Siyaset ‘Terör yasası herkes için kuyu gibi’

‘Terör yasası herkes için kuyu gibi’

16.11.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:

Uluslararası PEN Başkanı Saul, “Terörle Mücadele Kanunu, ifade özgürlüğünü kısıtlama kanunu gibi” diyor

‘Terör yasası  herkes için kuyu gibi’

Dünya Yazarlar Birliği PEN Uluslararası Başkanı John Ralston Saul, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile yaptıkları görüşmenin detaylarını ve Türkiye’deki ifade özgürlüğüne ilişkin değerlendirmelerini Milliyet’e anlattı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e sunduğunuz raporda 70 isim yer alıyor. Raporu hazırlarken özellikle öne çıkardığınız noktalar neler?
Şunu söyleyebilirim ki, ekibimiz gerçekten çok deneyimli. PEN, hapisteki gazeteci-yazarlar hakkında raporlamayı neredeyse bir asırdır yapıyor. Sayılar değişebilir ancak biz iki noktayı ön plana çıkarmak istiyoruz: Genel eğilim ve bu eğilimin sebep olduğu yargı süreçleri. Önemli olan, davalara neden olan gidişat.
Türkiye’deki gidişatın ne yönde olduğunu düşünüyorsunuz?
Reformlar olduğu doğru. Ancak bir anda hapisteki yazar, gazeteci sayısında artış oldu. Kilit nokta bu. Son yıllara kıyasla, şimdi eli kalem tutan daha fazla isim içeride. Bu tarz davaların caydırıcı etkisi var. Yani, sansüre neden oluyor. Özellikle otosansür. Terörle Mücadele Kanunu (TMK) her yere çekilebilecek bir düzenleme. Herkesi her an içine çekebilecek bir kuyu gibi. Hoşa gitmeyen açıklama yaptığınızda kendinizi bir anda içeride bulabilirsiniz. Bu yüzden şu anki haliyle bu yasa “Terörle Mücadele Kanunu”ndan çok, “İfade Özgürlüğünü Kısıtlama Kanunu” gibi. Bir konu hakkında yorum yapan kişi ya da müvekkilini savunan avukat terörist değildir. TMK kapsamında tutuklu bulunanların çoğu, şiddet içerikli eylemde bulunmuş değil.
İktidarın sizinle aynı fikirde olduğu söylenemez.
Kimin ne düşündüğünün önemi yok. Gerek ulusal gerekse uluslararası hukuk ve yasalar açısından konu ele alındığında durum bu. Türkiye’deki terör yasaları çok muğlak ve çok geniş. Terör tanımı da öyle. Yasaların uygulanış biçimi, ifade özgürlüğünü kısıtlamaya yönelik.
İfade özgürlüğü için bazı durumlarda sınır çizilmesi gerektiğini savunanlar oluyor.
Eğer vatandaşınızı “potansiyel tehlike” olarak görürseniz, o zaman onu yasalarla kısıtlamak istersiniz. Dünyanın hiçbir yerinde ifade özgürlüğündeki kısıtlamaların demokrasiyi güçlendirdiği görülmemiştir. Ne kadar ifade özgürlüğü, o kadar az çatışma.
Cumhurbaşkanı ile görüştünüz. İzlenimleriniz nedir?
Öncelikle devleti temsil eden kişinin PEN heyetini ağırlaması bile başlı başına bir mesajdır. Cumhurbaşkanı bizi gerçekten can kulağıyla dinledi. Tutuklamaların ve yargı süreçlerinin insanların hayatında doğrudan yarattığı etkiyi, onları nasıl mahvettiğini anlattığımızda rahatsızlık duyarak öne doğru eğildi. Durumdan hoşnutsuzluk duyduğunu gösteren bir hareketti.
Anlattıklarınızda kendisini şaşırtan bir şey oldu mu?
Şaşırmak demeyelim ama duygulandı. Bugün Türkiye’de yazar olmanın zorluklarına dair anlatılanlardan etkilendi. Şu anda bir yazar veya gazeteci mevcut yasalar sebebiyle “sınırı” hesap ediyor. Halbuki yasalar açık olsa, o çizgiyi bilirsin.
Başbakan’ın “Bazı kitaplar bombadan daha tehlikelidir” açıklamasını, PEN Uluslararası Başkanı olarak nasıl değerlendirirsiniz?
Açıklamasını tam bilmiyorum ama şunu söyleyebilirim: Yüzlerce insanın hayatını karartan bankacıların kaçı içeride? Bırakın hapse girmeyi, kovulmuyorlar bile. Aynı şekilde bugün çok az sayıda siyasetçi, işadamı hapiste. Bizler, bir grup yazar-çizer insanız. Bizim topumuz tüfeğimiz, dolgun banka hesaplarımız yok. Sahip olduğumuz tek şey, halkın iktidarı denetlemesine aracılık eden kalemlerimiz. Sonuç: Dünya çapında 850 civarında arkadaşımız hapiste ve bu kişilerin çoğu Türkiye’de. Kitapların gücü tartışılmaz. Kelimeler, dünyanın en etkili şeyleri. Çoğu zaman iktidar sahiplerini rahatsız ettikleri de doğrudur. Ancak ifade özgürlüğünün kitaplarla veya yazarlarla alakası yok. Bu özgürlük, hayati önem taşıyor.