The Others Dini aslına döndürmeliyiz

Dini aslına döndürmeliyiz

03.11.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Dini aslına döndürmeliyiz

Dini aslına döndürmeliyiz


Tefsir uzmanı, eski Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Süleyman Ateş


       Tefsir uzmanı Prof. Dr. Süleyman Ateş ile, Cumhurbaşkanı'nın "dinde reform" projesi üzerine konuştuk. Prof. Ateş, 1976 - 1978 yılları arasında Diyanet İşleri Başkanlığı yaptı. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde 25 yıl öğretim üyeliğinden sonra sırasıyla Suudi Arabistan İmam Muhammed Üniversitesi'nde 7 yıl, Cezayir İslam Üniversitesi'nde 1 yıl, Samsun 19 Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İnsan Bölümleri Başkanı olarak 7 yıl, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde üç yıl hocalık yaptı. Prof. Ateş, şu anda yarısını tamamladığı bir Kuran Ansiklopedisi üzerine çalışıyor.

       *"Dinde reform" tartışması için ne diyorsunuz? Bu kavramı nasıl buluyorsunuz?
       Dinde reform kavramını uygun bulmuyorum. Bu kavramdan dine yeni bir şekil vermek anlaşılıyor. Dine yeni bir şekil vermek ise bizim hakkımız değil. Ancak dini getiren yani Peygamberimiz dine yeni bir şekil verebilir. O da Allah'ın huzuruna gitti, bir daha geri gelmez. Ancak dini aslına döndürmek tabirini kullanmak daha doğrudur.

       *"Dini aslına döndürmek"ten neyi kastediyorsunuz?
       Peygamberimiz ahirete intikal ettikten sonra, neredeyse 1300 senedir birçok "İslam uzmanları" yetişti. Her dinde görülen, kılı kırk yaran bu uzmanlar Peygamber'in aklına gelmeyen şeyleri Kuran'a yüklediler. Kuran'ın içine bir şey katılmış değil, Kuran olduğu gibi duruyor. Ama Kuran'ın izahları dediğimiz, tefsir, fıkıh yani hukuk ve İlmihal kitaplarına bazı anlamlar yüklediler. Bunlar ne Kuran'ın ne de Peygamber'in kastettiği şeylerdi. Uzmanların akıl yürüterek çıkardıkları hükümler, belki o zamanın şartları içinde uygundu. Ama bunlar bugün için geçerli değildir. İslam'ın ruhuna da aykırı olduğu zamanla görülmüştür. Kuran ışığının etrafındaki bulutları ve örtüleri kaldırmak lazım. Ancak o zaman Kuran'ın gerçek ışığı, gerçek ruhu ortaya çıkacaktır.
       Dini birçok insan umacı, kurtulunması gereken bir olay gibi düşünüyor. Örtüler kalkınca bunun böyle olmadığını görecekler. Görünüşüyle, davranışlarıyla dinle alakası olmadığını zannettiğimiz insanların ruhsal dünyalarına baktığımızda, onların aslında dinle iç içe yaşadığını görürüz. İnsanlar, din diye yanlış imajlar verildiği için dinden kaçıyorlar.

       *Size göre dinden kaçış nasıl engellenir?
       Dinin ruhundan sapmalar olmuştur. Din zorlaştırılmış, yozlaştırılmıştır. Din mevlütler, hatimler haline getirilmiştir. Kuran ne mezarlarda ölülere okunmak için, ne de fal bakmak için inmiştir. Ne açıp sekizinci satırında, kelimelerden anlamlar çıkarmak, ne de "Ebced" hesaplarını Kuran'a uygulayıp felaket tellallığı yapmak için inmiştir! Akif'in dediği gibi, "İnmemiştir hele Kuran, bunu hakkıyla bilin. Ne mezarlıkta okunmak ne de fal bakmak için."
       Amacımız Kuran'ın anlaşılmasıdır. O zaman pek çok insan kaçtıkları dine dönecektir.

       *Peki Kuran niye inmiştir?
       İnsanlara ruh vermek, doğruya yöneltmek, onları mutlu ve kardeş yapmak için inmiştir. Ama din uzmanları dinleri öyle yorumlamışlardır ki, "benim inancımı paylaşmayanlara ölüm" anlamı çıkarılmıştır. Dinde böyle bir bağnazlık olamaz. Kuran, "Allah'a tapınmada birleşelim" der. Bu özgürlük demektir.

