The Others Bu kaçıncı beraat?

Bu kaçıncı beraat?

29.05.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Bu kaçıncı beraat?

Bu kaçıncı beraat


Malatya'da öğretmen Nevzat Yıldırım'ın öldürülmesinden, Ağca'nın kaçırılması ve Papa suikastına kadar hakkındaki tüm suçlamalardan kurtulan Oral Çelik, Abdi İpekçi davasından da yeterli delil bulunmadığı gerekçesiyle beraat etti


Cennet Nar İstanbul


Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve Başyazarı Abdi İpekçi'nin öldürülmesiyle ilgili davada, cinayete iştirak etmekten 20 yıla kadar hapis istemiyle yargılanan tutuksuz sanık Oral Çelik, yeterli ve kesin delil bulunmadığı gerekçesiyle beraat etti.
İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde dün görülen duruşmaya Oral Çelik katılmadı. İpekçi ailesinin avukatlarından Turgut Kazan, çete ilişkilerine dayalı cinayetlerde, soruşturmayı kilitleyen odaklarla başedemediklerini belirtti.
Kazan, "Çetenin ilk icraatı olduğu anlaşılan İpekçi cinayeti için, siyasi kararlılık gerekiyordu. Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere, hükümet, muhalefet ve Meclis, bu cinayetteki bütün karanlık noktaların aydınlığa çıkarılmasını istemeliydi ki, sağlıklı bir soruşturma yürütülebilsin. Oysa, tersi yapıldı" dedi.
Cinayete katılan üçüncü kişinin Oral Çelik olduğunu iddia eden Kazan, delil olarak da mahkemeye, Mehmet Ali Ağca'nın Martella tarafından alınan ifadelerini, Çelik'in Versailles Mahkemesi'nce alınan talimat ifadesini ve MİT'in gönderdiği belgeleri gösterdi.
MİT'in yazısıyla Çelik'in cinayete iştirak ettiğinin doğrulandığını savunan Kazan, delil olarak mahkemeye sunduğu MİT belgesini okudu. Belgelerde Çelik'in, 1979 yılında İpekçi cinayeti eyleminde, Yalçın Özbey ile birlikte aktif rol oynadığına, Mehmet Ali Ağca'ya, bu cinayeti üstlenmesi halinde kendisine yardım edileceği ve hapisten kaçırılacağı sözünü verdiğine, bunu organize ettiğine dair bilgiler olduğunu ileri sürdü.
Kazan ayrıca, Çelik'in Ağca kaçtıktan sonra saklanmasına yardımcı olduğunu, hatta Ağca'nın İran'a, daha sonra da Almanya'ya turist pasaportuyla kaçırılmasını sağladığını iddia etti ve belgelerde tüm bunların açıklandığını söyleyerek şöyle konuştu:
"İpekçi cinayetine katılan üçüncü kişi Oral Çelik'tir. Ağca'nın ifadesi, sanığın Versailles Asliye Ceza Mahkemesi önündeki ikrarı ve beyanı Oral Çelik'i aklamaya yetmez. Tüm bunlar dikkate alınarak sanık hakkında mahkumiyet kararı verilmelidir. Kaçırma dostluğu, aralarındaki ilişkiyi ve Oral Çelik'in cinayete iştirak ettiğini gösteriyor. Bu dostluk örgütsel dostluktur."

İpekçi: Adaleti bekledim

Abdi İpekçi'nin kızı Nükhet İzzet İpekçi de söz alarak şunları söyledi:
"Ben durumun vicdan yanını vurgulamak istiyorum. Sizin de babalarınız var. Babam öldüğünde de Türk bayrağına sarılmıştı, demokrasi şehidi, basın şehidi denmişti. Şimdi ise şehitler arasında kıyaslama yapılıyor. Ben öc alma duygusuyla hareket etmiyorum, şimdiye kadar adaletin yerini bulması için bekledim. Karar verirken toplum vicdanını dikkate alınarak karar verilmesini istiyorum."
Mahkeme heyeti, bu açıklamaların ardından Oral Çelik'in Abdi İpekçi cinayetine karıştığı yolunda yeterli ve kesin delil olmadığı için beraatine karar verdi.

