The Others "Dolaşmadık ülke kalmayacak"

"Dolaşmadık ülke kalmayacak"

13.12.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

"Dolaşmadık ülke kalmayacak"

Dolaşmadık ülke kalmayacak

       Abdullah Öcalan'ın "İtalyanca versiyonu" ile "Türkçe versiyonu" farklı. İtalyan gazetelerine verdiği tüm röportajlarda: "Sizi temin ederim" diyor; "Buraya ne hükümet, ne politikacıların garantisiyle geldim..." (Corriere della Sera, 7 Aralık). Türkçe versiyondaki mesaj ise şu: "Haberleri olduğunu tahmin ediyordum..."
       İtalyan basınına, kültürel referanslarının Makyavel, Gramsci, Garibaldi olduğunu söylüyor (Messagero, Repubblica 7 Aralık). "Bu yazarları okudunuz mu?" sorumu, "Pek okumadım ama ana felsefelerini biliyorum. Kişiliğimde bu üç şahsiyetin sentezini buluyorum" şeklinde yanıtlıyor.
       En önemli fark, "Türkiye ve Kürt sorununa" ilişkin kullandığı ton ve yaklaşımda. İtalyan kamuoyuna "Bu bir Avrupa sorunudur" (Repubblica, 7 Aralık) diye sesleniyor. "Milliyet"le görüşmesinde, "Türkiye'nin çıkarlarını kollar" bir yaklaşıma sığınıyor.
       Bana verdiği mesaj şu: "Avrupa karışmasın. Türkiye ikili diyaloğu kabul ederse, Avrupa karışmadan ikimiz karşı karşıya gelebiliriz. Çıkarları için bu işe karışan 40 ayrı devletin müdahalesi ve PKK'da patlak verebilecek gelişmeler; aksi halde 'devleti' yıpratır. Arafat'a nasıl 'Hamas' alternatifi çıktıysa, bir 'Kürt Hizbullah'ı çıkar. PKK dağılırsa 40 fraksiyona bölünür. Bunu düşünün."
       1.5 saatlik sohbetin bende bıraktığı izlenim şu: Sonunu kestiremediği İtalya serüveninden tedirgin Apo. Aynı anda farklı saflar ve farklı konseptlerle uzlaşma yolu arıyor. Roma ciddi bir mahkeme projesiyle karşısına çıkarsa, bunu göğüsleyeceği şüpheli. Bu nedenle uygun bir formülle buradan gitmeyi düşünüyor. Ama söyleşiyi gene şu mesajla bitiriyor:
       "Devreden çıkmam, büsbütün sorunu çatallaştırır..."

       - Suriye'den neden ayrıldınız?
       - İsrail anlaşması ve Yılmaz hükümetinin başa gelmesiyle, politik planlama sonucu kriz geliştirildi. Suriye'nin tavrı benim ve Türkiye açısından kimsenin tahmin etmediği, beklenmedik gelişmelere yol açtı.
       - Bunca yıl sizi himaye eden devletin "git" demesi, sizin için teslimiyet değil mi?
       - Hayır. Suriye'nin bize gösterdiği tutumun tutarlı olmadığı doğru. Ama Suriye ile biz resmi, siyasi ilişki içinde olmadık. Almanya gibi Suriye de bizi yabancı, yasak örgüt olarak değerlendiriyor. Yüzlerce tutuklama yapıldı. Suriye bizimle dolaylı bir ilişki kurmuştu. Ama bu resmi değildi. Türkiye bunu çözemedi. Savaşı Suriye desteği ile yürüttüğümüzü sandı. Aşırı yüklendi. Şimdi memnun olduğunu sanmıyorum.

