Mehmet Demirkol

Mehmet Demirkol

mdemirkol@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

‘Nihat geri dönene kadar Villarreal asla tam gücüne ulaşmış olmayacak’ .
Bu, UEFA sitesinde Nihat’ın sakatlığı ve iyileşme süreciyle ilgili haberin içinden bir cümle. Haberi yazan Paul Bryan, Villarreal taraftarlarının ruh halinin, yapılan iyi transferler rağmen bu olduğunu söylüyor. Nihat olmadan La Liga ikincisi eksik taraftarına göre.

Umutlar ve gerçekler
Yine dünkü haberlerden biri. Arda’nın, Ada’dan sonra İspanyol hatta Real Madridli taraftarların da gözüne girdiği ve istendiği yönünde. Tabii ki, abartılı rakamlar, sağlam taraftarlara özgü çok temeli olamayan yüceltmeler var. Ama Euro 2008 boyunca dünyanın her tarafından taraftar ve gazetecinin genç oyuncu üzerine söylediklerini duyduğumuzdan doğruluk payının ne kadar yüksek olduğunu da biliyoruz. Arda’yı herkes istiyor. Sadece kulübüyle kendisini bu yıl Avrupa’da göstermesi lazım.

Haberin Devamı

Türk futbolu yürür
Semih’in peşine düşenler, Volkan’ı isteyenler, Tuncay’la gururlananlar, Kazım’ı yeniden ve başka bir şekilde fark edenler, Mehmet Topal’a şaşıranlar.
En çok ben eleştirdim ama... UEFA Şampiyonu’nun finalde oynattığı santrforu olmadan, ülke tarihin en büyük markası Şükür’ü almadan, Bundesliga tarihine belki Mehmet Scholl’dan bile daha büyük damga vuran Yıldıray olmadan gidip, bu kazanımlarla döndük.
Bir dolu oyuncu kendisini ispat etti, rahatladı, seviyesinin sandığından çok daha yukarıda olduğunu gördü. Ve şimdi onlarla aynı sahada beraber veya karşılıklı oynayanları da saran bir moral dalgası yayılıyor. Tıpkı 2002’de olduğu gibi diğerleri ‘Yahu şu bizim Mehmet Topal yapıyorsa bu işi biz de yaparız’ diyecekler. İvmelenecek oyun. Hiç kuşku yok. O dönem Antep’in, Denizli’nin yaptığını Kayserililerden beklememek için bir sebep yok.           
Birkaç sene bu moral Türk futbolunu yürütür.

Kalite artacak
Gökhan Gönül, Bank Asya’dan gelip Şampiyonlar Ligi’ne damgasını vurduysa ve yokluğu gözlerimizi yaşartmışken, günah keçimiz Sabri, Şampiyona’da kendisini aşmışsa bunun moral etkileri olacaktır. Göreceksiniz ligin mücadele ve kalite seviyesi artmakla kalmayacak Avrupa Kupaları’nda da etkisi hissedilecek.
Sevinmeli ve umutlanmalıyız. Ama peki ne kadar? Bunun ne kadar idare edip bir plan ve programa sokabileceğiz bu avantajı.
Çünkü şu ve benzeri haberleri okuyunca her şey bir anda başınıza yıkılıveriyor. 
“FIFA’nın, Diyarbakırspor’a verdiği cezayı uygulamayan Federasyon, hiç beklemediği bir tehditle karşı karşıya kaldı.
Diyarbakırspor’un Süper Lig’de mücadele ettiği dönemde Bosnalı futbolcusu Borislav Mikiç’e ödemediği 189 bin 879 Euro, Türkiye’nin başını ağrıtıyor.
Diyarbakırspor’a 6 puan silme cezasının uygulanmaması üzerine Federasyon’u son kez uyaran FIFA, “Cezayı hemen uygulamazsanız, Türkiye FIFA müsabakalarına alınmaz” dedi.”
‘Diyarbakır ligden düşerse ülke yıkılır’ demeye kadar getirilmişti yeşil-kırmızılılar düşme potasındayken. Altay maçı rezaleti, Konya maçı olayları, hakem atamaları, soyunma odası baskınlarıyla yaşadık o yılları.

