The Others Endam tenasübü de şart

Endam tenasübü de şart

14.02.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Endam tenasübü de şart

Endam tenasübü de şart

Ç. Begüm SOYDEMİR

Endam tenasübü de şart
Bundan tam tamına 70 yıl önce, 4 Şubat 1929 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan bir ilan, toplumsal hayatımızı hala derinden etkileyen bir etkinliğin ilk adımı olmuştu. İlk kez "Türkiye'nin en güzel kadını acaba kimdir?" sorusu ile gündeme gelen yarışmalar, bizim güzel olduğundan hiç de şüphe duymadığımız kadınımızın dünya üzerinde de onaylanmasına olanak verecekti. Çok geç kalmış da sayılmazdık. Ne de olsa bu işlerin piri sayılan Amerika'da bile ilk güzellik yarışması 1921 yılında yapılmıştı. Sekiz yıl az bir süre idi ama yine de bir yetişme telaşı vardı. Bunu gazetenin ilanını okuyunca anlıyoruz hemen:
"Avrupa ve Amerika'da her sene güzellik kıralıçaları intihap edilir ve bunlar bir Amerika şehrinde toplanırlar, aralarında bir müsabaka yapılarak güzeller güzeli intihap edilir.
Bizim kadınlarımız bu müsabakaya niçin iştirak etmesinler? Bizim ne kusurumuz var? Halbuki Türk kadını dünyanın en güzel kadınlarından maduttur. Hatta Avrupa'da 'şark güzeli' diye dillerde destan olmaktadır. Avrupa'da imal edilen birçok kremlerin, losyonların ve tuvalete ait müstahzaratın üzerinde reklam için 'şarkın güzellik tılsımı' ibarelerini daima görmez miyiz?..
O halde?
Türk kadını niçin Amerika'da, Avrupa'da kendi milletinin güzelliğini göstermesin?"
Bu ilanla birlikte yalnız genç kızlar arasında değil, toplumsal gelişmeye önem veren tüm kurumlar arasında da bir telaş başlamıştı. Yarışma, Türkiye'nin adının tüm dünyada duyulmasına olanak vermesi açısından da çok önemli bir gelişmeye işaret ediyordu çünkü. Böylece yeni Türkiye'nin, Osmanlı'nın yarattığı doğulu imajından sıyrılması çok daha kolay olacaktı. Çünkü genel anlamıyla yarışmalar, özelinde de güzellik yarışmaları (ilk yarışmayla ilgili efsanenin de Batı mitolojisine ait olduğunu göz önüne alırsak) Batılı bir toplumu diğerlerinden ayırt etmeye yarayan en önemli kriterlerden biriydi.
Bu arada çeşitli karşı çıkmalar ve baltalayıcı hareketler de olmadı değil. Toplumsal Tarih dergisinin Haziran 1997 sayısında "Kültürel Bir Değişim Aracı Olarak Güzellik Yarışmaları" adlı bir makale yazan Dr. Doğan Duman ve Pınar Duman o günleri şöyle anlatıyorlar:
"Güzellerin mayo ile jüri önüne çıkacağı, bunun ise 'gayri ahlaki' olduğu ve bu tür yarışmaların toplumun ahlakını bozacağı yönünde kimi eleştiriler gelmeye başlayınca Cumhuriyet gazetesi başyazarı Yunus Nadi yarışmayı eleştirenleri 'ahlaksız şarlatanlar' olarak niteleyerek, bu yarışmaların uygar toplumlarda yıllardan beri yapıldığını belirtip bunu 'nezih bir iş' olarak değerlendirdi ve şunları ekledi: 'Bugün milli ve beynelmilel güzellik müsabakalarının futbol maçlarından farkı yoktur. Bir farkı varsa, adı üstünde, onlardan daha güzel olmasıdır.'
Ayrıca yarışmanın kesinlikle mayo ile değil sade bir tuvalet giyilerek yapılacağı, hatta istendiği takdirde yarışmaya katılıp dereceye girenlerin rencide olmamaları için yarışmaya 'müstear' isimle katılabilecekleri veya isimlerinin açıklanmayacağı da belirtildi."
25 Şubat 1929 tarihli gazetede yarışmaya katılmaya karar veren genç kızlarda aranacak şartlar açıklandı:
* Müsabakamıza sinni asgari 15 olmak üzere her genç kız iştirak hakkını haizdir.
* Müsabaka yalnız yüz güzelliği müsabakası değildir. Endam tenasübü de şarttır.
* Müsabakaya her namuslu Türk kızı iştirak edebilir. Irk, din ve mezhep farkı aranmaz.
* Bar kadınları müsabakaya iştirak edemezler.
* Müsabakaya iştirak etmek isteyen hanım kızlar 9x12'den küçük olmamak şartıyla başlarının bir fotografisini ve sarih adreslerini Cumhuriyet müsabaka memurluğu adresine göndereceklerdir.
