Arkeoloji Tarıhın sessiz tanıkları

Tarıhın sessiz tanıkları

24.07.2023 - 01:00 | Son Güncellenme:

İstanbul’da insana ve zamana direnen ağaçlar, geçmişte yaşanan pek çok önemli olaya da şahitlik etti. Bazen de olayın tam ortasında yer alarak tarihin kendisi oldu.

Tarıhın sessiz tanıkları

Nuray Kaygaz / nuraykaygaz@gmail.com / Arkeolog-Sanat Tarihçisi- İnsanın tarih serüvenine tanıklık eden sadece kendi ürettiği kültür varlıkları değildir, doğa da bu sessiz tanıklığın bir parçasıdır. İstanbul’un farklı semtlerinde bulunan birkaç yaşlı ağaç bu tanıkların en değerlilerindendir. Artık büyük ölçüde yitirdiğimiz İstanbul kültürünün ve coğrafi zenginliğinin henüz var olduğu zamanlardan günümüze ulaşan, insana ve zamana karşı direnen ağaçlardan hayatta kalanlar bu serüvene tanıklık etmeye devam ederken bazıları yok olup gitmiştir. Tarihe “Vakvak Ağacı” adıyla geçen Atmeydanı’nda (Sultanahmet) bulunan çınar ağacı bu ağaçların en meşhurudur. Kanlı çınar da denilen ve uğursuz kabul edilen ağacın kayıtlara geçen ilk tanıklığı Sultan İbrahim döneminde yaşanandır. 1648 yılında, Sultan İbrahim’i tahtan indirmek için ayaklanan Yeniçeriler, Sadrazam Ahmet Paşa’nın konağını basar ve sadrazamı öldürürler. Ahmet Paşa’nın cesedi Atmeydanı’na getirilerek meşhur çınarın altına bırakılır. Bir yeniçeri, çınarın altındaki cesedi “insan yağı eklem ağrılarına iyi gelir” diyerek parça parça edip halka satar. Cesedin kalan parçaları ancak akşama doğru gömülebilir. Ahmet Paşa bundan sonra “hezarpare” (bin parça) diye yâd edilir.

Haberin Devamı

Tarıhın sessiz tanıkları

Cemile Sultan Korusu’ndaki bu kızılçam ağacı, 350 yıldan fazladır Boğaz’ı izliyor.

Vaka-i Vakvakiye

Ağacın tanık olduğu ikinci olay 1656 yılında yaşanır. Girit’ten dönen Yeniçeriler, paralarını alamadıkları için isyan eder ve Topkapı Sarayı önünde toplanarak devrin padişahı lV. Mehmed’den bazı kişilerin idamını isterler. Padişah önce isyancıların isteğini kabul etmez ancak isyanın büyüdüğünü ve tehlikeli bir hâl aldığını görünce isteklere uymak zorunda kalır; idamı istenen kişiler öldürülür ve cesetleri isyancılara verilir. İsyancılar cesetlerden kestikleri başları, Atmeydanı’ndaki çınar ağacının dallarına asarlar. Rüzgârın dallarında meyve yerine insan başı salladığı ağaç, halk tarafından günlerce korku ve heyecanla seyredilir. Bu ağaca doğu mitolojisinde dallarında meyve yerine insan başı biten efsanevi ağacı hatırlattığı için Vakvak Ağacı (Şecer-i Vakvak); bu olaya da “Vaka-i Vakvakiye” (Çınar Olayı) adı verilir. Ağacın tanıklık ettiği diğer bir olay ise II. Mahmud’un 1826 yılında Yeniçeri Ocağı’nı kapatması sırasında çıkan isyanlar sonrası yaşanmıştır. İsyan eden Yeniçerilerden yakalananlar idam edilir, cesetleri meşhur çınarın dallarına asılarak teşhir edilir. Bugün yerinde Alman Çeşmesi’nin bulunduğu çınar ağacı 18. yüzyıl sonunda kesilir. Böylelikle İstanbul’un tarihî kişiliğine renk veren unsurlardan biri, yaşadığı olaylarla birlikte tarihe karışır.

Haberin Devamı

Tarıhın sessiz tanıkları

Dallarında insan başı olan efsanevi Vakvak Ağacı’nın tasvir edildiği bir minyatür.

Beyazıt’taki dut ağacı

Çınar ağacı gibi bugün yerinde olmayan Beyazıt’taki dut ağacı da birçok suçlunun, idamdan sonra dallarına asılarak teşhir edilmesine tanıklık etmiştir. Bu ağaca asılanların en meşhuru Sultan Abdülaziz’in kayınbiraderi Binbaşı Çerkes Hasan Bey’dir. Çerkes Hasan 1876 yılında Mithat Paşa’nın konağını tek başına gece yarısı basarak Serasker Hüseyin Avni Paşa’yı ve Hariciye Nazırı Râşid Paşa’yı bu arada kendisine mani olmak isteyen üç kişiyi öldürür. Çerkes Hasan yakalanır ve Beyazıt Meydanı’ndaki dut ağacına asılarak idam edilir. Saltanatının ilk yıllarında ağaç hakkında anlatılanları dinleyen II. Abdülhamid, uğursuzluk getireceği kanısına kapılır ve ağacın kesilmesini emreder. Emir hemen yerine getirilir ve dut ağacı da tarihe karışır.