Haberin Devamı

Kulağımızı çekiyorlar
Kara bir leke olarak, henüz içi tam açılmamış, tüm açıklıkla ortaya dökülmemiş bir rezillik olarak orada öyle duruyor.
Tüm bölgenin sorunlarını, halkın bile kabul etmediği bir takımla çözmek için yapılmadık rezillik bırakılmamıştı.
Şimdi ilahi adalet midir bilinmez.  Sorunları çözmeye çalışırken nasıl saçma sapan, nasıl başka çağların yönetmelerini kullandığımız kafamıza gene başkaları vuruyor.   
Bir taraftan 50 milyon euroya transfer yaparken bir taraftan Bosnalı adını bile unuttuğumuz bir futbolcunun 180 bin eurosu nedeniyle yediğimiz bir cezayı uygulamadığımız için kulağınızı çekiyorlar.
Söyleseniz umut tamam. Ben de umutluyum. Ama böyle yönetileceksek, bir Arda değil, 50 Maradona yetiştirsen kime ne faydası var!

Başka bir arzunuz?
Rıdvan Dilmen her sene yapılan ‘Oyuncular çok çalıştı. Teknik direktör takımın pestilini çıkardı’ haberlerinden şikayetçi. Aziz Yıldırım ise transfer haberleri nedeniyle gazetecileri azarlıyor.
Peki söylesenize bu mevsimde başka ne haber yapılır?
Söyleşiler, röportajlar, araştırma yazıları mı? Hangi kulüp oyuncularını konuşturuyor basınla? Kim nereye başvurup da bir randevu alabiliyor herhangi büyük takımın oyuncu ya da teknik adamından?
Ya da gerçekten bu tip haber yapılsa... Misal İngiliz gazeteleri gibi. Bu anlı şanlı işadamları 3 ay boyunca isimlerinin hiçbir gazetede geçmemesine gerçekten razı olurlar mı? ‘Demirören kulübe 50 milyon dolar verdi’, ‘Yıldırım, Roberto Carlos’tan sonra Eto’o’yu da getiriyor’.
Ya da Güiza geldiğinde sadece bir satırda Aziz Yıldırım’ın adı geçse gerçekten mutlu olur mu? Emin misiniz?
Hayır bütün fotoğraflarda güzel çıkayım, bütün haberler iyi olsun, hiç eleştiri olmasın, herkes biat etsin!
İstenen bu! Neyse ki bu meslekte hâlâ biraz onur var. Yalan ya da yanlış yönlendirme olduğu gibi tabii! Kendimizi temize çıkarma derdinde değiliz.       
Söylesenize maç yok, röportaj yok. Buna rağmen neler yakalıyorlar. İşte Beşiktaş kampında Milliyet ve Vatan’ın yakaladığı kavga haberi. İşte Hakan Şükür’ün atılımları, işte Emre transferi...
Bu şartlara rağmen meslektaşlarım çalışıyor. Ama bu mesleğin içinde olanlar dahil onlara vurmayan yok.
Kulüp yöneticileri ve başkanlarından her gün tehdit almalarına rağmen haberse haber işte.
Kim savunuyor onları?
Başları sıkışınca tüm televizyonları toplayıp istedikleri gibi kullananlar, ceketini çıkarırken fotoğraf çekti diye muhabire tehdit savuruyor. Yetmiyor ‘Adam gibi soru sorun’ diyor.
Ama biliyoruz ki, hata bizde. 1 ay hiç haberini yapmayacaksınız. Maçına dahi gitmeyeceksiniz. Attığı golü bile yazmayacaksınız.
Sonra oturup konuşacaksınız!
Buyrun başka bir arzunuz?