       - Size ne zaman "git" dendi?
       - Gitmeye irademle kendim karar verdim. Ama (Suriye'yi) de hesaba kattım. Demirel'in 1 Ekim konuşmasıyla birlikte parlamentodaki tartışmalar, tatbikat hazırlıkları, generallerin konuşmaları. Suriye son anda durumu fark etti. Baktım dayanamayacakları bir durum geliyor, bunları değerlendirdim ve kararımı verdim. Kalıp, dağlık araziye çıkabilirdim. O zaman savaş, operasyonlar olabilirdi. İş, benim istemediğim sonuçlara yönelirdi. Politikaya kanalize olmayı uygun buldum.
       - Sakık gibi yakalanmaktan mı korktunuz?
       - Hayır. Şemdin kendisini yakalattı. Abartmalı bir kişilikti. Parti içinde de öyle. Koruma tedbirlerimize ihtiyaç görmedi, bildiğini okudu. KDP kolaylık sağladı. Zaten Türkiye ile ilişkileri vardı. Yakalanmak yolunu kendisi açtı. Kişiliğine ait kuşkularım vardı...
       - Size yakın değil miydi Sakık?
       - Onunla yoğun mücadele ettim. Özal döneminde gerçekleştirmek istediğimiz ateşkeste Şemdin'in rolü çok tehlikelidir. O dönemde aşırı eylemci kesilirken, - yakalanış sürecindeki son bir yılda - eylem yapmamak tutumuna girdi. '90 öncesi köy baskınları, Dersim şiddet olaylarında ileri düzeyde payı var. Şimdi pişman olduğunu söylüyor. Çelişkili, savrulan bir kişilik. Faili meçhul cinayetler yani Çiller döneminde güdümlendiğini düşünüyorum. Şemdin'in Özal ekibinin tasviyesi ile, onun yerine geçen ekip anlayışı içinde, o konsepte değerlendirilmesi gerekir.

       - Rusya'ya sizi Jirinovski mi davet etti?
       - Duma Jeopolitik Komisyonu'nun davetlisi olarak gittim. Komisyonu, Jirinovski partisinden milletvekili - Mitrapamov - yönetiyordu.
       - Jirinovski ile temasınız olmadı mı?
       - Çok milletvekili ile oldu. Moskova temsilciliğimizin, tüm partiler gibi, o partiyle de ilişkileri iyi.
       - Suriye'den özel uçakla ayrıldınız. Faturayı kim ödedi?
       - Kendi paramla ayrıldım.
       - PKK'nın bu imkanları nerden geliyor?
       - Halk desteğinden.
       - Devrim vergisi gibi haraç, uyuşturucu, eroin kaçakçılığından mı geliyor paralar?
       - Hayır. Bizim içimizde sigara bile yasak. İçenler gizli içer. Bir gram esrar, bir damla içki kullanılmaz. Güneri Cıvaoğlu, Şemdin'i programa çıkarttı. Asla esrar yok dedi o da. Onu doğru söyledi. Eskiden bazı tüccarlardan, bazı bölgelerde bazıları para almış olabilir. Ama bizim açımızdan ne ilke, ne uygulama da artık mümkün değil. Haracı, geçen gün Fransız savcı ifademi almaya çalıştı, tavsip etmiyorum.
       - Niye 20 yıl Suriye'de kaldınız?
       - Kürtlere yakın olmak için. Her şeyi tek başıma yapmamın sınırları olduğunu gördüm. Ama ayrılmayı göze alamadım.
       - Kızkardeşiniz Ayni Keser: "Avrupa'ya gideceğine, dağda silahıyla ölmesini tercih ederdim..." diyor. Avrupa'ya sığınmanızı yanılgı olarak mı görüyor?
       - Onunla 20 yıldır görüşmedik. Acayip bir kadın. Okuma - yazması yok ama bu yorumu çok ilginç. Bilincinin olduğunu gösteriyor. Yenilgiden ziyade, beni tanıyor. Kırsal alanda doğup yaşadığım için buraya dayanamayacağımı düşünüyor.
       - İtalyan basınına (7 Aralık), Roma'dan garanti almadan geldiğinizi söylüyorsunuz. Ama D'Alema'ya yazdığımız mektupta (16 Kasım), "Hükümetinizde yer alan bazı yetkililerin olumlu yaklaşımı üzerine geldim..." diyorsunuz. Çelişki değil mi?
       - Beni davet eden parlamenterlerin, iktidar, hükümetteki kişilerle ilişkileri vardı. Zaten onun (Diliberto'yu kastediyor) partisindedirler. Tahminim şu: Bunlar aynı partide olduklarına göre benim gelişimi birbirlerine söylemişlerdir. Yani resmi Apo'yu davet ediyoruz dediğinde, partimizin misafiridir. Tıpkı Rusya'da olduğu gibi (Jirinovski'yi kastediyor). Haberleri vardır biçiminde söyledim.
       - "Havaalanında tutuklanmayı beklemiyordum. Olaylar farklı gelişti..." bu da sizin lafınız. Demek garanti verilmişti size.
       - Almanya engeli olmasa, (iltica) alacağıma inanıyordum. Ama onu aşarız dedim. Nitekim tahminim doğrulandı. Almanya sorunu çözümlendi. Ama İtalya'da hala hükümet bu konuda tereddüt içinde. Olumsuz bulduğum yön bu. İş kördüğüme döndü. Ne siyasi, ne hukuki açıdan alınması gereken tavır alındı.
       - İtalya'ya niye geldiniz? Burada her kafadan bir ses çıktığını bilmiyor muydunuz?
       - Bu kadarını tahmin etmiyordum.

