Mehmet Demirkol

Mehmet Demirkol

mdemirkol@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ligi naklen yayınlayan şifreli/dijital platform ilk 5-6 yıl zarar etmeyi göze alabilir.
Oyunculara gerçek değerinin 10 katını verip, transfer döneminin şampiyonu olmak isteyen yönetici, kulübe borç hibe vs. verebilir.
Federasyon borç içindeki kulüplere göz yumabilir.
Oyuncular sözleşmelerinde yazan parayı kulüplerinden kolay kolay tahsil edemeyebilir.
Yani şişirilmiş rakamlarla ‘zarar’ futbolun bir numaralı gerçeği olabilir.
Ancak 1 ila 10 maç arasında kısa vadeli maç yayını satın almış TV kuruluşları büyük zararları göze alamazlar. Onlarınki ileriye dönük bir yatırım değildir. ‘Şimdi zarar edelim sonra çıkarırız’ diyemezler.
Bu yüzden bu sistem içerisinde de bu rezil reklamlar maçların üstüne üstüne binmek zorundadır. Milyon dolarların çıkmasının TV kuruluşları için başka bir yolu yoktur. Aslında şöyle söylemeli: O para çıkmaz da, o zararı azaltmanın yolu budur.
Çünkü naklen yayın ücretleri de, tıpkı oyuncu ücret ve bonservisleri gibi, tıpkı bilet fiyatları gibi şişiktir, gerçek değildir.
İşte durum bu olunca, gerçek olmayan rakamlar gerçek olmayan yayınlarla dengelenir.
Buraya kadar anlaşılmayan bir durum olmamalı. Yani zaten seyrettiğimiz bir maç yayını değil.
TV kuruluşları bu şişik piyasada bu şişik rakamları çıkarmak için bu reklamları almak zorundalar.
Bu sistem içinde başka yol yok gibi.
Mesele bu sistemi değiştirip, reklamla bu yayınları çıkarmaya çalışmaktan vazgeçip sponsorla bu işi halletmektir.
Şimdi diğer tarafa geçelim...
Peki ya reklam verenler... Yani parasıyla küfür yiyenler. Bilmem ne tornacısından, kavaktabalık lahmacuncusuna, bırakın mesajlarını, adını bile hatırlayamadıklarımız. Bu sistem gerçek ve büyük reklam vereni de kaçırıyor. TV kuruluşlarını sürümden kazanmaya itiyor.
İşte gariplik bu... Bir Şampiyonlar Ligi reklam sistemine bakın, bir de bizim kafamıza göre yaptığımız yayınlara. UEFA, bir numaralı ligi garip görüntülerle kirlensin istemez ve reklamdan değil yayın sponsorlarıyla işi amorti eder. İki temel sponsor maçı açıp kapar. Herkes de onların kim olduğunu maçın üzerine binmese de hatırlar. Oraya tornacıyla lahmacuncu giremez. Onlar reklamveren değil, sponsordur.
Dolayısıyla bu tip yayınlara yüz tane reklamveren yerine üç tane sponsorla yapmak gerekir. Onlardan alacağınız para da bu yayının değerini belirler. Uyarayım bu değerin şu andaki seviyelerde olması mümkün değildir.
Hem sistemi aynı tutup hem de bu paralı kulüpler, federasyonlar kazansın derseniz olmaz.
Devlet televizyonu ve her ay parasını maaş gibi ödediğimiz dijital platformlar bile yayının üzerine reklam almak zorunda kalıyorsa ATV’ye FOX’a küfür edeceğimize işi baştan değiştirmek üzere çalışmaya başlayalım.
Bu yayınları reklam değil sponsorlu yayın kurtarır.
Bunu sağlayacak olan da ne RTÜK’tür ne de TV kanalları. Federasyon kendi malını korumak zorundadır. Bir süre daha az kazanmak pahasına Milli Takım’la, marka değerini yükselten büyük kulüplerle bilmem de alarma sistemleri, şu bu kömürcüsünü evlendirmekten yayıncıları men etmelidir.
Çünkü malın asıl sahibi onlar. Bilmem farkındalar mı?


Favori biziz

ATV’nin ne günahı var
Norveç maçından bu yana Milli Takım’ın yaptığı ‘yılmayan bir ekip’ portresi çizmek. Rakip kim olursa olsun, maç nerede oynanırsa oynansın, sonuna kadar mücadele edip büyük bir yüzdeyle kazanan bir takımımız var. Bu bir.
Bosna iyi oyunculardan ve harika bir teknik direktör yönetiminden müteşekkil olsa da biz tecrübeliyiz. Onlar değil. Aslında başlı başına bir futbol ekolüne sahip Belçika’yı yok sayacak kadar da favoriyiz.
Bu tablada favori olan biziz. Genel futbol gerçeği ve maçın psikolojisi budur.
Sahadaki oyuna gelince... Estonya maçındaki savunma sorunları hattın kendinden değil, takımın savunma zihniyetinden meydana geldi. Muhtemelen rakibin gömülü savunma yapacağı fikriyle topu iyi kullanan, şutu olan iki orta saha göbeğiyle mücadele ettik. Hamit ve Emre bu işi yaptılar, ama takımın savunma direnci bu bölgeden düştü. Kazım’ın vasat altı kalışıyla savunma hem hücum hem de savunma yönünde eksik kaldı.
Bosna maçında bu böyle olmayacaktır. Terim göbeğe Hamit’in yerine savunma yönü kuvvetli bir ön stoper yerleştirecektir. Muhtemelen Hamit de, Kazım’ın yerine monte olacak. Bu durumda savunma direnci fazlasıyla yükselir ve biz iki yönlü bir takım oluruz. Kontrollü oyun mümkün olur. Semih (Sercan), Tuncay, Arda, Hamit, Emre ve nihayet Gökhan Gönül de Bosna için sıkıntı verici bir hücum gücü olur.
Bu maç 10 defa oynansa bir önceki maçın skoru ne olursa olsun favori biz oluruz. Ki, bu örnekte olmasa da, kazanmaktan daha önemli olan tek şey favori olmaktır.
Sonrasına gelince. Dünyada kulüp takımı gibi oynayan 2 milli takım var. Brezilya ve İspanya. Başka standarttalar. Ve İspanya da Bosna karşısında favori olacaktır.
Burada işi zor olan Bosna...