji Üniversitesi'nde bir öğretim üyesinden de almıştım. Oy verilecek parti konusundaysa yine zamanı gelince El Havza El İlmiyye'den işaretten söz ediyor. Türkiye'ye sitem sorularını öyle yöneltiyor. Hüseyin El Hekim, siyasal bir dava ya da makam peşinde olmadıklarını tekrarlıyor.Soruları fazla diplomatik bir dille yanıtlıyor. İran gibi bir rejim ister misiniz deyince, "Objektif koşullar farklı" diye yanıtlıyor. Aynı soruyu farklı biçimde sorunca şöyle cevaplıyor:"İslami hükümet istemediğimizi söylemedim. Objektif koşullar bugün izin vermiyor dedim.""Laik bir hükümeti destekler misiniz?" diye sorunca, halkın İslama dönük duygularının laik düzen ile bağdaşamayacağını belirtiyor.Bu arada Türkiye'ye sitemde bulunuyor. Hem hükümetin hem Türk medyasının Saddam zamanında Irak Şiilerine yapılan zulümle ilgilenmediklerini belirtiyor.Şiilikte bölünme olmayacağını, böyle bir şeyin İran'daki Kum'la Necef arasında yaşanmayacağını söylüyor. CNN Türk'ten Burcun İmir, siyah çarşafını giymiş, saçlarını kusursuz gizlemiş, Tahran'daki mollar da taraf Bu nokta önemli.Hem de çok...Çünkü Irak Şiiliği içindeki, adına ister iktidar kavgası, ister siyasal rekabet deyin mücadele bu noktada düğümleniyor. Bu mücadele aynı zamanda İran'ı da ilgilendiriyor.Çünkü Tahran'daki mollalar da taraf. Irak'ta İslami Devrim İçin Yüksek Konsey ve onun başkanı olan Ayetullah Bekir Hakim'in İran benzeri bir rejim istediği sır değil. Irak Şiileri arasında birçok partinin ve siyasal bölünmenin varlığına işaret ediyorum. Seçim zamanı gelince, herhangi bir partiye Necef'ten işaret çıkıp çıkmayacağını soruyorum. Bu işaretin gelecekte verilebileceğini belirtmekle yetiniyor. Amerikan askeri görmüyoruz Bu arada Necef'te, El Havza El İlmiyye'de Amerika'ya daha yakın iktidar odakları da yok değil. Şimdilik kimse elini tam göstermekten yana değil. Ama kapalı kapılar arkasında müthiş bir iktidar kavgası devam ediyor. Dikkatimizi çekiyor.Kerbela'da, Necef'te Amerikan askeri görmüyoruz. Bu iki kentin Şii karakteri yüzünden, anlaşılan, Amerikalılar tam siper olmayı tercih etmişler. Ayrıca kentin güvenliği ve günlük yaşantının akışını da Şiilerin kendileri düzenliyor. Ayrıca, Saddam Hüseyin'in çöküşüyle birlikte Necef'in dünya Şiiliğinin merkezi olma niteliğini yeniden kazanması ya da Kum'un gölgesinden çıkması, günün birinde İran'a da istikrarsızlık dalgaları gönderebilir. Ya da İran, Irak'ı karıştırabilecek politikaları devreye sokmak isteyebilir. Mesaj çok açık Necef'ten ayrılıp, cumayı izlemek üzere Kufa'ya, büyük Kufa Camisi'ne geliyoruz. Muazzam cami dolup taşmış. Çok önemli bir dini şahsiyet, Muktedir El Sadır cuma hutbesini verecek çünkü...Üç tane Amerikan helikopteri, gövdelerine yapışık roketleriyle büyük gürültü yaparak Kufa Cami'nin üstünden geçip gidiyorlar. Mesaj çok açık değil mi?..Tarihin yeni sayfası açıldı, bakalım Ortadoğu tarihi yeniden nasıl yazılacak? Kaos mu, istikrar mı kazanacak? Hüseyin El Hekim'e son olarak Amerika'yı soruyorum. "İşi bitti, artık gitsin" diye yanıtlıyor.