Mehmet Demirkol

Mehmet Demirkol

mdemirkol@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Beşiktaş sürpriz olmayan bir şekilde maça, oyun merkezini olabildiğince geride tutarak başladı. Trabzonspor sürpriz bir şekilde bu kadar çok hücum oyuncusuyla sahaya çıkmasaydı dahi böyle olması muhtemeldi.
Denizli’nin bu tercihin birçok sebebi var. Mesela kendi hücumcularının daha yüzdeli olduğunu düşünüyor. Yani fikri “5 pozisyona girsek, bir gol buluruz. Yeter ki yemeyelim!”
Bu sebeplerin en önemlisiyse kendi takımının ligin fizik olarak en güçlü takımlarından biri olduğunu düşünmesi. Yani fikri “başta kapanıp rakibi tutalım, biz oyuna girdiğimizde çoktan yorulmuş olurlar.”
Bunun tutup tutmaması bir kenara başta itiraz edecek fazla bir şey yok. Ancak kabul edelim ki bu tip bir strateji için fazla plansızlardı. Yarı sahanın gerisinde ne yapacaklarını iyi biliyorlar, birbirlerine yakın duruyorlardı. Ama topa sahip olup, akına kalkınca biraz kaotik, biraz kişisel beceriye kalmış bir oyun ortaya çıktı. Dolayısıyla ilk yarıda baskın yapmak, ikinci yarıda topa sahip olup baskı yapmak olanaksızlaştı.
Son 5 dakikadaki oyuncuların çılgın arzusunu bile bir plana kanalize edememek onlar adına üzücü. Gerçi ne olursa olsun Egemen’in manasız hareketiyle bir penaltı çıkarabilirlerdi belki. Ama ya hakem görmedi ya da inanmadı.
İkinci yarının başında hemen baskı kurmaya çalışmalarına iki engel çıktı. Biri ligin pozisyon almayı en iyi bilen kalecisi Onur, diğeri de Şenol Güneş’in değişiklikleri. Onur’un, Bobo’yla karşı karşıya kaldığı pozisyonda nasıl büyüdüğüne dikkat edin. Bacaklarını ve kollarını nasıl açıp, soğukkanlı bir duvara dönüştüğüne. Kaleci plonjonlarıyla değil, işte bunlarla kendini gösterir.
Bir de Şenol Güneş’e bakmalı. Önce Ceyhun, sonra Sezer oyuna giriyor. İki hücumcu da çıkıyor. Ama takım daha çok poziyona girmeye başlıyor. İşte taktisyenlik böyle bir şey. Hocayı tebrik etmeli.
Ancak ne olursa olsun, her şey bir yana iki takım için de bu seviyeyi hak edecek hücum kurgusunu görememek üzücü. Güneş’e neden olmuyor diye sormak için erken. Mustafa Hoca içinse bayağı geç!