'Görünmez eller' onu hep koruyor

Ercüment İşleyen
Milliyet Genel Yayın Yönetmeni ve Başyazarı Abdi İpekçi'yi öldürmeye iştirak suçundan yargılanıp delil yetersizliğinden beraat eden Oral Çelik, uzayıp giden suç listesinde "kaybolan dosyalar", "silinen bantlar", "sürpriz tanık ifadeleri"nin desteğini hep yanıbaşında buldu.
Malatya'da öldürülen sol görüşlü felsefe öğretmeni Nevzat Yıldırım cinayetinde, ana davaya ilişkin tüm ifade ve delilleri kapsayan iki dosya emniyetle mahkeme arasında kaybolunca, Oral Çelik de delil yetersizliğinden beraat etti.
Abdi İpekçi suikastında 17 yıl sonra ortaya çıkan sürpriz tanık, kimliği sızdırılıp korumaları çekilince mahkemeye çıkmaktan bile vazgeçti. Çıktığı duruşmada da Çelik'i teşhis edemediğini söyleyip ortadan kayboldu.
Çelik'in dava arkadaşlarından Yalçın Özbey'in Almanya'da MİT ve emniyet görevlilerine verdiği ifadenin ses kayıtları poliste silindi, yazılı tutanak ise tutulmadı. Çelik, İpekçi cinayetine iştirak suçundan da delil yetersizliğinden beraat etti.
Ağca'nın Maltepe Askeri Cezaevi'nden kaçırılmasını planladığı ve firar sonrası barınmasını sağladığı ortaya çıkan Çelik, bu suçlamadan da zaman aşımı süresini doldurarak sıyrıldı. Papa suikastında ateş eden ikinci isim olduğu iddiasından kurtulmasını sağlayan ise dava arkadaşı Abdullah Çatlı oldu.

Cinayet dosyası kayboldu

Malatya'da Töb - Der üyesi felsefe öğretmeni Nevzat Yıldırım 7 Haziran 1979'da yaylım ateşine tutularak öldürüldü. Cinayetle ilgili dava Elazığ Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Mahkemesi'nde açıldı.
Oral Çelik, İsviçre'den yurda döndükten sonra Malatya Ağır Ceza Mahkemesi'nde cinayetle ilgili olarak yargılanmaya başladı. Tam bu sırada ilginç bir gelişme yaşandı. Çelik, daha Türkiye'ye gelmeden önce Yıldırım davasıyla ilgili tüm delil, sanık ve tanık ifadelerini kapsayan 1981 / 1980 - 5125 ve 1982 / 1980 -1216 esas numaralı iki ana dosyanın kaybolduğu ortaya çıktı. Dosyaların Emniyet'le Malatya Ağır Ceza Mahkemesi arasında kaybolduğu belirtildi.
Ağır Ceza Mahkemesi'nde 3 Haziran 1998'de görülen duruşmaya Çelik, Malatya'da olduğu halde katılmadı. Yıldırım'ın ailesinin mahkeme başkanı ve iki üyenin reddine ilişkin dilekçesi kabul edilmedi. Ardından savcı Cahit İpekçi, "Çelik'in cezalandırılması için yeterli, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinden" beraatini istedi. Mahkeme de bu istemi oybirliğiyle kabul edince Çelik, Yıldırım cinayetiyle ilgili olarak beraat etti.

