Mehmet Demirkol

Mehmet Demirkol

mdemirkol@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bu kadar durgun bir maçın ilk 30 dakikasında 3 gol, 70 dakikasında 5 gol olabilmesi küçük çaplı bir mucizedir. Bunu bir kenara yazalım.
Sonra da bunun nasıl olduğuna bakalım. Galatasaray’ın ideal savunmasından 3 oyuncu yok. Sol bekte sol bek olmayan ve muhtemelen olması da zor olan Caner, göbekte takımın en formsuzu Hakan ve sakatlık sürecinin psikolojik etkilerini atlatamayan Uğur... Çok basit çapraz uzun toplara ya da ara paslara tepki veremediler. Ya da ilk goldeki ofsayt taktiği denemesinde olduğu gibi korkunç reaksiyon gösterdiler. Öyle ki Sedat topa vurduktan sonra çıktılar. Olacak iş değil.
Olmayacak bir diğer iş ise şu pasif ofsayt kuralının anlamsızlığı. Yardımcı ve orta hakemlere müthiş bir yük bindiren, tribünde izleyenlerin asla doğru kararı vermeyeceği bir garabet bu. Ve iki gol de bu garabetten geldi. Platini buraya bir el atsa fena olmayacak. Yoksa böyle olacağına ofsaydı kaldırsalar daha iyi (Ali Taran’ın kulakları çınlasın).
Maçın bu noktaya gelişi başka bir yönüyle daha inanılmaz. Orta sahada hiç baskı yapmayan, hiç pas yapamayan Antalya’nın 21 dakikada 2-0 öne geçişinden bahsim. Galatasaray o ana kadar 6 orta sahayla oynamasına rağmen, bu hiç pas ve baskı yapamayan rakip karşısında döküldü. Rakip kaleye hiç şut atamadan.
Sonrasında Arda’nın direkt sonuca yönelik oyunu dışında Galatasaray’ı ileri iten hiçbir şey yoktu. Gol de onun çabası Kewell’ın becerisi Keita’nın takipçiliğiyle geldi.
İkinci yarıda Antalya’nın yorulmasına Mehmet Özdilek’in, Ertuğrul-Gürhan değişikliği de eklenince Antalya orta sahası un helvası kıvamına geldi. Galatasaray orta sahası ise zaten öyleydi.
İki takım da herhangi bir orta saha organizasyonuna girmeden, dirençle karşılaşmadan istediği her an birbirlerinin kalesine iner oldu. Galatasaray içeri vurdu, Antalya direğe ya da dışarı. Tek fark bu!
Sahada çok kötü, organizasyonsuz, korkunç iki takım vardı. Ama 5 gol oldu. Yani bir nevi 40 yaş üstü halı saha maçı kıvamı.
Ve bu oyundan bu kadar yazı çıkmasını da artık benin becerim mi, yoksa münasebetsizliğim mi sayarsınız, o da sizin bileceğiniz iş!