Kimse B/F/G’den (Beşiktaş/Fenerbahçe/Galatasaray) büyük değil... Peki ya peşine düşülen hocalar/oyuncular? Ya Krasiç ya Quaresma?
Tribüne oynarken slogan sağlam...
Ya bizim gerçeğimize değil de, gerçek gerçeğe baktığımızda!
23 yaşında alt yapıdan gelmiş ve hakkını arayan genç çocuk konu olduğunda slogan sıkmak kolay: “Kimse B/F/G’den büyük değil”. Ertuğrul Sağlam’a, Bülent Korkmaz’a sözleşme imzalatırken ya da sonra gitmeye zorlarken de...
Ama ne Schuster’i, Rijkaard’ı ikna etmeye çalışırken ne de Aragones’in tazminatını öderken, Daum’u yollama yolunu ararken işler slogan sıkmakla olabiliyor.
Ya da Quaresma veya Krasiç için Arda’nın ücretinin 3 katını gözü kapalı önerirken! Yine de onları getiremezken...
Ülkenin yüzyıldır içinde yaşadığı büyükler illüzyonunun son dönemi, Bosman sonrası yaşadığı şizoid durum bu. Ve bana kalırsa bunun adı aslında büyük buhran...
‘Büyük illüzyon’ bu büyük buhranı akılla çözmek yerine içinden çıkılmaz bir kısırdöngüye hapsolmuş durumda. Bunun kanıtlarını bulmak için fazla araştırmaya gerek yok. Eliniz sallasanız ellisi...
Misal, ligin son 2 şampiyonu, Beşiktaş’ın son 2 hocası...
Ertuğrul Sağlam ‘ruh sağlığı’, Denizli fiziksel rahatsızlık nedeniyle Beşiktaş’tan ayrıldıktan sonra Beşiktaş’ın bugün yolu ne? Schuster’le bugün ne konuşuyorlar? Ne istiyorlar Alman hocadan? İş tanımı olarak, Beşiktaş’ın futbol yolu olarak ne belirlendi? Bunu kim belirledi? Schuster olmazsa neden Pellegrini olacak, neye göre karar veriliyor?
Bakın, Neeskens’in Galatasaray Dergisi’ne verdiği röportaj bu konuda son derece zihin açıcı.
Özetle “Biz buraya iyi ve göze hoş gelen bir futbolun olmazsa olmazı 4-3-3 oynatmak için geldik” diyor. Ya sonra? “Ama buna hiç alışık olmayan bu oyunun eğitimini almamış, bu dizilişe uzak bir kadroyla karşılaştık.”
Yabancı değil uluslararası
Yukarıda yazdıklarımdan sonra bana sen de mi yerli yabancı işine takıldın diye sorabilirsiniz. Yazdıklarımdan bu çıkabilir. Ama değil.
Zira ehliyetin milliyeti olmaz...
Bu yerli yabancı meselesi değildir. Bu aslında iyi, kötü ayrımı da değildir. Bu sadece ve sadece uygunluk işidir. Kurum hedefleriyle kişisel hedeflerin uyması sorunudur.
Ve yerli ya da yabancı cebindeki pasaport ne olursa olsun bu illüzyonu ancak uluslararası zihinler, evrensel akıllar kırabilir.
Hocanın adı David ya da Davut, Yakup ya da Jacob olsun önemli değil.
Rada’yla Davut, Elano’yla Davit olabiliyorsa sorun kalmaz.
Yani iş yabancı yerli işi değil. 6 artı 4 varsa, hedef Avrupa’da finalse, ayrım yerli yabancı arasında olmaz. Uluslararasıyla yerel arasında olur.