Çatlı'nın ifadesi kurtardı

Papa suikastını soruşturan İtalyan savcı Martella, olayda Mehmet Ali Ağca dışında ikinci bir tetikçinin daha bulunduğunu biliyordu. Çünkü Ağca, Papa'ya iki el ateş etmiş, ancak Papa üç kurşun yarası almıştı.
Amerikalı turist Lowell Newton, olay sırasında kaçmaya çalışan ikinci tetikçinin fotoğrafını çekmeyi başarmıştı. Siyah deri montuyla arkadan görünen bu kişinin kimliği uzun süre tüm istihbarat örgütlerini meşgul etti.
Martella, soruşturma sonucunda önemli bulgulara ulaştı. Mehmet Ali Ağca 10 Mayıs'ta Milano'da kendisi gibi Malatyalı olan eski arkadaşı Oral Çelik'le buluşup Roma'ya geçti. İki arkadaş 11 Mayıs'ta Banca Commerciale İtaliana'nın şubesinde İsviçre Frankı bozdurdu.
Aynı gün ve suikasttan bir gün önce St. Pierre Meydanı'nda keşif yapıp, kimin nereden ateş edeceğini ve nereden kaçacaklarını kararlaştırdı. 13 Mayıs Çarşamba günü St. Pierre'e ayrı ayrı gittiler. Önceden saptadıkları yerlerini aldılar. İki el ateş eden Ağca, suikasttan hemen sonra yakalandı, bir el ateş eden Çelik ise kaçtı.
İtalyan savcının, bulgularını destekleyen kanıtları da vardı. Meydandan kaçan suikastçının fotoğrafını çeken ve yüzünü gören Amerikalı turistlerin ifadesini Washington'da aldı. Lowell Newton, eşi ve Mrs. Johnson'a Çelik'in başka fotoğrafları gösterildi. Üç tanık da alandan kaçmaya çalışan kişinin Çelik olduğunu teşhis etti ve ifade tutanağını imzaladılar.
Ağca da 28 Aralık 1982'deki ifadedesinde St. Pierre'deki suç ortağının Çelik olduğunu itiraf etti, ama sürekli ifade değiştirdiği için itirafları fazla değer taşımıyordu.
İtalyan savcının ve istihbarat servislerinin suikasttaki "ikinci isim" olarak gördükleri Çelik'e yardım elini uzatan yine bir dava arkadaşı oldu. 1985 Eylül'ünde Roma mahkemesine tanık sıfatıyla çıkıp "Suikast günü Çelik Viyana'da benim yanımdaydı" dedi. Bu ifade üzerine Çelik hakkındaki dava İtalyan yasalarına göre bir daha açılmamak üzere düştü. İfadesiyle Çelik'i kurtaran, yıllar sonra patlayacak Susurluk skandalının baş aktörü Abdullah Çatlı'dan başkası değildi.

Zaman aşımı imdadına yetişti

Mehmet Ali Ağca'nın Maltepe Askeri Cezaevi'nden firarından sonra Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Savcılığı 1983 / 106 sayılı iddianameyi hazırladı. İddianamede adı geçen sanıkların ifadelerindeki ortak isim Oral Çelik'ti. Zülfikar Yasan ve diğer sanıklar ifadelerinde firarı Çelik'in planladığını anlatırken, Selçuk Atar şunları anlattı:
"Eral Taş'ın kahvehanesinde oturuyordum. Mehmet Gürbüz ile Çelik geldiler. Arabaya binip yola çıktık. Yolda Oral `bugün Ağca'yı kaçıracağız' dedi. Maltepe Cezaevi'ne geldik. Oral otoyu uzakta sivil araçlar için park olan yere park etti. Beni cezaevinin önüne gönderip `Ağca asker elbiseleriyle Nizamiye kapısına gelecek, onu buraya getir' dedi. Ağca dışarı çıkınca `Oral az ötede seni bekliyor' dedim. Hiçbir şey konuşmadan otonun yanına gelip bindik."
Çelik, Ağca'nın firarından sonra İstanbul ve Ankara'da barınması ve yurtdışına kaçırılmasında da başrolde yer aldı. Ancak yurtdışında firarda geçirdiği yıllarda zaman aşımı süresi dolduğu için hukukun dokunulmazlığına kavuştu.

