Skorer Neyi alkışlıyorsunuz!

Neyi alkışlıyorsunuz!

27.12.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Neyi alkışlıyorsunuz

1- Fatih Terim'in, UEFA yolunda giderken defalarca basket takımının dahi parasını cebinden verdiğini unutmayın. O zamanki mali durumu açıklayan fevkalade bir örnektir.2- Lucescu'nun ilk yılının sonunda yaptığı açıklamayı da. "Bu oyunculara UEFA Kupası turlarında inanılmaz primler ödenmiş. 200-300'er bin dolarlar. Hiçbir maddi getirisi olmayan bir kupada bu kadar büyük paralar döndükten sonra onları (o gün daha da kötüleşen mali yapıda) motive etmek neredeyse olanaksız. Çok büyük ücretlerle kontratlar yapılmış ama ceplerine kuruş girmiyor. Önümüzdeki en ciddi sorun bu.3- Canaydın'ın göreve gelirken verdiği ve alkışlarla karşılanan vaatleri ve bunu nasıl yapmayı düşündüğünü de bir kenara yazın:a. Galatasaraylıların gönlündeki hoca gelecek. b. 10 yılda 7 Türkiye şampiyonluğu, 1 Şampiyonlar Ligi kazanılacak. c. 3 dünya starı transfer edilecek.Peki bu hangi mali yapıyla yapılacak. Canaydın, Cansun yönetiminin yaptığı gibi küçülerek büyümek yerine, büyüyerek, borçlanarak büyüme yönetiminin seçileceğini bağıra bağıra söylüyordu. Alkışlar, alkışlar...4- Torino'dayız. Terim'in Juventus maçından önceki basın toplantısı. Galatasaraylıların gönlündeki hoca ilk kez açıkça yönetimi şikayet ediyor. Bana transfer için sözler verildi. Ama listenin sonundaki oyuncular alındı. Terim'in ikinci bir buçuk yıllık serüveninde kaç oyuncu transfer edildiğini bilmiyorum. Ama Terim yine de harcanan paranın yetersiz olduğunu söylüyordu. Canaydın, Terim'le kuracakları sistemin başarılı olacağına Galatasaray'ın Şampiyonlar Ligi'ni kazanacağına ve bir Avrupa devine dönüşeceğine inandı. Doğrusu inananlar tarafından ortaya atıldı, başkan oldu, Terim'i getirdi. Borçla büyüyecekti. Ama kazanılacak parayla bu borç çevrilebilir bir borç olacaktı. Olmadı. 2 sene üst üste şampiyolar liginde 3 kez gruptan çıkan Galatasaray, gönlündeki teknik direktörle 2 yıl üst üste sıfır çekince olmadı. 10 yıllık rüya plan 1.5 yılda yerle yeksan oldu.Yani küçülerek büyümeyi seçen Galatasaray'a Galatasaraylılar alışamadığı için oldu bu. Büyüyerek büyümek isteyen Canaydın'ı seçtiler ve bugün işte buradayız.Canaydın 50 yıldır aynı adamdır. O hiç değişmedi. Diğerleri de değişmedi. 4 sene önce onu alkışlarla getirenler. Cumartesi günü Ergun Gürsoy'un deyimiyle keh keh seyredip onunla dalga geçenler aynı insanlar. Ve yine çok mutlular. Bugün gelinen noktada hiçbir sorumlulukları olmadığını söyleyenler onlar. Hiç unutmuyorum, o gün kongre üyesi Galatasaraylı arkadaşlarıma, yanlış yapıyorsunuz bu kulübü bu seçimde batıracaksınız demiştim. Cevaplar aynıydı. Biz Lucescu'yu ve küçülen Galatasaray'ı değil, Terim'i ve büyüyen Cim Bom'u istiyoruz. Bize o zevk veriyor. Bu gelinen nokta işte bu seçimin sonucudur. Şimdi durup düşünme vakti. Tamam Canaydın'ı ipe çektiniz. Ama lütfen artık kendi seçimlerinizle de yüzleşin. Biliyorum çoğumuza zor geliyor. Dünü bile hatırlamakta zorlanıyoruz. Böyle olunca da bugün var olan sorunların nedenlerini göremiyoruz. Aslında biraz sebze yer, protein alır, biraz not tutar, hayata biraz daha analitik bakabilirsek 3-5 yıl önce neler olduğunu hatırlamak çok da zor olmayacaktır. Böylece bugünü anlamak da kolay olacak, yarın için plan yapmak da. Eğer bunu yapmazsak, bugün hep tekerrür edecek. Bu kısırdöngüden çıkmalı. Şimdi hatırlayalım ve dövünmeye başlayalım: İlhan Cavcav teşbihte hata olmaz derken haklıdır. Ama şu bir gerçek ki, teşbihte biraz insaf olur. Bir kulubü, özellikle de holiganizmle, şiddetle fiili olarak en çok mücadele eden kulübü, ülkedeki bir numaralı şiddet odağına benzetmek nereden baksan insafsızlıktır. Bu bir.