Haberin Devamı

Tarıhın sessiz tanıkları

Bu çınar ağacı, üç asırdan fazladır Balat’taki Metroloji Kilisesi avlusunda tarihe tanıklık ediyor.

1000 yıl yaşadı

İstanbul tarihinde önemli yer işgal eden ağaçlardan biride Yeniçeriler Çınarı’dır. Topkapı Sarayı’nın birinci avlusunda bulunan ve 1928 yılında kuruyan bu çınarın, öldüğünde yaklaşık 1000 yaşında olduğu biliniyor. Onlarca tarihsel olaya tanıklık eden ağaç, tarihi kayıtlara Fatih devrinden sonra girer. Fatih Sultan Mehmed, yaptıracağı yeni saray (Topkapı Sarayı) için yer ararken görkemli bir çınar ağacı görür. Ağaca hayran olan Fatih, yeni sarayının bu görkemli anıtı saray bahçesinde bırakacak biçimde planlanmasını emreder. Sarayda yaşam başladığında haremden kaçan bir cariye çınarın kovuğuna saklanır. Bir süre sonra saray görevlilerinden biri tarafından yakalanır. Olayı öğrenen Fatih, kızı bulan görevliyi huzuruna çağırtır ve yaptığı hizmet karşılığı kendisinden bir dilekte bulunmasını ister. Görevli, görkemli ağacın firar eden başka cariyeler tarafından saklanma yeri olarak kullanılmasının doğuracağı sakıncaları önlemek amacıyla devasa çınarın yanında bir ocak kurulmasını ve bu ocağa hizmetli verilip başına da kendisinin getirilmesini talep eder. Padişahın “Kız Bekçileri” adını vererek kurduğu bu ocak, daha sonra personel sayısı artırılarak “Koz Bekçileri” adı ile saray karakolu olarak hizmet vermeye başlar. Bu karakolun görevi saraydan cariyelerin firarını önlemektir. Fatih devrinde ve daha sonraları İstanbul’a gidip gelen elçiler ve yabancılar, gölgesinde Yeniçerilerin dinlendiği bu ağaçtan Yeniçeriler Çınarı diye söz ederler. Topkapı Sarayı’nın birinci avlusunda Yeniçeriler Çınarı gibi olaylara tanıklık eden, yakın zamana kadar da varlığını sürdüren yaşlı bir servi ağacı bulunuyordu. Ağacın altında Bizans azizelerinden birinin yattığı rivayet edildiğinden Hıristiyanlar tarafından sık sık ziyaret edilip kandiller yakılırdı. Ancak sonraları servi kurudu ve çöktü. Çöküşüyle beraber azizenin mezarı da kayboldu. Servi yıllarca azizeye bekçilik etmiş, mezarının kaybolmamasını sağlamıştı. İstanbul’un tarihî ağaçları hiç şüphesiz ki sadece bunlardan ibaret değil. Adları hiçbir tarihî olaya karışmamış bile olsa, yüzyıllık ömürleriyle “tarihi” vasfını taşımaya hak kazanan ağaçlar arasında Emirgân’daki meşhur Çınaraltı Kahvesi’ne adını veren çınar ağacı ile Beylerbeyi ve Eyüp’teki çınarlar da bulunuyor. Mazide kalan eski İstanbul’un anılarını taşıyan ağaçlar İstanbul tarihindeki yerleriyle daima yaşayacak, anılardan hiç silinmeyecekler.

Haberin Devamı

Tarıhın sessiz tanıkları

Fatih’teki Hacı İlyas Yatağan Camii avlusundaki çınar ağacı 300 yıldır ayakta.

Haberin Devamı

Maymun katliamı

Söz ağaçlardan açılmışken İstanbul’un çoğu ağacının tanıklık ettiği bir olaydan söz etmemek olmaz. Yavuz Sultan Selim döneminde başlayan Kuzey Afrika fetihlerinden getirilen maymunların sayısı İstanbul’da giderek artmaya başlar. 16. yüzyılın başlarında Sultan III. Murad döneminde, çoğu Azapkapı ve Galata’da olmak üzere şehirde çok sayıda maymun dükkânı vardır. O dönem donanmanın bir parçası olarak vazgeçilmez olan, büyük tehlikeleri önceden bildirerek felaket önleyen maymunları besleyen sadece gemiciler değildir, farklı meslek gruplarından insanlar da maymun beslemeye başlarlar. III. Murad’ın favori din adamı Molla Abdülkerim Efendi halk arasında yaygınlaşan maymun sevgisinden rahatsız olur. Tüm hikâye bu dini bütün mollanın Fatih Camii’nde verdiği bir cuma vaazıyla başlar; Molla Abdülkerim Efendi, namaza gelenleri maymunlara karşı kışkırtır. Cuma çıkışı kızgın kalabalık, önde molla, Azapkapı ve Galata’daki maymun satıcılarını basarlar. Molla, yakalanan maymunları kendi elleriyle asar. Neredeyse İstanbul’da dalında maymun sallanmayan tek bir ağaç kalmaz. Yapılan katliama tanık olan halk o günden sonra mollaya “Maymunkeş” lakabını takarlar. Tarihçiler, Maymunkeş Abdülkerim Efendi’nin vefatında birçok hayvansever İstanbullunun kutlamalar yaptığından bahseder.

Tarıhın sessiz tanıkları

Fatih Ayvansaray’da 150 yılı devirmiş bir çınar ağacı.