Ses bantları silindi

Abdi İpekçi suikastının hemen öncesinde Mehmet Ali Ağca hesabına bankaya para yatıran ve cinayetten sonra kullandığı otomobili veren kişi Yalçın Özbey'di. Özbey de cinayetten sonra yurtdışına kaçmayı başaran sanıklar listesinde yer alıyordu.
Özbey, yurtdışında geçirdiği yıllarda eski dava arkadaşlarıyla ters düştü. İpekçi suikastını aydınlığa çıkaracak "kilit isimler"den olan Özbey, Oral Çelik'in cinayetteki rolünü açıklamak için Almanya'nın Essen kentinde 2 MİT görevlisiyle emniyet görevlisi Nail Aydın'a ifade verdi. İfade tutanağa geçirilip ses bandına kaydedildi.
İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi tutanak ve ses bantlarını istediği Emniyet Genel Müdürlüğü'nden şu yanıtı aldı:
"Yalçın Özbey'in beyanlarına ilişkin herhangi bir tutanak tanzim edilmediği ve görüşmeye ilişkin olarak ses bantlarının da bir yıl muhafaza edildikten sonra silindiği belirlenmiştir."

Tanık korktu

Abdi İpekçi suikastından 17 yıl sonra ortaya çıkan Abdullah Yavuz, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Ferzan Çitici'ye yazılı olarak başvurarak kimliğinin gizli kalması koşuluyla açıklama yapacağını bildirdi.
Yıllarca can güvenliğinden endişe ettiği için sustuğunu söyleyen sürpriz tanık, Çelik'i teşhis edeceğini açıkladı, ancak mahkemeye çıkmadan kimliği kamuoyuna sızdırıldı. Ardından tanıklık yapmak için öne sürdüğü koşullar arasında bulunan korumalar dört - beş gün sonra çekildi. Bunun üzerine tanıklık etmekten vazgeçtiğini açıkladı. Daha sonra mahkemeye çıkıp Çelik'i teşhis edemediğini söyledi.

Ağca'nın okul arkadaşı

Malatya'nın Hekimhan ilçesi Yukarı Girmene Köyü'nde 1959'da doğdu. Yoksul bir ailenin dört çocuğunun en küçüğüydü. Kuşkusuz adı en çok ünlenen de o oldu.
Ülkücü olan ağabeyi Mustafa Çelik'in yanında büyürken siyasi görüşleri de oluştu. Öğrenim gördüğü Malatya Turan Emeksiz Lisesi, ülkücülerin ağırlıkta olduğu bir liseydi ve adı sık sık olaylara karışıyordu. Lise yıllarındaki en yakın arkadaşıyla yolları uzun süre ayrılmadı. Arkadaşının adı Mehmet Ali Ağca'ydı.
Oral Çelik adı sol görüşlü felsefe öğretmeni Nevzat Yıldırım'ın 1979'da Malatya'da öldürülmesiyle duyuldu. Ağca ile arkadaşlığı, Abdi İpekçi ve Papa suikastında rol aldığı iddialarıyla şöhreti arttı.
Papa suikastından sonra ortadan kayboldu. 1985'te İsviçre'de Bedri Ateş sahte kimliğiyle yakalanınca ülkeyi terk etmesi istendi ve Fransa sınırında bırakıldı. Fransa'da sahte adıyla almayı başardığı öğrenci kimliğiyle yaşamaya başladı. 14 Kasım 1986'da Ali Dündar, Hayrettin Doğan ve Şahin Güner'le birlikte eroin kaçakçılığından yakalandı. Sahte kimliğiyle yargılanıp cezaevine konuldu. Ancak İtalyan ve Fransız istihbarat birimleri tarafından gerçek kimliği deşifre edildi.
Bundan sonra Fransa, İtalya ve İsviçre'de cezaevinde yattı. Eylül 1996'da Türkiye'ye iade edildiğinde, uçaktan inerken çevresine gülücükler dağıtıyordu. Türkiye'ye döndükten 129 gün sonra delil yetersizliğinden tahliye edildi ve özgürlüğüne kavuştu.
Tahliye kararının ardından onu, Kırklareli E Tipi Cezaevi'nden İstanbul'a götüren 34 FBV 34 plakalı 500 SEL Mersedes'in ön camında "Başbakanlık Özel Araç Giriş Kartı" bulunuyordu.
16 Kasım 1997'de İstanbul'da görkemli bir törenle evlendi. Ticari hayatta da bir anda kazandığı başarılarla dikkat çekiyordu. Malatyaspor Kulübü Başkanlığına kadar tırmandı. Yükselen itirazları hemen bastırdı:
"Taraftar beni istiyor."