       - İtalya'da yargıyı kabul edebileceğinizi söylediniz. Ama "Halkım bunu ihanet olarak algılayabilir. İtalya'ya sorun çıkartmak istemem" diye eklediniz. Ne sorun çıkabilir mesela?
       - İtalya'nın Kürt sorunu konusunda atmakta olduğu adımlar, halkın hoş karşılayamayacağı bir mahkeme yoluyla büyük tepkiye yol açabilir. Almanya bunu bildiği için istemedi. Bu işin ciddiyetini, nahoş durumlara yol açacağını gösteriyor.
       - Herkes mahkemeden bahsediyor. Siz "Sınır dışı edilmem de olasılık, bunun bilincindeyim", "Zorla kalmam. Gerekirse kendim giderim" diyorsunuz. Neden?
       - Özgür irademi şimdiye dek kullandım. Yakında değerlendirme yapıp, irademle karar almaya çalışacağım.

       - Nereye gideceksiniz?
       - (TC) Devlet kendine göre politika bellemiş. Gittiğin yerde seni barındırmam diyor. Bu aşırı bir iddia. Ama madem bunu başarı görmek istiyor, aksini kanıtlamak için gidecek yer bulacağım kendime. Amerika'yı da deneyebilirim...
       - ABD teröre en sert tavır alan ülkelerden biri...
       - Olabilir. Süreç içinde bunlar değişebilir. Sancılı geçecek ama ağır da olsa herhalde dolaşılmadık ülke kalmayacak. Haa ömrüm yeter mi? Emeğim yeter mi, sağlığım yeter mi? Her gün şartlar giderek ağırlaşıyor.
       - Ölümü düşünmeye mi başladınız?
       - Ölümden çok, Türkiye ve Ortadoğu'da çok önemli sonuçlar yaratacak bir mücadelenin yarım kalması düşündürüyor beni. Bir doğru anlaşılmamıştır. Türkiye bunu farklı değerlendiriyor.
       - Nedir doğru anlaşılmayan? PKK terör örgütü değil mi?
       - Bunun objektif değerlendirme olduğunu sanmıyorum. Dünyada bizimle ilişki kurmayan güç kalmadı.
       - Sivil halkı, çocuk, kadın, öğretmenleri hedef alan organizasyon her yerde terör tanımına girer...
       - Öğretmenleri, sivilleri vurma politikamız olsa her gün bir kentte bomba patlar.
       - Öğretmenler gitmedi mi?
       - Eksik olmasın işte bunu yaratanlar, ihtilafçıdır. En büyük elebaşlarından biri Şemdin'dir. Biz bunları tasviye ettik. Bunlar önemli değişikliklerdir. PKK içinde büyük mücadele verdi.
       - Liderlik kavgası mı vardı?
       - Liderlik kavgasından ziyade işler istediğimiz gibi gelişmedi. Bahsettiğiniz konu dahil, siviller, bazı korucu ailesinden kadın ve çocukların öldürüldüğünü duyduğumda kesinlikle bunu bizimkiler yapmamıştır diye düşündüm. Sonra baktım bazı kişilerin önderliğinde yapılmış.