       *230 ayetin yerinin pozitif hukukla doldurulması düşüncesine ne diyorsunuz?
       Bir arkadaşımız hüküm ayetlerini 20 olarak verdi. Koskoca Kuran'da 20 hüküm ayeti olur mu? Kuran masal kitabı mı? Kuran'da net olarak 250 civarında hüküm ayeti yani emir ve yasak vardır. Kuran'da bir de örneğin eski paygamberlerden söz eden kıssalar, peygamberlerin taraftarlarına öğütleri, milletlere verilmiş emirleri vardır. Bu emirlerden de hüküm çıkarılır. Bunları da dikkate alırsak 500'e yakın hüküm ayeti çıkar.

       *Kuran'da eskimiş hükümler, uygulanması mümkün olmayan bazı ayetler var mı?
       Hükümleri bir tasnife tabi tutmak lazım. Bazılarını bugün uygulamak mümkün değil. "Ey inananlar, Peygamber'le gizli konuşmak istediğiniz zaman, bir sadaka verin, öyle konuşun" deniyor. Ben Peygamber'le nasıl konuşacağım, Peygamber yok ki! Peygamber'in ailesiyle ilgili bu ayetleri bugün uygulamak mümkün değil. Bunlara tarihi hükümler de diyebiliriz. Ama diğer hükümler kıyamete kadar geçerlidir. Bunlara muhkem yani sağlam ayetler denir.
       Sevaba ve günaha inanmalısınız. Allah korkusu insanın başında en büyük bekçidir. Allah korkusu insanın kötülük yapmasını engeller. Kuran, "İyilik ve takvada birbirinize yardımcı olun, kötülükte olmayın" diyor. Bunun ve "Doğruluktan ayrılmayın" hükmünün modası hiç geçer mi? Dini inancın modası geçmez. Toplumun dinden, Kuran'dan alacağı şeyler var. Kuran'dan önce de kurallar vardı. Kuran toplumda hazır bulduğu iyi kuralları alıp emretmiş, kötülerini de yasaklamıştır.

       *Çok eşlilik için ne diyorsunuz? Kuran müsade ediyor mu?
       Kuran çok eşliliği emretmiyor ama kapıyı da kapatmıyor. Müsade ediyor ama siz istemiyorsanız evlenmeyin. Emir yok. Kuran gayri meşru ilişkiyi, zinayı kabul etmiyor. Allah'ın huzurunda meşru evlilikleri kabul ediyor. Kuran, "haksızlık etmemeniz, mutlu olabilmeniz için bir kadınla geçinin" diyor.

       *Depremle ilgili tartışmalara ne diyorsunuz? Zelzele suresini açar mısınız?
       Deprem tellalcıları, depremden rant çıkarmak isteyenler, bu ayeti istedikleri gibi evirip çevirdiler. İstedikleri manayı verdiler. Zelzele suresi kıyamet olayını anlatır: "Kıyamette öyle müthiş bir olay, öyle bir sarsıntı olacak ki, adeta insanların aklı başından gidecek. İçmedikleri halde sarhoş gibi olacaklar" der. Zelzele suresinden önce inmiş olan Hac suresinde de aynı olay anlatılır. Üç sure sonra inmiş Zelzele suresinde ise daha detaylandırılır. Bu surede "kıyamet depremi"nin insanlarda yarattığı korku anlatılır. Burada, psikolojik bir durumu ile objektif durum birlikte anlatılır. Ama ortada kıyamet yok ki!
       Yok, "Zelzele suresi sekiz ayetmiş, o da sekizinci ayda olacağına işaret"miş gibi yanlış şeyler anlatılıyor. Zelzele suresinden sonra binlerce deprem oldu, hala da oluyor. Zelzele suresi bütün bu depremlere işaret etmedi de, son depreme mi işaret etti? Kuran'ı küçültüyorlar. Zelzele suresi ayrıca sekiz ayet değil. Yedi ayet de dokuz ayet de olabilir. Çünkü bazı bilginler basmeleyi de surelere bağlı ayet kabul etmektedir. Besmeleyi de ilave edersiniz dokuz ayet olur. Bazı bilginler iki ayeti tek ayet kabul ediyor. O zaman da Zelzele suresinin ayetleri yediye inebilir.