İkincisi demokrasilerde ayrılma yanlısı olmak suç değil, doğal bir haktır. Tabii şiddete başvurmadıkça ve şiddeti övmedikçe. Şahsen ne ülkemin, ne de havuzun bölünmesini isterim. Ama bunu savunanların fikirlerine saygı duyarım. Çünkü fikirleri yasaklamaya başlarsanız, kendinizi, sınırları koyacak olanın insafına bırakırsınız. Ki bu demokrasinin sonu olur. ABD'de bugün olduğu gibi. 3'üncü ve en önemlisiyse: Aziz Yıldırım neyse aslında İlhan Cavcav da odur. Ama belli ki farkında değil. O da kendi klasmanında tesisleşme lideri. Yıllardır kendi klasmanının en başarılı takımına sahip. O da Yıldırım gibi çok kötü günlerde aldığı kulübü diğerlerinin nefretini toplayacak kadar güçlü bir ekip yaptı. Ve tıpkı Yıldırım gibi kendi kulübünün kralı oldu. Madem teşbihte hata olmaz, Cavcav yıllardır kulübü bir aşiret ağası gibi tek başına yönetiyor. Ölene kadar da oradan ayrılmaya niyeti yok. Cavcav aslında daha tecrübeli daha eski ve muhtemelen Yıldırım'dan da sonra görevi bırakacak. Yani aslında Cavcav bir alt klasmanda bir Aziz Yıldırım'dan da büyük bir tek adamdır. Bir başka deyişle, ağır bir şekilde eleştirdiği kendisinin temsil ettiği değerlerdir. Teşbihte insaf olur İtalya'daki insafsız sigara yasağından sonra 2. kez bu ülkedeydim geçen hafta. Normalde günde 1.5 paket sigara içen ben, 4 günde 1 paket içemedim. Bir ay kalsam muhtemelen restoran kapılarında tirtir titreyerek duman tüttürmekten sıkılıp, önemlisi utanıp bırakacaktım mereti. Ve artık kesin olarak anladım ki bu meretten kurtulmanın yolu böyle bir yasaktır. ABD'deki yasak beni etkilememişti. Çünkü orası başka bir dünya. Ama en az bizim kadar tiryaki olan İtalya'da, hem de Berlusconi'nin İtalyası'nda bu iş olabiliyorsa hemen işe başlama vaktidir. Sağlık komisyonu işi yumuşatmasın, dolandırmasın, kesip atsın. "Halka açık her yerde yasaktır, sigara bölmesi de yasaktır" densin ve bu iş bitsin. Sigaradan nefret edenlerin sözü önemlidir. Bu mereti benden daha çok seven yok. O yüzden benim fikrim daha önemli. Bu tiryakiyi dinleyin Yıl bitti. Dünyada ödüller açıklanıyor. Bizde ise kurumsal çabalar var. Bu işi her zaman yerinde takip eden emekçilerin de artık değerli bir seçime ve ödüllendirmeye sektörel olarak girmesi lazım aslında. Bundan sonra kasım ayında Türkiye'deki tüm statların basın tribünlerinde oylama yapılarak heyecanlı ve manalı bir seçime girilmeli. Aralık'ta ödüller açıklanmalı. Yılın oyuncusu ve yılın 11'i. Tabii bunu Profesyonel Futbolcular Derneği de yapmalı ama nerdeee? TSYD yılın futbolcusu Fatih Terim'in açıkladığı yeni planda 2 nokta önemli. Birincisi futsal. Salon futbolu teknik geliştirmek için ideal. Ülke futbolcusunun hemen hepsinde büyük temel teknik eksiklikler var. Alın size Tuncay. Buyrun Serkan. Ve de aha İbrahim Akın. Bir oyuncunun topu kullanabilmesi için Emre yeteneğinde olmasını bekliyorsak, vah bize! Futsal kesin ve net çözümdür. PAF'ın kalkıp Rezerv Lig'in yerine geçmesinde ise büyük sorun var. Ona da haftaya değiniriz. mdemirkol@milliyet.com.tr Futsal