       - D'Alema aracılığıyla terörü bıraktığınızı ilan ettiniz. Ardından helikopter düşürüldü. Bu ne iş, diyene: "Türkiye operasyona devam ederse, kendimizi savunuruz" diyorsunuz. Terörü bırakmak "kayıtsız, şartsız" demek değil midir?
       - Hayır. Zaten terörü kabul etmiyorum. Terörün amacı şiddet. Savaş kurallarına göre, sivillere, savaştan sorumsuz kişilere şiddet uygulanmaz. Bu anlamda hiçbir zaman terörü kabul etmem. O helikopter, hafif silah ile kendini korumaya çalışan gerillanın üzerine gidiyor. Her taraftan bombalıyor. Niye barış istemiyorsunuz? Kürt kimliğini kabul edin, silahları bırakalım. Dünyanın en büyük güçlerince destekleniyorsunuz, askeri yardım alıyorsunuz. Benim kimliğim yok. Biraz da savunmak için hafif silah temin etmişim. Verin kimliğimi, onu da bırakacağım diyorum. Bunu bir yıl kabul etsin Türkiye, terör bir yılda biter.
       - Önemli olan bunu hangi amaçla yaptığınız değil, kullandığınız yöntem. Şimdi demokrasi savunucusu olarak ortaya çıkıyorsunuz; unutalım, barış yapalım diyorsunuz...
       - Hepsinden vazgeçelim, kimliğimi verecek misiniz? 30 bin kişinin katili nereye gitse Türkiye'ye saldırır psikolojisi, Türkiye'ye yaramıyor. Ekonomi kötüye gidiyor. Bu savaşın sonucu. Düşük yoğunluklu savaş, örtülü savaş bunu Genelkurmay söylüyor. Gerilla savaşı diyen bir sürü İçişleri Bakanı var.
       - PKK'da çözülme yorumları yapılıyor. Liderlik yarışında Akif Hasan, kardeşiniz Osman Öcalan'ın adı geçiyor. Sonrasını nasıl görüyorsunuz?
       - Avrupa'da biraz daha uğraş vereceğim. Türkiye Avrupa'nın işe karışmasından rahatsız. 40 yerden müdahale var. 40 devlet. Herkes kendi pozisyonunu kollayacak. Bu devleti yıpratır. Devreden çıkmam karmaşayı azaltmayacak, bunu görmek lazım. Çok yönlü, çok başlı ve herkesin çıkarını kollamak için Türkiye'ye dayatabileceği bir duruma dönüşecek. Daha sakıncalı. Güneyde beslenen (Talabani - Barzani) anlaşması daha büyük tehlike. O modelin nasıl, kime dayanarak geliştirileceği ortada. Hiç olmazsa ben Türkiye halkıyla bağımsızlığa daha yakın çizgideyim.
       - Siz bağımlı değil misiniz? Bu evi size İtalyan hükümeti sağlamadı mı?
       - Etrafımdaki polisleri görüyorsunuz. Rusya sizi bırakmadı, İran bırakmıyor, İtalya da yarın sizi atacak diyorsunuz. Demek bağımlı değilim. Bağımlı olsam, böyle olmazdı...





Yazarlar