Şansal Büyüka

Şansal Büyüka

sansal.buyuka@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Fenerbahçe maça 1-0 önde başlayabilirdi, Rizespor bir eksik başladı. Daha 12. saniyede Serdar Dursun’un mutlak gollük vuruşunu kaleci Gökhan önledi, 35. saniyede Baiano kırmızı kart gördü.
Daha 35. saniye be kardeşim... Acelen ne, hızın ne, bu sinir ne... Bir rakibe vuruyorsun, hızını alamıyorsun, gidip ikinci rakibine de vuruyorsun...
Rizespor, maçın başlangıç düdüğü ile birlikte adeta “vurgun” yiyip baygınlık geçirmeye başladı. Rize’nin baygın dakikalarında Fenerbahçe rakip savunmanın arkasına çok önemli toplar attı. Bu rakip savunmanın arkasına atılan toplarda son paslar iyi kullanılabilse, Fenerbahçe ilk yarı sonunda değil, ilk 15 dakika sonunda maçı 3-0 yapardı.
İsmail Kartal gelene kadar Fenerbahçe’nin rakip savunmanın arkasına top attığını, hatta teşebbüs ettiğini bile hatırlamıyorum. Fenerbahçe, Kartal ile birlikte bu özelliği yakaladı.
İlk 12 dakika bittiğinde topla oynama yüzde 85-15’di. Fenerbahçe o kadar etkili oldu, Rize o kadar etkisiz, hatta baygın kaldı... Ancak ilk 20 dakikadan sonra Rize yavaş yavaş uyanmaya başladı. Hatta Fenerbahçe kalesi önünde bir-iki göründü. Ama yarım pozisyon bile bulamadı.
Fenerbahçe orta alanında “kırkayak Crespo” gene gelen geçene çengel attı, topu mıknatıs gibi çekip aldı. Gollük dokunuşunu kaleci Gökhan süper çıkardı. Sanki göze geldi, ikinci yarıda sakatlanıp hastanelik oldu.
Elbette hakem Halil Umut Meler konuşulacak. Türkiye’de 35. saniyede kırmızı kart çıkaracak hakemi bulmak kolay değil... Ama kırmızı doğru... İlk penaltı VAR uyarısıyla geldi. Yoruma açık... İçime çok sindiğini söyleyemem. İkinci penaltıda VAR’a bile gerek kalmadı, banko penaltıydı.
İkinci yarının manşeti; Rizespor seyircisinin “Arda...Arda” diye tempo tutmasıydı. Arda bunun değerini çok iyi bilmeli, anlamalı, ona göre davranmalı ve futbolunu geliştirmeli... Arda‘yı Türkiye seviyor... 17 yaşında bir futbolcu için çok rastlanır bir durum değil bu...
Serdar Dursun’un attığı dördüncü golde, kaleci Gökhan‘dan dönen topa Arda kafa vuruşu yapmıştı.
O dönen topu Serdar tamamlayıp golü attı. Arda sonra da beşinci golde Valencia‘nın kafasına öyle bir top indirdi ki, o topu götürüp elinizle Valencia‘nın kafasına koyamazsınız. Bitmedi, gollük kafa vuruşunu Gökhan Gönül çizgiden çıkardı.
Altıncı gol gene Arda‘nın inanılması zor , fantastik bir pası ile başladı. Böyle bir sol ayak, böyle bir futbol aklı; “Tak... tak” bir yere vurun, nazar değmesin...
Rize’nin direnci ne kadar düşmüş olursa olsun, Fenerbahçe adeta “gözü kapalı”, ezbere futbol oynuyor. Bu kadar uyum, böyle bir koordinasyonu yakın zamanda Fenerbahçe‘de görmedik.
Fenerbahçe’yi yıllardır çok eleştirdik.
Şimdi alkış zamanı... İsmail Hoca’ya, “Yavru Arda”ya, bütün takıma alkış zamanı... Birini diğerinden ayırmadan bütün takıma alkış zamanı...