Mehmet Demirkol

Mehmet Demirkol

mdemirkol@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Daum’un takımın başına getirileceği haberinin üzerine, dün üç bin Fenerbahçeli’nin Saracoğlu’nda Mehmet Topuz’u karşılamasını ekleyin. Zafer şarkıları eşliğinde bir dünya starı gibiydi.
Dün bir kez daha görüldü ki, Fenerbahçe artık bu işlerin, bu şovun büyük ustası oldu. Türkiye seviyesinin çok üzerinde bir tecrübeleri var. Ama ne yalan söyleyeyim işin içeriği aynı güzelliği sunmuyor. Şahane bir paket ve sunum var, fakat içerik yükseltilen beklentilerden uzak... Hatta başka bir yola sapılmış, başa dönülmüş, içe kapanılmış gibi... Açık konuşalım Fenerbahçe, Türkiye Ligi Şampiyonluklarına kilitlenmiş gibi. Tek hedef 3 yıl boyunca ligi domine edecek bir takım yaratmak. Sadece bu kadar.
Geçtiğimiz 3 yılda ne olup bittiğine bakın ve gelecek 3 yılda ne hedeflendiğini anlamaya çalışın. Tablo çok açık. Daum sıfır Avrupa başarısı, 2 şampiyonluk ve bir son dakika ikinciliği sonrası apar topar gönderilmişti. Fenerbahçe o günden bu yana bir kez şampiyon oldu, Şampiyonlar Ligi’nde de çeyrek final oynadı. Sonuçta Yıldırım döneminde hep olduğu gibi şampiyon olamayan iki teknik adam gitti.
10 yıllık periyotta sürekli bir döngüyle disiplinli yaratıcı teknik adamlar arasında gidip gelen sarı - lacivertlilerin, Daum’u tekrar göreve çağırışı başa dönüldüğünün, hedef küçültüldüğünün açık bir kanıtı. Fenerbahçe’den ayrıldığından bu yana yüksek bir bütçeyle çalışma şansı bulmasına rağmen bu seviyede en ufak bir başarı kazanamayan Daum’un tercih edilişinin tek sebebi Mustafa Denizlivari bir ünü oluşu. Her hal ve şartta büyük ihtimalle aradan sıyrılır. O bir lig maestrosu... Hepsi o kadar.
Uluslararası hiçbir başarısı olmayan, bunu başaramamak bir yana önemsemeyen, yerel bir teknik adamın tekrar göreve getirilişini başka türlü açıklayamayız. Fenerbahçe’de çalıştığı 3 yılda onun sadece maç sonu basın toplantılarını takip eden bir gazeteci bile nasıl lig ve Avrupa ayrımı yaptığını tespit edebilir.
Ben bu deneyimlerimden yola çıkarak çok büyük bir güvenle, hiç şüpheye yer bırakmayacak şekilde şunu söyleyebilirim: Daum uluslararası arenada kendisine asla güvenmeyen ya da bu yolu hiç önemsemeyen bir teknik adamdır. Bunu oyuncularına, basın mensuplarına, muhtemelen yönetime de hissettirir. Eline hangi kadroyu verirseniz verin şikayet eder. Bırakın Chelsea, Inter ya da Sevilla’yı yenmeyi hedeflemeyi, bunu düşünenle dalga bile geçer. Schalke maçı sonrası Arena’nın basın toplantı salonunda vatandaşlarının önünde kendi takımının seviyesiyle nasıl ince ince dalga geçtiğini unutmuş olamazsınız.
Daum’un kendisine güvensizliğinin, takımına karşı takındığı bu tavrın nereden kaynaklandığını bilmiyorum. Belki zorlu milli takım ve dava macerasının doğal bir sonucudur. Belki de başka bir sebebi vardır. Ama bunun 3 yılda değiştiğini beklemek biraz saflık olur.
Bu durumda Daum’a gidilmesinin 3 sene üst üste şampiyonluk isteğinden başka hiçbir anlamı olamaz. Çünkü Daum Avrupa yoluna daha çıkmadan havlu atmasına rağmen ligde sonuna kadar kovalar. Her zaman bu böyle olmuştur.
Tıpkı Yıldırım Demirören’in Mustafa Denizli’ye sarılışı gibi, Fenerbahçe yönetimi de çaresizlik içinde bildikleri en kısa yola girdiler. Aragones veya başka bir teknik adamın isteyeceği kadroda derin revizyonu yapmak çok yüksek maliyette bir işti ve sonuç için zamana ihtiyaç vardı. Ve bunun bir garantisi yoktu.
Aziz Yıldırım yönetiminin bir kez daha zar atmak ya da uzun vadeli bir yatırım yapmak yerine Daum yolunu seçişi anlaşılabilirdir. Ama bunun üzerine bir gelecek kurulamaz.
Zaten galiba istenen de bu değil. Yeter ki 3 yılda 3 şampiyonluk gelsin.

Topuz ne yapar?
Yaptı bile. Real, Ronaldo’yu çok iyi takımları olsun diye almıyor. Zaten amacın kendisi almak. Yani hedefin kendisi bu. Yoksa takım kurmak değil.
Topuz  transferine de böyle bakmak lazım. Beşiktaş forması bizzat Yıldırım Demirören tarafından onun emriyle sırtına geçirilen bir futbolcuyu alıp şapkayı giydirmek. Yani zaten hedef buydu.  Yoksa Topuz yerli Deivid, biraz daha hırslı. Bu seviyede klasik bir kanat olarak kullanabilmeniz için dönüşmesi gerekiyor. Ortada önde ve serbest oynadığında yarar sağlıyordu. Bu seviyede bu rol ona verilir mi? Bunu alabilir mi? Misal Fenerbahçe’de Topuz’a frikik attırırlar mı? Mehmet Aurelio çok iyi bir frikikçi olmasına rağmen bir tane atamadan gitti. Futbol gerçekleri Topuz’un transferinin bu kadar büyük olmasını, bu Kadıköy’deki karşılamayı anlatamıyor.  Bu transferin anlattığı tek şey, olayın transferin kendisi olduğu... Zaferi, ya da yenilgiyi sahada aramayın. 

Fenerbahçe  hedef mi küçültüyor


Yoksa hedef mi büyüyor?
Bu noktada işi farklılaştırabilecek tek hamle Aykut Kocaman’ın sportif direktörlüğe atanması oldu. Daum’la günü kurtarırken Kocaman’la bir gelecek kurabilmek. Önce Yıldırım-Kocaman-Daum üçlüsünün beraber çalışmasının zorluğu gerçeğine takılıyor. Oyuncularının dahi (bkz. Hooijdonk) özel bir yer edinmesine tahammül edemeyen Daum’un Kocaman’ın süpervizörlüğüne dayanabilmesi mümkün değil sanırım. Hemen hemen tüm Türkiye’de çok saygın bir futbol adamı olarak bilinen Aykut Kocaman’ın görevinin aslında ne olduğu da Daum’un olası bir ayrılığında teknik adam olarak mı düşünülüyor? Yoksa bu durumda yeni teknik direktörün belirlenmesinde başrolü alacak adam olarak mı? İlkiyse, boş ve hatta gerginlik yaratacak bir atama olur bu. Eğer ikincisiyse, doğru yol bulunmuş olur. Yani özetle Aykut Kocaman’ı geleceği kurmak için göreve getirdilerse çok doğru bir iş. Ama bir türlü buna ikna olamıyorum. Geçen 11 yıl bunu söylüyor.

Fenerbahçe  hedef mi küçültüyor