Şansal Büyüka

Şansal Büyüka

sansal.buyuka@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Belki güncelliğini yitirdi ama sosyal medyada çok fazla dolaşıyor. Mutlaka yazmaya değer... Rahmetli Taçsız Kral Metin Oktay’ın 13 Eylül ölüm yıldönümüydü. Belki o nedenle olacak, “Taçsız Kral” ile dönemin Fenerbahçe yöneticisi Eşref Aydın arasında geçen bir konuşmayı okudum ve bu sayfaya aktarmak istedim. Zamanın ruhu; duyguları, güzellikleri yakıp yıkıp geçse bile Fenerbahçe ile Galatasaray arasındaki “ezeli rekabeti - ebedi dostluğu” günümüzde bilmeyenlere, bilmek istemeyenlere anlatması adına mükemmel bir yazı... Aktarıyorum.
***
Rahmetli Metin Oktay, jübile maçını Fenerbahçe ile oynamak ister. Bunu teklif etmek üzere Fenerbahçe Kulübü’ne gider ve dönemin yöneticisi Eşref Aydın ile görüşür. İkili arasında şöyle bir konuşma geçer:
Metin Oktay: Kariyerimin en güzel, en unutulmaz maçlarını Fenerbahçe’ye karşı oynadım. Eğer siz de kabul ederseniz son maçımı Fenerbahçe’ye karşı oynamak isterim.
Eşref Aydın: Kabul ederiz fakat bir şartla... Fenerbahçe Kulübü ve taraftarı her zaman sana hayrandı ve seni Fenerbahçe forması ile görmek isterlerdi. 10 dakikalığını da olsa Fenerbahçe forması giyer misin?
Metin Oktay: Şeref duyarım.
Ve jübile maçında Metin Oktay ile Fenerbahçeli Can Bartu formaları değiştirir. Kısa bir süreliğine Metin Oktay Fenerbahçe, Can Bartu ise Galatasaray forması ile mücadele ederler.
Bir Fransız futbol dergisi, Metin Oktay ile röportaj yapar ve kendisine şu soruyu sorar:
Yaklaşık bir yıl önce ezeli rakibiniz Fenerbahçe’ye ağları yırtan bir gol attınız. Bu gol ile ilgili olarak ne düşünüyorsunuz?
Metin Oktay: O gol bugün bile hatırlanıyorsa, bu Fenerbahçe’nin büyüklüğünden dolayıdır.
***
Yazı bu... Futbolcuyu futbolcu yapan, unutulmazlar arasına katan, tarihe yazan, kalplerde yaşatan sadece futbolculuğu değil, sportmen ruhu ve adamlığıdır. Taçsız Kral’ı bir daha saygı ve minnetle anıyor, bu ülkenin ve özellikle taraftarların Fenerbahçe ile Galatasaray’ın ezeli rekabetine, ebedi dostluğuna gereken saygıyı göstermesini umut ediyorum.
Ve yazıyı Türk medyasının büyük ustası Yılmaz Özdil’den bir alıntı ile bağlıyorum:
Herkes bir gün ölür. Kimi toprağa, kimi kalplere gömülür.