Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

15 Temmuz’dan bu yana siyasette kamplaşma- kutuplaşma gitti, uzlaşma - kucaklaşma geldi. Artık birinin ak dediğine diğeri kara demediği gibi iktidar ve muhalefet partileri arasında hayal bile edemeyeceğimiz dayanışma görüntüleri izliyoruz. Asla bir araya gelmez denilen liderler ,hatta STK başkanları buluşuyor, sakin sakin birbirlerinin konuşmalarını dinliyorlar.

Batı’da olduğu gibi ülke sorunları denildiğinde ise iktidar muhalefeti bilgilendiriyor, muhalefet de çözüm odaklı tam destek veriyor. Bunun bir örneğini de PKK’nın Elazığ ve Bitlis’teki kalleş saldırıları sonrasında yaşadık. CHP lideri anında hükümete “Terörü bitirmek için muhalefetten ne istiyorsanız vermeye hazırız” diye seslendi. Benzer açıklama MHP liderinden de geldi.

Haberin Devamı

Dahası, bölgeye Başbakan ile birlikte CHP’den temsilciler de gitti. Yine Meclis Genel Kurulu’nda dört partinin ortak önergesiyle hükümetin Hakkari ile Şırnak’ın il statüsünden çıkarılma kararından vazgeçmesi ve bunu muhalefet milletvekillerinin alkışlaması da hiç alışık olmadığımız görüntülerdendi...

Bunlar darbe girişimi, FETÖ temizliği ve yeniden alevlenen PKK terörü nedeniyle çok sıcak bir yaz geçiren ülkemizde az olsa yüreğimizi serinleten ve yeni Türkiye’ye dönük umut veren esintiler. Temennimiz ve sokağın beklentileri kalıcı olması yönünde ama kafalarda “Eskiye dönüş olur mu?” diye bir soru işareti de yok değil.

Bu mümkün mü?

Yani kutuplaşma siyasetine dönülür mü? Ya da böyle bir şey olursa kim kaybeder? Yok dönülmezse bugüne kadar kutuplaşmadan beslenen siyaset neye odaklanacak veya odaklanmalı? Dün bu soruları sokağın nabzını en iyi tutanlardan kamuoyu araştırmacısı Adil Gür’e yönelttim. Gür’ün yanıtları şöyleydi:

- Bu siyasetten, uzlaşma kültüründen kim oyun bozanlık yapar ben yokum derse ve eskiden olduğu gibi halkı kutuplaştırarak parti çıkarlarını ülkenin milli birlik ve beraberlik çıkarlarının önüne geçirmeye çalışırsa kaybeden o olacaktır. Çünkü yaptığımız araştırmada “15 Temmuz’dan meydanlardaki nöbetlerin geçtiği süreye kadar sokağa kim çıktı?” diye sorduk.

Haberin Devamı

Çıkanlara baktığımızda her renkten, her siyasi partiden insanların olduğunu gördük. Yani halk bir uzlaşma içinde ülke çıkarını, milli birlik ve beraberliği siyasi çıkarlardan daha ön planda tutuyor. Onun için buna kim zarar verirse bundan kim vazgeçerse bu yolda adım atarsa seçmen onu cezalandıracaktır.

- Siyasi partiler topyekün bundan vazgeçerlerse de siyasette yeni arayışlar başlar o zaman. Çünkü vatandaş şunu gördü. AKP’liymiş, CHP’liymiş, Alevi’ymiş, Sünni’ymiş, Türk’müş, Kürt’müş bunlar çok önemli değil, önce vatan, vatan olmadan hiçbir şey olmuyor.

Oy geçişliliği arttı

- Bundan sonra siyasi partiler daha çok çalışmak zorunda. Bedava ekmek yok, yani kutuplaşmadan beslenmeyecekler. Seçmenin oyunu alabilmek için birbirleriyle yarışmak zorundalar. Daha iyi projelerle bu kötü yapıyor, ben geldiğimde daha iyisini yaparım şeklinde ikna edecekler.

- Geçtiğimiz günlerde bir araştırma yayımladık. 15 Temmuz sürecindeki duruşu ve çıkışıyla Kemal Kılıçdaroğlu’nu CHP oyunun üç katı oranında başarılı bulan var. Cumhurbaşkanı’nı başarılı bulanların oranı yüzde 90’ların üzerinde. Tüm siyasi partilere baktığımızda da yükselme görüyoruz, Başbakan da yüzde 80’in üzerinde. yani artık siyasi partiler arasında polarizasyon, yani oy geçişliliği daha kolay olacak.

Haberin Devamı

- Türkiye 2019’da Cumhurbaşkanlığı, genel ve yerel seçimler gibi birden fazla sandığa gidecek. Dolayısıyla bu zor çalkantılı günleri atlattıktan sonra siyasi partilerin önlerinde 2.5-3 yıllık bir süre varmış gibi görünüyor ama bu çok uzun bir zaman değil. O nedenle siyasilerin şimdiden kolları sıvayıp ülke, seçmen için neler yaptıkları ve yapacakları konusunda derslerini iyi çalışmaları gerekiyor.

Siyasetteki FETÖ

- Siyasete burada başka bir görev düşüyor. Türkiye 15 Temmuz’dan bu yana FETÖ’nün kamu kurumlarının içine sızmasını, nerelere yerleştiğini, nüfuz ettiğini konuşuyor. Bu terör örgütü bir kamu kurumuna ne kadar sızmışsa siyasi partilere de o kadar sızmıştır. Siyasi partileri öncelikli yapmaları gereken iş kendi evlerini temizlemeleri. Çünkü neden; 15 Temmuz’dan sonra kurumlara güvenle ilgili bir araştırma yaptık. FETÖ’yle ilişkisi temizlenen kurumlara halkın güveni artıyor. Dolayısıyla, siyasi partiler de bugün için pek konuşulmayan bu sızmalara karşı ne kadar temizlenirse kendilerine karşı o güven de o kadar artacaktır.

- Yaşadığımız bir aylık süreç olağanüstü farklı bir dönemdi. Bu süreçte yaşananların siyaseten kime daha çok yaradığını konuşmak çok doğru değil. Buna ilişkin elimizde veriler var ama bunları konuşmak şu anda Türkiye’deki bu konsensüs sürecine zarar verebilir. Bu sürecin kime yaradığından çok önümüzdeki 2.5-3 yıl kime yarar, kime yarayacak o konuşulmalı çünkü buna siyasi partilerin kendileri karar verecekler, icraatlarıyla yöneticileriyle...