Mehmet Demirkol

Mehmet Demirkol

mdemirkol@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

- Bundesliga’nda düşme hattının hemen üzerindeki Eintracht Frankfurt’tan geldi devre arasında... Orada daha çok rezerv takımdaydı. Bugün 3’lük mücadelesi yapan ve ilk maçta 3-0 yenilgiye rağmen kupada final arayan Gaziantepspor’un en parlak oyuncularından Cenk Tosun. Bireysel bir gösteri yapıyor. Driplingi, topsuz oyunu, sağı solu kafası, her şey var onda.
Hepimiz Galatasaray yöneticilerine nasıl bu adamı almadınız diye sorarken, o bu tercihin kendisine ait olduğunu söyledi. Tolunay Kafkas’ın onun için çizdiği yola giren Cenk, yeni bir sporcu düşünce yapısını da ortaya koyuyor aslında. Başlı başına bir iş yaptığı... Bizim kolay anlamadığımız bir iş.
Çünkü en doğru gibi duranı tercih etmemek de, kariyeriniz için en iyisi olabiliyor bazen...
- Olcan Adın, yıllarca Fenerbahçe’de görev bekledi. Antalya ve Karşıyaka’ya kiraya gitti. Yumuşak, teknik bir orta saha adamıydı. Ama 2 yıldır hem bek, hem hücumcu orta saha olarak milli takımı zorlayan bir performansı var. Sadece oyun olarak değil, fizik olarak, mevki olarak başkalaştı. Couceiro onu ilk kez sol bek oynattığında, itiraf edeyim bayağı dalga geçmiştim. Bizde böyle dönüşümlere alışık değiliz zira. Ama Portekizli haklı çıktı. Hendi jenerasyonun en iyi orta saha oyuncularından biriydi. Selçuk İnan ve Sezer Öztürk’ün olduğu bir takımda orta saha liderliği görevi ona verilmişti. Fenerbahçe’de oynuyordu. Havalı olması için yeterli sebep vardı. Ancak zorunda kaldığı zaman dönüşmeyi değişmeyi bildi.
Çünkü bazen insan kral olmanın hayaliyle büyüse de iyi bir asker olmanın değerini de anlayabilecek kadar akıllı olabiliyor.
- Onu kalede görünce dehşete kapılıyorum diyen bir hocanın yönetiminde ayakta durabilmek bir iştir.
Hakkında “Fizik olarak çok ağır” bu seviyede bir kaleci olması imkansız denen bir adamın, bugün dünyanın en iyilerinden biri olarak gösterilmesinin altındaki hikayeye iyi bakmak lazım. Volkan Demirel zor bir yerden başladı, selefi Barcelona’ya transfer olmuştu. Sevinirken kolu çıktı. Lincoln’ü sahada kovaladı. Schalke maçında tamamen kendi hatasından kaynaklanan bir ıska golü yedi. Nonda’dan şampiyonluğa patlayan bir gol sonra...
Euro 2008’de saçma sapan bir kırmızı karttla yerini Tuncay’a bıraktı. Kamuoyu tarafından haklı ve ağır eleştirilerle yaşamayı öğrendi. Ama bugün dünyanın en iyilerinden biri...
Çünkü çoğu zaman hele de iyi kaleci olmak hiç kolay olmuyor.
- Sezon başından beri yazıyorum. Yıllar boyunca da yazmaktan sıkılmam. Daha 2 yıl önce 10 dakika konsantre kalamadığı için iki büyük kulüpten ayrılmak zorunda kalmış bir futbolcuydu Burak Yılmaz... Her zaman yetenekliydi, her sporu yapabilecek bir fiziği vardı. Özel bir sporcuydu. Ama olmuyordu işte. Yerden kalkmıyor, kötü tercihler yapıyor, uyumsuz duruyordu.
29 haftadır durum farklı kiminle yan yana oynarsa oynasın, hangi sitemde yer alırsa alsın, karşısında kim olursa olsun sürekli konsantre kalıyor. Hiddink’ten topsuz oyun en iyi beceren Türk oyuncu övgüsünü almak ne demek? Sürekli oyuna kendisini verebiliyor, aklı karşımıyor, dalıp gitmiyor eme aslında.
Demek ki insanın en değişmezmiş gibi duran kötü huyu bile değişebiliyor bazen...
- Alt yaş gruplarında sadece kimsenin dikkatini çekmemiş olmak değil Gökhan Gönül’ün durumu. İzleyen futbol adamlarının da sıradan bulması, beğenmemesi gibi bir gerçek var önümüzde.
Onun ‘Under’larda izleyip onun uluslarası standartta nerede olduğunu ölçme fırsatını hiç bulamadık. Kendisi de ne kadar iyi olduğunu ne kadar ilerye gidebileceğini bilmedi belki...
Bugün laf olsun diye değil, gerçekten Avrupa’nın zirve takımlarının ilgisine mazhar oluyor Gökhan Gönül.
Onun aldığı ve bize de verdiği ders yılmamaktır, kimseyiğ dinlemeden hesap kitap yapmadan çalışmaktır. Çünkü bazen bilinen ölçümlerin ötesindesindir. Ve bu yüzden seni değerlendiremeyebilirler. Seni en iyi sen değerlendirirsin.
Ertuğrul Sağlam, Ömer Erdoğan, Semih Şentürk, Umut Bulut, Tolga Zengin’le, Serkan Balcı’yla bu hikayeleri artırmak, sayfalar boyunca yazıp çizmek mümkün.
Belki de yapılması gereken bu...
Çünkü ancak böyle misal Arda’ya Volkan’ın neler yaşadığını anlatabiliriz.
Ancak böyle Hüseyin Göçek’e kötü bir maç yönettiğini ama Cüneyt Çakır’ın da Ahmet Çakar’ın da zaman zaman bunları yaşadığını söylemek mümkün olabilir.
Ancak böyle kendi çapında birer kahramanlık hikayesi yazan bu adamların hakkını yemeyiz.
Yapmayın, etmeyin demek bir işe yaramıyor zira. Belki de sadece böyle bir yöntem izlemek lazım.
İşe yarar mı? Yönetici ve kulüp açıklamaları kadar ilgi çeker mi...
Hiç sanmıyorum.
Ama yine de denemeli....