* İsim ve hüviyetlerinin neşrini istemeyenler keyfiyeti bildirmeli ve resimlerinin neşri esnasında altına yazılmak üzere müstear bir isim intihap etmelidirler.
* Müsabakaya memleketin her tarafındaki hanım kızların iştiraklerini temin için fotoğraf gönderilme müddetini bir buçuk ay olarak tespit ettik. Bu suretle Mart'ın 25'inci günü akşamına kadar fotoğraf kabul edilecektir.
* Geldikçe peyderpey neşredilecek olan resimler arasında 15 adedini karilerimiz tefrik edecektir. Bu tefrik şekil ve şeraiti bilahare bildirilecektir.
* Beğenilecek 15 resim sahibi arasında teşkil edeceğimiz bir hakem hey'eti tarafından intihap yapılacaktır. Bu hey'et edipler, muharrirler, heykeltraşlar, tiyatro san'atkarları, musikişinaslar, cemiyeti belediye ve meclisi umumi azaları arasından seçilmiş zevattan müteşekkil olacaktır.
Bu ilk yarışmanın birincisi Feriha Tevfik ilk Türk güzeli olarak da tarihimize geçti. Feriha Hanım'ı güzellik kraliçesi seçen jüri şu üyelerden oluşmaktaydı: Abdülhak Hamit, Halit Ziya, Cenap Şahabettin, Hüseyin Rahmi, Peyami Safa, Çallı İbrahim, Mesut Cemil, Vasfi Rıza, Bedia Muvahhit, Necmeddin Sadık, Kazım Şinasi, Vala Nurettin, Zekeriya Bey ve Sabiha Zekeriya Hanım. Daha sonra bazen bir ya da iki yıl atlanan güzellik yarışmaları günümüze kadar kesilmeden yapılır hale geldi. Bu süre içinde ilk yıllardan Keriman Halis ve yakın zamandan Yeşim Palandüz adlı iki de dünya güzeli çıkardı Türkiye.
Son yıllarda ise klasik tabirle bir "güzellik yarışması enflasyonu" yaşanıyor. Özel TV kanalları birbiri ardına güzellik yarışmaları düzenliyor. Böylece Türkiye güzellik yarışmalarında da çoksesliliği yakalamış ve ülkenin en güzel kızı yerine kızlarını seçmiş oluyor. Günümüzde bu yarışmada dereceye girenler (hatta belki giremediği halde dikkat çekenler bile) bir anda şöhreti ve normal yollardan gelmeye kalksa yıllarını harcayacağı mevkileri elde ediyorlar. Oysa ilk güzellik yarışmasının hediyeleri çok mütevazı: Birinciye "mükellef bir buket", güzellerin üçüne de Kolonyacı Mehmet Kazım Bey'den "gayet zarif şişeler içinde kolonyalar" ve Etem Pertev müessesesinden "muhtelif müstahzarat ve ıtriyattan mürekkep birer paket".
Amerikan Psychology Today dergisinin Eylül - Ekim 1998 sayısında yer alan "Miss America'ya Neden İhtiyacımız Var?" başlıklı makale aslında Batı'da da durumun bizde olduğundan pek de farklı yaşanmadığını koyuyor ortaya. Indiana Üniversitesi'nde görevli antrolopoji profesörü Richard Wilk'e göre bu güzeller insanlara kendi kültürlerinin yarattığı ideali ve gene o kültürün kendi içinde yaşadığı çatışmaları göstermesi açısından önemli. Şöyle diyor Wilk: "Onlar bir kültürün en önemli tartışma malzemesidir. Yoksa milyonlarca insan bir avuç mayolu ve yeteneksiz kadını seyretmek için saatlerce nasıl oturabilir?"
Bugünün güzelleri Batı'da da bizde de gözlerini çok daha yükseklere dikmiş durumdalar. Ancak geçmişin güzelleriyle aralarında benzerlikler de var. Örneğin Feriha Tevfik, Türkiye güzeli seçilmesinden 9 yıl sonra Münir Nurettin Selçuk'la "Allahın Cenneti" adlı filmde rol almıştı. Şimdi de pek çok güzelimiz televizyon dizilerinde, beyaz perdede rol alıyor; yarışma, eğlence hatta haber programlarında sunuculuk yapıyor. Eğitim çok daha büyük önem kazanmış durumda. Adaylar yalnız güzelliklerine göre değil, genel kültür seviyelerine, okudukları okullara ve yabancı dil bilgilerine göre de ölçülüyorlar.
Bir yıl içinde birden fazla güzellik yarışmasının yapılıyor olması büyüyü biraz bozdu bozmasına ama eskisi kadar olmasa da yine hepimiz güzellik yarışmalarını ilgiyle izliyoruz. Bir de bizim "tuttuğumuz" güzel birinci olursa değmeyin keyfimize... Yoksa siz "uluslararası yarışmalarda ülkemizi en iyi şekilde temsil etmeye çalışacak olan, 1999'un en güzel kızı"nı merak etmiyor musunuz?