       *"Dördüncü ayetin 'ebced' hesabına göre değeri 1999 ediyor. Bu da depreme işarettir" deniliyor...
       Peygamberimiz ebced hesabı kullanmıyordu. Bu Yahudi Kabbalaizminden gelir. İnsanların harflere verdiği sayısal değerlerden hareketle birtakım manalar çıkarma, kehanetlerde bulunma sanatıdır. Bunu bazı uzmanlar Kuran'a da uyguladı. Ancak hadiseler olduktan sonra ayete uyduruluyor. İlerideki bir hadise için değil, geçmişe yönelik uyarlanıyor. İlerideki hadiseler için ne söylemişlerse yanlış çıkmıştır. Kuran'ı bu tür şeylere alet etmek doğru değil. Kaldı ki dördüncü ayetin sayısal değeri de 1999 değil, 2479 ediyor. Hesap da yanlış.

Toplumla devlet barışmalı

       *Deprem ikaz mıdır, ceza mıdır, nedir?
       Depremler de yangınlar da birer ikazdır. Ama kabahat kimin? Kabahat Gölçüklünün, Adapazarlının değil. Kabahat bu memleketi yönetenlerin. Kuran, "biz yeri beşik yaptık" diyor. Ova sallanır. Yapılaşmaya müsait olan yerler kayalık yerlerdir. İstanbul da yedi tepe üzerine kuruldu. Biz ne yaptık? Allah'ın ziraat için yarattığı o güzelim toprakları betonlarla doldurduk. Vaktiyle deprem bölgesinde bir fabrikanın açılışında bir yöneticimiz şöyle demişti: "Şimdiye kadar burada patates, pamuk yetiştirilirdi. Artık burada traktör üretilecek." Bu anlayış doğru mu? Traktör üretecek başka yer yok mu? Ülkemizin en güzel, en verimli tarım topraklarını çölleştir, betonlaştır, bu olur mu? Tarım topraklarını mahvettik. Yalovayı il yaptılar. Bu doğru muydu? İl yapılınca toprağın, binaların değeri artı. İnsanlar elma bahçelerini müteahhitlere verdiler. Onlar da bozuk yapılar yaptı. Allah, "doğru yerleri ve insanları seçin" diyor. Günah halkın değil yöneticilerin.

       *Ama siz, "devlete itaat etmek Kuran'ın bir hükmüdür" de diyordunuz...
       Ben, "devletin meşru emirlerine itaat etmek Kuran'ın bir emridir" diyorum. Devleti yıkalım demiyorum ama kötü yöneticiye, gayri meşru emirlere itaat edilmez diyorum. Artık kime güveneceğimizi şaşırdık. Devlet kurumları bu kadar bozulmamıştı? Belki Türkiye bir doğum sancısı çekiyor. Belki daha ileriye gideceğiz. İnşallah bu kaostan bir düzen çıkacak

       *Yönetimdeki bozuklukları kim düzeltecek?
       Demokratik düzende bu halk düzeltecek.

       *Halk nasıl düzeltecek?
       İyiyi seçerek düzeltecek.

       *Cumhurbaşkanı'nın projesinde çok hukukluluk da eleştiriliyor. Siz ne diyorsunuz bu konuda?
       Peygamberimiz zamanında Medine'de üç Yahudi kabilesi vardı. Bunlar kendi iç yaşamlarında serbesttiler. Kendi kendilerini yönetirlerdi. Peygamberimiz onlara kendi kitaplarınıza göre hüküm verin diyordu. Kendi hukukuna bağlı kalmak isteyenlere Kuran bu özgürlüğü veriyor. Ama devletin genel kanunlarına ilişkin bir olay olursa devletin hukuku geçerlidir. Ortak meselelerde ortak hukuk gerekir. Kendi hukukuna göre yaşamak dini meselelerde olur. Hırsızlık, zina gibi suçlar, bütün dinlerde de Medeni Hukuk'ta da yasaktır. Sadece verilen cezalar ayrıdır. Amaç, toplumu çürüten suçları ortadan kaldırmaktır.
       Kuran'ın hükümleriyle Medeni Hukuk'un hükümleri arasında çok büyük bir fark yok. 15, 20 mesele var ki bunlar bağdaştırılabilir. Sayın Cumhurbaşkanı'mız, sanıyorum bu noktada bir uzlaşı istiyor. Toplumla devletin barışması isteniyor. Toplumla devlet barışırsa birçok sorunlarımız da çözülür.