The Others Bana 'genç' deme

Bana 'genç' deme

07.02.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Bana 'genç' deme

Bana genç deme

Reklamcılardan siyasi iletişimcilere, gazetecilerden televizyonculara kadar hemen hemen bütün medyacıların, toplumu kimi sosyologlardan çok daha iyi tanıdıkları konusunda şüphe yok. Ama iş gençlik hakkında düşünmeye gelince hepsi birer birer çuvallıyor. Lumpenlerle, ev kadınlarıyla, dindarlarla karşılaştıkları zaman dilleri ve zihinleri açılan medyacılar, nedense hala gençlik diye sosyal bir kategori olduğuna inanmakta ısrar ediyorlar. Bütün bunlar, geçen hafta CHP'nin billboard'larını gördüğüm zaman aklımdan geçti. "Gençler geliyor," sloganlı billboard'larda bir dizi genç sıraya dizilmiş, poz vermişti. CHP belli ki 18 ile 30 yaş arası, 20 puana denk gelen genç seçmen kitlesini hedefliyordu...
İyi ama gençler gençlere oy verir mi?
Şöyle düşünelim: Gençler gençlere güvenir mi?
Veya şu soruyu soralım: Gençler, kendilerine genç denilmesinden hoşlanır mı?
Ya da: Gençlik, ortak özellikleri olan bir sosyal dilim midir?

***
Gençlik denilen hayali cemaatin, aslında hiçbir anlama gelmediğini, sadece bir yaş dönemini temsil ettiğini en iyi gençler biliyor. Bu yüzden, CHP'nin "Gençler geliyor," başlıklı billboard'unu gençler aynen şöyle okuyorlar: "18 -30 yaş arasındakiler geliyor."
Ve sonra şöyle düşünüyorlar: "Eeee?... İyi ama kim bunlar?"
***
Sonra gençlik ile iletişim kurmaya çalışan bir dizi deneyim geldi aklıma:
* 1996 yılıydı. Danışmanlığını yaptığım bir yayın grubu, "Genç" isimli bir haftalık dergi çıkarmayı hedefliyordu. Ben de 26 yaşındaydım, hala genç sayılırdım yani. Elimden geldiği kadar, gençlerin kendilerine genç denilmesinden hoşlanmadığını, böyle bir ismin maketleri gayet başarılı olan dergiyi batıracağını izah etmeye çalıştım. Gençler birbirlerine "genç" demezlerdi. Ancak dışarıdan birileri onlardan bahsederken, uzaktan, mesafeli bir bakışla "genç" derlerdi.
Yayın yönetmeni arkadaşımla patronumuzu ikna edemedik. Üçüncü sayıyı göremeden derginin battığı anlaşılmıştı... * Kral TV ile Genç TV arasında ne fark var sizce?.. O halde niye Kral TV daha çok seyrediliyor?
* 12 yaşındaydım. Odama yeni mobilyalar almak üzere annemle büyük bir mağazaya girdik. Israrla üzerinde "genç odası" yazan takımı almak istedim. 16 yaşıma bastığım zaman, yani gerçekten genç olmaya adım attığım zaman o odadan nefret edeceğimi nereden bilebilirdim ki? Daha sonraları, mobilya üreten ve satan bir arkadaşım, genç odası dedikleri bütün takımları çocuklara sattıklarını, tam da bu yüzden o takımlara "genç odası" dediklerini söylemişti bana.
* Cities'de, Aynalı Meyhane'de, Şamata'da, Sardunya'da şarkı söyleyenler "haydi gençler" diye bağırdıkları zaman, 40'ın üzerindeki herkes ayağa kalkıp dans etmeye, en azından el çırpmaya başlıyordu... * Özetle şunu söylemeye çalışıyorum. Gençler "gençlik"e güvenmiyorlar, kendi yaşıtlarına veya kendilerine güvenmedikleri için değil. İki ana sebep yüzünden: Birincisi gençler biyolojik "gençlik" kategorisi içinde yer aldıkları için, bu tanımın hiçbir şey ifade etmediğini herkesten iyi biliyorlar. Onlar, Nişantaşı'nda oturan, Boğaziçi Üniversitesi'nde okuyan, Tori Amos dinleyen, Orhan Pamuk okuyan, okula kendi arabasıyla gidip gelen, geceleri Millenium'a veya 2019'a giden Tilbe'ye de; Sultanbeyli'de oturan, İstanbul Üniversitesi'nde okuyan, okuluna belediye otobüsüyle gidip gelen, Hayber Kalesi Cengi'ni okuyan, Michael Jackson ve Ahmet Kaya dinleyen, Muttalip'e de "genç" dediğiniz zaman, Tilbe de Muttalip de sizi ciddiye almıyor.
İkincisi ise şu: Gençlik denilen hayali cemaati kategorize edip anlayamayanların, sözkonusu yaş kitlesini "gençlik" diye tanımlayıp geçtiklerini gayet iyi bildiklerinden, bu diskuru, kendilerini zorlasalar da ciddiye alamıyorlar.
***
Tüketim maddelerini "satan" reklamcılar, yeni zamanlarda insanların ruhuna ancak kimliklerini tanımlayarak ulaşabileceklerini keşfettikten sonra, Ali Desidero'larla tanıştık. Siyasetçiler ve siyasi iletişimciler ise, hala toplumu kadın, erkek, genç veya zengin, fakir olarak algılayabildikleri için bu anlamsız kategoriler üzerinden siyaset ve kampanya yapıyorlar.
Kadın siyasetçilerin sırf kadın oldukları için oy alabileceğini düşünüyorlar hala. Gençlerin de sırf genç oldukları için oy alabileceğini zannediyorlar.
***
Sonuç mu?
Sonuç şu: Kadın adaylar ön seçimlerden bile geçemiyorlar. Genç oylar yüzde 20'yi buluyor. Ama genç adaylarıyla "gençlik"i pazarlamaya çalışan CHP'nin oylarının bugünkü araştırmalara göre barajı bile geçebileceği şüpheli. (Oysa gençlik denilen hayali cemaat yüzde 20'lik kendi oyuyla bile tek başına iktidar olabilir, bir gerçekliği olsa...)
***
Gençler de, kadınlar da, genç veya kadın oldukları için ferasetlerini kaybetmiş değiller Allahtan. Bu yüzden dindar kadınlar kime, lumpen delikanlılar kime, Atatürkçü genç kızlar kime oy vereceklerini gayet iyi biliyorlar. Kararsızlar kültürel kimliklerine en yakın partiye oy verecekler. Arada kalanlar, çatışan kimliklerini yansıtan şizofrenik partilere yakınlaşacaklar... Veya hiç oy vermeyecek, geçecek gidecekler mutlaka.
Ama, sırf genç veya sırf kadın oldukları için seçilebileceklerini zanneden adaylara, şaşkınlıkla bakıyorum doğrusu.
İşin kötüsü, bu adayların bir kısmı, partilerinin "kimliğinden" dolayı seçilebilecekler ve büyük ihtimalle kadın veya genç oldukları için seçildiklerini zannedecekler...

Yazarlar